Ödemiş'te “Atatürk, Cumhuriyet, Demokrasi” Konferansı

Ödemiş Belediyesi tarafından düzenlenen “Atatürk, Cumhuriyet, Demokrasi” başlıklı konferansta konuşan Prof. Dr. Ergün Aybars, Türkiye’de Atatürk’ün kurduğu laik, demokratik sisteme karşı 1950’den bu yana bir karşı devrimin var olduğunu söyledi.

Ödemiş'te “Atatürk, Cumhuriyet, Demokrasi” Konferansı
Belediye Nikah Salonu’nda gerçekleşen ve Belediye Başkanı Bekir Keskin ile bir grup vatandaşın da takip ettiği konferansta Aybars, demokrasinin diktatörler tarafından kullanıldığına ve sonra yok edildiğine vurgu yaptı.

Ege Üniversitesi’nde Atatürk İlkeleri Bölüm Başkanlığı, Tarih Bölümü Başkanlığı ve Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcılığı, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü gibi görevlerde bulunan Prof. Dr. Ergün Aybars’ın konferansı öncesinde, öğrencisi ve ÖYKAM Müdürü Prof. Dr. Engin Berber açılış konuşmasını yaptı. Berber, günümüzde Atatürk ve demokrasi kelimelerinin kasıtlı olarak yan yana getirilmediğini, ancak erken cumhuriyet dönemindeki gelişmelere bakıldığında Atatürk’ün demokrasiye verdiği önemin ortaya çıktığını söyledi.

Berber’in ardından kürsüye gelen Aybars, Kemalizm’in günübirlik bir kavram olmadığını vurguladı. Kemalizm’in 1937’de anayasaya da girdiğine dikkati çeken Aybars, “Atatürk’ün başlattığı Türk devrimi köklü bir devrimdir. Atatürk’ü eli kanlı bir diktatör olarak anlatıyorlar, kendi topraklarını bombalattı diyorlar. Ama bugün ABD tarihine baktığımızda 4 yıllık bir iç savaşı görüyoruz. 500 bin insanın öldüğünü şehirlerin yok edildiğini görüyoruz. Tüm bu süreçlerin ardından ABD üniter bir devlet olmuştur ve tarihte yolculuğuna da öyle devam etmektedir. ABD’de nasıl isyana karşı silah kullanılmışsa, Türkiye’de de bu yaşanmıştır. Devlet isyan çıkarsa silahını kullanır. Bu, etnik kimlik farklılıklarına karşı bir tutum değildir” diye konuştu.

“TÜRK DEVRİMİ BİR SINIF DEVRİMİ DEĞİL” ABD, Almanya gibi devletlerin kuruluş şekillerini anlatarak üniter devlet yapısının önemine dikkati çeken Aybars, buna karşın Türk devriminin Fransa ve Rus devrimleri gibi bir sınıf devrimi olmadığını söyledi.

Fransız ve Rus devrimlerinde halka zulüm eden üst sınıfın idam sehpalarının yolunu tuttuğunu hatırlatan Aybars, Türk devriminin ise kansız yapıldığını ifade etti.

Türkiye’nin Fransız modeli bir milliyetçiliği anlayış olarak benimsediğini kaydeden Aybars, “Gazi Mustafa Kemal, o dönemde dünyada kabul görmüş tüm modelleri, tüm yönetim şekillerini incelemiştir. Buna göre Türkiye Cumhuriyeti için bir yol haritası belirlemiştir. Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı ile Fransa’nın milliyetçilik anlayışı örtüşmektedir. Atatürk, ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene’ ifadeleriyle milliyetçiliğin sınırlarını belirlemiştir. Almanya ise milliyetçiliği ırkçılığa çevirmiştir. İngiltere, ABD gibi ülkelerin milliyetçilik anlayışları da ortadadır. Bizim milliyetçiliğimiz üstünlük milliyetçiliği değildir” dedi.

“DEMOKRASİ DİKTATÖRLERİN ARACI DA OLABİLİR” Dünya yüzünde demokrasi ile gelen iktidarların zamanla diktatörlüğe dönüşmelerinin önemli örneklerinin bulunduğunu dile getiren Aybars, “Demokrasi cumhuriyeti kurtaramaz. Teokrat bir diktatör gelip demokrasi ile iktidar olabilir. Sonra demokrasiyi de ortadan kaldırabilir. Cumhuriyeti de yıkabilir. Ancak cumhuriyet demokrasiyi kurtaracak güçtedir” ifadelerini kullandı.

Demokrasinin bir yaşam biçimi olduğunun altını çizen Aybars, “Demokrasiyi bugün ilan ettik, yarın olacak diyemeyiz. Çünkü bir yaşam biçimidir. Türkiye’de de demokrasiye geçiş zaman almıştır. Ama, dünyanın tüm ülkelerinde bu böyledir. Türk insanı devrimlere alışmakta bazı zorluklar da yaşamıştır. Ama Türk devrimi halka rağmen halk için yapılmıştır” şeklinde konuştu.

“SANDIK DEMEK, YÜZDE 100 DEMOKRASİ DEMEK DEĞİLDİR” Demokrasinin insan haklarıyla özdeşleşmesi durumunda yüzde 100 demokrasiden bahsedilebileceğini sözlerine ekleyen Aybars, şöyle devam etti: “Sandık demek demokrasi demek değildir. Elbette sandık da demokrasinin olmazsa olmazıdır. Bir ülkeden sandık var diye o ülkede demokrasinin var olduğunu söyleyemeyiz. Türkiye’de de maalesef durum budur. Demokrasi ancak insan haklarıyla özleşebilirse demokrasidir. İnsan haklarının ihlal edilmediği ülkelerde demokrasiden söz edilebilir. Buna karşın Türkiye’nin demokrasi mücadelesi, cumhuriyetin kurulması ile birlikte başlamıştır. Atatürk yıllarca padişaha kulluk eden bir halkı demokrasiye hazırlamak için çaba sarf etmiştir. Halk padişahın gölgesinde yüzyıllar boyunca yaşamıştır. Öyle ki, padişah için Allah’ın yeryüzündeki gölgesi bile denilmiştir. Halkın sesi cumhuriyetle birlikte duyulmuştur. Halkçılık ilkesi bunun bir göstergesidir. Atatürk için demokrasiden uzak diyenler olsa da Atatürk’ün halkçılık ilkesinde demokrasi açık bir şekilde vardır. Türk devriminin en önemli getirilerinden biri demokrasidir. Bu devrime karşı Türkiye’de halen bir karşı devrim süreci yaşanıyor. Bu karşı devrim süreci 1950’de başlamıştır. ABD tarafından başlatılan süreç, iktidarlarca ilerletilmektedir.”
Kaynak: İHA