Tony Benn: Avrupalı Bazı Liderler "islam Korkusu" Oluşturuyor
İngiliz İşçi partili duayen politikacı Tony Benn, batılı devletlerin İslamofobi ile her alanda mücadele etmesi gerektiğini belirtti.
Benn, tüm Avrupa’ya yayılmış olan bu problemin sosyal ve politik sebeplerinin masaya yatırılıp acilen çözüme kavuşturulmasının çok önemli olduğuna vurgu yaptı.
İngiliz meclisinde en uzun görev yapan ikinci milletvekili unvanını taşıyan Tony Benn Cihan Haber Ajansı’na verdiği mülakatta, Avrupa’daki bazı liderlerin bilinçli olarak “İslam korkusu” oluşturarak bunu politik amaçları için kullandığını öne sürdü.
Şimdiye kadar “Müslümanlar İngiltere’yi ele geçiriyor” diye düşünüp İslam’a karşı korku taşıyan hiç kimseye rastlamadığını söyleyen Benn, söz konusu korkuyu siyasi güç elde etmek isteyen politik liderlerin pompaladığını ifade etti. Benn, aşırı sağ görüşlü Norveçli Anders Behring Breivik’in 78 kişinin canına kıydığı terör saldırısının ardında yatan başlıca sebebin de bu tür ırkçı söylemlerde bulunan Avrupalı politikacılar olduğunu düşünüyor.
Breivik’in “akıl hastası” olduğunu iddia ederek yaptığı terör saldırısını hafife almanın Avrupa toplumuna büyük bir kötülük olacağına da dikkat çeken Benn, “Norveçteki saldırı, Avrupa geneline yayılarak kurumsal bir kimlik kazanmış olan “ırkçılık” probleminin bir yansımasıydı ve bu sorunla çok acil olarak mücadele etmemiz gerektiğini gösteriyor.” diye konuştu.
Korku psikolojisi sonucu bir “düşman” oluşturarak güç elde etmenin yüzyıllardır kullanılan basit bir politik yöntem olduğunu hatırlatan tecrübeli politikacı, “Hitler’in Yahudilere, Amerika’nın siyahîlere yönelik kullandığı yöntem, bugün Avrupa’da Müslümanlar için uygulanandan farklı değildi.” şeklinde düşüncelerini belirtiyor.
“Savaşa Hayır Koalisyonu” isimli grubun başkanlığını da yapan 86 yaşındaki İngiliz siyasetçi, ülkesinin Irak ve Afganistan savaşına girmesine şiddetle karşı çıkmış ve bunu engellemek için birçok protesto etkinliği düzenlemişti. Tony Benn, 2003 yılında Irak savaşı başlamadan önce Saddam Hüseyin ile görüşen son batılı politikacı olmuştu. Bu konuyla ilgili bir soruya tecrübeli politikacı, “BM tarafından onay verilmeyen bu savaşı, Bush yönetimi istedi ve Blair de ABD’nin ardına takılarak savaşa girdi. Irak’ta büyük bir savaş suçu işlenmiştir.” şeklinde cevap veriyor.
Arap Baharı’ndaki her ülke halkının kendi demokratik mücadelesini vermesi gerektiğinin altını çizen Benn, İngiltere’nin de başını çektiği batılı ülkelere işaret ederek, “Özgürlük getireceğim diye bir ülkeye müdahale etme hakkınız olamaz” diye konuştu. Diktatörlerinden kurtulan Arap Baharı ülkelerinin biran önce bir demokrasiyi model alarak hayata geçirmeleri gerektiğini ifade eden Benn, İngiliz demokrasisini “belli bir düzeye kadar modernize olmuş katı Ortaçağ sisteminin devamı” şeklinde tanımlayarak İngiliz modeline öz eleştiride bulunuyor.
Demokrasi ve güç dengesinin nasıl olması gerektiğiyle ilgili soruya tecrübeli politikacı, “gücü” elinde tutanlara karşı temkinli olunması gerektiğini, çünkü otoriter güce sahip olanların hiçbir zaman demokrasiden hoşnut olmayacağını savunuyor. Benn sözlerini şöyle sürdürüyor: “Çok güçlü bir insanla karşılaştığınızda şu beş soruyu kendisine sorun: 1.Ne tür bir güce sahipsin? 2. Bu gücü nereden sağladın? 3.Kimin çıkarları için bu gücü kullanıyorsun? 4.Kime hesap veriyorsun? 5.Senden nasıl kurtulabiliriz? Eğer gücü elinde tutanları başınızdan uzaklaştıramıyorsanız, orada gerçek bir demokrasi yoktur demektir.”
İngiliz duayen politikacı, medya devi Rupert Murdoch’un İngiltere’deki gazetelerinin karıştığı telekulak skandalıyla ilgili olarak ilginç bir değerlendirmede bulunuyor. “Doğuda ‘din’ neyse batıda ‘medya’ odur” diyen Benn, telekulak skandalı sonrası Murdoch’un politikacılar üzerindeki etkisinin azaldığını ancak tamamen bitirmediğini savunuyor. Benn, bu skandalın medya-siyaset ilişkilerindeki değişimin bir başlangıcı olduğunu sözlerine ekliyor.
Ağustos ayının başında Londra’da başlayıp ülke geneline yayılan isyanlarla ilgili olarak ise Tony Benn, toplumun sosyal bir bunalım geçirdiğine dikkat çekerek, hükümetin biran önce bu “sosyal yaraya” çare bulması gerektiğini belirtiyor.
İngiliz meclisinde en uzun görev yapan ikinci milletvekili unvanını taşıyan Tony Benn Cihan Haber Ajansı’na verdiği mülakatta, Avrupa’daki bazı liderlerin bilinçli olarak “İslam korkusu” oluşturarak bunu politik amaçları için kullandığını öne sürdü.
Şimdiye kadar “Müslümanlar İngiltere’yi ele geçiriyor” diye düşünüp İslam’a karşı korku taşıyan hiç kimseye rastlamadığını söyleyen Benn, söz konusu korkuyu siyasi güç elde etmek isteyen politik liderlerin pompaladığını ifade etti. Benn, aşırı sağ görüşlü Norveçli Anders Behring Breivik’in 78 kişinin canına kıydığı terör saldırısının ardında yatan başlıca sebebin de bu tür ırkçı söylemlerde bulunan Avrupalı politikacılar olduğunu düşünüyor.
Breivik’in “akıl hastası” olduğunu iddia ederek yaptığı terör saldırısını hafife almanın Avrupa toplumuna büyük bir kötülük olacağına da dikkat çeken Benn, “Norveçteki saldırı, Avrupa geneline yayılarak kurumsal bir kimlik kazanmış olan “ırkçılık” probleminin bir yansımasıydı ve bu sorunla çok acil olarak mücadele etmemiz gerektiğini gösteriyor.” diye konuştu.
Korku psikolojisi sonucu bir “düşman” oluşturarak güç elde etmenin yüzyıllardır kullanılan basit bir politik yöntem olduğunu hatırlatan tecrübeli politikacı, “Hitler’in Yahudilere, Amerika’nın siyahîlere yönelik kullandığı yöntem, bugün Avrupa’da Müslümanlar için uygulanandan farklı değildi.” şeklinde düşüncelerini belirtiyor.
“Savaşa Hayır Koalisyonu” isimli grubun başkanlığını da yapan 86 yaşındaki İngiliz siyasetçi, ülkesinin Irak ve Afganistan savaşına girmesine şiddetle karşı çıkmış ve bunu engellemek için birçok protesto etkinliği düzenlemişti. Tony Benn, 2003 yılında Irak savaşı başlamadan önce Saddam Hüseyin ile görüşen son batılı politikacı olmuştu. Bu konuyla ilgili bir soruya tecrübeli politikacı, “BM tarafından onay verilmeyen bu savaşı, Bush yönetimi istedi ve Blair de ABD’nin ardına takılarak savaşa girdi. Irak’ta büyük bir savaş suçu işlenmiştir.” şeklinde cevap veriyor.
Arap Baharı’ndaki her ülke halkının kendi demokratik mücadelesini vermesi gerektiğinin altını çizen Benn, İngiltere’nin de başını çektiği batılı ülkelere işaret ederek, “Özgürlük getireceğim diye bir ülkeye müdahale etme hakkınız olamaz” diye konuştu. Diktatörlerinden kurtulan Arap Baharı ülkelerinin biran önce bir demokrasiyi model alarak hayata geçirmeleri gerektiğini ifade eden Benn, İngiliz demokrasisini “belli bir düzeye kadar modernize olmuş katı Ortaçağ sisteminin devamı” şeklinde tanımlayarak İngiliz modeline öz eleştiride bulunuyor.
Demokrasi ve güç dengesinin nasıl olması gerektiğiyle ilgili soruya tecrübeli politikacı, “gücü” elinde tutanlara karşı temkinli olunması gerektiğini, çünkü otoriter güce sahip olanların hiçbir zaman demokrasiden hoşnut olmayacağını savunuyor. Benn sözlerini şöyle sürdürüyor: “Çok güçlü bir insanla karşılaştığınızda şu beş soruyu kendisine sorun: 1.Ne tür bir güce sahipsin? 2. Bu gücü nereden sağladın? 3.Kimin çıkarları için bu gücü kullanıyorsun? 4.Kime hesap veriyorsun? 5.Senden nasıl kurtulabiliriz? Eğer gücü elinde tutanları başınızdan uzaklaştıramıyorsanız, orada gerçek bir demokrasi yoktur demektir.”
İngiliz duayen politikacı, medya devi Rupert Murdoch’un İngiltere’deki gazetelerinin karıştığı telekulak skandalıyla ilgili olarak ilginç bir değerlendirmede bulunuyor. “Doğuda ‘din’ neyse batıda ‘medya’ odur” diyen Benn, telekulak skandalı sonrası Murdoch’un politikacılar üzerindeki etkisinin azaldığını ancak tamamen bitirmediğini savunuyor. Benn, bu skandalın medya-siyaset ilişkilerindeki değişimin bir başlangıcı olduğunu sözlerine ekliyor.
Ağustos ayının başında Londra’da başlayıp ülke geneline yayılan isyanlarla ilgili olarak ise Tony Benn, toplumun sosyal bir bunalım geçirdiğine dikkat çekerek, hükümetin biran önce bu “sosyal yaraya” çare bulması gerektiğini belirtiyor.