"Fedakarlık Sırası Diğer Paydaşlarda"

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, artan petrol fiyatları karşısında vergileri sabit tutarak, akaryakıt üzerindeki vergiyi azalttıklarını belirterek, rafineri, dağıtım şirketleri ve akaryakıt bayilerine, ‘‘Kar marjları ciddi bir sorun. Herkes fedakarlık yapmalı. Sizin de daha makul karlarla bu işi yapmanızı bekliyoruz‘‘ dedi.

Türkiye-Katar Karma Ekonomik Komisyon (KEK) toplantıları için Katar‘ın başkenti Doha‘da bulunan Bakan Şimşek, Türkiye‘nin petrolün yüzde 95‘ini, doğalgazın ise tamamına yakın bölümünü ithal ettiğine işaret ederek, petrol fiyatlarındaki artışın tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye‘yi de olumsuz etkilediğini söyledi.

AK Parti hükümeti döneminde akaryakıt ürünlerindeki vergi yükünün artmadığını, tam tersine azaldığını kaydeden Şimşek, 2002‘de 100 liralık benzin alındığında 70,3 liralık kısmın Hazineye vergi olarak gittiğini, bugün ise 100 liralık benzinin 61,40 lirasının Hazineye verildiği belirtti.

Ancak bu dönemde petrol fiyatlarının 4 kat arttığını vurgulayan Maliye Bakanı, şöyle devam etti:

‘‘Petrol fiyatları içinde rafineri, dağıtım şirketleri, bayi kar payı var. Bir de üreticilerin payı var. Petrol fiyatlarını biz belirlemiyoruz. Ama devlet olarak akaryakıt üzerindeki vergi yükünü artırmadık, tam tersine azalttık. Çünkü biz, maktu vergiyi sabit tutarak, akaryakıt üzerindeki vergilerin azalmasını sağladık. Diğer paydaşların da artan petrol fiyatlarının mümkün olduğunca tüketiciye yansıtılmasının sınırlı tutulması konusunda yapabilecekleri çok şey var. 1 liranın yüzde 9‘u 9 kuruş eder, 4 liranın yüzde 9‘u 36 kuruş eder. 2 kar rakamı aynı mı? Kar marjlarının aynı kalması ciddi bir sorun. Herkesin fedakarlık yapması lazım. Biz, devlet olarak akaryakıt üzerindeki vergi payının, enflasyona karşı erimesini kabullendik. Akaryakıt vergilerinin reel olarak düşmesine razı olduk. Akaryakıt pahalılanırken, vergi yükünün düşük kalmasını sağladık. Şimdi rafineri, dağıtım şirketleri ve bayiler gibi diğer hissedarlardan da daha makul karlarla bu işi yapmasını bekliyoruz.‘‘

 

-VERGİ YÜKÜ NE ZAMAN DÜŞECEK?-

Kendilerinin popülist bir yaklaşım içine girip de, akaryakıt üzerindeki vergileri aşağı çekmesi durumunda, bunun Türkiye‘ye yüksek bütçe açığı, daha yüksek faiz ve daha düşük yatırım olarak döneceğini anlatan Maliye Bakanı, şöyle konuştu:

‘‘Biz, orta, uzun vadede vergiyi tabana yayarak, doğrudan vergi gelirlerini daha da artırdığımızda, yüksek vergi yükü olan sektörlerde bir takım iyileştirmelere gideriz. Ama bunun zamanlaması çok önemli. Ne zaman ve hangi sırayla? Bugün atılacak popülist adımlar, doğrudan bütçe açığı olarak bize yansır. Türkiye‘nin kamu borç stokunda artış olarak yansır. Türkiye‘nin orta ve uzun vadede geleceğini her şeyin önünde düşündüğümüz için, istikrarı ve güven ortamını önemsediğimiz için popülist tutum içinde olmadık, olmayacağız da. Orta vadede imkanlar el verirse vergi yükü yüksek alanlarda iyileştirmeler yaparız.‘‘ 

-EK ÖNLEMLER GELECEK Mİ?-

Maliye Bakanı Şimşek, ekonominin soğumasına dönük tedbirlerden istenen sonucun alınamadığı yolundaki değerlendirmeler için de, ‘‘Bu tedbirlerin etkilerini görmek için bir süre daha beklemek gerekiyor‘‘ açıklamasında bulundu.

Ekonomide bir ivme bulunduğunu, bu ortamda alınan tedbirlerin de etkisinin hemen ortaya çıkamayacağını kaydeden Şimşek, bu önlemlerin etkisinin zamanla görüleceğini söyledi. Şimşek, diğer yandan petrol fiyatlarındaki artışın da dünya ekonomisini olduğu gibi Türkiye ekonomisini de muhtemelen yavaşlatacağını, Kuzey Afrika ve Ortadoğu‘daki gelişmelerin de ekonomik ivmeye yavaşlatıcı etki yapabileceğini belirtti.

Maliye Bakanı, ‘‘Bütün bu gelişmeler var. Bizim de aldığımız tedbirler var. Bunlar genelde gecikmeli olsa da ekonomiye yansır‘‘ dedi.

-MOODY‘S RAPORU VE ÖZELLEŞTİRME-

Şimşek, Moody‘s‘in Haftalık Görünüm Raporunda yer alan ‘‘Türkiye‘nin şu anda karşı karşıya bulunduğu sorun, faiz dışı fazla kaydetmesi, döviz rezervlerini daha fazla artırması ve borç seviyesini de azaltarak, dış şoklara dayanıklılığını artırmasıdır‘‘ tespitleri için de, ‘‘makul değerlendirmeler‘‘ nitelemesinde bulundu.

Türkiye‘de yılın ilk çeyreği içinde faiz dışı fazlada muazzam bir performans gösterildiğini bildiren Şimşek, cari açığın da esas itibariyle yüksek seviyede bulunduğunu dile getirdi.

-‘‘CARİ AÇIKTA KAMU AÇIKLARININ ETKİSİ YOK‘‘-

Ancak bunun kamu açıklarındaki artıştan kaynaklanmadığını ifade eden Şimşek, cari açığın daha çok petrol fiyatları ile diğer emtia fiyatlarındaki artıştan kaynaklandığını söyledi. Şimşek, Türkiye‘nin geçen yıl sadece petrol, doğalgaz ve türevleri için 37,2 milyar dolar fatura ödediğine işaret ederek, ‘‘Sonuç itibariyle cari açıkta kamu açıklarının etkisi yok. Açık, enerji ve emtia fiyatlarının yüksekliğinden ve iç talebin güçlü olmasından kaynaklanıyor. Özel sektörün yatırım yaklaşımının yüksek olmasından kaynaklanıyor. Biz, kamu olarak tasarrufları artırmaya çalıyoruz. Cari açığı yönetilecek düzeyde tutmak için de ne gerekiyorsa yapıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz‘‘ diye konuştu.

Maliye Bakanı, özelleştirmelerle ilgili bir soru üzerine de, seçimlere 3 aydan daha az bir süre kaldığına işaret ederek, özelleştirmelerin uzun bir süreci gerektirdiğini, özelleştirilecek alanlarla ilgili çalışmaların da devam ettiğini anlattı. Milli Piyango İdaresi ve elektrik üretim tesislerinin özelleştirilmesinin bir zaman gerektirdiğini de vurgulayan Şimşek, ‘‘Burada süreç devam ediyor. Özelleştirmelerde bir sıkıntı yok. Biz, özelleştirmeleri gelir sağlayıcı değil, rekabeti artıran bir unsur olarak görüyoruz. Buna yapısal bir reform olarak bakıyoruz. Gereği ne ise devam edeceğiz‘‘ dedi.

-‘‘CHP PANİK İÇİNDE‘‘-

Maliye Bakanı Şimşek, CHP‘yi de seçim vaadleri konusunda da eleştirdi.

Ana muhalefet partisinin seçim öncesi bol keseden, içi boş, bir çok vaatte bulunduğunu ileri süren Şimşek, 180 milyar liralık kaynak gerektiren bu vaadlerin yerine getirilmesinin imkansız olduğunu ifade etti.

Söz konusu vaadlerin Türkiye‘yi 2002 krizi öncesine götüreceğini kaydeden Maliye Bakanı, şunları söyledi:

‘‘Muhtemelen kendileri de iktidara gelemeyeceklerini bildikleri için bu vaadlerin maliyetini çıkarma zahmetinde dahi bulunmamışlar. Bu tür popülist yaklaşımlar, Türkiye‘yi defalarca uçurumun, iflasın eşiğine getirdi. Vatandaşımız kandırıldı. Sonuçta olan Türkiye‘ye oldu. Bu tür popülist hareketlerle, bütçe açıkları artar, kamunun borç stoku ve beraberinde faizler yükselir. Popülizm demek, az istihdam, az iş ve aş demektir. Türkiye, bu tür politikalardan çok çekti.

Şu vaadlere bir bakın. Mazotla ilgili taahhüdün maliyeti 6,5 milyar lira. Taşeron işçilerle ilgili vaadin maliyeti 30 milyar lira. Öğrenci harçları 840 milyon lira. Aile sigortası 25,2 milyar lira. Hadi daha düşük rakamlara göre hesaplayalım, buna rağmen nereden bakarsan bak 20 milyar lira. Fabrika kuracaklarmış, bunun maliyeti 113 milyar lira.‘‘

Bunların yerine getirilmesinin imkansız olduğunu aklı başında her insanın göreceğini belirten Bakan Şimşek, ‘‘Peki niye böyle uçuk taahhütler içinde oluyorlar? Şundan. (Nasıl olsa seçimi kazanamayacağız ama oy oranımızı belki biraz artırırız) yaklaşımı içindeler. Ama vatandaş bunlara kanmaz‘‘ dedi.

Hükümet olarak ülkenin uzun dönemde istikrarı ve refahı için kısa vadeli siyasi mülahazalarda bulunmadıklarını anlatan Maliye Bakanı, bu nedenle muhalefet partileriyle popülizm yarışına girmeyeceklerini, vatandaşı da kandırmayacaklarını söyledi.

‘‘Kandıran da, kandırılan da olmayacağız‘‘ diyen Şimşek, şöyle devam etti:

‘‘Vatandaşa her şeyi vadeden CHP çark etmeye başladı. Panik içindeler. Sayın Kılıçdaroğlu, başlangıçta o kadar çok taahhütte bulundu ki, bugün bazılarını ağzına bile almıyor.

Ama bu tür politikalar sonucunda Türkiye‘de geçmişte faiz oranları yüzde 7.500‘leri buldu. Bırakın bu seviyeleri, faizin yüzde 60 olduğu ülkede yatırım mı yapılır? Bizim modelimiz farklı. Biz, istikrarı ve güveni sağlayarak, zaten yoksulluğu azaltıyoruz. Sadece geçen yıl 1,3 milyon kişiye iş bulduk. Bunun için devleti borçlandırmadık, ülkeyi ipotek altına sokmadık. Ama yatırımcının önünü açtık, teşvikler getirdik. Bugün Güneydoğu‘da umut fışkırıyor. Komşularla maksimum işbirliği, sıfır problem yaklaşımı içinde ilişkileri geliştirdik. Bugün sadece Suriye‘den ülkemize 1 milyondan fazla kişi giriyor. Bunlar, Güneydoğu için aş, iş ve istihdam demek.‘‘

-‘‘JAPONYA DÜNYA EKONOMİSİNİ ÇOK ETKİLEMEZ‘‘-

Kaynak: AA