Lağvedin bu bakanlığı

Türkiye'nin yıllardır peşinden koştuğu Avrupa Birliği çökme tehlikesiyle karşı karşıya.

Lağvedin bu bakanlığı
Birlik ülkelerinin yaşadığı siyasi ve ekonomik sorunlar AB'nin geleceğini tartışılır hale getirdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün İngiltere ziyaretinde dile getirdiği 'sefil Avrupa' ve AB Bakanı Egemen Bağış'ın birlikle ilgili eleştirel sözleri "Türkiye o zaman AB bakanlığını niye açık tutuyor" sorusunu gündeme getirdi. AB'ye girmek için Türk toplumu ile bağdaşmayan uyum yasaları da işin bir diğer önemli tarafı.

AB istedi diye domuz eti kasaplık et oldu
AB ile 2005 yılında başlayan uyum süreci sonrası ülkemizde kendi kültürümüz ve inanç değerlerimize aykırı olan yasalar ve yönetmelikler çıkmış bu yasa ve yönetmelikler toplumun büyük bir kesimi tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Özellikle çıktığı günlerde gündemden hiç düşmeyen zinanın suç olarak yasadan çıkarılması ve domuz etinin kasaplık et statüsünü alınması öne çıkan değişiklikler arasında yer alıyor.

Avrura Birliği bildiğini okuyor
AB'nin Türkiye'yi almaya niyeti olmadığı ve giderek prestij kaybettiği ortada. AB Bakanı Egemen Bağış'ın yaptığı açıklamalarda oturduğu koltuğun varlık sebebini sorgulatıyor. AB'ye uyum sürecinin daha iyi işlemesi için kurulan AB Genel Sekreterliği hükümetin verdiği kararla icracı bakanlık olan AB Bakanlığı'nın, içinden çıkılmaz bir hal alan AB sürecinde ne yapacağı merak ediliyor.

Yıllardır peşinden koştuğumuz ama nedense bir türlü kapısından içeri dahi bakamadığımız AB'nin geleceği pek iyi gözükmüyor. AB ekonomik ve siyasal açıdan büyük bir girdabın içinde, cazibesini kaybediyor. Buna rağmen AB her fırsatta Türkiye aşağılamaya ve oyalamaya devam ediyor.

Gül gerçekleri nihayet gördü
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarihi İngiltere ziyaretinde AB'ye yönelik ilk ciddi eleştiriyi yapan devlet başkanı oldu. AB için 'sefil' ifadelerini kullanan Gül, Türkiye'nin bundan sonraki süreçte nasıl bir yol izleyeceğinin ise ilk sinyallerini vermiş oldu. Gül, açıklamasında, "Neredeyse şu anda hiçbir fasıl açılamaz hale geldi. Bunun AB için en büyük itibarsızlık olduğunu söylüyoruz. 2012'nin ilk yarısında en büyük itibarsızlık yaşanabilir. Düşünebiliyor musunuz? Rum kesimi AB'nin tüm ilkelerini çiğneyerek AB'ye katıldı. Bu ailenin standartlarını çiğneme örneğiydi. Şimdi de bu yarım ülke, eksik ülke AB'ye başkanlık yapacak. Böyle sefil bir birliğe böyle yarım bir başkanlık olacak" demişti.

Bağışın açıklaması çok şey ifade ediyor

Avrupa Birliği Bakanı ve Baş müzakereci Egemen Bağış, son günlerde yaptığı açıklamada AB ile ilgili daha önce sarf etmediği sözler söyledi. Bağış, ''Türkiye'nin bu konudaki tutumu oldukça net ve açıktır. Türkiye'nin, KKTC adına tasarrufta bulunma ve Ada'nın tamamını temsil etme yetkisi olmayan Rum Kesimini bir devlet olarak tanıması mümkün değildir'' açıklamasında bulundu. Bağış, "Türkiye'nin, tanımadığı bir yönetim ile aynı masaya oturması söz konusu değildir. AB Konseyi Dönem Başkanlığını muhatap almayacak olmamız, AB ile ilişkilerimizin donma noktasına geleceği anlamını taşımamaktadır" cümlelerini de kullandı.

AB Bakanlığı lağvedilsin!
Devletin en üst makamlarından gelen bu açıklamalar aslında çok şeyi ifade ediyor. AB'nin Türkiye'yi almaya niyeti olmadığı ve giderek daha da prestij kaybettiği ortada. AB Bakanı Egemen Bağış'ın yaptığı açıklamalarda üstünde oturduğu koltuğun varlık sebebini sorgulatıyor. AB'ye uyum sürecinin daha iyi işlemesi için kurulan AB Genel Sekreterliği hükümetin verdiği kararla icracı bakanlık olan AB Bakanlığı'nın, içinden çıkılmaz bir hal alan AB sürecinde ne yapacağı merak ediliyor.

Bağış'ın son günlerdeki cümleleri dikkate alınınca bu bakanlığın, çok fazla bir işe yaramadığı, AB'nin her fırsatta bildiğini okuduğu ortaya çıkıyor.

Yasalar AB'ye değil kültürümüze göre şekillensin

AB ile 2005 yılında başlayan uyum süreci sonrası ise ülkemizde kendi kültürümüz ve inanç değerlerimize aykırı olan yasalar ve yönetmelikler de çıkmıştı. Bu yasa ve yönetmelikler toplumun büyük bir kesimi tarafından hala tepki ile karşılanıyor.

Özellikle çıktığı günlerde gündemden hiç düşmeyen zinanın suç olarak yasadan çıkarılması ve domuz etinin kasaplık et statüsünü alınması öne çıkan değişiklikler arasında yer alıyor. Türkiye'nin bundan sonraki süreçte zor günler geçiren AB ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi ve yasalarını da kendi öz kültür değerlerine göre yeniden elden geçirmesi gerekiyor.

Rumlara ayrıcalık
AB'ye Türkiye'den sonra başvuran ülkelerin birçoğu ise şartları uygun olmamasına rağmen üyeliğe kabul edildi. Türkiye'yi birliğe dahil etmemek için ayak sürüyen AB, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ni birliğe almakta tereddüt etmemişti. Türkiye'nin devlet olarak tanımadığı ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin 2012 yılı Haziran ayında AB Dönem Başkanlığı yapacak olması ise süreci iyice zorlaştıracağa benziyor. 6 ay boyunca dönem başkanlığını devralacak Rum Kesimi'nin Türkiye'nin AB'ye üyeliğine karşı olduğu da biliniyor. Eğer Türkiye bütün müzakere süreçlerini tamamlamış olsa dahi Rumların veya herhangi bir başka ülkenin karşı çıkması halinde de Türkiye AB'ye giremeyecek. Hal böyle iken Türkiye'nin neden AB'de ısrarcı olduğu şaşkınlık uyandırıyor.

Milli Gazete