Denizli`de Deprem Konferansı

İTÜ Jeofizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof.

Denizli`de Deprem Konferansı
Dr. Ahmet Ercan, depremciğin öldürdüğü tek ülkenin Türkiye olduğunu belirterek, "Devletin görevi herkesin can güvenliğini sağlamaktır" dedi. İnşaat Mühendisleri Odası ve Jeofizik Mühendisleri Odası tarafından Denizli`de, `Yerleşim Alanlarında Yer Yapı Deprem Etkileşimi` konferansı düzenlendi. Çatalçeşme Oda Tiyatrosu`nda düzenlenen konferansta açılış konuşmalarının ardından kürsüye gelen İTÜ Jeofizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ahmet Ercan, ülkeyi yönetenler ve yerel yönetimleri eleştirdi. Prof.Dr. Ahmet Ercan, bir ülkedeki gelir dağılımındaki değişiklik, adaletsizlik ve eşitsizliğin, o ülkeler içinde dahi depremin etkilerini farklıbölgelerde farklı olduğunu gösterdiğini belirterek, "Örneğin Doğu Anadolu`daki bir kişinin gelir düzeyi günde 1.5 TL veya 2 TL`dir. Doğu Anadolu`da 3.8 ile 4.2 arasındaki deprem öldürür. Biz 4`ten daha küçüklerine deprem demeyiz, depremcik deriz. Depremciğin öldürdüğü ülke Türkiye`dir. Atatürk`ün Türkiyesi`dir. Bu konuyu iki defa düşünmemiz gerekiyor" dedi.

Orta Anadolu`ya gelindiği zaman gelir düzeyinin yaklaşık 7 bin 500 ile 10 bin dolar olduğunu anlatan Ercan, şunları söyledi: "Depremin öldürme şiddeti 5.7`dir. Batı Anadolu`ya geldiğiniz zaman gelir düzeyi 20 ile 25 bin dolardır, depremin öldürme eşit değeri 6.2`dir. Cebindeki para ne kadar azsa, ölüm sana o kadar yakındır." Depremin nedeninin doğanın kendisinin değil ülkeyi yönetmekten geldiğini belirten Prof.Dr.Ercan, şöyle konuştu: "Anayasal olarak devletin görevi, herkesin can güvenliğini sağlamaktır. Teröriste karşı değil, doğal afetlere karşı da korumaktır. Devlet dediğin devlet budur. Ana sorun yönetim sorunudur. Depremin bir görevi vardır. Deprem, afet yapan insanın kötü yapılaşmasıdır. Oradan kırığı geçtiği, geçmişte orada büyük depremler olduğu bellidir, o zaman yapılaşmayı denetim altına alman gerekiyor. Bu, faygeldi, gitti, fay tersti olayı değil. Burada bir gerginlik boşalımı var. Bu gerginlik boşalımına göre yapılaşmanın nasıl olması gerekir." Televizyonlarda kendisine sorulan, `Hocam gördünüz ne kadar insan öldü. Toplumumuzda hâla deprem bilinci yok değil mi?" sorusundan nefret ettiğini söyleyen Prof.Dr. Ercan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu kişilere biz söylüyoruz. Evine ekmek götürme mücadelesi veren bir insanın evini güçlendirerek yapmasını bekleyemezsin. Kaldı ki, Türkiyemiz`de doğuyu bırakın, Denizli`nin köylerine çıkın insanların yaşadığı düzey cilalı taş devrine yakındır. Üstüste taşları yığarlar, aralarına çamur koyarlar, üstüne ağaçkoyarlar. Bunun altında da ölmek yazgıdır. Hayır, yazgı değil. Demek ki sen 3 bin yıldır Hitit döneminden bu yana bu toplumu çağdaş uygarlık durumuna getirememişsin. Şehirlerde de 1950`den sonra gelen betonarmeyi de çarpık çurpuk, mühendisliği kullanmamanın sonucunda yıkılırsa ki, en çok betonarme evler yıkılıyor, geleneksel Türk evleri yıkılmıyor." Odalarda, üniversitelerde kişiler yetiştirdiklerini, sonra da birilerinin çıkıp, `Bu mühendisleri siz yetiştirmiyor musunuz? diye sorduğunu söyleyen Prof.Dr. Ercan, şöyle konuştu: "O mühendislere görev vermeyen sizlersiniz. Dolayısıyla odalardaki kişiler ne yer seçiminde ne de yapı durumunda danışılan kişiler ve kurumlar değildir." Türkiye`de depremin cinayet olduğunu, bu cinayeti işleyenlerin ise ülkeyi yönetenler ve yerel yönetimler olduğunu ileri süren Prof.Dr. Ahmet Ercan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yerel yönetimler nereye geliyor biliyor musunuz? Belediye başkanının ta kendisidir. Ta fen işlerine gelir. Buradaki odalara gelir. Orada işini bilmeyen çıkar için proje yapan mühendislere kadar gider bu iş. Eğer sen bir kentte yapılar yıkıldıktan sonra belediye başkanını içeri alırsan sorgusuz sualsiz ki alman gerekir. Eğer fen işlerindeki mühendisleri içeri alırsan, bak o zaman ne olur Türkiye`de." Van depreminden sonra bölgeye gittiğini belirten Prof.Dr. Ercan, sözlerini şöyle tamamladı: "Bölgede siyasetçiler en iyi otelde kalıyordu, ben göçebilecek bir otelde kaldım. Ama aynı siyasetçiler orada kalmıyordu. Siyasetçiler halkın koşullarını paylaşmadıkça, halkın vekili olamazlar."
Kaynak: İHA