(özel Haber) - Erzurum'un Edebiyatta Parlayan Yıldızı
Erzurum'da özel bir okulda öğretmenlik yapan Sara Gürbüz Özeren(55), babasından dinlediği hikayeleri çocuklar için kitaplaştırarak Türk masallarını yurt dışına taşıdı
Erzurum'da özel bir okulda öğretmenlik yapan Sara Gürbüz Özeren(55), babasından dinlediği hikayeleri çocuklar için kitaplaştırarak Türk masallarını yurt dışına taşıdı. 10 yılda 175 kitaba imza atan evli ve iki çocuk annesi Özeren, "İnsanların geçmişte birbirine anlattığı hikayeleri, öykü ve masal kitabı haline getirerek Türk edebiyatına katkı sunmaya çalışıyorum. Babama ithafen yazdığım kitaplardan bir çoğunun yurt dışında ilgi görmesi Türk edebiyatı adına beni mutlu ediyor" dedi.
İlkokula başladığı günlerde gördüklerini küçük notlar halinde tutarak yazı hayatına adım atan Sara Gürbüz Özeren, Açıköğretim Fakültesi'nden mezun olduktan sonra başladığı meslek yaşamında birçok kentte ilkokul öğretmenliği yaptı. 28 yıllık iş yaşamı sonunda emekli olan Özeren, geçmişte babası Mehmet Gürbüz'ün kahvehanede halk ozanlarından dinleyip bir gün sonra evde anlattığı hikayeleri kitaplaştırmaya karar verdi. Unutulmuş, tozlu raflar arasında kalmış hikayeleri gün yüzüne çıkarmayı kendine görev
bilen Özeren, babasından dinledikleriyle yetinmeyerek Erzurum'da yaşayan yaşlılarla sohbetler ederek anlattıkları hikayeleri kaleme aldı. 'Evvel zaman içinde' ismini taşıyan hikaye kitapları 2001 yılında Damla Yayınevi'nin kitapları arasında çıkan Özeren, 2003'te uyarlamalardan oluşan 'Binbir gece Masalları' kitabıyla Türk Dil Kurumu'ndan (TDK) yaşayan Türkçe'yi yazı dilinde güzel kullanmaktan dolayı onur ödülü aldı. 2009 yılında 'Kerem ile Aslı' kitabından dolayı Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları
Derneği (ESKADER) tarafından 'çocuk edebiyatı' dalında ödüllendirilen Özeren, şu ana kadar 175 kitaba imza attı. 'Binbir Gece Masalları', 'Tutiname', 'Yunus Emre', 'Kerem ile Aslı' gibi uyarlamaların yanı sıra tarih, doğa, sağlık, çevre ve toplumsal olayları çocukların anlayacağı şekilde hikayeleştiren Özeren, iyi bir edebiyatçı olmasına karşın İstanbul'dan uzak bir şehirde yaşaması ve mizacı gereği popülariteden uzak duruşu nedeniyle geniş kesimler tarafından pek tanınmıyor.
Halen özel bir ilköğretim okulunda öğretmenlik yapan Özeren'in öykü kitapları, yurt dışındaki kitap fuarlarında en çok ilgi gören eserler arasında yer alıyor. Özeren, önemsediği ve değer verdiği çocuklar için yazdığı öykü kitaplarıyla Türk hikayeciliğini yurt dışında temsil edenler yazarlardan biri olmaktan dolayı mutlu olduğunu belirtti.
Dünya klasiklerinden yaptığı çevirilerle geçtiğimiz günlerde Türk Dil Kurumu'ndan onur ödülü alan Sara öğretmen, tüm hayatını öğrencilerine adamış durumda. "Benim ham maddem çocuk" diyen Sara öğretmen, verdiği tüm çabaların çocukların iyiyi, güzeli öğrenebilmesi ve hayata daha farklı bir pencereden bakabilme becerisine sahip olabilmesi için yaptığını söylüyor.
Erzurum'un kendi kültürünü tanıma ve yaşatma bakımından diğer şehirlere göre çok şanslı olduğunu kaydeden Sara Gürbüz Özeren, "Zamanla ailelerin çekirdek aile sıfatına bürünmesiyle kültür aktarımı yavaşladı. Ancak Erzurum'da geleneksel aile tipinin korunması kültürün çocuklara aktarılmasını kolaylaştırıyor" şeklinde konuştu.
"BATI KLASİKLERİ DOĞU'DAN ESİNLENEREK HAZIRLANMIŞ"
Batı klasiklerinden Türkçe'ye yaptığı uyarlamalarda kitaplardan anlatılan birçok hikayenin doğu kültürüne ait olduğunu fark ettiğini kaydeden Özeren, "Bizlere farklı bir kılıkta sunulan karakterler aslında bizim kültürümüzden çıkmış kişiler. Örneğin Binbir Gece Masalları'nda geçen yün eğiren kız, batı klasiklerinde Külkedisi'ne dönüşmüş. Robenson Cruz ise Sinbad'ı anlatıyor. Bu hikayeleri kaleme alanlar bizim kültürümüzü çok iyi biliyor ve onlardan esinlenerek yazıyor. Ancak biz kültürümüz hakkında çok
fazla bilgi sahibi olmadığımız için kendi insanımızı farklı bir kılığa bürünmüş olarak izliyor ve okuyoruz. Bunları yapan insanlar bu konuda gerçekten çok başarılı ama bizim bunlardan haberimiz yok" diye konuştu.
"TÜRKÇE'YE GEREKEN ÖZEN GÖSTERİLMİYOR"
Eserlerinde Türkçe'yi daima güzel bir şekilde kullanmaya çalıştığını anlatan Sara Gürbüz Özeren, "Türkçe'ye gerekli önem gösterilmiyor. Toplumumuzda maalesef batıya karşı büyük bir özenti var. Bu durumdan en çok dilimiz etkiliyor. Dilimize yabancı dillerden giren kelime sayısı oldukça fazla. Dükkan isimlerinden çocuklara konulan isimlere kadar bunu görmek mümkün. Bir milleti ayakta tutan ve sahip olunan en büyük değerlerden biri dil birliğidir. Ayakta durabilmemiz ve varlığımızı devam ettirebilmemiz için
dilimize sahip çıkmalıyız" ifadelerini kullandı.
İlkokula başladığı günlerde gördüklerini küçük notlar halinde tutarak yazı hayatına adım atan Sara Gürbüz Özeren, Açıköğretim Fakültesi'nden mezun olduktan sonra başladığı meslek yaşamında birçok kentte ilkokul öğretmenliği yaptı. 28 yıllık iş yaşamı sonunda emekli olan Özeren, geçmişte babası Mehmet Gürbüz'ün kahvehanede halk ozanlarından dinleyip bir gün sonra evde anlattığı hikayeleri kitaplaştırmaya karar verdi. Unutulmuş, tozlu raflar arasında kalmış hikayeleri gün yüzüne çıkarmayı kendine görev
bilen Özeren, babasından dinledikleriyle yetinmeyerek Erzurum'da yaşayan yaşlılarla sohbetler ederek anlattıkları hikayeleri kaleme aldı. 'Evvel zaman içinde' ismini taşıyan hikaye kitapları 2001 yılında Damla Yayınevi'nin kitapları arasında çıkan Özeren, 2003'te uyarlamalardan oluşan 'Binbir gece Masalları' kitabıyla Türk Dil Kurumu'ndan (TDK) yaşayan Türkçe'yi yazı dilinde güzel kullanmaktan dolayı onur ödülü aldı. 2009 yılında 'Kerem ile Aslı' kitabından dolayı Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları
Derneği (ESKADER) tarafından 'çocuk edebiyatı' dalında ödüllendirilen Özeren, şu ana kadar 175 kitaba imza attı. 'Binbir Gece Masalları', 'Tutiname', 'Yunus Emre', 'Kerem ile Aslı' gibi uyarlamaların yanı sıra tarih, doğa, sağlık, çevre ve toplumsal olayları çocukların anlayacağı şekilde hikayeleştiren Özeren, iyi bir edebiyatçı olmasına karşın İstanbul'dan uzak bir şehirde yaşaması ve mizacı gereği popülariteden uzak duruşu nedeniyle geniş kesimler tarafından pek tanınmıyor.
Halen özel bir ilköğretim okulunda öğretmenlik yapan Özeren'in öykü kitapları, yurt dışındaki kitap fuarlarında en çok ilgi gören eserler arasında yer alıyor. Özeren, önemsediği ve değer verdiği çocuklar için yazdığı öykü kitaplarıyla Türk hikayeciliğini yurt dışında temsil edenler yazarlardan biri olmaktan dolayı mutlu olduğunu belirtti.
Dünya klasiklerinden yaptığı çevirilerle geçtiğimiz günlerde Türk Dil Kurumu'ndan onur ödülü alan Sara öğretmen, tüm hayatını öğrencilerine adamış durumda. "Benim ham maddem çocuk" diyen Sara öğretmen, verdiği tüm çabaların çocukların iyiyi, güzeli öğrenebilmesi ve hayata daha farklı bir pencereden bakabilme becerisine sahip olabilmesi için yaptığını söylüyor.
Erzurum'un kendi kültürünü tanıma ve yaşatma bakımından diğer şehirlere göre çok şanslı olduğunu kaydeden Sara Gürbüz Özeren, "Zamanla ailelerin çekirdek aile sıfatına bürünmesiyle kültür aktarımı yavaşladı. Ancak Erzurum'da geleneksel aile tipinin korunması kültürün çocuklara aktarılmasını kolaylaştırıyor" şeklinde konuştu.
"BATI KLASİKLERİ DOĞU'DAN ESİNLENEREK HAZIRLANMIŞ"
Batı klasiklerinden Türkçe'ye yaptığı uyarlamalarda kitaplardan anlatılan birçok hikayenin doğu kültürüne ait olduğunu fark ettiğini kaydeden Özeren, "Bizlere farklı bir kılıkta sunulan karakterler aslında bizim kültürümüzden çıkmış kişiler. Örneğin Binbir Gece Masalları'nda geçen yün eğiren kız, batı klasiklerinde Külkedisi'ne dönüşmüş. Robenson Cruz ise Sinbad'ı anlatıyor. Bu hikayeleri kaleme alanlar bizim kültürümüzü çok iyi biliyor ve onlardan esinlenerek yazıyor. Ancak biz kültürümüz hakkında çok
fazla bilgi sahibi olmadığımız için kendi insanımızı farklı bir kılığa bürünmüş olarak izliyor ve okuyoruz. Bunları yapan insanlar bu konuda gerçekten çok başarılı ama bizim bunlardan haberimiz yok" diye konuştu.
"TÜRKÇE'YE GEREKEN ÖZEN GÖSTERİLMİYOR"
Eserlerinde Türkçe'yi daima güzel bir şekilde kullanmaya çalıştığını anlatan Sara Gürbüz Özeren, "Türkçe'ye gerekli önem gösterilmiyor. Toplumumuzda maalesef batıya karşı büyük bir özenti var. Bu durumdan en çok dilimiz etkiliyor. Dilimize yabancı dillerden giren kelime sayısı oldukça fazla. Dükkan isimlerinden çocuklara konulan isimlere kadar bunu görmek mümkün. Bir milleti ayakta tutan ve sahip olunan en büyük değerlerden biri dil birliğidir. Ayakta durabilmemiz ve varlığımızı devam ettirebilmemiz için
dilimize sahip çıkmalıyız" ifadelerini kullandı.