Salih Tuna: Vay 'Sav'ına sayın seyirciler

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Salih Tuna, bugünkü köşe yazısında Önder Sav ile Şevket Kazan'ın görüşmesini kaleme aldı. İŞTE TUNA'NIN YAZISI: <...

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Salih Tuna, bugünkü köşe yazısında Önder Sav ile Şevket Kazan'ın görüşmesini kaleme aldı.

İŞTE TUNA'NIN YAZISI:


Vay 'Sav'ına sayın seyirciler!

Kelime esprisinden hiç hazzetmediğim halde Şevket Kazan'ın Önder Sav'la görüştüğünü öğrendiğim an 'Vay Sav'ına!..' demekten kendimi alamadım.

Nasıl hayretler içinde kaldım anlatamam. Nerdeyse küçük dilimi yutacaktım, diyeyim de anlayın!

Zaten ne zaman Önder Sav'ın adını duysam mumya görmüş gibi tüylerim diken diken olur.

Suratından evvel o mahut sözü gelir aklıma:

Hacca gitmek isteğini dillendiren CHP'li yaşlı bir seçmene, 'Boş ver, Araplara para kaptırma, bakarsın Muhammed seni bırakmaz...' demişti hani.

Ne tuhaf ülke burası!

Alevi kardeşlerimiz hakkında sehven de olsa çirkin bir espri yapan bir sunucunun (bin defa özür dilediği halde) televizyon hayatı kararmıştı.

Ama...

Alevilerin de Sunnilerin de Peygamberine saygısızlık eden (ve bir kez olsun özür dilemeyen) bu beyefendinin yıldızı alabildiğine parladı.

Hem öyle yıldızı parladı ki; CHP'ye genel başkan bile seçti. (Bu adam beni genel başkan seçse, kendime oy vermem.)

Genel başkan seçme tekniği de çok enteresan ha!

İsterseniz kendisinden dinleyelim, çok heyecanlı anlatıyor: 'Benim bir huyum var. Çok ilginçtir. Kritik süreçlerde, pencereden bakar, dışarıda Önder Sav'ı gözlerim. Önemli kararlar almadan önce sıyrılırım kendimden. Kendimi izlerim. Böyle bir hasletim, özelliğim var. O gün de yine koydum kendimi dışarıya...'

Dışarıya koyduğu Önder Sav'la içerdeki Önder Sav arasında gidip gelebilecek bir siyasi figürü genel başkan olarak seçecekti.

Bu siyasi figür icabında Türk, icabında Kürt olacak; Türkiye'yi gerektiğinde darbelerden, gerektiğinde de demokrasiden koruyacaktı.

Dışarıdaki Önder Sav'a yaklaştığında (mesela) 'türbana' özgürlükten bahsedecek; içerdeki Önder Sav'a yaklaştığında da 'türbana' karşı çıkacaktı.

İki Önder Sav'ın tam ortasında yahut orijininde durunca da ortopedikleşecek, 'Ömür boyu türban takacaklar diye bir kural mı var? Belki kendiliğinden türbanı çıkaracaklar...' diyebilecek kıvama erişecekti.

Sayın Kılıçdaroğlu işte bu ihtiyacı muntazam karşıladı.

'Ortopedik Kemal' hali sayesinde, 'Kim olursanız olun, ne isterseniz isteyin halledeceğim; yeter ki oy verin...' demeye getirdi.

İmdi, Kılıçdaroğlu gibi bir yeteneği bulan Önder Sav mı Şevket Kazan'ı, Şevket Kazan mı Önder Sav'ı buldu, orasını bilemem.

Benim bildiğim herkesin bildiği:

Buluştular!

Önder Sav'ın çok yönlü kişiliğinden ötürü ilginç bir buluşma bu!

İnsanın ister istemez aklına her şey geliyor...

Sahi, bizim bilemediğimiz, Sayın Kazan'ın bildiği Önder Sav'ın üçüncü bir hali mi var?

Ne bileyim; belki çok derinlerde bir yerde, Önder Sav'dan da içre bir Önder Sav vardır.

Yoksa 'yes' tuşuyla 'no' tuşunu karıştıran bir adama, yılların politikacısı Şevket Kazan neyi, niçin danışsın?

Nerden bakarsanız bakın çok tuhaf bir buluşma!

Şevket Kazan beyefendi enva-i çeşit spekülasyona neden olabilecek bir dönemde buna nasıl tevessül eder, anlamak zor!





YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYIN
Yeni Şafak