Kooperatifler Kanununda Düzenlemeler
Türkiye Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı Ramazan Özkaya, Kooperatifler Kanunu ile bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 5983 sayılı Kanunu eleştirdi
Türkiye Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı Ramazan Özkaya , Kooperatifler Kanunu ile bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 5983 sayılı Kanunu eleştirdi . Kanun ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ' nda bir takım önemli değişiklikler yapıldığını belirten Özkaya , Kanun ' da daha önce yer alamayan bazı düzenlemelere de yer verildiğine dikkat çekerek ; " Kanunun 3 . Maddesi ile getirilen düzenleme ciddi bir biçimde sorgulanmayı gerektirmekte .
Düzenlemenin Sayın Cumhurbaşkanı tarafından TBMM ' ye iade edilmesini istirham ediyoruz " dedi .
KANUN MADDESİNDE YAPILAN DÜZENLEME
Birlik Başkanı Özkaya , 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ' nun 90 . Maddesini değiştiren söz konusu 3 . Madde düzenlemesinde ; " İlgili bakanlık ; kooperatiflerin , kooperatif birliklerinin , kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin işlem ve hesaplarını ve varlıklarını müfettişlere , kooperatif kontrolörlerine veya denetim için görevlendirilecek personele denetlettirebilir . Kontrolörlerin seçilme ve çalışma usul ve esasları ile görev ve yetkileri tüzükle tespit olunur . Birinci
fıkradaki teşekküller , denetim sonuçlarına göre ilgili bakanlıkça verilecek talimata uymak zorundadırlar . Yapılan denetimler sonucunda , kooperatiflerin , kooperatif birliklerinin , kooperatif merkez birliklerinin , Türkiye Milli Kooperatifler Birliği ' nin ve bunların iştiraklerinin yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilerinin , hukuka açıkça aykırı eylem ve işlemlerinin tespit edilmesi durumunda , ilgili Bakanlık , kamu yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak gecikmesinde sakınca görülen hallerde
ileride telafisi güç veya imkansız zararlara yol açılmasının engellenmesi amacıyla bu kişilerin görevlerine tedbiren son verebilir . Bu durumda ilgili Bakanlık , bir yıl içerisinde olağanüstü genel kurul toplantısının yapılması için gerekli tedbirleri alır " ifadesine yer verildiğini açıkladı .
İTİRAZ ETTİ
Özkaya , bu düzenlemenin kavram ve kurumların büyük ölçüde eksik ve yanlış bir biçimde ele alınmasından kaynaklanan sorunlar barındırdığını iddia etti . Özkaya ; " Bakanlık tarafından tedbiren göreve son verme yetkisinin kullanılmasının birbiriyle bağdaşmaz koşulların bir araya gelmesi şartına bağlandığı görülmektedir . Bunun yanında , ' tedbiren göreve son verme ' yetkisinin idarenin demokratik süreçlerle oluşmuş kooperatif yönetimleri üzerinde kullanılması açıkça hukuka aykırıdır " dedi . Özkaya , sözlerine şöyle
devam etti : Tedbiren göreve son verme yetkisinin kullanılabilmesi için Kanunun aradığı koşullar öncelikle yöneticilerin hukuka açıkça aykırı eylem ve işlemlerinin tespit edilmesidir . Hangi eylem ve işlemlerin , ne düzeyde bir açıklıkla hukuka aykırı olduğunu tespit etmek idarenin yetkisinde olamaz . Bir hukuk devletinde , bir eylem ya da işlemin açıkça hukuk aykırı olup olmadığına ancak yargı organları karar verebilir . "
Özkaya , " Böyle bir düzenleme , idarenin denetim yetkisini keyfi bir biçimde kullanmasına imkan sağlamak gibi bir niyetle yapılmadı ise , ne amaçla yapıldığını anlatmak yasa koyucunun topluma karşı bir görevi " olduğunu söyledi . Özkaya , sözlerine şöyle devam etti : Açık hukuka aykırılık gibi son derece belirsiz bir durumun tespit edilmesinden sonra , tedbiren görevden alma yetkisinin kullanılması için aranan diğer koşullar da ayrıca hukuken son derece mahzurlu sonuçlar doğurmaya müsaittir . Buna göre , " kamu
yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak gecikmesinde sakınca görülen hallerde " görevden tedbiren almak mümkün olabilecektir . ' Açık hukuka aykırılık ' son derece belirsiz ve idare tarafından tespit edilmesi mümkün olmayan bir durum iken , düzenlemenin devamında yer alan diğer koşullar zaten doğaları itibariyle belirsiz kavramlar olma özelliğine sahiptir . Burada geçen kamu yararı , hizmet gerekleri ve gecikmesinde sakınca bulunan haller kavramları içeriği ve uygulanma koşulları son derece belirsiz kavram ve
durumlara işaret etmektedir . "
Bu düzenlemenin bir bütün olarak ele alındığında da görevden alma gibi son derece ağır bir idari yaptırımın uygulanmasında hukuka aykırılık şartı aramak yoluyla sanki hukukun üstünlüğü gözetiliyormuş gibi bir izlenim yaratılmak istenmiş olabileceğini belirten Özkaya ; " Ancak ' açık hukuka aykırılığın ' idari makamlar tarafından tespitindeki imkansızlık ve yersizlik diğer belirsiz kavramlarla birleşince ortaya hukukun üstünlüğünden çok keyfi yönetimi çağrıştıran bir tablo çıkmaktadır . Bu hususla birlikte
değerlendirildiğinde , demokratik yollarla seçilmiş ve göreve gelmiş organ ve kişilere karşı idareye bu denli belirsiz koşullar çerçevesinde ağır bir yaptırım yetkisi tanımak hukuka açıkça aykırıdır " dedi .
DİĞER SORUNLAR
Düzenlemeyle ilgili sorunların bununla bitmediğini belirten
Özkaya ; şöyle konuştu : " Düzenlemenin son bölümünde tedbiren göreve son verme yaptırımının hangi amaçla uygulanabileceği , diğer bir deyişle amaç unsuru ortaya konmuştur . Buna göre görevden alma ileride telafisi güç veya imkansız zararlara yol açılmasının engellenmesi amacıyla başvurulabilecek bir yaptırımdır . Ne tür zararların telafisinin güç olduğunu ya da imkansız olduğunu kim belirleyecektir? Bu konuda hangi objektif ölçüte başvurulabilir? Ancak yargı organlarının göz önüne alabilecekleri ölçütlerin
idare organları elinde birer keyfilik aracına dönüşmesini önlemek nasıl mümkün olacaktır? Bu ve benzeri soruları artırmak mümkün olduğu gibi bu durum ne uluslar arası kooperatifçilik standartları ve ilkeleri ile ne de çağdaş demokrasi ve hukuk kuralları ile bağdaşmaz . "
TBMM ' YE İADE EDİLSİN
Bu durumun İLO ' nun 193 sayılı Hükümetlere Tavsiye Kararına da aykırı olduğunu anlatan Özkaya , şunları söyledi : " Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ' nın , Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ' nın Türkiye Milli Kooperatifler Birliği ' nin , Alman Kooperatifler Konfederasyonu ' nun ( DGRV ) ülkemizdeki kooperatifçilikle ilgili tüm kurumların katılımıyla iki yıla yakın bir süre çalışılarak hazırlanan Kooperatifçilik Strateji Belgesinin mutabakatlarına da aykırıdır . 5 Mayıs 2010 tarihinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı , Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı , ILO ve DGRV ' nin müştereken yaptıkları ve kooperatiflerin de katıldığı uluslararası Kooperatifçilik Konferansı sonuç bildirgesine de aykırıdır . Hal böyleyken , demokratik yöntemlerle seçilen görevliler üzerinde hukuka aykırı bir biçimde idari yaptırım uygulanmasına neden olabilecek bu düzenlemenin Sayın Cumhurbaşkanı tarafından TBMM ' ye iade edilmesini bekliyoruz . "
Düzenlemenin Sayın Cumhurbaşkanı tarafından TBMM ' ye iade edilmesini istirham ediyoruz " dedi .
KANUN MADDESİNDE YAPILAN DÜZENLEME
Birlik Başkanı Özkaya , 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ' nun 90 . Maddesini değiştiren söz konusu 3 . Madde düzenlemesinde ; " İlgili bakanlık ; kooperatiflerin , kooperatif birliklerinin , kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin işlem ve hesaplarını ve varlıklarını müfettişlere , kooperatif kontrolörlerine veya denetim için görevlendirilecek personele denetlettirebilir . Kontrolörlerin seçilme ve çalışma usul ve esasları ile görev ve yetkileri tüzükle tespit olunur . Birinci
fıkradaki teşekküller , denetim sonuçlarına göre ilgili bakanlıkça verilecek talimata uymak zorundadırlar . Yapılan denetimler sonucunda , kooperatiflerin , kooperatif birliklerinin , kooperatif merkez birliklerinin , Türkiye Milli Kooperatifler Birliği ' nin ve bunların iştiraklerinin yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilerinin , hukuka açıkça aykırı eylem ve işlemlerinin tespit edilmesi durumunda , ilgili Bakanlık , kamu yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak gecikmesinde sakınca görülen hallerde
ileride telafisi güç veya imkansız zararlara yol açılmasının engellenmesi amacıyla bu kişilerin görevlerine tedbiren son verebilir . Bu durumda ilgili Bakanlık , bir yıl içerisinde olağanüstü genel kurul toplantısının yapılması için gerekli tedbirleri alır " ifadesine yer verildiğini açıkladı .
İTİRAZ ETTİ
Özkaya , bu düzenlemenin kavram ve kurumların büyük ölçüde eksik ve yanlış bir biçimde ele alınmasından kaynaklanan sorunlar barındırdığını iddia etti . Özkaya ; " Bakanlık tarafından tedbiren göreve son verme yetkisinin kullanılmasının birbiriyle bağdaşmaz koşulların bir araya gelmesi şartına bağlandığı görülmektedir . Bunun yanında , ' tedbiren göreve son verme ' yetkisinin idarenin demokratik süreçlerle oluşmuş kooperatif yönetimleri üzerinde kullanılması açıkça hukuka aykırıdır " dedi . Özkaya , sözlerine şöyle
devam etti : Tedbiren göreve son verme yetkisinin kullanılabilmesi için Kanunun aradığı koşullar öncelikle yöneticilerin hukuka açıkça aykırı eylem ve işlemlerinin tespit edilmesidir . Hangi eylem ve işlemlerin , ne düzeyde bir açıklıkla hukuka aykırı olduğunu tespit etmek idarenin yetkisinde olamaz . Bir hukuk devletinde , bir eylem ya da işlemin açıkça hukuk aykırı olup olmadığına ancak yargı organları karar verebilir . "
Özkaya , " Böyle bir düzenleme , idarenin denetim yetkisini keyfi bir biçimde kullanmasına imkan sağlamak gibi bir niyetle yapılmadı ise , ne amaçla yapıldığını anlatmak yasa koyucunun topluma karşı bir görevi " olduğunu söyledi . Özkaya , sözlerine şöyle devam etti : Açık hukuka aykırılık gibi son derece belirsiz bir durumun tespit edilmesinden sonra , tedbiren görevden alma yetkisinin kullanılması için aranan diğer koşullar da ayrıca hukuken son derece mahzurlu sonuçlar doğurmaya müsaittir . Buna göre , " kamu
yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak gecikmesinde sakınca görülen hallerde " görevden tedbiren almak mümkün olabilecektir . ' Açık hukuka aykırılık ' son derece belirsiz ve idare tarafından tespit edilmesi mümkün olmayan bir durum iken , düzenlemenin devamında yer alan diğer koşullar zaten doğaları itibariyle belirsiz kavramlar olma özelliğine sahiptir . Burada geçen kamu yararı , hizmet gerekleri ve gecikmesinde sakınca bulunan haller kavramları içeriği ve uygulanma koşulları son derece belirsiz kavram ve
durumlara işaret etmektedir . "
Bu düzenlemenin bir bütün olarak ele alındığında da görevden alma gibi son derece ağır bir idari yaptırımın uygulanmasında hukuka aykırılık şartı aramak yoluyla sanki hukukun üstünlüğü gözetiliyormuş gibi bir izlenim yaratılmak istenmiş olabileceğini belirten Özkaya ; " Ancak ' açık hukuka aykırılığın ' idari makamlar tarafından tespitindeki imkansızlık ve yersizlik diğer belirsiz kavramlarla birleşince ortaya hukukun üstünlüğünden çok keyfi yönetimi çağrıştıran bir tablo çıkmaktadır . Bu hususla birlikte
değerlendirildiğinde , demokratik yollarla seçilmiş ve göreve gelmiş organ ve kişilere karşı idareye bu denli belirsiz koşullar çerçevesinde ağır bir yaptırım yetkisi tanımak hukuka açıkça aykırıdır " dedi .
DİĞER SORUNLAR
Düzenlemeyle ilgili sorunların bununla bitmediğini belirten
Özkaya ; şöyle konuştu : " Düzenlemenin son bölümünde tedbiren göreve son verme yaptırımının hangi amaçla uygulanabileceği , diğer bir deyişle amaç unsuru ortaya konmuştur . Buna göre görevden alma ileride telafisi güç veya imkansız zararlara yol açılmasının engellenmesi amacıyla başvurulabilecek bir yaptırımdır . Ne tür zararların telafisinin güç olduğunu ya da imkansız olduğunu kim belirleyecektir? Bu konuda hangi objektif ölçüte başvurulabilir? Ancak yargı organlarının göz önüne alabilecekleri ölçütlerin
idare organları elinde birer keyfilik aracına dönüşmesini önlemek nasıl mümkün olacaktır? Bu ve benzeri soruları artırmak mümkün olduğu gibi bu durum ne uluslar arası kooperatifçilik standartları ve ilkeleri ile ne de çağdaş demokrasi ve hukuk kuralları ile bağdaşmaz . "
TBMM ' YE İADE EDİLSİN
Bu durumun İLO ' nun 193 sayılı Hükümetlere Tavsiye Kararına da aykırı olduğunu anlatan Özkaya , şunları söyledi : " Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ' nın , Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ' nın Türkiye Milli Kooperatifler Birliği ' nin , Alman Kooperatifler Konfederasyonu ' nun ( DGRV ) ülkemizdeki kooperatifçilikle ilgili tüm kurumların katılımıyla iki yıla yakın bir süre çalışılarak hazırlanan Kooperatifçilik Strateji Belgesinin mutabakatlarına da aykırıdır . 5 Mayıs 2010 tarihinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı , Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı , ILO ve DGRV ' nin müştereken yaptıkları ve kooperatiflerin de katıldığı uluslararası Kooperatifçilik Konferansı sonuç bildirgesine de aykırıdır . Hal böyleyken , demokratik yöntemlerle seçilen görevliler üzerinde hukuka aykırı bir biçimde idari yaptırım uygulanmasına neden olabilecek bu düzenlemenin Sayın Cumhurbaşkanı tarafından TBMM ' ye iade edilmesini bekliyoruz . "
