Tuhaf bir mantık

Çok anlamlı bir atasözümüz, bir delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllının çıkaramayabileceğini söylüyor.

 
Çok anlamlı bir atasözümüz , bir delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllının çıkaramayabileceğini söylüyor .
Bazen , sevgili ülkemizin , delilerin kuyulara attıkları taşları çıkarmaya çalışan çaresiz kalabalıklardan oluştuğunu düşünüyorum .
Çıkarmaya çalıştığımız son taşı kuyuya Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can attı .
Ama , hayır , o deli filan değil . Çok akıllı biri . Hatta , fazla akıllı . . .
Onun kadar akıllı olmayan biri , hem Anayasa Mahkemesi Raportörlüğü’nden ayrılmayıp hem de çalıştığı mahkemenin alacağı kimi kararlara uyulmamasını , hatta onlara karşı direnilmesini savunamazdı!
Osman Can , Anayasa Mahkemesi’nin yalnızca şekil denetlemesi yapabileceğini , ‘esas denetimi ya da şekil örtüsü altında esas denetimi’ yapamayacağını öne sürdükten sonra , böyle bir şey olduğu takdirde Meclis’in buna uymak zorunda olmadığını , mahkemenin kararını ‘yok’ sayabileceğini söylüyor .
Böyle bir durumun çok ciddi bir kriz çıkarabileceğini söyleyenlere de , ‘Ne yapalım , çıkarsa çıksın!’ anlamına gelecek cevaplar veriyor .
Osman Can , fikirlerini büyük bir hararetle savunan Taraf Gazetesi’ne verdiği 12 haziran tarihli mülakatta çok tuhaf bir mantık sergiliyor :
Biliyorsunuz , Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa değişikliklerine esas denetimi yapıp yapamayacağı sorusu Anayasa’nın değiştirilemez maddeleriyle bağlantılı olarak gündeme geliyor : Peki , ya Meclis değiştirdiği maddelerde ‘değiştirilemez’ maddeleri değiştirir , onların içini boşaltır ve fiilen rejimi dönüştürürse? Mahkeme gene salt biçimsel denetimle mi yetinecek? Yoksa onun Anayasa’yı bu anlamda da korumak gibi bir görevi var mı?
Mahkeme , türban ile ilgili kararında böyle bir görevi olduğuna hükmetti . Bazıları buna itiraz ettiler ama ‘Bu karar uygulanamasın!’ diyen çıkmadı .
Çünkü , yüksek mahkeme kararlarının bu gibi sübjektif değerlendirilmelerle uygulanmadığı ülkelerde kaos ve anarşinin egemen olacağını bilenler çoğunluktaydı .
“Tuhaf bir mantık” dedim . Osman Can Taraf’a verdiği mülakatta “Anayasa Mahkemesi Anayasa’daki görevlerinin dışına çıkarsa Anayasa’nın değiştirilemez maddelerindeki hukuk devleti ilkesini çiğner . Anayasa’nın 11 . maddesi tüm devlet organlarını bağlar . Mahkemeyi de bağlar” diyor .
Pek güzel . Hem bu türden maddelerin bulunduğunu , hem de bunların , tüm devlet organları gibi Meclis’i de bağladığını kabul etmiş oluyor .
Geliyoruz Amerikalıların Catch 22 dedikleri türden çapraşık soruya :
“Peki , Meclis’in bunlara uyup uymadığına kim karar verecek?”
Hukuk mantığı içinde bunun tek yanıtı olabilir : Tabii ki , Anayasa Mahkemesi .
Ama , hayır , Osman Can bu noktada mantıktan kopuyor ve taşı kuyuya atıyor .
Taraf muhabiri , hukukçu Can’a o kilit soruyu ,
yani Parlamento’nun her istediğini yapıp yapamayacağını soruyor . Ne bileyim , hilafeti geri getirmek gibi , ırkçı uygulamalara kapı açmak gibi , faşizme geçit vermek gibi . . .
Can bu soruya açık bir cevap vermemeyi
tercih ediyor , lafı dolaştırıyor , parlamentonun
hep özgürlükleri genişletici yasalar yaptığını öne sürüyor! Sanki 301 maddeyi parlamento
yapmadı , sanki gazetecileri zindana , taş atan
çocukları cezaevine gönderen maddeler başkaları tarafından yapıldı!
Aslında fazlasıyla akıllı olduğunu baştan söylediğimiz Can acaba bu kadar ‘naif’ ve cahil olabilir mi?
Bence olamaz .
Öyleyse?

Radikal