Atam, tutam ben seni

Bu satırları yazdığım gün 19 Mayıs 2010, Gençlik ve Spor Bayramı. Bayram kısmını bir kenara...


Bu satırları yazdığım gün 19 Mayıs 2010, Gençlik ve Spor Bayramı. Bayram kısmını bir kenara itelersek özellikle işe giden herkes için 19 Mayıs tatili olarak bilinen bu günde, güne yeni başladığım bir-iki saat içinde bakın neler oldu?
Az önce telefon çaldı. Arayan nefis bi arkadaştı. Hemen nasıl bir ortamım olur şimdi diye düşünmeye başlamışken, telefondaki ses “Şov Tv’yi aç, Seda Sayan’da konuk olarak mumya Atatürk oturuyor” dedi. O esnada Aziz başkan da Skytürk’te acı reçeteyi açıklıyordu, karar veremedim ama sonunda tercihimi bir mumyadan yana kullandım... Hangi kanalı açtığımı bildiniz mi?
Bu nasıl bir istismarsa artık? Şu anda izlediğim şey ‘Ev kadınları için Atatürk’ gibi bir durum. Aslında böyle programlar sayesinde Atatürk artık bir tabu olmaktan çıkıyor. Yani şu anda Seda Sayan’da izlediklerimi gece 10’dan sonra sunuculuğunu benim yaptığım bi programda izleseniz ‘Oha bu kadar da dalga geçilmez’ dersiniz... Teyzesi bol program yeni adıyla SS, eskisiyle SSSS (eskiden böyleydi ismi, Sabah Sabah Seda Sayan) Atatürk parodilerine şu anda hâlâ devam ediyor.
Kurtuluş Savaşı gibi acı ve zor bir olayı ortaokul hadi lise diyelim seviyesinde bir müsamereye dönüştürdüler. Acaba şu anda Şov Tv izleyen insanlar ‘Ya bak sen ya, Türkiye nasıl kurulmuş görüyor musun? Seda Sayan da harika bir insan, programında Türkiye’nin hikayesini anlatıyor’ diye duygusallaşıyor mudur acaba? Ya onu bırak, eğer Türkiye Seda Sayan’daki gibi müzik grubunun önünde duran kalpaklı bir adamın tırto oyunculuğu ve tırto metinleriyle kurtulduysa vay halimize. Türkiye çok kötü bir ortamda kurulmuş anlaşılan. Vah benim Atama. Alkışşşş. Teyzeler kopuyor programda. Sen ne yazıyorsun be adam!
‘Atatürk’ün en sevdiği dans... Seda Sayan ve Aytunç Bentürk’ten vals’ diye alt bant geçiyor şu anda. Allahım Atatürk iyi ki güzel şeyleri seviyormuş. Eğer kötü bi alışkanlığı olsa şimdi Seda Sayan ve Aytunç Bentürk ne de zor durumlara düşebilirdi, düşünmek bile istemiyorum. 
* Şu anda mumya Atatürk sırasını beklemekte. Sanki az sonra çıkıp bir şarkı patlatacak gibi ama bir yandan da ağırbaşlı ve vakur tavrıyla koltukta oturmakta. 
* Atatürk de bi yere kadar tabii Seda Sayan’da... Türkiye’nin en güvenilir insanlarından olmak kolay değil. Bu güveni iyi bir şekilde paraya da çevirmek lazım. Hah, şimdi o da oldu. Atatürk bitti sonrasında, aynı kanal, aynı yer, aynı Seda ve hatta aynı Sayan, Aktiveks bakteri ilacı tanıttı. Keşke arada dönüp mumya Atatürk’e ‘Atam senin bize kazandırdığın bu toprakları Aktiveks’le temizliyoruz, cillop oluyor, öyle ki bal dök yala’ deseydi sabahların sultanı. Ya bir de cumhuriyet kadını olmakta birinci olan birisi sabahların sultanı olur mu? Bence iyi olur, çok iyi, güzel de olur.
* Program tanıtımları başladı: Bugün Seda Sayan’da Atatürk mumyası. Yarın taş bebek Neşe Karaböcek... Bak ya! Hani bugün mumya, yarın bebek filan diye düşünmüştür program koordinatörleri belki. 
* Allahım! Derya Baykal da şu anda dev Atatürk çerçevesi önünde çok değerli duygularını bizimle paylaşıyor. Arada komple Ata’ya zooom. Şimdi tek meşgalesi makromeden kedi dili yapmak olan insan Derya Baykal, Atatürk hakkında neler diyecek çok merak ediyorum. “Gençlersiz böyle bir program yapılır mı?” dedi sayın Baykal... Aha ‘Evcilik Oyunu’ adlı sekssiz evcilik yarışmasının bedenlerini konuk etti şu anda. Eee, gençlersiz olmuyor demek ki. Evcilik Oyunu’nu da bir masaya yatırmak lazım bu vesileyle... Daha kendilerini net tanımayamamış insanları, köpek gibi yan yana getirip birbirlerini koklatıyorlar bu programda. Enteresan bi kafa. Peki zinasız Evcilik Oyunu olur mu a dostlar! Arada neden doktorculuk, iğnecilik, trencilik oynamıyor bu yarışmacılar? Ya bir de evlenmenin yarışması nasıl oluyor? Neye göre birbirlerini seçiyor insanlar? Zina olmadan nasıl evlenecek bu gençler? Buradan Evcilik Oyunu’nun oyuncularına soruyorum: Zina var mı gençler? Temas oluyor mu? 
* Şu anda Derya Baykal yeri silmeye çalışırken ayağa kalkamadı. Beli çekme yaptı sanırım. Şimdi topukluyla vileda işine girdi Derya Baykal. Bu stüdyonun hali ne ya? Çok affedersiniz, çoğu insanın bir ömür boyunca kullanıp da bitiremeyeceği kadar renk var dekorda. Baykal az önce “Bizim 11-12 yaşında elimize verirlerdi” dedi. ‘Nooluyo lan!’ diye TV’ye kafamı çevirdim, viledanın sapından bahsediyormuş. Hayat ne acayip kuşlar, çamaşır suyu filan. Oooo, şimdi de sevimsiz aşçı devreye girdi. Kanal değiştirmek istiyorum ama kısa süreli bir felç geçirdim galiba. Umarım program bitene kadar solunum sıkıntısı yaşamam. 
* Aha Derya Baykal da aklıma gelen soruyu sordu: “Siz evde birlikte kalıyorsunuz, bir çoğalma oluyor mu?” dedi. Cevap olarak erkek olan “Ben salonda yatıyorum” dedi. Yani yan yana yatış ya da yatış olayı yatmış. Bu gerilimle hiçbir yere varılamaz. Şimdi bu programa katılan dostlarımız güzel bi halvet olsa, libidolarının şöyle kabasını bi alsa, bi rahatlatma yaşasa fena olmaz mı? Paso evcilik oyunu kisvesi altında yemek yapan, yer süpüren insanlar görüyoruz. Tamam, şöyle güzel bir maid kıyafetiyle yapılsa bu aktiviteler, ona da okeyim ama bildiğin dizleri çıkmış aşofmanla ne erkeğin ne de kadının hiç bir çekiciliği kalmıyort. Türkiye’nin biraz daha sekse ihtiyacı var sanırım. 
* “Evcilik oyununu da çok severdim, hep tek başıma oynardım” dedi Derya Baykal biraz önce... Ferhan Abi iyi yırtmış, Allah korumuş. 
* Bu arada Ferhan Şensoy’un iki isteği de oldu. Haydi hayırlısı. Hatırlarsanız Ferhan Abi “Derya Baykal’dan kurtuldum ama Deniz Baykal’dan hâlâ kurtulamadım” demişti ya... Ee, şimdi hepsinden kurtuldu. Ferhan Şensoy’a özgürlük! Yaşasın!
* Haftaya Kılıçdaroğlu için düşündüğüm yeni imajı yazacağım. Şu kadarını söyleyebilirim, benim tasarladığım Kılıçdaroğlu bu yaz çok can yakacak. Hadi size ufak bir ipucu vereyim. Kafamda Gandi’nin CHP il kongrelerine Tarkan’ın ‘Sevdanın Son Vuruşu’ parçası eşliğinde çıkması gibi planlarım var. Bu sene de ne Kılıçdaroğlu yaptı be!
* YouTube beş yaşında, Türkiye’de de iki yıldır yasak. Güzel kafalar bunlar. 
* Aynı kafadan devam. Abdullah Gül, Twitter’a girdi. Bir de sorulan sorulara cevap filan veriyor. Ama daha bi tane düzgün profil resmi yok. Türkiye Cumhuriyeti’nin başındaki adamın fotoğrafı kuş olur mu ya? Komik ve ciddiye alınması güç bir hale gelmiş. Yol yordam bilmeyen iyi niyetli mahalle sakini gibi olmuş Abdullah Gül’ün twitter hesabı. Aha şimdi baktım, profil fotosu filan eklemiş. Sayfasının zemini de Çankaya. Ya ne olacağıdı? Bu arada Cumhurbaşkanı’nın benden az takipçisi olması çok üzücü. Bir el atın gençler. Adresi veriyorum: https://twitter.com/cbabdullahgul (Henüz 8 bin 79 kullanıcı takipte). Hazır adres olayına girmişken https://twitter.com/kaansezyum (Arada bi de bana bi el atın ayol). Haftaya Abdullah Gül’ün tivitlerini de incelemeye almakta fayda var. Dandik bir yazar nasıl olur da Cumhurbaşkanı’ndan daha fazla takip edilir? Ya da tam tersi konusunu inceleyelim bakalım sonuç ne çıkacak (Bu arada Abdullah Bey’in kullanıcı adının başındaki ‘cb’ Cumhurbaşkanı’nın kısaltması mı yoksa? Ya neden böyle bir şeye ihtiyaç duymuş Abdullah Bey? Bu soruları da cevaplarız haftaya kısmetse o zaman)...
* Serdar Ortaç’a çatal bıçak atılmasını kınıyorum. Rahatsız olunan durum protesto edilirken, yine o rahatsız olduğunuz yöntemle mi protesto edilir? Anlaşılır şey değil. 
* Havalar ısınıyor, sevdiğiniz insanlara daha çok zaman ayırmak için iyi zamanlar bunlar. Balık yiyin, simit yiyin, çekirdek yiyin, hayat sizin... Hepinizi salonumda seviyorum. Yeni bitkiler ektik, her baharın sonunda ya kış, ya yaz var. İkisi de güzel. Öperceler sizinle olsun.

Radikal