Ergenekon davasında Kerinçsiz savcıları suçladı

Ergenekon ana davasının tukulu sanıklarından Kemal Kerinçsiz, avukatlığını yürüten eşi Gönül Kerinçsiz ile yaptığı telefon görüşmelerinin, dava sürkec

Ergenekon ana davasının tukulu sanıklarından Kemal Kerinçsiz, avukatlığını yürüten eşi Gönül Kerinçsiz ile yaptığı telefon görüşmelerinin, dava sürkecinde ifşa edildiği gerekçesiyle iddianame savcıları hakkında manevi tazmınat davası açtığını söyledi. Kerinçsiz, savcı Pekgüzel'in bu davaya sunduğu yazılı dilekçesinde, telefon tapelerini savcılık makamının değil, kolluk kuvvetlerinin inceleyerek dosyaya dahil ettikleri şeklinde itirafı bulunduğunu öne sürdü.

Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz, yargılandığı davada avukatlığını da yürüten eşi Gönül Kerinçsiz ile yaptığı telefon görüşmelerinin, özel görüşmeler olmasına rağmen dava nedeniyle ifşa edildiği gerekçesiyle soruşturmayı yürüten savcılar hakkında başlattıkları yargı sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Kerinçsiz, İstanbul 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları manevi tazminat davasına Cumhuriyet Savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın tarafından açıklama amacıyla 22 Nisan 2010 tarihli bir dilekçe verildiğini söyledi. Savcı Pekgüzel ve Taşkın'ın, dilekçelerinde suç içerdiği iddia edilen telefon tapelerinin kolluk kuvetlerinin tarafından seçildiğine ve tüm değerlendirmelerin yine kolluk kuvvetleri tarafından yapıldığına, kendilerinin sadece seçilen bu tapeleri dosyaya koyduklarına ilişkin ifadeleri olduğunu hatırlatan Kerinçsiz, bu durumun da Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun (CMK) 251/1 madddesine aykırı olduğunu savundu.

İddianame savcıları hakkında soruşturma aşamasında hukuka aykırılık yaptıkları iddiasıyla İstanbul 2.Asliye Hukuk mahkemesinde açtıkları davaya ilişkin Kerinçsiz, "Davada savcı Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın'ın mahkemeye verdikleri dilekçelerinde iddianameye konulan telefon tapelerinin nasıl seçildiği ve değerlendirildiği konusunda beyanları bu davanın mahkeme huzuruna tam bir polis soruşturması sonucu getirildiği, savcıların soruşturmadaki işlevlerinin yok noktasında olduğu anlaşılmaktadır." ifadesini kullandı.

Sanık Kerinçsiz, iddianame savcılarının, dilekçelerinde şu ifadelere yer verdiklerini söyledi;

"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının CMK'nun 250.maddesi ile yetkili bölümündeki iletişimin dinlenmesi tedbirinin uygulanması genel olarak özetle şu şekildedir. ...Dinlemeler kolluk birimince yapılmaktadır. Aynı anda çok sayıdaki dinleme kararının uygulanması, telefon görüşmelerinin yapıldığı anda dinlenmesini olanaksız kıldığından, telefon görüşmelerinin tamamına yakını otomatik olarak kayda alınmaktadır. Cumhuriyet savcılığının personel ve teknik donanım imkanları, telefon görüşmelerinin tamamının dinlenerek içlerinden suç unsuru veya delili olanların seçilmesi, bunların çözümünün yaptırılmasını olanaksız kılmaktadır. Kayda alınan telefon görüşmeleri daha sonra dinlenilerek içerisinde suç unsuru veya delili olabilecekler seçilmektedir. Bu değerlendirmeyi ve seçilen telefon görüşmelerinin çözümünü görevli kolluk birimi yapmaktadır. Kayda alınan tüm telefon görüşmelerinin ses kayıtları ile bunlar arasından seçilip tape edilenler Cumhuriyet Savcılığına teslim edilmektedir. Bu aşamada soruşturma savcısı ilgilinin kimler ile telefon görüşmesi yaptığı konusunda bilgi sahibi olmaktadır. Cumhuriyet savcılığı tape edilen telefon görüşmelerini dosya içerisine koymakta, ses kayıtlarını ise adli emanet memurluğuna teslim etmektedir. CMK 250. maddesi ile yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının görevi kapsamındaki suçlara dair soruşturmaların ekseriyetinde iletişimin dinlenmesi tedbiri uygulanmakta ve uygulamada yukarıda anlatıldığı gibi şekillenmektedir. Gerek tape edilen, gerekse tape edilmeyen telefon görüşmeleri ses kayıtları tarafımdan dinlenmemiştir, dinlenmesi de yine yukarıdaki açıklamalarım uyarınca mümkün değildir. Halen de bu kayıtları dinlemiş değilim."

Savcıların yazılı verdikleri dilekçelerine göre bazı tesbitlerin yapılmasının mümkün olduğunu belirten Kerinçsiz, "Savcılar sözde Ergenekon soruşturması kapsamında sanıkların yaptıkları iddianameye konu olan ya da olmayan hiçbir telefon görüşmesini bugüne kadar dinlenmemiştir. Dinleme olayının tamamı kolluk tarafından gerçekleştirilmiştir. Yapılan dinleme sonucunda içinde suç unsuru olduğu iddia edilen konuşmalar kolluk tarafından seçilmiş ve değerlendirilmiştir. Kolluk suç olduğunu iddia ettiği tapelerin çözümünü yine kendisi yapmıştır. Çözümü ve değerlendirmesi yapılan tapeler, ses kayıtları ile birlikte emniyet tarafından savcılığa teslim edilmiştir. Savcılar seçimi, değerlendirmesi ve çözümü yapılan tapeleri sadece dosyaya koyup, ses kayıtlarını da adli emanete göndermekle yetinmişlerdir." iddiasında bulundu.

Oysa CMK'nun 250. madde kapsamına giren suçlarla ilgili soruşturmaları ve soruşturmalar sırasındaki tüm işlemleri bizzat özel görevli ve yetkili Cumhuriyet Savcıları yerine getirmesi gerektiğinin hükmedildiğini belirten Kerinçsiz, "Hatta bu kapsamda bütün delillerin toplanması ve koruma tedbirlerinin infazı aşamasında Cumhuriyet Savcıları fiilen bulunacakları da yasa hükmüdür." dedi.

Savcıların bir telefon konuşmasında suç unsuru olup olmadığı değerlendirmesini kolluk görevlilerine bırakamayacaklarını belirten Kerinçsiz, aksi taktirde görevlerini kötüye kullanmış ve suç işlemiş sayılacaklarını söyledi.

Kerinçsiz, iddianamede dayanılan delillerin çok önemli bir bölümünün sanıkların telefon konuşmalarından meydana geldiğini belirterek, "Bu iddianamenin nasıl bir usulsüzlük içerisinde hazırlandığının taktirini sayın heyete bırakmaktayım." diye konuştu. Kerinçsiz, "Savcılar iddianamede yer alan tapelerin sadece seçimini değil, değerlendirmelerinin dahi kolluk tarafından yapıldığını mahkemeye verdikleri dilekçede ikrar etmişlerdir. Bu durumda iddianamenin en azından telefon tapelerinin değerlendirilmesi noktasında kendilerince yazılmadığı, konuşmalar hakkında suç nitelendirmelerinin kolluk tarafından yapıldığı ortaya çıkmakla bu soruşturma kabul edilemeyecek vahim ölçüde hukuka aykırı olarak tanzim edildiği ortaya çıkmış bulunmaktadır." şeklinde konuştu.

Savcıların telefon tapeleri konusunda yaptıkları görevin sınırını "Cumhuriyet Savcılığı tape edilen telefon görüşmelerini dosya içerisine koymakta, ses kayıtlarını ise Adli Emanet Memurluğuna teslim etmektedir." şeklinde çizdiğini belirten Kerinçsiz, "Savcıların bu soruşturmadaki tüm görevlerini kolluk güçlerine ihale ettikleri anlaşılmaktadır." iddiasında bulundu.

Kerinçsiz, yaptığı bütün açıklamaların ardından iddianamede yer alan tüm telefon tapelerinin seçimini ve tapelerde yer alan konuşmalarda suç unsuru olup olmadığı konusundaki değerlendirmenin kolluk tarafından yapıldığının iddianame savcılarının, yazılı dilekçeleriyle açıkça kabul ve ikrar edildiğini belirtti. Kerinçsiz, "Kolluk tarafından seçilen ve suç değerlendirmesi yapılan konuşma tapelerinin yetki devri ve yetki tecavüzü nedeni ile delil olarak hiçbir değeri yoktur." dedi. Kerinçsiz, bu nedenle telefon tapelerinin hukuka aykırı delil olarak değerlendirilerek yargılama ve hüküm aşamasında dikkate alınmasına karara verilmesini talep etti.

PEKGÜZEL'DEN CEVAP

Savcı Pekgüzel tarafından İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne verilen yazılı dilekçede ilginç bilgilere yer verildi. Hakkındaki iddiaların yaptığı yargı faaliyetine ilişkin olduğunu belirten Pekgüzel, "Yargıtay Hukuk Genel Kurulu aleyhime açılan bir başka tazminat davası nedeni ile verdiği kararda bu işlemlerin Cumhuriyet savcılığının yargılama görevine ilişkin olduğuna işaret etmiştir" ifadesine yer verdi. Sanık Kemal Kerinçsiz dahil birçok kişi tarafından Adalet Bakanlığı ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) sayısını bilmediği çoklukta şikayet edildiğini belirten Savcı Pekgüzel, aleyhine bir tazminat davasının açılmasının ancak Ergenekon davasının hükme bağlanması ve Yargıtay denetiminden geçmesinin ardından söz konusu olacağını belirtti.

Ergenekon soruşturmasındaki görevi nedeniyle hakkında sadece İstanbul'da değil Türkiye'nin değişik yerlerinde onlarca tazminat davası açıldığını ve açılmaya da devam ettiğini ifade eden Pekgüzel dilekçesinde, "Açılan tazminat davalarını takip etmek bir yana kısa bir cevap dilekçesi yazmaya ancak fırsat bulabiliyorum" ifadesine yer verdi. Dava açma hakkının bu şekilde yorumlanarak davaların sürdürülmesinin, soruşturmaları etkileme, yargı görevlilerini yıpratmak, görevin yapılmasını imkansız kılmak isteyenlere fırsat doğuracak bir uygulamaya yol açacağını ifade eden Savcı Pekgüzel'in dilekçesinde "Devam eden kovuşturmayla ilgili bulunan, görevimden kaynaklanan davanın esastan reddedilmesi arz olunur." ifadeleri yer aldı.