Taha Akyol: Atatürk'e bile makas!

Milliyet gazetesi yazarlarından Taha Akyol Atatürkçülük adına Atatürk'ün sözlerinin sansürlendiğini dile getirdi.

İşte Taha Akyol'un köşe yazısı

Hoşumuza gitmeyen veya gerçekten uydurma olan bir iddiayı yasakladığımız zaman reel hayatta da ‘yok’ oluyor mu?! “Soykırım” tezini ben de yanlış buluyorum, eleştiriyorum. Ama yasaklamak bu tezi ortadan kaldırdı mı? Hayır... Artık Türkçede de “soykırım” tezini savunan çok sayıda kitap yayımlanıyor.

Benzer bir olay bir Amerikan TV dizisinde, İzmir kökenli bir Rumun “İzmir’i Türkler yakınca kaçmak zorunda kaldık” diye bir cümlecik söylemesiyle de yaşandı. Diziyi bizde yayınlayacak olan kanal, o cümleyi makaslamış.
Sanırım tepki gelmesinden çekindi.

Halbuki, kendimizden gizleyince o cümle yok olmayacak, dünya izleyecektir. Kimileri oralı olmayacak, kimileri de Türkiye’ye dört elle sarılacak...
Dizide o cümle makaslanmış ama Türkiye’de de “İzmir’i kim yaktı?” tartışması üç dört yıldır tarihçiler arasında yaşanıyor zaten. Köşe yazılarında da yer aldı bu tartışma.

NUTUK DA MAKASLANDI!
Makas olaylarının en komiği, Atatürkçülük adına Atatürk’ün sözlerinin sansürlenmesidir. Hatta onun adına uydurulmuş “vecize”ler de az değildir.

“Beni Türk hekimlerine emanet ediniz... Söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır... İstiklal göklerdedir” gibi uydurmalar...
Atatürkçü Behçet Kemal Çağlar, Atatürk’ün bir dönemdeki politikasını yansıtan ‘solcu’ sözlerini makaslamıştır mesela. Bunu Fethi Naci ve Mehmet Perinçek çok güzel ortaya koymuştur.

Önde gelen Atatürkçülerden merhum Hıfzı Veldet Velidedeoğlu da Nutuk gibi tarihi bir metni makaslamıştır. Gerekçesi “Atatürkçü düşünce açısından önem taşımayan” teferruatı ayıklamaktı!
Mesela Nutuk‘ta Atatürk’ün Celal Bayar’ı öven sözlerini, Velidedeoğlu Söylev’de makaslamıştır! “Atatürkçü düşünce açısından” yararsız bir teferruat saymış olmalı!
Celal Bayar “karşı devrimci” ya! Ondan galiba!
Bakın, tarih nasıl hayatın doğasındaki çeşitliliği kaybederek ideolojik bir ak-kara şablonuna hapsediliyor.

Bu yoldan hapsedilen zihinlerimizdir.
Kaldı ki, Atatürk, kötü giden ekonomiyi düzeltsin diye Celal Bayar’ı önce İktisat Vekili, ardından Başvekil yapmış, onu “en büyük iktisatçımız” diye övmüştür.
Evet, Atatürk Cumhuriyeti’nin “en büyük iktisatçısı” Celal Bayar’dı.
Elbette Nutuk‘tan seçmeler yapılabilir ama tarihsel metni farklı bir kalıba dökmek; o vahim işte!

EZBER BOZMAK
Mesele şu veya bu tarihi aktörü ya da olayı övmek veya küçültmek değil... Mesele, zihinlerimizde “hakikati araştırma” yeteneğini köreltmek veya geliştirmektir.
Araştırma ruhunu geliştirmenin yolu, “ezber bozmak”tır!
Onun içindir ki, ezber bozulan, tartışmaya açılan her konuyu daha bir merak ediyoruz. Bakın, tarihe, özellikle de yakın tarihe ilişkin kitap yayınları artıyor ve çeşitleniyor.
İzmir yangınına dönersek, bu konuyu ben derinlikli olarak henüz araştırmadım. “İzmir’i Türkler yaktı” iddiası milliyetçi duygularımı rahatsız ediyor ama gerçeği araştırmak için müthiş bir zihinsel dürtü hissetmemi de sağlıyor.

Elimdeki araştırmaları tamamladığımda bu konuya dalacağım.
Zaten öyledir. Tartışma, araştırma ihtiyacı doğurur.

‘Ezber bozan’ tartışmalardan hiç şikâyetçi değilim. Çünkü tartışma büyüdükçe tarihe merakımız artacak, bilgimiz ve ufkumuz genişleyecek... ‘Ezber’den ‘bilince’ geçmenin uzun yolu da budur zaten.