Kayıplar içi DNA bankası oluşturulacak

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da kaçırılan, öldürülen ve bugüne kadar cesetleri bulunmayan insanların yerlerinin tespiti için geniş çaplı bir çalışma başlatıyor.

Bu kapsamda öncelikle kayıp sayısı belirlenecek, kayıplara ilişkin DNA bankası oluşturulacak ve kayıp insanların mezar yerleri tespit edilmeye çalışılacak. TİHV tespit edilen yerlerin kazılması ve çıkarılan kemiklerin DNA analizlerinin gerçekleştirilmesi için Bosna modelini uygulayacak. 10 milyon Euro'dan fazla tutması beklenen masraflar için AB desteği alınması ve uluslararası fonlardan yararlanılması hedefleniyor. TİHV'in "Kayıplar Projesi"ne İnsan Hakları Derneği, Toplum ve Hukuk araştırmaları Vakfı(TOHAV), Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği(Yakay-Der), Mazlum-Der destek veriyor.
Projeyle ilgili Türkiye İnsan Hakları Vakfı(TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve diğer STK temsilcileri TİHV'nin İstanbul şubesinde bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda projeyle ilgili açıklamalar yapan Şebnem Korur Fincancı, kayıp yakınlarından alınacak DNA örnekleri ile bugüne kadar ulaşılan ve kimliği belirlenemeyen kişilere ait kalıntılardan elde edilecek örneklerin karşılaştırmayı hedeflediklerini belirtti. Fincancı, bu amaçla, ceset parçalarının kimliklendirilmesi ve bilgilerin toplanacağı 'DNA Bankası' kuracaklarını dile getirdi. Sağlıklı bir veri tabanı oluşturulacağını belirten Prof. Dr. Fincancı, "Kayıp yakınları ile yapılacak görüşmeler için formlar hazırlanacak. Bu formlarla, kayıp kişilerin sosyal ve kişisel bilgileri de elde edilecek. Yakınlardan alınacak kan örnekleri ile DNA çalışması yapılacak. Ulaşılan bilgiler eşleştirilecek." dedi.

YAPILAN KAZILAR GERÇEKLERİN ÜZERİNİ ÖRTÜYOR

Demokratik açılım sürecine işaret eden Prof. Dr. Fincancı şunları söyledi: "Bu ülkede hep beraber barışacaksak kayıpları da konuşmalıyız. Bu önemli sürecin başlatılması gerekiyor. Artık kayıplarla yakınlarının buluşturulması gerekiyor. Ölenlerin haklarının korunması, ölüm nedenleri ve şekilleri araştırılarak insan onuruna yakışır biçimde ölümün belgelenmesi ve gömülebilmesi gerekir. Kayıp yakınlarının ölüleri ile vedalaşıp, yas süreçlerinin tamamlayabilmeleri ve travma ile baş edebilmeleri için kapsamlı bir proje başlatıyoruz."

Proje kapsamında ilk olarak 150 kayıp yakınına ilişkin DNA verilerini toplayacaklarını belirten Fincancı, "DNA ve kimlik bankası gibi verileri toplayacağız. Kayıp yakınları bir yerlerde kemi parçası bulunduğunda DNA testi için kan ermek üzere koşturup duruyor. Biz bunun önüne geçmek istiyoruz. Buluntuları elimizdeki erilerle kolayca kıyaslama imkanına kavuşacağız." dedi.

Kayıplarla ilgili tek-tük araştırma yapıldığına işaret eden Şebnem Korur Fincancı, yapılan kazıların ise kepçelerle gerçekleştirildiğini dile getirdi. Fincancı, "yapılan kazılar bilimsel değil. Bu araştırmalar bilimsel yöntemlerle yapılmalı. Şu ana kadar yapılan kazılar gerçekleri ortaya çıkarmaktan öte gerçeklerin üzerini örtmeye yöneliktir."

Adli Tıp Kurumu'ndaki incelemelere de eleştiri yönelten Fincancı, yapılan DNA incelemelerinin uluslararası değerlerin altında kaldığını öne sürdü. Fincancı, "Adalet Bakanlığı'na bağlı bu kurumun bağımsız olmadığını düşünüyoruz. Devletin işlediği suçların araştırılmasını devletin kurumları araştırmamalı. Bu araştırmaları bağımsız kuruluşlar gerçekleştirmeli." şeklinde konuştu.

Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği(Yakay-Der) Başkanı Cemal Bektaş ise yaptığı konuşmada "Artık kayıplarımızın sağ olduğunu düşünmüyoruz. Ama hiç değilse bir mezarları olsun istiyoruz." dedi. Bektaş, derneklerine yoğun başvurular olduğunu söyleyerek, "Toplu mezarlar konusunda başvurular geliyor. Adli tıp uzmanlarının bunu araştırması gerekir. Yapılan arama çalışmalarının kepçelerle yapılmaması gerekir. Bir çok toplu mezar ve bunların açığa çıkmasını istiyoruz." şeklinde konuştu.

İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri ise "İnsanlar kayıplarını bulmaktan vazgeçti. Artık onların kemiklerini istiyorlar." dedi. Toplu mezarlar olduğunu iddia eden Yoleri, "Toplu mezarları oluşturan zihniyet gerçeklerin dışa çıkmasını önlüyor." şeklinde konuştu.