Kara Harp Okulundaki Darbe Girişimi Davası

Fetullahçı Terör Örgütü'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Kara Harp Okulunda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözleşmeli subay adaylarının da bulunduğu 164 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi Sanık kursiyer Mantar: '(Okuldaki komutanları için) Annem babam olarak görüyordum. Bizi ateşe attılar'

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Kara Harp Okulunda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözleşmeli subay adaylarının da bulunduğu 164 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki mahkeme salonunda görülen davanın duruşmasında savunma yapan sanık kursiyer Semih Mantar, saat 23.15 civarında Üsteğmen Atilla Kahraman ve Önder Biberoğlu'nun 'silah başına' dediklerini duyması üzerine silah alıp içtima alanına gittiğini ifade etti.

Mantar, burada Kahraman ve Biberoğlu dışında okul dekanı ve okul nöbetçi amirini gördüğünü dile getirerek, Biberoğlu'nun kıyafetlerinden ötürü 'Böyle mi geldiniz?' diyerek kendisini gönderdiğini anlattı.

- 'Ders çalışmak için notlarımı aldım'

Bunun üzerine kamuflajını giymeye gittiğini belirten Mantar, 'Üstümü değiştirdim, kalem, not defteri, sınavlarla alakalı ders notlarımı aldım. Güvenli bölgeye gidilecek diye, zamanı ders çalışarak geçirmek için.' dedi.

Mantar, şarjörlerinin toplandığını, saat 02.30 civarında helikopterlere bindirildiklerini ve Genelkurmay Başkanlığına getirildiklerini aktardı. 'Başımızdaki rütbeli bizi bir binaya soktu. Devrelerimi gördüm, kimisi ağlıyor, kimisi bağırıyor' diyen Mantar, Genelkurmay Başkanlığı ibaresini görünce de güvenli bölge olarak getirildikleri yerde kalkan yerine koyulduklarını anladığını ifade etti.

Mantar, burada kısa bir süre bekledikten sonra dışarı çıkarıldıklarını, binbaşı ya da yarbay rütbesindeki bir kişinin sorular sorduğu sırada, korku ve panikle 'Burada ne işimiz var' diye sorması üzerine, 'Karargahımızı koruyoruz. Karargahımıza kimse yaklaşmayacak. Girmek isteyen olursa önce havaya ateş edilecek, sonra üzerine ateş edilecek.' cevabını aldığını anlattı.

Rütbelinin telsizle 'Sedirlik ikiye gidiyoruz' demesinin ardından grubu takip etmeyi bıraktığını ifade eden Mantar, dost ve düşmanın kim olduğunu dahi ayıramadığını söyledi.

Hukuksuz bir olaya karışmamak için kameraların önünde bir yer aradığını, içinde ve arkasında kamera olan bir kulübeye girdiğini dile getiren Mantar, nöbet tutmadığını, buradan da ayrılmadığını iddia etti.

Kulübede 8 kişi oldukları sırada bir rütbelinin dışarı çıkmalarını söyleyip zorla G3 vermek istediğini ancak kendisinin çıkar gibi yapıp çıkmadığını anlatan Mantar, saat 06.30 civarında Sadık Alıcıoğlu'nun bacağından vurulması sonrası onun için gelen ambulansa binip ayrıldığını kaydetti.

Mantar, iki gün GATA'da kaldığını, bu sırada yanındaki boş silahı da tutanakla buradaki muhafız birliği bölük komutanına teslim ettiğini belirterek, 17 Temmuz akşamı Merkez Komutanlığına sevk edildiğini anlattı.

Okuldaki komutanları için 'Annem babam olarak görüyordum. Bizi ateşe attılar.' ifadesini kullanan Mantar, Albay Rafettin Öztürk, Üsteğmen Önder Biberoğlu, Binbaşı Dilaver Uysal'dan şikayetçi olduğunu söyledi.

- Karargahın mescidinde beklemişler

Sanık kursiyer Ozan Özgen Şahin de savunmasında, 15 Temmuz'da derslerin ardından çarşı iznine çıktığını, akşam katıldığı birliğinde Üsteğmen Atilla Kahraman'ın içtima aldığını söyledi.

İçtima sonrasında alarm verildiğini ve kendisinin de Üsteğmen Kahraman'ın emirleri doğrultusunda şarjörsüz boş bir silah, kompozit başlık ve yelek aldığını anlatan Şahin, Üsteğmen Kahraman'ın seferberlik ilan edildiğini söylediğini de aktardı.

Şahin, helikopterlere binmeden önce, kurmay başkanı olduğu söylenen bir albayın 'Harp Okulunun emniyeti kalmadı. Güvenli bölgeye alınacaksınız, tedirgin olmayın' dediğini duyduğunu belirtti.

Helikopterle getirildikleri yerin Genelkurmay Başkanlığı olduğunu sonradan anladığını dile getiren Şahin, aynı helikopterde geldikleri Teğmen Rıdvan Bozdemir'in ne olduğunu anlamak için yanlarından ayrıldığını, 5 dakika sonra döndüğünde de 'kandırıldıklarını' söylediğini ve mescit olduğunu sonradan öğrendikleri yere girdiklerini anlattı.

Genelkurmay Başkanlığına geldikten yaklaşık 10 dakika sonra mescide girdiklerini, buradaki iki erden birinin cep telefonu sayesinde darbe girişiminden haberdar olduklarını öne süren Şahin, kursiyer Kürşat Arda Koca'nın polis babasını arayıp yardım istediğini savundu.

Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen, FETÖ/PDY ile bağlantısı olmadığını iddia eden Şahin, tahliyesini istedi.

Sanık kursiyer Serdar Edik de Üsteğmen Atilla Kahraman'ın içtimasından sonra verilen alarm ile boş bir silah alıp otopark bölgesine gittiğini, emirler çerçevesinde helikoptere bindirilip güvenli bölge diye Genelkurmay Başkanlığına getirildiklerini anlattı.

Teğmen Rıdvan Bozdemir'in kandırıldıklarını söylemesi üzerine de mescide girdiklerini ifade eden Edik, polisle telefonla irtibata geçilmesinin ardından dışarı çıkabildiklerini söyledi.

Abisi Ercan Edik'in Güneydoğu'da teröristlerle girdiği çatışma sırasında 1993'te şehit olduğunu, 15 Temmuz'da da kardeşinin nöbet tuttuğu Aktütün Karakolu'nda kendisinin de Genelkurmay Başkanlığında ölüme atıldığını iddia eden Edik, hiçbir terör örgütüyle bağlantısı bulunmadığını savundu.

-'Tuvalet' bahanesiyle bulunduğu yerden uzaklaşmış

Sanık kursiyer Ömer Aslan da içtima sonrası yatakhaneler bölümündeyken alarm verildiğini, bunun üzerine diğer kursiyerler gibi boş bir silah alıp otopark bölgesine gittiğini bildirdi. Boş şarjörlerinin de alınıp bir daha verilmediğini belirten Aslan, rütbesini bilmediği ve tanımadığı birinin okulun güvenli olmadığını belirterek güvenli bir bölgeye sevkedileceklerini anlattığını iddia etti.

Aslan, helikopterlere bindirilip Genelkurmay Başkanlığına götürüldüklerini, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafında bir yere geçtiklerini ifade ederek, halkın taş ve demir sopalar attığını, bir helikopterden ise ateş açıldığını gördüğünü bildirdi.

Tuvalet bahanesiyle sabaha doğru bulunduğu yerden ayrıldığını ve sonrasında kandırıldıklarını anlatan Üsteğmen Hasan Ali Seyrek'in talimatları doğrultusunda dışarı çıkma girişiminde bulunduğunu belirten Aslan, bir askerin silah zoruyla kendilerini çevirmesi üzerine parmaklıklardan atlamaya çalıştığını, dışarıdaki polislerin bunun üzerine merdiven getirerek yardım ettiğini dile getirdi.

Suçlamaları kabul etmeyen Aslan, FETÖ/PDY ile bağlantısı olmadığını iddia etti.

- Bacağından silahla vurulmuş

Sanık kursiyer Sadık Alıcıoğlu da telefonunu yatakhanede bıraktıktan sonra otopark bölgesine gittiğini, burada rütbeli birinin terör olayları nedeniyle seferberlik ilan edildiğini söylediğini arkadaşlarından öğrendiğini iddia etti.

Alıcıoğlu, helikopterle getirildikleri Genelkurmay Başkanlığında halka yönelik en küçük yanlış hareketi olmadığını savunarak, sütre arkasına sığınıp olayların geçmesini beklediklerini öne sürdü.

Nereden geldiğini bilmediği bir mermiyle bacağından yaralandığını ifade eden Alıcıoğlu, 'Ben gazilik beklerken vatan hainliğiyle suçlanmayı kabul edemiyorum.' diye konuştu.

Örgütün haberleşme programı ByLock'u kullamadığını da iddia eden Alıcıoğlu, mahkemeden tahliyesini istedi.

Sanık kursiyerlerden yedisinin daha savunma yaptığı duruşmaya yarın devam edilecek.

Kaynak: AA