Dışişleri Sözcüsü Müftüoğlu'ndan 'Güvenli Bölge' Açıklaması

Dışişleri Sözcüsü Hüseyin Müftüoğlu, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’de güvenli bölge oluşturulması konusunda talimat vereceği yönündeki iddialara ilişkin, “Önemli olan bu çalışmanın sonuçlarının ne şekilde olacağıdır. Güvenli bölgeler oluşturulması görüşü, Türkiye’nin başından beri savunduğu bir görüştür. Bu çalışmanın neticelenmesinin ardından nasıl bir içerik olduğuna bakıp değerlendirmek daha doğru olacaktır” dedi.

Dışişleri Sözcüsü Müftüoğlu, gündeme ilişkin basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Müftüoğlu, ABD Başkanı Trump’ın Suriye’de güvenli bölge oluşturulması talimatı vereceği yönündeki iddialarla ilgili, “Önemli olan bu çalışmanın sonuçlarının ne şekilde olacağıdır. Güvenli bölgeler oluşturulması görüşü, Türkiye’nin başından beri savunduğu bir görüştür. Güvenli bölgelerin öneminin en güzel örneği, Cerablus harekatının ardından güvenliğini sağladığımız bu bölgede Suriyeli kardeşlerimizin geri dönmesi iyi bir örnektir. Bu çalışmanın neticelenmesinin ardından nasıl bir içerik olduğuna bakıp değerlendirmek daha doğru olacaktır” açıklamasında bulundu.

Astana’da başarılı bir toplantının gerçekleştirildiğini kaydeden Müftüoğlu, konuya ilişkin olarak şunları söyledi:

“İster istemez sahada bu toplantının başarısından ve kararlardan rahatsız unsurlar olabilir. Bunlar, Türkiye, İran ve Rusya’nın çabaları ile sağlanan ateşkesin ihlali noktasında bir takım gayretler gösterebilirler. Bunların engellenmesi noktasında ilgili tüm tarafların yerindeki imkanları kullanmaları önem taşımaktadır. Biz Türkiye olarak oyunbozan olanları hiçbir zaman sağlanan başarıyı gölgelemesine müsaade etmeyeceğiz.”

Almanya Başbakanı Merkel 2 Şubat’ta Ankara’ya geliyor

Almanya Adalet Bakanlığının Can Dündar’ı bir resepsiyona davet etmesine yönelikte değerlendirmede bulunan Müftüoğlu, “Türkiye ile Almanya arasında güçlü ilişkiler mevcuttur. İlişkilerimizin ve iş birliğimizin daha da geliştirilmesi yönündeki ortak çabalar sürdürülmektedir. Önümüzdeki haftalarda Şansölye Angela Merkel’in 2 Şubat için planlanan ziyaretine ilaveten, Federal Meclis Türkiye-Almanya Dostluk Grubunun 5-7 Şubat ve İçişleri Komisyonunun 6-10 Şubat, İçişleri Bakanlığı Müsteşarının 2-3 Şubat tarihlerinde ülkemizi ziyaretleri öngörülmektedir. Bu olumlu tabloya karşı ülkemizde hakkında milli güvenliğimize dair ciddi suçlamalara dayanan yargı süreçleri bulunan bahse konu şahsın, Almanya Adalet Bakanlığı tarafından 25 Ocak 2017 tarihinde bakanlığın yeni yıl açılış resepsiyonuna onur konuğu ve konuşmacı olarak davet edildiği bir süre önce basına yansımıştır. Söz konusu haberler üzerine Almanya makamları ile irtibata geçilmek suretiyle tarafımızda rahatsızlık yaratacak bu adımın Almanya ile ikili ilişkilerimizin normale dönme yoluna girdiği ve Şansölye Merkel’in 2 Şubat 2017 tarihinde ülkemize ziyaretinin planlandığı bu dönemde bir provokasyon olarak değerlendirmek durumunda kalacağımız aktarılmıştır. Ülkemizdeki adli süreçleri ve yargıyı etkilemeye matuf olarak yorumlanabilecek bu tür talihsiz durumların önümüzdeki dönemde tekrarlanmaması için Alman muhataplarımıza anlatılmıştır” diye konuştu.



“Yunan yargısının en azından suçluların cezasız kalmasına imkan vermeyecek şekilde karar almasını bekliyoruz”

15 Temmuz darbe girişiminden sonra Yunanistan’a kaçan 8 darbeci askerin Türkiye’ye iade edilip edilmeyeceğine ilişkin beklenen karar ile ilgili ise Müftüoğlu, “Yunanistan’a kaçan 8 askerin yargılama süreci devam ediyor. Yargılama sürecinde bugün alınması gereken bir karar var. Şuana kadar söz konusu kararın nasıl tecelli ettiği yönünde bir bilgi bize ulaşmadı. Bu darbecilerin bize iade edilmesi bizim Yunanistan’dan beklentimizdir. Yunanistan’ın Türk adaletine bu darbecileri iade etmesi en büyük beklentimizdir. Yunan makamlarının da bu beklentiyi karşılayacak şekilde bir karar alması beklentimizdir. Yunan yargısının en azından suçluların cezasız kalmasına imkan vermeyecek şekilde karar almasını bekliyoruz” dedi.



“Kıbrıs’ta asker azaltma gibi konular spekülatif şeylerdir”

Cenevre’deki Kıbrıs görüşmelerine de değinen Müftüoğlu, Kıbrıs’tan Türk askerinin azaltılması iddialarına yönelik şunları söyledi:

Kıbrıs meselesi ile ilgili Cenevre’de bir toplantı gerçekleştirildi.

O toplantıda teknik düzeyde tarafların tekrar bir araya gelmesi konusunda mutabakat sağlandı. 18-19 ve 20 Ocak tarihlerinde bu teknik düzeyde toplantılar gerçekleştirildi.

Toplantılarda ele alınan konuların taraflarca açıklanmaması hususunda bir ilke mutabakatı var. Asker azaltma gibi konular spekülatif şeylerdir. Müzakere sürecinde önemli olan bizim açımızdan, Türkiye’nin Kıbrıs’taki etkin garantisinin devam etmesidir. Bu bizim ilkesel tutumumuzdur.”

Bir basın mensubunun, “Türkiye’ye yönelik terör saldırılarında Türki Cumhuriyetlere ait kişilerin saldırıları üstlendiğini görüyoruz. Türkiye’nin vize rejiminin değiştirilmesi konusunda çeşitli adımlar atacağı yönünde haberler var. Bu çerçevede Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan gibi ülkelere yönelik bu tür önlemler alınacak mıdır?” sorusuna Müftüoğlu şu cevabı verdi:

“Vize rejiminin gözden geçirilmesi konusunda ilgili kuruluşlar ile Dışişleri Bakanlığı, sadece bahsetmiş olduğunuz ülkeler değil, dünyanın genelinde ülkelere yönelik vize rejimlerini sürekli gözden geçirmektedir. Ancak bir kişinin gerçekleştirdiği bir eylemi bütün ülkeye mal edilmesi haksızlık olabilir. Biz itina ile bunu gözden geçiririz.”

“Rejim temsilcisi ile bir araya gelmiş olmamız demek bu rejimi tanıyor olmamız anlamına gelmez”

Müftüoğlu, İran Cumhurbaşkanı Danışmanı Ali Ekber Velayeti’nin, “Türkiye, Astana görüşmeleri ile Suriye hükümetinin meşruiyetini kabul etmiş oldu” yönündeki açıklamalarına yönelik şunları söyledi:

“Söz konusu değildir. Burada bir meşruiyet tartışması bizi bir yere götürmez. Türkiye’nin biraz önce ifade ettiğim gibi Suriye rejimine ilişkin politikası bellidir. Bir uluslararası toplantı çerçevesinde rejim temsilcisi ile bir araya gelmiş olmamız demek bu rejimi tanıyor anlamına gelmez. Bundan 2 hafta önce Sayın Bakanımız Cenevre’de BM Genel Sekreterinin de bulunduğu bir toplantıda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Liderinin bulunduğu bir ortamda toplantıya katıldı.

Bu bizim Rum yönetimini Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak tanıdığımız anlamına da gelmez. Uluslararası bir toplantıda aynı masanın etrafında olmanız rejimi tanıyorsunuz anlamına gelmez. Bizim Esed rejimine yönelik duruşumuz bellidir ve bunda da bir değişiklik yoktur.”
Kaynak: İHA