İstanbul Güvenlik Konferansı

TASAM Başkanı Şensoy:'Mikro milliyetçiliğin, en gelişmiş ülkelerden üçüncü dünya ülkelerine kadar yayılan perspektifte çok ciddi bir risk olarak önümüzdeki 10 yılı şekillendireceği gözüküyor' 'Şu anda birçok ülkenin alt katında yangın, üst katında düğün var. Tehditlerin ve büyük fotoğrafın getireceklerinin farkındalığı zayıf olduğu için, böyle bir görüntüyle karşı karşıya kalıyoruz' 'Biriktirdiğimiz, inşa ettiğimiz ve kaynak aktarmaya devam ettiğimiz kurumlar, yarın yüzleşeceğimiz sorunlara cevap veremeyecekler. Devlet doğasının değişimi ve kurumsal altyapının ne olması gerektiği hayati bir soru olmaya devam edecek'

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) Başkanı Süleyman Şensoy, 'Mikro milliyetçiliğin, en gelişmiş ülkelerden üçüncü dünya ülkelerine kadar yayılan perspektifte çok ciddi bir risk olarak gelecek 10 yılı şekillendireceği gözüküyor.' dedi.

TASAM ile Milli Savunma ve Güvenlik Enstitüsünce 'Devlet Doğasının Değişimi: Güvenliğin Sınırları' ana temasıyla İstanbul Güvenlik Konferansı düzenlendi.

Konferansta konuşan Şensoy, son bir kaç yıldır özellikle Türkiye ve uluslararası toplantılarda devlet doğasının değişimi konusunu ve buna kurumsal altyapı anlamında uyum sağlama noktasındaki eksiklikleri tartıştıklarını söyledi.

Bu konuda çok önemli bir mesafenin kaydedilmediğini, bu anlamdaki zihniyet ve yapısal dönüşümün zaman, emek ve kaynak gerektirdiğini belirten Şensoy, dünyanın hızının ihtiyaç duyulan zamana izin vermediğini, devlet doğasının değişimine ayak uyduramayan ülkelerin de çok çeşitli şekillerde savrulduğunu, ciddi istikrarsızlıklarla karşı karşıya geldiğini bildirdi.

Dünyanın üç temel parametreyle şekillendiğini ifade eden Şensoy, doğu ve batı arasındaki temel rekabet, mikro milliyetçilik, entegrasyon ve öngürülemezlik parametrelerinin bütün dünyayı şekillendirdiğini aktardı.

Şensoy, Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla başlayan süreçte mikro milliyetçiliğin, mümkün olan en az acı sonuçla bu ülkenin dağılmasına neden olduğunu dile getirerek, 'Yogoslavya'nın 8 parçaya bölünmüş olması, devamında Sudan'ın bölünmüş olması ve buraya kadar genelde çok az kayıplar ve barışçıl şekilde sağlanan bu bölünmelerin, Arap Baharı ile birlikte daha yıkıcı ve yıpratıcı, daha agresif bir sürece dönüştüğünü görüyoruz.' diye konuştu.

Türkiye'nin de merkezinde bulunduğu bölgenin, mikro milliyetçilik açısından taşıdığı riskleri çok iyi analiz etmesi gerektiğini, mikro milliyetçilik konusunun sadece etnik kökene dayanan bir tanım olmadığını kaydeden Şensoy, bunun çatışma potansiyeli taşıyan bütün farklılıkları kapsadığını belirtti.

TASAM Başkanı Şensoy, şöyle konuştu:

'Mikro milliyetçiliğin, en gelişmiş ülkelerden üçüncü dünya ülkelerine kadar yayılan perspektifte çok ciddi bir risk olarak önümüzdeki 10 yılı şekillendireceği gözüküyor. Önümüzdeki 10-20 yıl sonrası için de 400 ila 2 bin üyeli uluslararası sistemi, devletler sistemi konusunda da oldukça sağlam verilere dayanan senaryolar olduğunu da göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Bu anlamda her ülkenin kendi riskini doğru analiz etmesi ve bunu önleyecek altyapıyı geliştirmesinin önemine dikkati çekiyorum.'

Mikro milliyetçiliğin, yüzyılı belirleyecek temel unsurlardan birisi olduğunu ifade eden Şensoy, uluslararası sistemin çalıştığı dönemlerde bu tür gelişmelerin biraz yavaş olduğunu ancak sistemde yaşanacak belli tıkanmalarda da kontrolden çıkarak çok hızlı bir şekilde bölgeleri etkileyebileceğini vurguladı.

Şensoy, yakın zamanda dost ve kardeş ülke Endonezya'da bulunduğunu söyleyerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

'520 bölge, 17 bin 508 ada, 2 bin 500 farklı dil konuşulan bir ülkedeydik. Asla ümit etmiyoruz öyle bir şey olmasını ama Endonezya gibi ülkelerin her hangi bir travma anında kaça bölünecekleri konusunda öngörüde bulunmanın zor olduğunu belirtmek için Endonezya örneğini veriyorum. Dünyanın geri kalanında da batıda refah ve standartların sürdürülmesi riski, doğu ve güneyde de farklı temel makro risklerden beslenen süreçlerin, mikro milliyetçilikle ilgili riskleri tetikleyebileceğini de ön görmemiz gerekiyor. Çünkü mevcut zamanın akışı aldatıcı olabiliyor.'

Şensoy, AB'yi model alan bütün dünyada çok önemli entegrasyon hamlelerinin bulunduğunu, dünyanın belli lider ülkelerin öncülüğünde bölgesel entegrasyonlara gittiğini söyledi.

Enerji, su ve gıda güvenliği konusuna da değinen Şensoy, bunun da dünyadaki tüketim, üretim ve büyüme formülüyle alakalı olarak dünyanın geldiği noktayı gösterdiğini, yaşanan sıkıntıların da yine güvenlik ve ülkelerin var olma süreçlerinin temel odağında olmaya devam edeceğini dile getirdi.

Hayatın her alanında yaşanan 4. boyuta geçiş konusunun da önemini vurgulayan Şensoy, 4. boyutun, sanayi ve endüstrideki dönüşümü anlatan bir süreç olduğunu kaydetti.

Şensoy, hayatın her alanında bir 4. boyuta geçişin söz konusu olduğunu, bunun güvenlik parametreleri ve altyapısıyla birlikte yönetilmesi gerektiğine dikkati çekerek, '4. boyuta geçişin en önemli sonuçlardan birisi istihdamda, iş gücünde, insan kaynağının tasfiyesi konusu. Batıdaki nüfusun yaşlanması bunu tetikledi fakat gelinen noktada önümüzdeki 10-20 yıllık bir süreçte iş gücünde insan kaynağının çok ciddi ölçüde otonom araçlara ve robotlara yerini bırakacağı gözüküyor.' dedi.

- 'Ülkeler yumuşak güç üzerinden istikrarsızlaştırılıyor'

TASAM Başkanı Şensoy, devlet doğasında yaşanan dönüşüm ve beklenti yönetimi kavramı kapsamında özellikle mikro milliyetçiliğin etkisiyle bütün ülkelerin çok ciddi toplumsal olaylara maruz kalmaya başladığını anlattı.

Bunun bir ileri aşaması olan 'şehir savaşları'nın gündeme geldiğini aktaran Şensoy, şöyle konuştu:

'Türkiye'nin de benzer deneyimleri oldu ve büyük bir başarıyla çözdü çok yakın bir zamanda. Bu anlamda beklenti yönetiminin sağlıklı yürütülmesinin, politikaların doğru belirlenmesine ve bu tür yol kazalarına yol açmaması açısından öneminin altını çizmek gerekiyor. Değişen devlet doğasında olması gereken devlet altyapısı, nasıl bir devlet altyapısıdır, nasıl güçlendirilebilir, nasıl kurumsallaştırılabilir ki önümüzdeki yeni dünyaya uyum sağlayabilelim noktasında bu konferansın önemli çıktılar sunmasını ümit ediyorum. Şu anda birçok ülkenin alt katında yangın, üst katında düğün var ve sayısız ülke bu durumda. Tehditlerin ve büyük fotoğrafın getireceklerinin farkındalığı zayıf olduğu için, böyle bir görüntüyle karşı karşıya kalıyoruz. Biriktirdiğimiz, inşa ettiğimiz ve kaynak aktarmaya devam ettiğimiz kurumlar, yarın yüzleşeceğimiz sorunlara cevap veremeyecekler. Devlet doğasının değişimi ve kurumsal altyapının ne olması gerektiği hayati bir soru olmaya devam edecek.'

Şu anda istikrarsızlık yaşayan hiçbir ülkeye sert güç üzerinden istikrarsızlığın gelmediğini, olayların başlangıcının sert güce dayanmadığına işaret eden Şensoy, ülkelerin yumuşak güç üzerinden istikrarsızlaştırıldığını kaydetti.

Bu durum göz önüne alındığında, hem savunma, hem saldırı amaçlı, her ülkenin kendi ulusal güvenlik konseptine göre, insan kaynağı ve teknolojik altyapısıyla doğru orantılı olarak bir yumuşak güç programına ihtiyacı olduğunu aktaran Şensoy, bunun belli ülkeler için oldukça başarıyla uygulandığını, teorisinin çok iyi oluşturularak pratikte de önemli mesafeler kaydedilen bir alan olduğunu vurguladı.

Birçok ülkenin henüz böyle bir programın adını dahi koymamasının çok büyük bir dezavantaj olduğunu belirten Şensoy, savunma ve güvenliğe aktarılan kaynakların en az yarısının yumuşak güç inşasına aktarılması gerektiğini, sert gücün ise mobilize, hızlı hareket edebilen yüksek teknoloji içeren bir yapıya dönüştürülmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Konferansa, Afganistan Ekonomi Bakanı Abdul Sattar Murad, Uganda Milli Güvenlik Bakanı Henry Tumukunde, Pakistan Savunma Bakan Yardımcısı Ch. Jaffar IQbal, Somali İç Güvenlik Bakan Yardımcısı Abdinaasir Mohamed Ali, güvenlik uzmanları ve akademisyenler katıldı.
Kaynak: AA