2. Uluslararası Kadın Ve Adalet Zirvesi Sona Erdi

Sonuç bildirisinden: '15 Temmuz'da kanlı bir kalkışmaya girişen ve kadın erkek demeden yüzlerce sivil insanı katleden Fetullahçı Terör Örgütü, sadece Türkiye için değil, aynı zamanda maske takınarak faaliyet gösterdiği tüm ülkeler için önemli bir tehdit oluşturmaktadır' 'Binlerce mülteci Avrupa’ya sığınmak için denizleri aşmaya çalışırken ölümle yüz yüze kalmaktadır. Bu bakımdan başta Avrupa olmak üzere, gelişmiş olan ülkeleri Suriyeli ve diğer göçmenlere karşı daha insani bir tutum sergilemeye davet ediyoruz'

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) tarafından ortaklaşa düzenlenen 2. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi, sonuç bildirisinin açıklanmasıyla tamamlandı.

İki gün süren zirvenin Prof. Dr. Ömer Çaha tarafından okunan sonuç bildirisinde, savaşların, çatışmaların ve terör eylemlerinin en büyük mağdurunun kadınlar ve çocuklar olduğu belirtilerek, kadınların savaş ve çatışmalar nedeniyle çok boyutlu farklı sorunlarla yüzleştikleri vurgulandı.

Göçmenlikten yoksulluğa, parçalanmış aileden kimsesizliğe, şiddet ve istismardan savaşın bizzat hedef kitlesi haline gelmeye kadar varan değişik boyutlardaki sorunlardan derinden etkilenmelerine rağmen kadınların, savaşlara ve çatışmalara yol açan karar mekanizmalarının yanı sıra, barış süreçlerinde ve masalarında da yeterince yer alamadıkları belirtilen bilgiride, 'Kadınların etkin ve aktif biçimde yer almadıkları karar mekanizmalarından kadınlar lehine anlamlı kararlar çıkmamaktadır. Kadınların büyük bir çoğunluğu savaşlardan etkilenmesine rağmen barış süreçlerinde yer alan kadınların oranı yüzde 10’ların altında kalmaktadır.' denildi.

Kadınların her türlü mekanizmada etkin konumlarda olması gerektiği vurgulanan bildiride, savaş ve çatışmaların önüne geçerek daha barışçı bir dünyada yaşamak için kadınların yerel yönetimlerden sivil toplum örgütlerine, ulusal mekanizmalardan uluslararası örgüt ve kurumlara kadar her tür karar mekanizmasında daha fazla oranda ve etkin konumda yer almasının sağlanması gerektiği vurgulandı.

Bildiride şunlar kaydedildi:

'Bu bakımdan ulusal aktörlerin yanı sıra, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, uluslararası aktörleri ve kurumları bu konuda gerekli hassasiyeti göstermeye davet ediyoruz. Savaş ve çatışmanın olmadığı bir toplumda ve dünyada yaşamak için kadınların kendilerine de büyük görevler düşmektedir. Kadınlar pasif biçimde başkasının kendilerine tayin ettiği akıbeti yaşamak zorunda değildirler. Bu bakımdan mikro ve makro düzeydeki her tür ilişki biçimini değiştirmek ve yaşamın her alanında etkilerini hissettirmek için kadınlar katılımcı bir bilinçle hareket etmeli, bu bağlamda daha aktif ve belirleyici aktörler haline gelmelidirler. Gerek kadınları, gerekse toplumun tümünü etkileyen tehditlerden biri de terör örgütlerinden gelmektedir. Terör örgütleri, din, dil, ırk, kültür ve etnik durumuna bakılmaksızın tüm insanlığı tehdit etmekte, dehşete yol açan eylemlere imza atmaktadırlar. Bu bağlamda 15 Temmuz 2016 tarihinde kanlı bir kalkışmaya girişen ve kadın erkek demeden yüzlerce sivil insanı katleden Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), sadece Türkiye için değil, aynı zamanda maske takınarak faaliyet gösterdiği tüm ülkeler için önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Uluslararası kamuoyunun bu konuda daha hassas ve dikkatli olması büyük önem arz etmektedir.'

Bildiride, Türkiye’deki kamplarda barınan göçmenlerin yüzde 70'ini kadın ve çocukların oluştuğu belirtilerek, 'Binlerce mülteci Avrupa’ya sığınmak için denizleri aşmaya çalışırken ölümle yüz yüze kalmaktadır. Bu bakımdan başta Avrupa olmak üzere, gelişmiş olan ülkeleri Suriyeli ve diğer göçmenlere karşı daha insani bir tutum sergilemeye davet ediyoruz. Yine Batı medyasının Batı kamuoyunu doğru ve sağlıklı biçimde bilgilendirmek için gerekli hassasiyeti ve nesnelliği göstermesini beklemekteyiz.' ifadelerine yer verildi.

Kadınların toplumsal, siyasal ve ekonomik hayatta ikinci planda kalmasına yol açan faktörlerin temelinde zihinsel kalıplar, yargılar ve bunlardan kaynaklanan tutum ve davranışların yer aldığına dikkat çekilen bildiride, şöyle denildi:

'Bu da siyaseti, liderliği ve yöneticiliği erkek işi haline getirirken, kadınları bu alanlarda geride bırakmaktadır. Kadınlar bazı durumlarda erkeklerle aynı düzeye gelmek için onların birkaç katı kadar daha fazla çaba sarf etmek zorunda kalmaktadırlar. Bu bakımdan kadınları toplumsal yaşamın her alanında geri planda bırakan zihinsel kalıpları ve tutumları değiştirmek büyük önem arz etmektedir. Eğitim politikalarının ve müfredatlarının bu anlayış üzerine bina edilmesinin büyük bir önemi vardır. Kadınların inanç, ırk, kültür ve etnisiteden kaynaklanan farklılıklarının bir ötekileştirilme ve dışlanma aracı olarak değil, bir zenginlik olarak görülmesi ve algılanması gerekir. Medyanın buradan hareketle tek bir kadın prototipini dayatmak yerine, kadınların farklılığından kaynaklanan zenginliğine odaklanması ve bunu ön plana çıkarması büyük önem taşımaktadır. Bu aynı zamanda toplumların birbirini anlamasına yardımcı olacağı gibi, dünya barışına da hizmet edebilecektir. Bu bağlamda medyanın, Batı'da yükselmekte olan başta İslamofobia olmak üzere her tür ayrımcı ve dışlayıcı tutumlar ve politikalar konusunda dikkatli olması ve bunlara alet olmaması büyük önem taşımaktadır. Yine başta sosyal medya olmak üzere kadın bedeninin medyada bir istismar aracı olarak sergilenmesi kabul edilemez.'

Kadına yönelik şiddeti önlemek için kabul edilen İstanbul Sözleşmesine atıf yapılan bildiride, 'Kadına karşı şiddet ve istismar değişik boyutlarıyla evrensel bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Avrupa Konseyi tarafından 2011 yılında kabul edilen İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı her tür şiddeti ve istismarı önlemek bakımından önemli bir imkandır. Bu sözleşmeye imza atan ülkelerin, Sözleşmenin gereği olan yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekir. Kadınların, gerek örgütlü, gerekse bireysel olarak İstanbul Sözleşmesi’nin hayata geçirilmesi için yoğun çaba içinde olması ve hükümetler nezdinde girişimde bulunması önemlidir.' denildi.

25-26 Kasım tarihlerinde gerçekleşen Zirve'de 'Suriyeli Mülteci Kadınlar ve Sorunları' ile 'Barış Süreçlerinde Kadın' konuları öncelikli temalar olarak ele alındı.

Zirveye 9 ülkeden bakan, bakan yardımcıları ile 30'u aşkın ülkeden çok sayıda akademisyen, araştırmacı, yazar, sivil toplum temsilcisi, gazeteci ve gönüllü aktivist katıldı.

Zirvede gerçekleştirilen 8 oturumda, Barış Süreçlerinde Kadın, Suriyeli Mülteci Kadınlar ve Sorunları, Çalışma Yaşamında Kadın ve İstihdam İmkanları, Siyasal Hayat, Sivil Toplum ve Karar Mekanizmalarında Kadın, Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılıkla Mücadele Yolları, Kültürel Kodlar ve Erkeklik, Sinema, Televizyon ve Sosyal Medyada Kadın, Kadınların Adalete Erişimi ve Hukuk başlıkları ele alındı.

Kaynak: AA