Öztahtalı Açıklaması 'Çocuklarımıza Okumayı Yıllardır Yanlış Öğretiyoruz'

Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü Dramatik Yazarlık Anasanat Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İbrahim İ. Öztahtalı, ilkokul birinci sınıfta çocuklara okumanın yanlış öğretildiğini, bu yüzden çocukların okuduğunu anlamadığını ve okumayı sevmediğini söyledi.

Öztahtalı Açıklaması 'Çocuklarımıza Okumayı Yıllardır Yanlış Öğretiyoruz'
Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü Dramatik Yazarlık Anasanat Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İbrahim İ. Öztahtalı, “Dil Bayramı” münasebetiyle “Okuma ve Konuşma Becerisi” başlıklı bir konferans verdi. Kızılay Bursa ve Uludağ Üniversitesi şubelerinin Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde düzenlediği konferansta konuşan İ. İbrahim Öztahtalı, Türkçe’yi doğru öğrenmenin ve doğru konuşmanın önemine işaret etti.

Dilbilimcilerin ifadesine göre dünyanın en iyi ifade gücüne sahip üç dilinden birinin Türkçe olduğuna işaret eden Öztahtalı, sekiz bin yıllık bir birikimle en iyi biçimde kullanılması gereken Türkçe’nin gerçek kapasitesinde kullanılamadığını ifade etti.

Her dilin kendi toplumunun kültürüne hizmet edebilecek çapta olduğunu hatırlatan Yrd. Doç. Dr. İbrahim İ. Öztahtalı, “Mesela İngilizlerin ünlü şairi William Shakespeare, eserlerinde 45 bin farklı kelime kullanmıştır, bizim yazarımız Orhan Kemal ise 3 bin 500 farklı kelimeyi kullanarak eserlerini yazmıştır. Ama bu Türkçe’nin zengin bir dil olmadığı anlamına gelmez. Türkçe dünya dilleri açısından oldukça farklı, çok anlamlı bir dil. Bir kelimenin 46 farklı anlamda kullanıldığı bir dilimiz var. Oysa İngilizce statiktir, ismi zarf olarak kullanamazsınız, birbirine yakın iki durum bile farklı kelimelerle anlatılır. Orhan Kemal’de kullanılan sözcük 3 bin 500’dür ama 60 bin farklı anlama tekabül eder. Bu açıdan bakıldığında Türkçe zengin bir dildir” dedi.

Zengin ve yetkin bir dil olmasına rağmen iletişim kazalarının sık yaşandığını vurgulayan Öztahtalı, şunları söyledi:

“Önemli meselelerimizden biri, seçtiğimiz ve seçemediğimiz kelimeler yüzünden başkaları tarafından yanlış anlaşılmamız. Türkçe’nin çok anlamlı özelliğini çok dikkatli kullanmak gerekir. İyi kullanamadığımız için de iletişim kazalarının neredeyse yüzde 85’inini temelinde Türkçe’yi yeteri kadar bilmeyişimiz, gerektiği gibi kullanamayışımız yatıyor. Olması gereken ögeleri tırpanlarsanız karşımızdaki bizi anlamaz. Olması gereken unsurları boş bırakırsanız karşınızdaki kişi, kendi hayallerine, psikolojisine göre boşlukları doldurur. Bunun neticesinde da iletişim kazaları meydana gelir, yanlış anlaşılmalar ortaya çıkar.”

“OKUMAYI YANLIŞ ÖĞRETİYORUZ”

Okuma kültürü gelişmeyen bir ülkenin sanayiinin ve kültürünün de gelişemeyeceğinin altını çizen Öztahtalı, “Bu yanlışı düzeltmek gerek. Yıllardan beri okuma öğretiyoruz, ama yanlış öğretiyoruz. Yıllardan beri okumayı sevdirmeye çalışıyoruz, ama başarılı olamıyoruz. Kendi anadilimizdeki metni okuyup kavrayamıyoruz. Niye güçlük çekiyoruz? Çünkü kendi dilimize uygun bir okuma davranışı yok. İşiterek öğreniyor. Bu da seslendirme alışkanlığını getiriyor. Anadilini işiterek öğreniyor çocuklar. İlkokulda dudak kıpırdatır, sonraki yıllarda yutkunur, büyüyünce de zihinde tekrar etmeye başlar. Bu kesinlikle Türkçe’ye uygun bir okuma biçimi değil. Bu da anlamayı zorlaştırır. Birçok dilde algılama, zihnen tek bir adımda yapılırken, bizde iki adımda yaşanıyor. Önce parçalıyoruz, sonra birleştirmeye çalışıyoruz. On yıllardır bu yanlış yapılıyor. Anne babalar da bu yanlışla büyüdüğü için onlar da okumaktan hoşlanmıyor, çocukları da… Bu yanlış davranıştan vazgeçmediğimiz sürece çocuklarımız okumaktan nefret etmeye devam edecek” dedi.

Yapılması gerekenin çok basit olduğunu savunan İbrahim İ. Öztahtalı, “Eğitim fakültelerinde ilkokul birinci sınıf öğretmenliği bölümü açılmalı. Buradan mezun olan öğretmenler, emekli oluncaya kadar sadece birinci sınıf okutmalı. Birinci sınıf öğretmenleri, çocuklara iki şeyi öğretmeli. Birincisi, nefes almayı öğretmeli. Nefes milyarlarca hücrenin hayatiyetini sağlıyor. Ne kadar iyi nefes alırsa çocuklar o kadar sağlıklı olur, o kadar güzel konuşur, daha iyi okur ve anlar. İkincisi de, Türkçe’nin anlam birliğini parçalamadan okumayı öğretmeli. Bunlar yapıldığı takdirde bu ülke çok kısa süre içinde inanılmayacak noktalara gelir” diye konuştu.

Kaynak: İHA