BİR FRANSIZ'IN HAYATI KAÇ MÜSLÜMANA BEDEL?

Latif Şimşek

Latif Şimşek

İsrail eşittir Yahudi Lobisi, Yahudi Lobisi eşittir Amerika denkleminden yola çıkılırsa ve özellikle son 15 yılda Avrupa`nın Amerika`dan ayrı politikalar geliştirmesine bakılırsa denklemin sonucu alınabilir.

KATLİAMIN GEREKÇESİ FİLİSTİN Mİ?


Amerika`ya rağmen Avrupa`nın 2014 yılında peş peşe Filistin`i devlet olarak tanıma kararı alması, Avrupa`ya gözdağı verilmesi ve Müslümanların Avrupa için de bir tehdit olduğunun vurgulanması gereğini ortaya çıkardı. İsveç, İrlanda, İspanya ve Hollanda peş peşe Filistin`i tanıdı. Ancak 2 Aralık 2014`te Fransa Meclisi`nin de Filistin`i tanıma kararı alması, İsrail ve Amerika adına bardağı taşıran son damla oldu. Zira Fransa`nın diğer ülkelerden en ayırt edici özelliği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi`nin daimi üyesi olmasıydı. Dünyanın en güçlü ülkelerinden ve Avrupa politikalarının belirleyicilerinden Fransa`nın Filistin`e şefkat göstermesi ilerde telafisi mümkün olmayan zararlar doğurabilirdi.

Önce El Kaide`yi ardından IŞİD`i Müslümanların başına bela edenler, bu terör örgütlerini elbette istediği gibi yönlendirebilirdi. Avrupa`da gerçekleşecek bir toplu katliam, Fransa`yı İslam Dünyasına düşman edebilirdi. Paris`te Charlie Hebdo Dergisi`ne yapılacak kanlı bir baskın tam da amaca hizmet edecek, bir girişim olurdu. Nitekim saldırının hemen ardından Fransa Cumhurbaşkanlığı danışmanlarından birinin, “Bundan sonra Fransa`da savaş var, hem de uzun sürecek bir savaş” şeklindeki açıklaması, hem Fransa`da hem de bütün Avrupa`da Müslümanlara karşı girişilecek örtülü bir saldırının öncüsü sayılabilir. Fransa Meclisi Filistin`i tanıma kararı aldığında İsrail`den gelen açıklamada, “Bunun sonuçları ağır olur” tehdidi gelmişti. Nitekim ağır da oldu. Yahudi lobisi, Filistin`i tanımasını Fransa`ya kanlı bir bedelle ödetti. Bu provokasyonun çözülebilmesi için, kaçan iki terörist kardeşin mutlaka canlı ele geçirilmesi gerekiyordu. Benim endişem, terörist kardeşlerin ya asla bulunamaması ya da bir şekilde ölü ele geçirilmesiydi. Bir başka ihtimalse de bu iki teröristi, iplerini ellerinde bulunduranların infaz etmeleriydi. Maalesef korktuğum sonuç gerçekleşti. İki kardeş ölü ele geçirildi. Market baskınını gerçekleştiren terörist de öldürüldü. Böylece, Avrupa kamuoyu, İki Müslüman teröristin Paris`i kana bulamış olması algısıyla baş başa bırakıldı. “İslamofobi”nin Avrupa`da şaha kalkması için uygun ortam yaratılmış oldu.

ABD VE İSRAİL NİYE SESSİZ?


Fransa`da tüm bu gelişmeler yaşanıp, Avrupa ayağa kalkarken, ABD ve israil`in saldırılar karşısındaki tepkisizliği dikkatimi çekti. Özellikle İsrail`den gelen ciddi bir açıklama olmaması, olayın ardında bir provokasyon olduğuna ilişkin inancımı güçlendirdi. Kuşkusuz bu terörizmin en ç ok kimin işine yaradığı sorusuna aklı başında herkesin vereceği tek bir adres var: İsrail. ABD ise artık Ortadoğu`da radikal İslamcılara karşı Avrupa`dan çok daha fazla destek bulacaktır.

DAHA DÜN 2000 MÜSLÜMAN ÖLDÜ


Bir Avrupalı`nın hayatı kaç müslümanın hayatına bedeldir düşündünüz mü hiç? Ben düşündüm. Sadece 2003`ten bu yana Irak`ta ölenleri düşündüğünüzde Bir Avrupalının yaşamı 100 bin müslümanın hayatına denk geliyor. Irak`ta, Saddam`ın nükleer ve kimyasal silahları gerekçesiyle bir milyondan fazla Müslüman öldü. On üç yıl sonra Batı, “Pardon kimyasal nükleer silah” yokmuş dediğinde bir milyon Iraklı Müslüman çoktan yaşamını yitirmişti. Daha yakına bakalım, dün Bako Haram denen katiller ordusu Nijerya`da iki bin masum müslümanı katletti. Batıdan çıt çıkmadı. Yani Fransa-Nijerya denkleminde bir Fransızın yaşamı 200 Nijeryalının yaşamına denk oldu. Aradaki fark ise 12 Fransızın ölümüyle dünya ayağa kalkarken, iki bin Nijeryalı için gazetelerin üçüncü sayfalarında kınamalar yayınlandı sadece. Yazık…

İSLAMOFOBİ`NİN KAYNAĞI 7. YÜZYILDA


Konuyla çok ilgisi olmamasına rağmen, islamofobinin Hristıyan ve Yahudi dünyasında ortaya yeni çıkan bir akım olmadığını, islamofobinin köklerinin yedinci yüzyıla kadar uzandığını belirtmek istiyorum. Arapların İber yarımadasını fethetmesiyle başlayan Endülüs uygarlığı sırlarla dolu. Sonraki dönemlerde yaşadıkları topraklardan kovulmak istemeyerek görünürde Katolik olan ancak gizli gizli Müslümanlığı yaşayan Endülüslülere “Morişko” deniliyor. Morişkoları merak edenlerler, Prof.Dr.Sefa Dereköy`ün, “Morişkoların Şifresi” isimli kitabını okuyabilir. Prof. Dereköy bu kitabında batılı kaynaklara dayanarak bir de ayrıntı veriyor; Hristiyan dünyasının, Endülüs`te Müslümanların üzerine kanlı haçlı seferleri düzenlemesinin altında tarihin ilk “İslamofobia” olayı yatıyor. Zira bugünkü İspanya coğrafyasında, Müslümanlar insanlar arasında sınıf farkı olmayan, kralın da köylünün de Tanrı`nın huzurunda eşit olduğu İslam inancını anlatıyor. İslam dininin halk arasında gittikçe yaygınlaştığını gören Kilise (Ruhban sınıfı), ayrıcalıklı statülerini kaybetme tehlikesini görünce İslamiyeti yasaklıyor ve Katolik olmayanları işkenceyle ölüme mahkum ediyor. Böylece İslamın Avrupa`da yayılmasının önüne geçiliyor. Bu aynı zamanda “İslamofobi”nin başlangıcını oluşturuyor.