Seçil Erzan davası yeni gelişme! Mağdurlar sanık oldu, iki isim dikkat çekti

Kamuoyunda "yüksek karlı gizli fon" adıyla bilinen dolandırıcılık davasında yeni bir gelişme yaşandı. Seçil Erzan 15 Kasım'da yeniden hakim karşısına çıkacak, müşteki avukatlarından gelen son açıklamalar ise dikkat çekti. Bankaların sorumluluğunun incelenmesi vurgulanırken 2 isim öne sürüldü, işte detaylar...

Seçil Erzan davası yeni gelişme! Mağdurlar sanık oldu, iki isim dikkat çekti
Seçil Erzan davası yeni gelişme! Mağdurlar sanık oldu, iki isim dikkat çekti
Birçok ünlü futbolcuyu yüksek kar vaadiyle dolandırdığı iddia edilen Eski Denizbank Levent Büyükdere Caddesi şube müdürü Seçil Erzan, yeniden hakim karşısına çıkacak. Erzan, Arda Turan, Emre Belözoğlu, Selçuk İnan gibi ünlü futbolcuların da olduğu yaklaşık 40 kişiyi dolandırdığı iddiasıyla tutuklu yargılanırken, dava dosyası karmaşık bir hâl aldı. Milliyet'te Erzan’ın bankada çalıştığı dönemde, üst düzey yöneticilerin bilgisi dahilinde bir fon oluşturuldu ve mağdurlar bu fona büyük paralar yatırmaya ikna edildiği yönündeki iddialara yer verildi. İşte o haberin detayları...

İKİ İSİM DİKKAT ÇEKTİ
Seçil Erzan ve müşteki avukatları 15 Kasım'daki duruşma öncesi konuştu. Maddi gerçeğin ortaya çıkması için Denizbank’ın üst yöneticileri Hakan Ateş ve Mehmet Aydoğdu’nun dinlenilmesi gerektiğini savunuldu.

"HEM MAĞDUR HEM DE ŞÜPHELİ OLANLAR AYNI DOSYADA"
İş adamı Bülent Çeviker’in avukatı Prof. Dr. Hediye Ergin şunları dedi: “Bu dosyada sapla saman birbirine karışmış durumda. İlk açıldığında 22 mağdur vardı. Bunlar bankacılık işlemi ve fon diye banka müdürü Seçil Erzan’a parasını verenlerdi ve en büyük mağduriyeti yaşayanlar. Bir de para verip ana parasının bir kısmını alanlar ya da faizin bir kısmını alan var. Şimdi son olarak da Seçil Erzan’ın duruşmalarda ‘tefeci’ diye bahsettiği kişiler bu dosyaya dahil edildi. Bu kişilerin dosyaya dahil edilmesi ne kadar doğru? Benim müvekkilim ile onların durumu nasıl aynı olur? Şu an hem mağdur hem de şüpheli olanlar aynı dosyada ve dosyalar birleştirilmiş durumda.

"OLAYDA BANKANI KUSURU TAVAN YAPIYOR"
Müvekkilim Bülent Çeviker’in vadesine bir gün kala parasını bozdurmasından banka çalışanı Oğuz Atilla söylüyor. Madem şüphelendi neden önlem almadı. Ters giden bir şeylerin olduğunu anlıyor ve şüpheleniyor bu şüpheyi de üstleri Demet Tokgöz Ateş ve Dilek Çakır’a iletiyor. Hatta müvekkilimin dolandırıcıların ağına düşmüş olabileceğini düşünüyor. Ancak tüm bunlara rağmen müvekkilimin eşi bankaya gidip para çektiğinde bir şey sorulmuyor, o kadar yüklü kendisine verildiğine bir güvenlik kendisine eşlik etmiyor. Demet Tokgöz Ateş, o tarihte Hakan Ateş’in eşi... Hakan Ateş’e bu bilginin gitmesi gerekiyor. Çünkü bizimkinden şüphe vardı ve neden bir şey yapılmadı. Görüyoruz ki, bizim olayda bankanı kusuru tavan yapıyor.

"BANKA YÖNETİCİLERİ NEDEN SEÇİL'İ SORGULADI"
Diğer taraftan madem bankanın herhangi bir kusuru yoksa, Seçil Erzan 3 gün bankada sorgulandı. Hep birlikte Excel programları oluşturuldu ve alınan verilen paralar buraya girildi. Bankanın 3-5 yöneticisi neden Erzan’ı sorguladı oysa direkt polise ihbar etmek varken.

"27 YILLIK BANKACI FARK ETMİYORSA..."
Bunların yanı sıra benim müvekkilim eşi ile 4 Nisan’da bankaya gittiğinde, Seçil Erzan çifte ‘Bakın şu kadar paranız var’ diyor ve bunun çıktısını alıp banka çalışanı Asiye Öztürk’e de imzalatıp müşteriye teslim ediyor. Denizbank imzalı banka dekontu. Banka dekontun sahte olduğunu ve müvekkilime neden inandığını soruyor. Bunun üzerine ben de 27 yıllık bankacı Asiye Öztürk’e sahte olup olmadığını fark edip etmediğini sorduğumda, ‘Fark etmedim’ dedi. 27 yıllık bankacı fark etmiyorsa, benim müvekkili nasıl fark etsin. Kaldı ki bankanın içerisinde banka müdürü tarafından Denizbank imzalı bir dekont. Seçil Erzan müştekiler de bankanın dışında para aldığını belirtti, böylelikle bankanın bu iddiası da çöktü. Maddi gerçeğin bir an önce ortaya çıkması için ilk celseden beridir belirttiğimiz gibi Hakan Ateş ve Mehmet Aydoğdu’nun gelip dinlenmesi gerekiyor. Bunların yanı sıra benim müvekkilimin yaşadığı mağduriyet nedeniyle Dilek Çakır ve Demet Tokgöz Ateş’in dinlenmesi şart.”

BANKA SESSİZ KALDI
Dosyamızı yayına hazırlarken Denizbank avukatlarından da görüş istedik. Ancak müşteki avukatlarının iddialarına dair görüş vermeyeceklerini, gerekli iddiaların hepsinin dosyada mevcut olduğunu söylediler.

"İKİ İSMİN DİNLENMEMESİ YARGILAMADAKİ TEK PROBLEM"
İş adamı İbrahim Çağların avukatı Metin Sinan Arslan: “Bu dosyada eksik gördüğüm temel nokta Hakan Ateş’in dinlenmemesi. Bir de geçtiğimiz celselerde Hakan Ateş’in eşi Demet Tokgöz Ateş’in de bir kusuru ortaya çıktı. İki tanığın beyanları Hakan Ateş’in eşinin yaptığı ihmal ortaya çıktı. Kendisine ters giden bir şeylerin olduğu söylenmesine rağmen değerlendirilmiyor. Dolasıyla Hakan Ateş’in bu bakımdan da dinlenmesi gerekiyordu. Ateş’in yanı sıra Mehmet Aydoğdu’nun da dinlenmesi gerekiyor. Bu iki kişinin dinlenmemesi bu yargılamadaki tek problem.Zimmet olsaydı müvekkilim de mağduru da banka tarafından giderilmiş olacaktı. Benim müvekkilim, parayı bankada veriyor ve bir kez veriyor. Bunun karşılığında gerçek iki imzalı evrak alıyor. Barkotlu ve ıslak imzalı dekontu var.”

"BU PARALAR SEÇİL'İN KARA KAŞI KARA GÖZÜNE VERİLMEDİ"
Erzan’ın avukatlarından Nazlı Karaaslan da şunları aktardı: “Seçil’in zimmet suçundan yargılanması gerekiyor ve ortada bence bir zimmet var. Kimse Seçil’in kara kaşı kara gözü için bu paraları vermedi. Seçil bankacı olduğu için bu paralar verildi. Dolasıyla bankanın ‘Biz sorumlu değiliz’ demesi ve Seçil’in sanki dışarıdan geçen biriymiş gibi gösterme çabası bence yersizdi. Bu dosyada gerçekte tefeci olup, Seçil’i mağdur edenler de var. O mağdur edenlerin baskısı ile Seçil’i mağdur edenler de var. Dolasıyla herkes aynı kefede değil ve herkesin durumu aynı değil. Dosyaların birleştirilmesi doğru değil, bunların sınıflandırılması lazım. Herkesi tek dosyada toplamak ve mağdur olarak görmek Seçil için zararlı. Bu bankayı korumaktır. Başından beri de Hakan Ateş ve Mehmet Aydoğdu’nun gelip dinlenmesini söylüyoruz. Banka bu suçu sanki kendi banka müdürü işlememiş gibi davranıyor. Hatırı sayılır müşteriler ilgili bir sürü tolerans gösterilmiş, bunlar neden gösterdiler. Kredi ve kredi kapamalar var. Bunları sorduğumuzda banka, ‘Gözden kaçırdık’ diyor nasıl bir bankasın ki gözden kaçırıyorsun.”

MÜŞTEKİLERDEN 12’Sİ YETKİLİLERDEN ŞİKÂYETÇİ
Selçuk İnan, Fernando Muslera, Emre Çolak, Emrah Çolak ve Musa Mert Çetin’in avukatı Murat Öksüz, şunları kaydetti: “Seçil Erzan müvekkiller dahil bir kısım kişilere Denizbank bünyesinde bir fon kurulduğunu, bu fonu Hakan Ateş ve Mehmet Aydoğdu’nun yönettiğini, fona müştekilerin de katılabileceğini belirterek bu kişileri ikna etmiştir. Müştekiler bağımsız bir şekilde Başsavcılık nezdinde Erzan ve banka yetkilileri hakkında şikâyette bulunmuştur. 7 Nisan tarihinde Denizbank tarafından da yakalama ve yurt dışına çıkış talebiyle Erzan hakkında şikâyette bulunulmuştur. Buna rağmen banka yetkilileri 9-11 Nisan tarihlerinde Genel Müdürlük binasında Erzan’ı sorgulamış, kendisine serum bağlatmış, evindeki notları ve ödeme listelerini incelemiş, Erzan’a avukat bulunmuş, olayın zimmet olmadığını söyleme hususunda yönlendirme yapmış, kendisine kullanılmamış telefon ve GSM hattı verilmiş, kullandığı telefonu kırıp atması söylenmiş. Çorlu’daki evinin önünde Denizbank güvenlik görevlileri nöbet beklemiş, bankanın sorumluluğu bulunmadığına, bu olayın adi bir dolandırıcılık olduğunun ifade edilmesi konusunda telkinde bulunmuş, Erzan hakkında Denizbank’ın başvurusu üzerine yakalama kararı var iken yeri kolluk birimlerine bildirilmemiştir. Müştekilerden 12’si Hakan Ateş ve Mehmet Aydoğdu’dan da şikâyetçi olmuştur. Bu süreçte Başsavcılık tarafından gizlilik kararı verilmiş olmasına rağmen birbirinden bağımsız 12 kişinin aynı kişilerden şikayetçi olması manidardır. Yargılama aşamasında her celsede Hakan Ateş, Mehmet Aydoğdu ve diğer üst düzey banka yetkililerinin tanık olarak dinlenmesi talep edildi ancak her defasında reddedilmiştir. Milyonlarca dolar zarara uğramış onlarca kişinin müştekisi olduğu bir kişinin tanık olarak dahi dinlenmemesi yargı uygulamamızda karşılaşılan bir durum değildir. Arzumuz maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla kişilerin ismine, sıfatına, konumuna bakılmaksızın gereken hukuki sürecin yürütülmesidir.”