5 Aralik Dünya Toprak Günü
Türkiye Ziraat Odalari Birligi (TZOB) Genel Baskani Semsi Bayraktar, 5 Aralik Dünya Toprak Günü dolayisiyla yaptigi görüntülü basin açiklamasinda, “Topragin korunmasi, gida güvenligi, su temini, biyolojik çesitlilik ve iklimin düzenlenmesi anlamina geliyor. Sürdürülebilir kalkinmanin yolu topragin korunmasindan geçiyor” dedi.
Topragin insan yasami için vazgeçilmez öneminin vurgulanmasi, toprak kaynaklarinin sürdürülebilir yönetiminin saglanmasi ve küresel ölçekte farkindalik olusturulmasi amaciyla Birlesmis Milletler tarafindan 5 Aralik Dünya Toprak Günü’nün düzenlendigini ifade eden Bayraktar açiklamasina söyle devam etti:
“Birlesmis Milletler, bu yil belirledigi ‘Toprak ve su, bir yasam kaynagidir’ sloganiyla sürdürülebilir tarimsal gidaya ulasmada toprak ve su arasindaki iliskinin önemi konusunda farkindalik olusturmayi amaçliyor. Gezegenimizin ve üzerinde yasayan canlilarin yasamlarini sürdürebilmeleri hava, günes, toprak ve su arasindaki etkilesime baglidir. Tükettigimiz gidalarin hemen hemen tamami bu dört temel kaynagin birbiriyle olan bagindan elde ediliyor. Ancak, insan faaliyetlerinin sebep oldugu iklim degisikligi nedeniyle yagis rejiminde düzensizlikler meydana geliyor, havamiz kirleniyor, topraklarimiz bozuluyor ve su kaynaklarimiz üzerinde asiri baski olusturuluyor. Dolayisiyla sera gazi salinimlarinin azaltilmasi topragin ve suyun korunmasina da katki saglayacaktir.”
“2022 yilinda yaklasik 783 milyon insan açlikla karsi karsiya kaldi”
FAO verilerine göre, dünyada 2022 yilinda 691 ila 783 milyon insanin açlikla karsi karsiya kaldigina dikkat çeken Bayraktar, "Iklim degisikligi nedeniyle 2050 yilinda tahil fiyatlarinin yüzde 29’a varan oranda artacagi ve milyonlarca kisinin daha açlik riskiyle karsi karsiya kalacagi tahmin ediliyor. Bu durum bile gelecekte tarimsal üretimde yasanabilecek kayiplarin ne denli büyük olacaginin bir göstergesidir. Tarima elverisli topraklarimiz, sehirlesmeyle birlikte artan endüstriyel sahalar tarafindan hizla yok ediliyor. Kurulan fabrikalar topraga ve suya kirletici maddeler salarak yasam döngüsünü olumsuz yönde etkiliyor. Yanlis toprak ve su yönetimi uygulamalari toprak erozyonunu, toprak biyoçesitliligini, toprak verimliligini, su kalitesini ve miktarini etkiliyor. Organik madde ile zenginlestirilmis saglikli topraklar, suyun tutulmasi ve kullanilabilirliginin düzenlenmesinde çok önemli bir rol oynuyor. Bu gerçeklerle toprak ve su kaynaklarina gereken önem verilmeli ve korunmalidir" ifadelerini kullandi.
“Ülkemizin ilerleyen süreçte su fakiri olma ihtimali bulunmaktadir”
Bayraktar, açiklamasina söyle devam etti:
“Yapilan iklim modellemelerine göre sicak hava dalgalari, orman yanginlari, kuraklik, siddetli yagislar giderek etkisini daha da arttiracaktir. Ülkemizin de içinde bulundugu Dogu Akdeniz Havzasi, iklim degisikliginin olumsuz etkilerinin en fazla yasanacagi bölgelerin basinda geliyor. Veriler incelendiginde; Akdeniz Havzasi’nda son yillarda yagislarin azaldigi net bir biçimde görülüyor. Zaten su stresi altinda olan ülkemizin ilerleyen süreçte su fakiri olma ihtimali bulunuyor. Gerek sulama suyu kullaniminda, gerekse ev ve sanayi tüketiminde hepimiz su kaynaklarimizin sürdürülebilirligi için üzerimize düseni yapmaliyiz.”
“2022 yili itibariyla kisi basina düsen arazi 2,8 dekar”
Ülkenin nüfusunun yildan yila artarken, tarim alanlarinin azalmasinin, kisi basina düsen arazi miktarinin gerilemesine neden olduguna dikkat çeken Bayraktar sunlari kaydetti:
"Istatistiklere göre; 2005 yilinda kisi basina 3,9 dekar arazi düserken, bu deger 2010 yilinda 3,4 dekara, 2015 yilinda 3 dekara 2021 yilina gelindiginde ise 2,7 dekara geriledi. Ülkemizin en stratejik sektörlerinden tarimin en temel sermayesi olan tarim arazilerini korumak, sürdürülebilirlik açisindan büyük önem arz ediyor. Son yillarda atil tarim arazilerinin üretime kazandirilmasinin yani sira tarim arazilerinin korunmasi amaciyla pek çok çalisma yapilarak kanunlar çikarildi. Atil tarim arazilerinin üretime kazandirilmasi, miras yoluyla arazilerinin bölünmesinin engellenmesi gibi uygulamalar ile 2019 yilinda 23 milyon 99 bin hektar olan toplam islenen tarim alani 2022 yilinda yüzde 3,3 oraninda artarak 23 milyon 864 bin hektara ulasti. Yapilan çalismalar sonuç verdi ve ülkemizde son yillarda gerileyen kisi basi arazi büyüklügü 2022 yilinda 2,8 dekara çikarak az da olsa artis gösterdi. Islenen tarim alanlarinin artirilmasina yönelik çalismalara bu yil bir yenisi eklenerek, mülkiyet ve mirasçilik sorunlari nedeniyle islenemeyen veya islense de ÇKS’ye kayit olamayan arazilerin, ÇKS’ye kaydinin yapilarak tarimsal üretime kazandirilmasi saglandi. Bu degisiklik ile yaklasik 3 milyon hektar tarim alaninin üretime kazandirilacagi öngörülüyor. Tarim topraklarinin korunmasiyla ilgili çalismalar her ne kadar devam etse de ülkemizin hizla artan nüfusu karsisinda yetersiz kaliyor. Artik bir karis toprak dahi kaybedilmemelidir. Bu amaçla tarim arazilerinin amaç disina çikarilmasi kesinlikle önlenmelidir. Karayollarini ve sehirlerin gelisimini projelendirirken, verimli tarim arazileri yerine tarima elverisli olmayan, daha verimsiz arazilerin kullanilmasina özen gösterilmelidir. Birinci sinif sulamaya uygun tarim arazilerimizin, imara açilmasina asla izin verilmemeli, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, sehirler kurulmamalidir. Turizm, madencilik ve ulastirma için verimli tarim arazileri kullanilmamali, meyve agaçlarini, zeytinlikleri kesip yazliklar insa edilmemelidir."
“Topraklarin imara açilmasi nedeniyle yerinde üretim zorlasti”
"Topraklarin imara açilarak kaybedilmesi birçok ilde yerinde üretim yapmayi zorlastirdigi için o ilin tüketicileri meyve ve sebzeyi daha pahali yemek zorunda kaliyor" diyen Bayraktar sözlerini söyle sürdürdü:
"Örnek vermek gerekirse 30-40 sene önce Istanbul ilimizin meyve sebze kaynagi Istanbul ilçeleri ve Kocaeli, Sakarya gibi illerdi. 50 kilometrelik bir mesafeden sebze meyve temin ediliyordu. Bu illerin imara açilarak topraklarini kaybetmesi sonucu yerinde üretim imkâni azaldi. Kaynak uzaklasti, bugün Istanbul’a 600-700 kilometre mesafeden meyve sebze geliyor. Maliyet artisi nedeniyle Istanbullu tüketici meyve sebzeyi pahali yemek zorunda kaliyor."
"Toprak Koruma Kurullarinda topragin sahibi olan çiftçi temsilcilerinin bulunmasi zorunlu olmalidir"
"Illerde Toprak Koruma Kurullari tarim arazilerinin amaç disi kullanimi konusunda kararlar veriyor. Çocuklarimiza birakacagimiz mirasin kararinin verildigi Toprak Kurullarinda çocuklarimiza ihanet edilmesin, bir degil bin kez düsünerek karar alinsin" ifadelerini kullanan Bayraktar, "Kurullarda topragin, tarimin önemini çiftçi adina anlatacak, topragin sahibi olan çiftçilerimizin temsilcisi Ziraat Odalarinin bulunmasi zorunlu olmalidir. Bu Kurullarda çiftçinin, topragin önemini en iyi Ziraat Odasi Temsilcisi anlatacaktir. Bazi illerde çiftçi temsilcisi Ziraat Odalari yerine ticaret erbabinin temsilcileri görev yapmaktadir. Topragin sahibinin bulunmadigi Toprak Kurullarinda topragi korumak, imara açilmasini önlemek nasil mümkün olacaktir? Toprak Koruma Kurullarina gelen arazilere artik vazgeçilemez gözüyle bakilmali, imzalar atilirken gelecek nesillere ihanet edilmemelidir" dedi.
“Tarim arazisi satislarinda tarimsal faaliyet zorunlulugu olmali”
Ülkede tarimsal üretim maliyetlerindeki artislarin tarimsal üretimde yeterli gelir elde edemeyen üreticilerin üretimden kopmasina ve arazilerini elden çikarmalarina neden oldugunu vurgulayan Bayraktar, "Tarim arazileri üretim araci olmaktan çikarak birer yatirim araci haline dönüstü. Özellikle icralik araziler internet ortaminda ihale usulü ile satiliyor. Degerinin üzerinde fiyatlarla satilan arazileri bölge insani alamiyor. Bu tür satislar tarim disi amaç için arazi almak isteyenlerin isini kolaylastirarak arazilerin farkli amaçlarla kullaniminin önünü açiyor. Tarimsal arazilerin amaç disi kullaniminin engellenmesi amaciyla arazilerin el degistirmesinde tarimsal faaliyet yapilmasi zorunlulugu getirilmelidir. Son yillarda ülkemizde yabanci uyruklu vatandaslarin sayisi her geçen yil artiyor. Nüfusu artan yabancilarin ülkemizde arazi alma talebi de artti. Ülke ve köylerimizin güvenligi bakimindan yabancilara tarim arazilerinin satisi yasaklanmalidir. Arazi satis veya kiralamada öncelik köy insanina taninarak uygun fiyat ve sartlarda uzun vadeli taksit seçenekleri sunulmalidir. Köylerimizin sosyal düzeninin bozulmamasina dikkat edilmelidir. Ülkemizde son yillarda giderek popüler hale gelen, insanlara sehirden uzakta yasamayi cazip gösteren hobi bahçesi, tiny house, bungalov benzeri yasama alanlari, tarim arazilerinin parçalanmasina ve çarpik yapilasmanin olusmasina neden olmaktadir. Bu tür yapilanmalara kesinlikle izin verilmemelidir. Tarimsal üretimin temeli topraktir. Öncelikle sahip oldugumuz toprak ve su kaynaklarina sahip çikmaliyiz. Var olan kaynaklarimizin gelecekte artacak ülke nüfusu ve beklenen iklim degisikliginin olumsuz senaryolarina karsi etkin ve sürdürülebilir kullanimi konusunda gereken hassasiyeti ülke olarak göstermeliyiz. Topragimizin kiymetinin herkesçe çok iyi bilindigi, topragi yönetenlerden kullananlara kadar her kesimin ona saygi duyarak, hareket edecegi günler temennisiyle Dünya Toprak Günü’nü kutluyorum" degerlendirmesini yapti.
Kaynak: İHA
“Birlesmis Milletler, bu yil belirledigi ‘Toprak ve su, bir yasam kaynagidir’ sloganiyla sürdürülebilir tarimsal gidaya ulasmada toprak ve su arasindaki iliskinin önemi konusunda farkindalik olusturmayi amaçliyor. Gezegenimizin ve üzerinde yasayan canlilarin yasamlarini sürdürebilmeleri hava, günes, toprak ve su arasindaki etkilesime baglidir. Tükettigimiz gidalarin hemen hemen tamami bu dört temel kaynagin birbiriyle olan bagindan elde ediliyor. Ancak, insan faaliyetlerinin sebep oldugu iklim degisikligi nedeniyle yagis rejiminde düzensizlikler meydana geliyor, havamiz kirleniyor, topraklarimiz bozuluyor ve su kaynaklarimiz üzerinde asiri baski olusturuluyor. Dolayisiyla sera gazi salinimlarinin azaltilmasi topragin ve suyun korunmasina da katki saglayacaktir.”
“2022 yilinda yaklasik 783 milyon insan açlikla karsi karsiya kaldi”
FAO verilerine göre, dünyada 2022 yilinda 691 ila 783 milyon insanin açlikla karsi karsiya kaldigina dikkat çeken Bayraktar, "Iklim degisikligi nedeniyle 2050 yilinda tahil fiyatlarinin yüzde 29’a varan oranda artacagi ve milyonlarca kisinin daha açlik riskiyle karsi karsiya kalacagi tahmin ediliyor. Bu durum bile gelecekte tarimsal üretimde yasanabilecek kayiplarin ne denli büyük olacaginin bir göstergesidir. Tarima elverisli topraklarimiz, sehirlesmeyle birlikte artan endüstriyel sahalar tarafindan hizla yok ediliyor. Kurulan fabrikalar topraga ve suya kirletici maddeler salarak yasam döngüsünü olumsuz yönde etkiliyor. Yanlis toprak ve su yönetimi uygulamalari toprak erozyonunu, toprak biyoçesitliligini, toprak verimliligini, su kalitesini ve miktarini etkiliyor. Organik madde ile zenginlestirilmis saglikli topraklar, suyun tutulmasi ve kullanilabilirliginin düzenlenmesinde çok önemli bir rol oynuyor. Bu gerçeklerle toprak ve su kaynaklarina gereken önem verilmeli ve korunmalidir" ifadelerini kullandi.
“Ülkemizin ilerleyen süreçte su fakiri olma ihtimali bulunmaktadir”
Bayraktar, açiklamasina söyle devam etti:
“Yapilan iklim modellemelerine göre sicak hava dalgalari, orman yanginlari, kuraklik, siddetli yagislar giderek etkisini daha da arttiracaktir. Ülkemizin de içinde bulundugu Dogu Akdeniz Havzasi, iklim degisikliginin olumsuz etkilerinin en fazla yasanacagi bölgelerin basinda geliyor. Veriler incelendiginde; Akdeniz Havzasi’nda son yillarda yagislarin azaldigi net bir biçimde görülüyor. Zaten su stresi altinda olan ülkemizin ilerleyen süreçte su fakiri olma ihtimali bulunuyor. Gerek sulama suyu kullaniminda, gerekse ev ve sanayi tüketiminde hepimiz su kaynaklarimizin sürdürülebilirligi için üzerimize düseni yapmaliyiz.”
“2022 yili itibariyla kisi basina düsen arazi 2,8 dekar”
Ülkenin nüfusunun yildan yila artarken, tarim alanlarinin azalmasinin, kisi basina düsen arazi miktarinin gerilemesine neden olduguna dikkat çeken Bayraktar sunlari kaydetti:
"Istatistiklere göre; 2005 yilinda kisi basina 3,9 dekar arazi düserken, bu deger 2010 yilinda 3,4 dekara, 2015 yilinda 3 dekara 2021 yilina gelindiginde ise 2,7 dekara geriledi. Ülkemizin en stratejik sektörlerinden tarimin en temel sermayesi olan tarim arazilerini korumak, sürdürülebilirlik açisindan büyük önem arz ediyor. Son yillarda atil tarim arazilerinin üretime kazandirilmasinin yani sira tarim arazilerinin korunmasi amaciyla pek çok çalisma yapilarak kanunlar çikarildi. Atil tarim arazilerinin üretime kazandirilmasi, miras yoluyla arazilerinin bölünmesinin engellenmesi gibi uygulamalar ile 2019 yilinda 23 milyon 99 bin hektar olan toplam islenen tarim alani 2022 yilinda yüzde 3,3 oraninda artarak 23 milyon 864 bin hektara ulasti. Yapilan çalismalar sonuç verdi ve ülkemizde son yillarda gerileyen kisi basi arazi büyüklügü 2022 yilinda 2,8 dekara çikarak az da olsa artis gösterdi. Islenen tarim alanlarinin artirilmasina yönelik çalismalara bu yil bir yenisi eklenerek, mülkiyet ve mirasçilik sorunlari nedeniyle islenemeyen veya islense de ÇKS’ye kayit olamayan arazilerin, ÇKS’ye kaydinin yapilarak tarimsal üretime kazandirilmasi saglandi. Bu degisiklik ile yaklasik 3 milyon hektar tarim alaninin üretime kazandirilacagi öngörülüyor. Tarim topraklarinin korunmasiyla ilgili çalismalar her ne kadar devam etse de ülkemizin hizla artan nüfusu karsisinda yetersiz kaliyor. Artik bir karis toprak dahi kaybedilmemelidir. Bu amaçla tarim arazilerinin amaç disina çikarilmasi kesinlikle önlenmelidir. Karayollarini ve sehirlerin gelisimini projelendirirken, verimli tarim arazileri yerine tarima elverisli olmayan, daha verimsiz arazilerin kullanilmasina özen gösterilmelidir. Birinci sinif sulamaya uygun tarim arazilerimizin, imara açilmasina asla izin verilmemeli, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, sehirler kurulmamalidir. Turizm, madencilik ve ulastirma için verimli tarim arazileri kullanilmamali, meyve agaçlarini, zeytinlikleri kesip yazliklar insa edilmemelidir."
“Topraklarin imara açilmasi nedeniyle yerinde üretim zorlasti”
"Topraklarin imara açilarak kaybedilmesi birçok ilde yerinde üretim yapmayi zorlastirdigi için o ilin tüketicileri meyve ve sebzeyi daha pahali yemek zorunda kaliyor" diyen Bayraktar sözlerini söyle sürdürdü:
"Örnek vermek gerekirse 30-40 sene önce Istanbul ilimizin meyve sebze kaynagi Istanbul ilçeleri ve Kocaeli, Sakarya gibi illerdi. 50 kilometrelik bir mesafeden sebze meyve temin ediliyordu. Bu illerin imara açilarak topraklarini kaybetmesi sonucu yerinde üretim imkâni azaldi. Kaynak uzaklasti, bugün Istanbul’a 600-700 kilometre mesafeden meyve sebze geliyor. Maliyet artisi nedeniyle Istanbullu tüketici meyve sebzeyi pahali yemek zorunda kaliyor."
"Toprak Koruma Kurullarinda topragin sahibi olan çiftçi temsilcilerinin bulunmasi zorunlu olmalidir"
"Illerde Toprak Koruma Kurullari tarim arazilerinin amaç disi kullanimi konusunda kararlar veriyor. Çocuklarimiza birakacagimiz mirasin kararinin verildigi Toprak Kurullarinda çocuklarimiza ihanet edilmesin, bir degil bin kez düsünerek karar alinsin" ifadelerini kullanan Bayraktar, "Kurullarda topragin, tarimin önemini çiftçi adina anlatacak, topragin sahibi olan çiftçilerimizin temsilcisi Ziraat Odalarinin bulunmasi zorunlu olmalidir. Bu Kurullarda çiftçinin, topragin önemini en iyi Ziraat Odasi Temsilcisi anlatacaktir. Bazi illerde çiftçi temsilcisi Ziraat Odalari yerine ticaret erbabinin temsilcileri görev yapmaktadir. Topragin sahibinin bulunmadigi Toprak Kurullarinda topragi korumak, imara açilmasini önlemek nasil mümkün olacaktir? Toprak Koruma Kurullarina gelen arazilere artik vazgeçilemez gözüyle bakilmali, imzalar atilirken gelecek nesillere ihanet edilmemelidir" dedi.
“Tarim arazisi satislarinda tarimsal faaliyet zorunlulugu olmali”
Ülkede tarimsal üretim maliyetlerindeki artislarin tarimsal üretimde yeterli gelir elde edemeyen üreticilerin üretimden kopmasina ve arazilerini elden çikarmalarina neden oldugunu vurgulayan Bayraktar, "Tarim arazileri üretim araci olmaktan çikarak birer yatirim araci haline dönüstü. Özellikle icralik araziler internet ortaminda ihale usulü ile satiliyor. Degerinin üzerinde fiyatlarla satilan arazileri bölge insani alamiyor. Bu tür satislar tarim disi amaç için arazi almak isteyenlerin isini kolaylastirarak arazilerin farkli amaçlarla kullaniminin önünü açiyor. Tarimsal arazilerin amaç disi kullaniminin engellenmesi amaciyla arazilerin el degistirmesinde tarimsal faaliyet yapilmasi zorunlulugu getirilmelidir. Son yillarda ülkemizde yabanci uyruklu vatandaslarin sayisi her geçen yil artiyor. Nüfusu artan yabancilarin ülkemizde arazi alma talebi de artti. Ülke ve köylerimizin güvenligi bakimindan yabancilara tarim arazilerinin satisi yasaklanmalidir. Arazi satis veya kiralamada öncelik köy insanina taninarak uygun fiyat ve sartlarda uzun vadeli taksit seçenekleri sunulmalidir. Köylerimizin sosyal düzeninin bozulmamasina dikkat edilmelidir. Ülkemizde son yillarda giderek popüler hale gelen, insanlara sehirden uzakta yasamayi cazip gösteren hobi bahçesi, tiny house, bungalov benzeri yasama alanlari, tarim arazilerinin parçalanmasina ve çarpik yapilasmanin olusmasina neden olmaktadir. Bu tür yapilanmalara kesinlikle izin verilmemelidir. Tarimsal üretimin temeli topraktir. Öncelikle sahip oldugumuz toprak ve su kaynaklarina sahip çikmaliyiz. Var olan kaynaklarimizin gelecekte artacak ülke nüfusu ve beklenen iklim degisikliginin olumsuz senaryolarina karsi etkin ve sürdürülebilir kullanimi konusunda gereken hassasiyeti ülke olarak göstermeliyiz. Topragimizin kiymetinin herkesçe çok iyi bilindigi, topragi yönetenlerden kullananlara kadar her kesimin ona saygi duyarak, hareket edecegi günler temennisiyle Dünya Toprak Günü’nü kutluyorum" degerlendirmesini yapti.