'6. Zeka Ve Yetenek Eğitimi Buluşması'
MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Durmuş: 'Zeka öğrencileri sınıflandırmak için kullanılabilir cümlesi, bizim için kabul edilebilir bir cümle değildir. Öğrencileri sınıflandırmak için zekayı kullanılabilir bir parametre olarak görmüyoruz ve görmeyiz'
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş, "Zeka öğrencileri sınıflandırmak için kullanılabilir." cümlesinin kendileri için kabul edilebilir bir cümle olmadığını belirterek, "Öğrencileri sınıflandırmak için zekayı kullanılabilir bir parametre olarak görmüyoruz ve görmeyiz." dedi.
Çocuk Vakfı ve Şişli Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğinde, "Dersimiz Hayal Bilgisi, Konumuz Eğitimde Zeka ve Yeteneğin Önünün Açılması" sloganıyla düzenlenen "Zeka ve Yetenek Eğitimi Buluşması"nın 6'ncısı Maçka Nuri Akın Anadolu Lisesi konferans salonunda gerçekleştirildi.
Etkinlikte onur konuğu olan MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Durmuş, "Zeka ve Yetenek Eğitiminde MEB'in Yaptıkları, Yapmaya Çalıştıkları ve Yapamadıkları" üzerine bir konuşma yaptı.
Kendisinin de 3 çocuğu bulunduğunu belirten Durmuş, 18 aylık taze bir bürokrat, aynı zaman da da bir öğretmen olduğunu söyledi.
MEB'in çalışmalarına, Bilim ve Sanat Eğitim Merkezleri'nin (BİLSEM) faaliyetlerine değinen Durmuş, şöyle konuştu:
"BİLSEM'deki destek eğitiminde, bireysel yetenekleri fark ettirme, özel yetenekleri destekleme konusunda proje üretimi yapılıyor. Bu bağlamda güzel sanatlar, yaratıcı yazarlık, bilgisayar ve bilişim teknolojileri, havacılık, akıl ve zeka oyunları, düşünce eğitimi gibi birtakım alanlarla ilişkilendirilmiş zenginleştirilmiş bir öğretim programı takip ediliyor. Zenginleştirilmiş öğretim programından kastımız şudur, resmi örgün eğitim süreçlerinde var olan birtakım konulara veya temalara ilave edilen ve onları içerik noktasında derinleştiren, daha nüfus edici, derin öğrenmeler sağlaması için çocuklarımıza, birtakım projeler ekseninde çalışmaları için imkan sağlanmış oluyor. Şu anda 81 ilimizde 123 BİLSEM var, buradan 36 bin öğrenci faydalanıyor. Geçen sene buraya müracaat eden öğrencilerimizden yapılan seçimle 13 bin 491 öğrenci dahil olmuş oldu."
Durmuş, 2017-2018 eğitim ve öğretim yılı başından itibaren Araştırma ve Geliştirme Eğitim ve Uygulama Merkezi adıyla Üsküdar ilçesinde takdir edilen bir okulun hizmet verdiğini, bu okulda 5. sınıf ve 9. sınıf düzeyinde toplam 60 öğrencinin eğitim gördüğünü ifade etti.
Okulda farklılaştırılmış bir eğitim programı uygulandığını aktaran Durmuş, şöyle devam etti:
"Öğrenciler buraya yatılı olarak geliyorlar. 5. sınıf seçimi için bir hafta yatılı kamp oldu. Bu kampta kendilerini eğitecek öğretmenlerle birlikte yaptıkları çalışmalar sonucunda o çocuklar arasından 30 öğrenci belirlemiş oldular. Lise seçimi için de akademisyenlerden oluşan bir komisyon mülakat yaparak, ön elemeden geçmiş olan çocuklarla yaptıkları çalışmalar sonrasında, bir veli ile yaptıkları sözleşmeyle çocukları almış olduk. Bu sözleşmenin mahiyeti de şudur, 'Burada birtakım meselelerle alakalı aslında çocuklarımıza daha faydalı nasıl olabiliriz?' Konusunda bir takım uygulamaları denediğimiz, çocuklarla beraber uygulamaları sıraladığımız bir yerden bahsediyoruz. Şu an yaptığımız işler fiilen bu."
- "Çocukları kategorize etmeyin"
Zeka ve yetenek tarifleriyle ilgili uzmanların görüşlerini anlatan Durmuş, "Zeka tamamen doğuştan gelir. Sabittir, gelişmez, değiştirilemez görüşü, yanlıştır ve kabul edilebilir değildir. 'Zekanın göstergesi sadece sözel ve matematik yeterliliklerdir' sözü de kesinlikle yanlış ve kabul edilebilir değildir. Sadece sözel, matematik yeterlilikleri göz önüne alarak, çocuğun sanatsal yeterliliklerini ve yeteneklerini dışarıda bırakan cümlelerde kesinlikle yanlıştır. 'Zeka tek bir faktörden oluşur' algısı da yanlıştır. 'Zeka kesin bir biçimde ölçülebilir ve tek bir sayısal değerle ifade edilebilir' yaklaşımı da yanlıştır. Zeka tek bir değere indirgenme veya ölçülme noktasında değil. Gittikçe aralık ölçümler vermeye başlıyoruz." diye konuştu.
Her çocuğu özel gördüklerini ve eşit eğitim imkanı sağlamaya çalıştıklarına dikkati çeken Durmuş, şöyle konuştu:
"Anayasamızın birinci maddesi, eşitlik ilkesinden bahsediyor. Hereksin eşit olduğundan bahsediyor. Ben yeni bir kamu görevlisiyim. Bir vatandaş ve yurttaş olarak da kamudan şunu bekliyorum, 'Bana herkesle eşit muamele et.' Ayrıcalıklı muamele asla beklemiyor ve istemiyorum.' Dolayısıyla burada zekanın kesin bir şekilde ölçülebilir olacağını kabul etmemiz mümkün değil. Bu, aynı zamanda kamusal ödevimiz itibarıyla da eşitlik ilkesini de zedeleyecek şey olurdu. 'Zeka öğrencileri sınıflandırmak için kullanılabilir' cümlesi, bizim için kabul edilebilir bir cümle değildir. Öğrencileri sınıflandırmak için zekayı kullanılabilir bir parametre olarak görmüyoruz ve görmeyiz. Görecek olursak biz, zekanın üzerinden çocukları vurgulamaya başlarız. Niye gruplanmayı bu kadar istiyoruz? Meşhur bir şarkı var? Beni kategorize etme diyor. Niye kategorize olmak istiyoruz arkadaşlar. Çocuğumu niye kategorize etsinler. Çocuğum tekil, biricik değil mi? Biz o biricikliği kategorize etmeye çalışıyoruz. Ne diyoruz, 'Benim çocuğum, 98 zeka puanlı.' Yok böyle bir şey. Çocukları kategorize etmeyin."
- "Taciz olaylarına karşı çocuklarımızı öz güven ve öz disiplin çerçevesinde güçlendiriyoruz"
Okul öncesi eğitim programına değinen Durmuş, anaokulu ve okul öncesi eğitim programı felsefesi ve nihai amacını anlattı. Durmuş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Anaokulu ve okul öncesi eğitim programı felsefesi ve nihai amacı; okul öncesi eğitimi tamamlayan öğrencilerin bireysel gelişim süreçleri göz önünde bulundurularak, bedensel, zihinsel ve duygusal alanlarda sağlıklı bir şekilde gelişimlerini desteklemektir. İlkokulu tamamlayan öğrencilerin de gelişim düzeyine ve kendi bireyselliğine uygun olarak, ahlaki bütünlük ve öz farkındalık çerçevesinde, öz güven disiplinine sahip, gündelik hayatta ihtiyaç duyacağı temel düzeyde, sayısal, sözel bilimsel akıl yürütme ile sosyal becerileri ile esnek duyarlılığı kazanmış bunları etkili bir şekilde kullanarak sağlıklı bireyler olmalarını sağlamak. Öz güven ve öz disiplin dediğimizde hayat bilgisi dersine işaret ediyoruz. Bu günlerde basında sık sık duyduğunuz, birtakım taciz olaylarına karşı çocuklarımızı burada, öz güven ve öz disiplin çerçevesinde güçlendiriyoruz. Hayat Bilgisi dersinde bununla ilgili kazanımlarımız var."
Kaynak: AA
Çocuk Vakfı ve Şişli Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğinde, "Dersimiz Hayal Bilgisi, Konumuz Eğitimde Zeka ve Yeteneğin Önünün Açılması" sloganıyla düzenlenen "Zeka ve Yetenek Eğitimi Buluşması"nın 6'ncısı Maçka Nuri Akın Anadolu Lisesi konferans salonunda gerçekleştirildi.
Etkinlikte onur konuğu olan MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Durmuş, "Zeka ve Yetenek Eğitiminde MEB'in Yaptıkları, Yapmaya Çalıştıkları ve Yapamadıkları" üzerine bir konuşma yaptı.
Kendisinin de 3 çocuğu bulunduğunu belirten Durmuş, 18 aylık taze bir bürokrat, aynı zaman da da bir öğretmen olduğunu söyledi.
MEB'in çalışmalarına, Bilim ve Sanat Eğitim Merkezleri'nin (BİLSEM) faaliyetlerine değinen Durmuş, şöyle konuştu:
"BİLSEM'deki destek eğitiminde, bireysel yetenekleri fark ettirme, özel yetenekleri destekleme konusunda proje üretimi yapılıyor. Bu bağlamda güzel sanatlar, yaratıcı yazarlık, bilgisayar ve bilişim teknolojileri, havacılık, akıl ve zeka oyunları, düşünce eğitimi gibi birtakım alanlarla ilişkilendirilmiş zenginleştirilmiş bir öğretim programı takip ediliyor. Zenginleştirilmiş öğretim programından kastımız şudur, resmi örgün eğitim süreçlerinde var olan birtakım konulara veya temalara ilave edilen ve onları içerik noktasında derinleştiren, daha nüfus edici, derin öğrenmeler sağlaması için çocuklarımıza, birtakım projeler ekseninde çalışmaları için imkan sağlanmış oluyor. Şu anda 81 ilimizde 123 BİLSEM var, buradan 36 bin öğrenci faydalanıyor. Geçen sene buraya müracaat eden öğrencilerimizden yapılan seçimle 13 bin 491 öğrenci dahil olmuş oldu."
Durmuş, 2017-2018 eğitim ve öğretim yılı başından itibaren Araştırma ve Geliştirme Eğitim ve Uygulama Merkezi adıyla Üsküdar ilçesinde takdir edilen bir okulun hizmet verdiğini, bu okulda 5. sınıf ve 9. sınıf düzeyinde toplam 60 öğrencinin eğitim gördüğünü ifade etti.
Okulda farklılaştırılmış bir eğitim programı uygulandığını aktaran Durmuş, şöyle devam etti:
"Öğrenciler buraya yatılı olarak geliyorlar. 5. sınıf seçimi için bir hafta yatılı kamp oldu. Bu kampta kendilerini eğitecek öğretmenlerle birlikte yaptıkları çalışmalar sonucunda o çocuklar arasından 30 öğrenci belirlemiş oldular. Lise seçimi için de akademisyenlerden oluşan bir komisyon mülakat yaparak, ön elemeden geçmiş olan çocuklarla yaptıkları çalışmalar sonrasında, bir veli ile yaptıkları sözleşmeyle çocukları almış olduk. Bu sözleşmenin mahiyeti de şudur, 'Burada birtakım meselelerle alakalı aslında çocuklarımıza daha faydalı nasıl olabiliriz?' Konusunda bir takım uygulamaları denediğimiz, çocuklarla beraber uygulamaları sıraladığımız bir yerden bahsediyoruz. Şu an yaptığımız işler fiilen bu."
- "Çocukları kategorize etmeyin"
Zeka ve yetenek tarifleriyle ilgili uzmanların görüşlerini anlatan Durmuş, "Zeka tamamen doğuştan gelir. Sabittir, gelişmez, değiştirilemez görüşü, yanlıştır ve kabul edilebilir değildir. 'Zekanın göstergesi sadece sözel ve matematik yeterliliklerdir' sözü de kesinlikle yanlış ve kabul edilebilir değildir. Sadece sözel, matematik yeterlilikleri göz önüne alarak, çocuğun sanatsal yeterliliklerini ve yeteneklerini dışarıda bırakan cümlelerde kesinlikle yanlıştır. 'Zeka tek bir faktörden oluşur' algısı da yanlıştır. 'Zeka kesin bir biçimde ölçülebilir ve tek bir sayısal değerle ifade edilebilir' yaklaşımı da yanlıştır. Zeka tek bir değere indirgenme veya ölçülme noktasında değil. Gittikçe aralık ölçümler vermeye başlıyoruz." diye konuştu.
Her çocuğu özel gördüklerini ve eşit eğitim imkanı sağlamaya çalıştıklarına dikkati çeken Durmuş, şöyle konuştu:
"Anayasamızın birinci maddesi, eşitlik ilkesinden bahsediyor. Hereksin eşit olduğundan bahsediyor. Ben yeni bir kamu görevlisiyim. Bir vatandaş ve yurttaş olarak da kamudan şunu bekliyorum, 'Bana herkesle eşit muamele et.' Ayrıcalıklı muamele asla beklemiyor ve istemiyorum.' Dolayısıyla burada zekanın kesin bir şekilde ölçülebilir olacağını kabul etmemiz mümkün değil. Bu, aynı zamanda kamusal ödevimiz itibarıyla da eşitlik ilkesini de zedeleyecek şey olurdu. 'Zeka öğrencileri sınıflandırmak için kullanılabilir' cümlesi, bizim için kabul edilebilir bir cümle değildir. Öğrencileri sınıflandırmak için zekayı kullanılabilir bir parametre olarak görmüyoruz ve görmeyiz. Görecek olursak biz, zekanın üzerinden çocukları vurgulamaya başlarız. Niye gruplanmayı bu kadar istiyoruz? Meşhur bir şarkı var? Beni kategorize etme diyor. Niye kategorize olmak istiyoruz arkadaşlar. Çocuğumu niye kategorize etsinler. Çocuğum tekil, biricik değil mi? Biz o biricikliği kategorize etmeye çalışıyoruz. Ne diyoruz, 'Benim çocuğum, 98 zeka puanlı.' Yok böyle bir şey. Çocukları kategorize etmeyin."
- "Taciz olaylarına karşı çocuklarımızı öz güven ve öz disiplin çerçevesinde güçlendiriyoruz"
Okul öncesi eğitim programına değinen Durmuş, anaokulu ve okul öncesi eğitim programı felsefesi ve nihai amacını anlattı. Durmuş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Anaokulu ve okul öncesi eğitim programı felsefesi ve nihai amacı; okul öncesi eğitimi tamamlayan öğrencilerin bireysel gelişim süreçleri göz önünde bulundurularak, bedensel, zihinsel ve duygusal alanlarda sağlıklı bir şekilde gelişimlerini desteklemektir. İlkokulu tamamlayan öğrencilerin de gelişim düzeyine ve kendi bireyselliğine uygun olarak, ahlaki bütünlük ve öz farkındalık çerçevesinde, öz güven disiplinine sahip, gündelik hayatta ihtiyaç duyacağı temel düzeyde, sayısal, sözel bilimsel akıl yürütme ile sosyal becerileri ile esnek duyarlılığı kazanmış bunları etkili bir şekilde kullanarak sağlıklı bireyler olmalarını sağlamak. Öz güven ve öz disiplin dediğimizde hayat bilgisi dersine işaret ediyoruz. Bu günlerde basında sık sık duyduğunuz, birtakım taciz olaylarına karşı çocuklarımızı burada, öz güven ve öz disiplin çerçevesinde güçlendiriyoruz. Hayat Bilgisi dersinde bununla ilgili kazanımlarımız var."