Onur Öymen Açıklaması 'Afrin Sebep Değil Bir Sonuçtur'
Eski diplomat ve siyasetçi Onur Öymen, "Afrin bir sebep değil, bir sonuçtur. Afrin’den bahsetmeden önce Afrin’de ne oluyor. İşin esası şu; Bu iş Arap Baharı ile başladı. ABD’li uzmanlar bunu yazdı. Bölgenin siyasi coğrafyası değişecek. 1. Dünya Savaşı’nda çizilen sınırlar değişecek" dedi.
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) İznik Şubesi, “Türkiye’nin Dış Politikası ve Afrin Operasyonu” konulu panel düzenledi.
Panele konuşmacı olarak, eski diplomat ve siyasetçi Onur Öymen, ADD Genel Kurul Üyesi Gürhan Akdoğan katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan ADD İznik Şubesi Başkanı Ergün Balaban, "Karanlık bir süreçteyiz. Toplum olarak ümidimizi yitiriyoruz. ADD olarak, yeni doğan güne merhaba diyoruz. Gözlerdeki inançsızlığı silmek için Atatürkçü düşünceye merhaba diyoruz. Bu yol da umut var, ışık var. Bu yolda Mustafa Kemal Atatürk var" dedi.
"O Oyunlardan bir tanesi Cargill’di"
ADD Genel Kurul Üyesi Gürhan Akdoğan, "1946’dan itibaren birçok olumsuzluğu yaşamış olan Türkiye maalesef son 10-15 yılda çok büyük deformasyona uğradı. Bu deformasyonun içinde de dünyanın en iyi bölgelerinden en önemli tarım ve su havzalarından birisi olan İznik’in üzerinde oturuyoruz. Aslında bu miras Anadolu toprakları olarak, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu yaşamasını bize sonsuza kadar emrettiği bir toprağın üzerinde oturuyoruz. Zaman zaman uluslararası güçler, uluslararası sermaye, silah tüccarları, emparyel yaklaşımlarıyla Türkiye’yi bölmek, parçalamak için ellerinden geleni sarf ettiler. Türkiye’de oynanan oyunlarından bir tanesi İznik gölünün kenarında, Orhangazi’ye de sınır olan Cargill meselesiydi. Topraklarımızı silahla alamayacağını düşünen emparyel güçler, ekonomik olarak bu toprakların üzerine çöreklenerek, tüm varlıkları elde etmek için mücadele ediyorlar. Cargill bunlardan en önemli olanlardan bir tanesiydi. 1998 yılından itibaren son 15 yıldan beri mücadelesi yapılıp da ancak, hukukun yerle bir edildiği, maalesef o gün de öyleydi bugün çok daha hukukun üstünlüğünün kalmadığı, yargı bağımsızlığının işlemediği, hukukun en değerli özellik olmaktan çıktığı bir ortamda Cargill, belki de hukuk fakültelerinde okutulacak en önemli tezlerden bir tanesi olacaktır. Sadece çevreyi yok etmesi ve onun değerlerini ortadan kaldırması noktasında değil. Bir ülkenin hukuk sistemini de deforme etmek, onu ortadan kaldırmakla ilgili en önemli örneklerden bir tanesi" dedi.
Afrin sorunu ve Türkiye’nin dış politikasını ele alamadan önce İzniklileri kutlayan Onur Öymen, "İznik Gölü kıyısına yapılan müdahalelere karşı nasıl direndiğinizi biliyorum. Sizleri gerçekten tekrar kutluyorum. İznik’te bu mücadele ruhu oldukça hiç kimse burada olumsuz bir şey yapamaz" dedi.
"Afrin sebep değil bir sonuç"
Onur Öymen, "Afrin bir sebep değil, bir sonuçtur. Afrin’den bahsetmeden önce Afrin’de ne oluyor. İşin esası şu; bu iş Arap Baharı ile başladı.
Tunus’ta başladı.
Çünkü otoriter, totaliter bir denetim vardı. Bu yönetime karşı kendisini yakan bir seyyar satıcının tepkisiyle başladı bu direniş. Niçin böyle bir direnişe ihtiyaç duyuldu çünkü; 1990 yılında soğuk savaş sona ererken bütün Avrupa’yı orta ve doğu Avrupa’yı, Uzzak Doğu’yu, Latin Amerika’yı kapsayan büyük bir demokratikleşme süreci başladı.
Bir tek bölge bunun dışında kaldı. O da Orta Doğu. Büyük devletlerin politikası bu bölgeye demokrasi getirmemek üzere kuruldu. Hiçbir zaman bu bölge de tek bir ülkenin bile demokrasi içinde gelişmesine razı olmadılar. Nerede bir demokratikleşme hareketi olduysa bastırdılar. Tek istisnası Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulan laik, demokratik Türk Cumhuriyetidir. Türkiye’nin dışında nerede bir demokratikleşme çalışması olduysa mutlaka engellenmiştir" ifadelerini kaydetti.
"Terörü büyük devletler başlattı"
Orta Doğu’da terörü başlatanın büyük devletler olduğunu söyleyen Öymen, şöyle devam etti:
"Bizim bugün bildiğimiz, duyduğumuz, okuduğumuz Filistin terörü, İslami terör. Esas terörü başlatan Yahudiler. 1900’ün başında Filistin’de nüfusun sadece yüzde 3’ü Yahudi. Savaş daha bitmeden 1917’de İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, çıkıyor diyor ki orada bir Yahudi yurdu, devleti kuracağız. Onun için bütün dünyada Yahudilerin oraya göç etmesini sağlayacaklar. Nasıl olacak bu; o insanları terör ile göç ettirerek. Yahudiler, üç tane terör örgütü kurdu. Ve bunları İngiltere, para ve silah ve istihbaratla destekledi. Bugüne gelirsek gördüğümüz tablo şu. İngiliz eski Başbakanı Tony Blair, ’Bu bölgeye El Kaide’nin ve diğer terör örgütlerinin gelip yerleşmesi bizim Irak’a yaptığımız askeri müdahalenin sonucudur. Bundan biz de sorumluyuz’ diyor. ABD Dışişler Bakanı Hillary Clinton, aynı şeyleri söylüyor. ’Bugün bildiklerimi bilseydim. Irak’a müdahale için oy kullanmazdım’ diyor. El Kaide nasıl oluyor da Afganistan’dan kalkıyor, Irak’a geliyor."
"Bölgede çok sayıda oyuncu var"
"Orta Doğu bölgesinde çok sayıda oyuncu var" diyen Öymen, "Sanıldığı gibi gaddar bir Suriye hükümeti var. Karşısında da sanıldığı gibi insan hakları için mücadele eden guruplar var. Çaresiz kalmışlar, silahlanmışlar. Suriye hükümeti ile mücadele ediyorlar. Böyle değil tabi bu. Tabloda görünen birden çok oyuncu var. Her oyuncunun birden çok hedefi var. Sorun buradan kaynaklanıyor. Kim bu oyuncular; en önemli ikisi İsrail ve İran. İki ülke arasındaki menfaat çatışması bu yaşananların en önemli sebeplerindendir. Çünkü, İsrail en büyük düşmanı olarak İran’ı görüyor. Amerika ve Avrupa ülkelerinin İran ile imzaladıkları nükleer silahları sınırlama ve denetleme anlaşması İsrail’i çok rahatsız etti. Daha önce Irak bir nükleer santral inşa ediyordu. Gitti İsrail uçakları vurdu. Suriye’de nükleer santral kuruldu gittiler onu da vurdular. İran’da bunu yapamıyorlar. Hem İsrail’e uzak ikincisi de toprağın altında dağınık yaygın aynı işi orada yapmaları mümkün değil. O zaman bir suçlama tahtanız olacak. İran’ın hemen yanında bir sıçrama tahtanız olacak. Neresi orası Kuzey Irak. Barzani, ben bağımsızlığımı ilan edeceğim dediği anda Netenyahu dedi ki, ’Derhal bu Kürt devletini tanıyacağız’ çünkü orayı ikinci İsrail gibi görüyor. Amerika da buna taraftar. Yani orada devlet içinde devlet oluşuyor, bağımsız Kürdistan devletinin temelleri atılıyor" ifadelerini kaydetti.
"Bölgenin siyasi coğrafyası değişecek"
"ABD’li uzmanlar bunu yazdı. Bölgenin siyasi coğrafyası değişecek. 1. Dünya Savaşı’nda çizilen sınırlar değişecek diyen Öymen", "ABD Kara Kuvvetleri Dergisinde bu haritalar yayınlandı. Kürdistan’ın kuzey ucu Hopa-Rize, güney ucu Bağdat’ın kuzeyinde, batı ucu Urfa-Mardin, doğu ucu Tebriz’in batısında. Böyle bir alanda büyük bir Kürdistan kuracak. Başka, Irak’ta bir Sünni bir Şii devlet olacak. İran’da bir Berücistan kurulacak. Suudi Arabistan’da küçük bir din devleti olacak. Yani bütün bölgenin coğrafyasını sınırını dilediği gibi değiştirecek. Condalisa Rica da aynı şeyleri söylemişti. ’Orta Doğu’da coğrafyayı değiştireceğiz’ demişti. Bir NATO başkomutanı şunu diyor, ’önümüzdeki beş yıl içinde 7 ülkenin hükümetini Orta Doğu’da silahlı kuvvet kurarak değiştireceğiz.’ Kim bu 7 hükümet? İran, Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Sudan, Somali. Esas mesele şu. Kürt devletinin denize sıfır bağlantısı yok. Onun için bir Kürt koridoru kuracaksınız. Kuzey Irak’tan başlayacaksınız. Suriye-Türkiye sınırı boyunca ilerleyeceksiniz ve ucunda Akdeniz’e çıkacaksınız. İşte bugün görüştüğümüz Afrin konusu bu koridorun en batı ucu. Afrin’den önce 3 tane kanton var. Afrin’e kadar gelecek ve güneyinden Akdeniz’e bağlanacak. Böylelikle Kuzey Irak’ta kurulacak devletin petrolü de Türkiye’den geçmeden doğrudan doğruya bu topraklardan denize dökülecek. Bir de buna siyasi zeminler hazırlıyorlar. ABD basınında üst üste Kürt devletinin kurulması gerektiği makaleler yazılıyor. Kürt devletinin kurulma zamanı geldi diye. Ne onlar, ’Irak’ın kuzeyinde yetmez, Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’de yaşadığı bir bölge de, İran’da yaşadığı bölge de bir Kürt devleti kurulacak.’ Ve sonunda büyük Kürt devleti ortaya çıkacak. En tehlikelisi ise Suriye’de yeni bir anayasa hazırlıyorlar. Suriye içinde bir otonom bölgesel yönetim kuracaklar. ABD’nin PYD ile içli dışlı olmasının sebebi bu. Kurulacak olan bu devletin askeri gücü olarak düşünüyor. Bunun için de büyük paralar harcıyorlar" diye konuştu.
"ABD kongresinde istihbarat başkanı çıktı açıkça bu PYD’nin PKK’yla ilişkisi olduğunu anlattı"
ABD’nin, Kuzey Irak’a yılda 415 milyon dolar para verdiğini dile getiren Öymen, "16 bin Peşmerge’yi eğitiyorlar. 26 bin Peşmerge’nin bütün ihtiyaçlarını karşılıyorlar. 38 bin Peşmerge’ye de her ay maaş ödüyorlar. Suriye’ye ne kadar veriyorlar. Geçen yıl 515 milyon dolardı bu yıl 550 milyon dolar ödediler. Kime işte bu PYD’ye. Suriye demokratik güçleri diye bir kılıf oluşturdular ama esas adı PYD. PYD tek başına mı hayır. PKK’yla birlikte. Nereden biliyoruz bunu, ABD kongresinde istihbarat başkanı çıktı açıkça bu PYD’nin PKK’yla ilişkisi olduğunu anlattı. ABD’nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford, bu PYD’yi de PKK kurdu Kandil dağında ve bunu da Osman Öcalan resmen açıkladı dedi.
Şimdi bunlar hem Türkiye’de hem de Suriye’de beraber savaşıyorlar. ABD diyor ki, ’Bizim en büyük hedefimiz DAEŞ onun için PYD’ye ihtiyacımız var’ diyor. DAEŞ’in merkezi ise Rakka. Havadan bombardıman ettiler ve sonunda ne yaptılar, orada kalan DAEŞ mensuplarını PYD silahları ile birlikte Rakka’dan serbestçe çıkmasını sağladı. Hani siz düşmandınız bunlara. Hani siz bunlarla savaşıyordunuz. Bunların hepsini BBC bir rapor halinde yayımladı. Türkiye’nin bütün bunlara karşı hazırlıklı olması lazım. Bizim hedefimiz ülkemizin güvenliğini korumak. İktidarda kim olursa olsun. Birinci görev ülkenin güvenliğini sağlamaktır. Biz bunu vaktiyle mecliste de çok anlattık. Dedik ki, terörle müzakere edilmez mücadele edilir. Aynı büyük devletler o zaman, Türkiye’yi ikna etmeye çalışıyorlardı. ’Gidin Oslo’da bunlarla konuşun. Habur açılımını yapın. Sınırdan geçenleri serbest bırakın.’ Bir rapor hazırladılar. O raporda ne yazıyor biliyor musunuz, PKK’yı nasıl halledecekmişiz. Madde 1 savaşmayacaksınız, madde 2 müzakere edeceksiniz, madde 3 af çıkaracaksınız, madde 4 yeni bir anayasa hazırlayacaksınız, madde 5 bu yeni anayasada Türk kelimesi geçmeyecek. Resmen bunu yazdılar. Ben bunu mecliste anlattım çok rahatsız oldular. Şimdi buradan Afrin’e nasıl geliyoruz. Kürt koridorunun ucu Afrin. Afrin’in batısında Fırat Kalkanı Operasyonu sonunda El Bab’a kadar gittik bir bölgeyi kontrol altına aldık. Onun için Afrin’e bağlantı sağlanamadı. Güneyden bağlantı sağlanabildi. Bunun sağlanamamasının nedeni Afrin’i bu teröristlerden temizlemek. Deniz Baykal Dışişleri Bakanı iken ben müsteşardım. Biz bunlara çok ağır bir nota yazdık. Ardından Suriye Öcalan’ı sınır dışı etti. PKK kamplarını kapattı. Nasıl çözdük bunu diplomasiyle. Bir kurşun atmadık. Daha sonra da Adana mutabakatı imzalandı. Terör konusunda işbirliği yapıldı Suriye ile. Yakaladıkları teröristleri Türkiye’ye iade ettiler. Bu mekanizma gayet de iyi işliyordu. Bu meseleyi çözmüştük. Biz mecliste vaktiyle dedik ki biz Suriye’de böyle yaptık siz niye iktidarken Irak’ta bunu yapamıyorsunuz. Aynı şeyi etkili güçlü diplomasi kullanarak Irak’tan tasfiye de edebilirdik. Sonra neden çıktı tüm bunlar ortaya yeniden. Arap Bahar’ı adı altında büyük devletlerin menfaatinin girdiği çatışmalar ile gele gele bu noktaya geldik" dedi.
Kaynak: İHA
Panele konuşmacı olarak, eski diplomat ve siyasetçi Onur Öymen, ADD Genel Kurul Üyesi Gürhan Akdoğan katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan ADD İznik Şubesi Başkanı Ergün Balaban, "Karanlık bir süreçteyiz. Toplum olarak ümidimizi yitiriyoruz. ADD olarak, yeni doğan güne merhaba diyoruz. Gözlerdeki inançsızlığı silmek için Atatürkçü düşünceye merhaba diyoruz. Bu yol da umut var, ışık var. Bu yolda Mustafa Kemal Atatürk var" dedi.
"O Oyunlardan bir tanesi Cargill’di"
ADD Genel Kurul Üyesi Gürhan Akdoğan, "1946’dan itibaren birçok olumsuzluğu yaşamış olan Türkiye maalesef son 10-15 yılda çok büyük deformasyona uğradı. Bu deformasyonun içinde de dünyanın en iyi bölgelerinden en önemli tarım ve su havzalarından birisi olan İznik’in üzerinde oturuyoruz. Aslında bu miras Anadolu toprakları olarak, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu yaşamasını bize sonsuza kadar emrettiği bir toprağın üzerinde oturuyoruz. Zaman zaman uluslararası güçler, uluslararası sermaye, silah tüccarları, emparyel yaklaşımlarıyla Türkiye’yi bölmek, parçalamak için ellerinden geleni sarf ettiler. Türkiye’de oynanan oyunlarından bir tanesi İznik gölünün kenarında, Orhangazi’ye de sınır olan Cargill meselesiydi. Topraklarımızı silahla alamayacağını düşünen emparyel güçler, ekonomik olarak bu toprakların üzerine çöreklenerek, tüm varlıkları elde etmek için mücadele ediyorlar. Cargill bunlardan en önemli olanlardan bir tanesiydi. 1998 yılından itibaren son 15 yıldan beri mücadelesi yapılıp da ancak, hukukun yerle bir edildiği, maalesef o gün de öyleydi bugün çok daha hukukun üstünlüğünün kalmadığı, yargı bağımsızlığının işlemediği, hukukun en değerli özellik olmaktan çıktığı bir ortamda Cargill, belki de hukuk fakültelerinde okutulacak en önemli tezlerden bir tanesi olacaktır. Sadece çevreyi yok etmesi ve onun değerlerini ortadan kaldırması noktasında değil. Bir ülkenin hukuk sistemini de deforme etmek, onu ortadan kaldırmakla ilgili en önemli örneklerden bir tanesi" dedi.
Afrin sorunu ve Türkiye’nin dış politikasını ele alamadan önce İzniklileri kutlayan Onur Öymen, "İznik Gölü kıyısına yapılan müdahalelere karşı nasıl direndiğinizi biliyorum. Sizleri gerçekten tekrar kutluyorum. İznik’te bu mücadele ruhu oldukça hiç kimse burada olumsuz bir şey yapamaz" dedi.
"Afrin sebep değil bir sonuç"
Onur Öymen, "Afrin bir sebep değil, bir sonuçtur. Afrin’den bahsetmeden önce Afrin’de ne oluyor. İşin esası şu; bu iş Arap Baharı ile başladı.
Tunus’ta başladı.
Çünkü otoriter, totaliter bir denetim vardı. Bu yönetime karşı kendisini yakan bir seyyar satıcının tepkisiyle başladı bu direniş. Niçin böyle bir direnişe ihtiyaç duyuldu çünkü; 1990 yılında soğuk savaş sona ererken bütün Avrupa’yı orta ve doğu Avrupa’yı, Uzzak Doğu’yu, Latin Amerika’yı kapsayan büyük bir demokratikleşme süreci başladı.
Bir tek bölge bunun dışında kaldı. O da Orta Doğu. Büyük devletlerin politikası bu bölgeye demokrasi getirmemek üzere kuruldu. Hiçbir zaman bu bölge de tek bir ülkenin bile demokrasi içinde gelişmesine razı olmadılar. Nerede bir demokratikleşme hareketi olduysa bastırdılar. Tek istisnası Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulan laik, demokratik Türk Cumhuriyetidir. Türkiye’nin dışında nerede bir demokratikleşme çalışması olduysa mutlaka engellenmiştir" ifadelerini kaydetti.
"Terörü büyük devletler başlattı"
Orta Doğu’da terörü başlatanın büyük devletler olduğunu söyleyen Öymen, şöyle devam etti:
"Bizim bugün bildiğimiz, duyduğumuz, okuduğumuz Filistin terörü, İslami terör. Esas terörü başlatan Yahudiler. 1900’ün başında Filistin’de nüfusun sadece yüzde 3’ü Yahudi. Savaş daha bitmeden 1917’de İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, çıkıyor diyor ki orada bir Yahudi yurdu, devleti kuracağız. Onun için bütün dünyada Yahudilerin oraya göç etmesini sağlayacaklar. Nasıl olacak bu; o insanları terör ile göç ettirerek. Yahudiler, üç tane terör örgütü kurdu. Ve bunları İngiltere, para ve silah ve istihbaratla destekledi. Bugüne gelirsek gördüğümüz tablo şu. İngiliz eski Başbakanı Tony Blair, ’Bu bölgeye El Kaide’nin ve diğer terör örgütlerinin gelip yerleşmesi bizim Irak’a yaptığımız askeri müdahalenin sonucudur. Bundan biz de sorumluyuz’ diyor. ABD Dışişler Bakanı Hillary Clinton, aynı şeyleri söylüyor. ’Bugün bildiklerimi bilseydim. Irak’a müdahale için oy kullanmazdım’ diyor. El Kaide nasıl oluyor da Afganistan’dan kalkıyor, Irak’a geliyor."
"Bölgede çok sayıda oyuncu var"
"Orta Doğu bölgesinde çok sayıda oyuncu var" diyen Öymen, "Sanıldığı gibi gaddar bir Suriye hükümeti var. Karşısında da sanıldığı gibi insan hakları için mücadele eden guruplar var. Çaresiz kalmışlar, silahlanmışlar. Suriye hükümeti ile mücadele ediyorlar. Böyle değil tabi bu. Tabloda görünen birden çok oyuncu var. Her oyuncunun birden çok hedefi var. Sorun buradan kaynaklanıyor. Kim bu oyuncular; en önemli ikisi İsrail ve İran. İki ülke arasındaki menfaat çatışması bu yaşananların en önemli sebeplerindendir. Çünkü, İsrail en büyük düşmanı olarak İran’ı görüyor. Amerika ve Avrupa ülkelerinin İran ile imzaladıkları nükleer silahları sınırlama ve denetleme anlaşması İsrail’i çok rahatsız etti. Daha önce Irak bir nükleer santral inşa ediyordu. Gitti İsrail uçakları vurdu. Suriye’de nükleer santral kuruldu gittiler onu da vurdular. İran’da bunu yapamıyorlar. Hem İsrail’e uzak ikincisi de toprağın altında dağınık yaygın aynı işi orada yapmaları mümkün değil. O zaman bir suçlama tahtanız olacak. İran’ın hemen yanında bir sıçrama tahtanız olacak. Neresi orası Kuzey Irak. Barzani, ben bağımsızlığımı ilan edeceğim dediği anda Netenyahu dedi ki, ’Derhal bu Kürt devletini tanıyacağız’ çünkü orayı ikinci İsrail gibi görüyor. Amerika da buna taraftar. Yani orada devlet içinde devlet oluşuyor, bağımsız Kürdistan devletinin temelleri atılıyor" ifadelerini kaydetti.
"Bölgenin siyasi coğrafyası değişecek"
"ABD’li uzmanlar bunu yazdı. Bölgenin siyasi coğrafyası değişecek. 1. Dünya Savaşı’nda çizilen sınırlar değişecek diyen Öymen", "ABD Kara Kuvvetleri Dergisinde bu haritalar yayınlandı. Kürdistan’ın kuzey ucu Hopa-Rize, güney ucu Bağdat’ın kuzeyinde, batı ucu Urfa-Mardin, doğu ucu Tebriz’in batısında. Böyle bir alanda büyük bir Kürdistan kuracak. Başka, Irak’ta bir Sünni bir Şii devlet olacak. İran’da bir Berücistan kurulacak. Suudi Arabistan’da küçük bir din devleti olacak. Yani bütün bölgenin coğrafyasını sınırını dilediği gibi değiştirecek. Condalisa Rica da aynı şeyleri söylemişti. ’Orta Doğu’da coğrafyayı değiştireceğiz’ demişti. Bir NATO başkomutanı şunu diyor, ’önümüzdeki beş yıl içinde 7 ülkenin hükümetini Orta Doğu’da silahlı kuvvet kurarak değiştireceğiz.’ Kim bu 7 hükümet? İran, Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Sudan, Somali. Esas mesele şu. Kürt devletinin denize sıfır bağlantısı yok. Onun için bir Kürt koridoru kuracaksınız. Kuzey Irak’tan başlayacaksınız. Suriye-Türkiye sınırı boyunca ilerleyeceksiniz ve ucunda Akdeniz’e çıkacaksınız. İşte bugün görüştüğümüz Afrin konusu bu koridorun en batı ucu. Afrin’den önce 3 tane kanton var. Afrin’e kadar gelecek ve güneyinden Akdeniz’e bağlanacak. Böylelikle Kuzey Irak’ta kurulacak devletin petrolü de Türkiye’den geçmeden doğrudan doğruya bu topraklardan denize dökülecek. Bir de buna siyasi zeminler hazırlıyorlar. ABD basınında üst üste Kürt devletinin kurulması gerektiği makaleler yazılıyor. Kürt devletinin kurulma zamanı geldi diye. Ne onlar, ’Irak’ın kuzeyinde yetmez, Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’de yaşadığı bir bölge de, İran’da yaşadığı bölge de bir Kürt devleti kurulacak.’ Ve sonunda büyük Kürt devleti ortaya çıkacak. En tehlikelisi ise Suriye’de yeni bir anayasa hazırlıyorlar. Suriye içinde bir otonom bölgesel yönetim kuracaklar. ABD’nin PYD ile içli dışlı olmasının sebebi bu. Kurulacak olan bu devletin askeri gücü olarak düşünüyor. Bunun için de büyük paralar harcıyorlar" diye konuştu.
"ABD kongresinde istihbarat başkanı çıktı açıkça bu PYD’nin PKK’yla ilişkisi olduğunu anlattı"
ABD’nin, Kuzey Irak’a yılda 415 milyon dolar para verdiğini dile getiren Öymen, "16 bin Peşmerge’yi eğitiyorlar. 26 bin Peşmerge’nin bütün ihtiyaçlarını karşılıyorlar. 38 bin Peşmerge’ye de her ay maaş ödüyorlar. Suriye’ye ne kadar veriyorlar. Geçen yıl 515 milyon dolardı bu yıl 550 milyon dolar ödediler. Kime işte bu PYD’ye. Suriye demokratik güçleri diye bir kılıf oluşturdular ama esas adı PYD. PYD tek başına mı hayır. PKK’yla birlikte. Nereden biliyoruz bunu, ABD kongresinde istihbarat başkanı çıktı açıkça bu PYD’nin PKK’yla ilişkisi olduğunu anlattı. ABD’nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford, bu PYD’yi de PKK kurdu Kandil dağında ve bunu da Osman Öcalan resmen açıkladı dedi.
Şimdi bunlar hem Türkiye’de hem de Suriye’de beraber savaşıyorlar. ABD diyor ki, ’Bizim en büyük hedefimiz DAEŞ onun için PYD’ye ihtiyacımız var’ diyor. DAEŞ’in merkezi ise Rakka. Havadan bombardıman ettiler ve sonunda ne yaptılar, orada kalan DAEŞ mensuplarını PYD silahları ile birlikte Rakka’dan serbestçe çıkmasını sağladı. Hani siz düşmandınız bunlara. Hani siz bunlarla savaşıyordunuz. Bunların hepsini BBC bir rapor halinde yayımladı. Türkiye’nin bütün bunlara karşı hazırlıklı olması lazım. Bizim hedefimiz ülkemizin güvenliğini korumak. İktidarda kim olursa olsun. Birinci görev ülkenin güvenliğini sağlamaktır. Biz bunu vaktiyle mecliste de çok anlattık. Dedik ki, terörle müzakere edilmez mücadele edilir. Aynı büyük devletler o zaman, Türkiye’yi ikna etmeye çalışıyorlardı. ’Gidin Oslo’da bunlarla konuşun. Habur açılımını yapın. Sınırdan geçenleri serbest bırakın.’ Bir rapor hazırladılar. O raporda ne yazıyor biliyor musunuz, PKK’yı nasıl halledecekmişiz. Madde 1 savaşmayacaksınız, madde 2 müzakere edeceksiniz, madde 3 af çıkaracaksınız, madde 4 yeni bir anayasa hazırlayacaksınız, madde 5 bu yeni anayasada Türk kelimesi geçmeyecek. Resmen bunu yazdılar. Ben bunu mecliste anlattım çok rahatsız oldular. Şimdi buradan Afrin’e nasıl geliyoruz. Kürt koridorunun ucu Afrin. Afrin’in batısında Fırat Kalkanı Operasyonu sonunda El Bab’a kadar gittik bir bölgeyi kontrol altına aldık. Onun için Afrin’e bağlantı sağlanamadı. Güneyden bağlantı sağlanabildi. Bunun sağlanamamasının nedeni Afrin’i bu teröristlerden temizlemek. Deniz Baykal Dışişleri Bakanı iken ben müsteşardım. Biz bunlara çok ağır bir nota yazdık. Ardından Suriye Öcalan’ı sınır dışı etti. PKK kamplarını kapattı. Nasıl çözdük bunu diplomasiyle. Bir kurşun atmadık. Daha sonra da Adana mutabakatı imzalandı. Terör konusunda işbirliği yapıldı Suriye ile. Yakaladıkları teröristleri Türkiye’ye iade ettiler. Bu mekanizma gayet de iyi işliyordu. Bu meseleyi çözmüştük. Biz mecliste vaktiyle dedik ki biz Suriye’de böyle yaptık siz niye iktidarken Irak’ta bunu yapamıyorsunuz. Aynı şeyi etkili güçlü diplomasi kullanarak Irak’tan tasfiye de edebilirdik. Sonra neden çıktı tüm bunlar ortaya yeniden. Arap Bahar’ı adı altında büyük devletlerin menfaatinin girdiği çatışmalar ile gele gele bu noktaya geldik" dedi.