Tarihçi Doç. Dr. Mert Açıklaması 'Medyatik Yapımlardaki Tarih Asla Gerçek Tarih Olamaz'
Ege Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü Başkanı Doç. Dr. Hasan Mert, tarihi anlatan medyatik yapımlardan şikayetçi olmadığını ancak akademik tarihle medyanın ürettiği tarih arasında fark olduğunu belirterek, “Buradaki tarih asla gerçek tarih olamaz” dedi.
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Çanakkale Kara Savaşlarının 101. yılı dolayısıyla düzenlenen Kara Savaşlarının Yıldönümünde Çanakkale Konferansını vermek üzere Ege Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü Başkanı Doç. Dr. Hasan Mert’i ağırladı. Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen konferansta konuşan Mert, günümüzde Çanakkale’yi ve tarihi anlatan medyatik yapımlardan şikayetçi olmadığını, bu yapımlarda tarihin popülerleşmesi adına iyi sonuçlar görebildiklerini ifade etti.
Doç. Dr. Mert, ancak akademik tarihle, medyanın ürettiği tarih arasında fark olduğunu belirterek şöyle konuştu:
"Gerek roman gerek sinemada tarih hep ilgi çekmiştir. Dünya sinemasında da Truva, Gladyatör, 300 Spartalı gibi filmler hep gişe yapmıştır. Türkiye’de Orhan Pamuk, Ayşe Kulin, Elif Şafak gibi yazarlarımız eserlerinde tarihi konu eder. Ancak tırnak içinde ‘buradaki tarih asla gerçek tarih’ olamaz. Sonuçta sanat eserlerinde bir kurgu var. Tarih ancak belgeler ve analitik düşünceyle sonuca götürür. Popüler eserlerde bu kaygı güdülmez. Sanatsal eserlerdeki yansıtılanı gerçek tarihin öğrenilmesinde ilk basamak olarak görebiliriz. Bu yapımlardan, insanlarda merak uyandırmasını bekliyoruz, Daha sonra da izleyiciden akademisyenlerin yazdıklarını okumalarını bekliyoruz.”
“HALK ONA RÜTBESİNİ VERMİŞTİ”
Konferansta, Çanakkale’yi gerçek hayat hikayeleriyle aktaran Doç. Dr. Hasan Mert’e, öğrencilerin ilgisi yoğun oldu. Mert, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün göğsüne isabet eden şarapnelin göğsünde bulunan saate çarpması neticesinde ölümden dönmesi anekdotunu aktardı.
Atatürk’ün lider oluşunun yanıtının, savaş sırasında gösterdiği kahramanlıklarda gizli olduğunu kaydeden Mert, şunları söyledi: “Taarruz ederken en önde bulunmayan bir kumandanın göğsüne mermi isabet eder mi? Etmez. Savaştan sonra 250 bin asker memleketine döndü. Daha memleketi İzmir’e dönmeden asker anasına mektup yazıyor ‘Ana, bir komutanımız var bir görsen öyle kahraman, öyle askerini düşünen bir adam ki adı Mustafa Kemal.’ Adana’dan bir asker mektubunda yazıyor; ‘Komutanımız bir bağırıyordu ki, bağırışıyla düşman askeri yere seriliyordu.’ Sermedi mi? Serdi. 25 Nisan’da Mustafa Kemal, ‘Süngü tak, yere yat’ deyince düşman askere yere serilmedi mi? Tokatlı bir asker de mektubunda, ‘Bir komutanımız vardı ki mermi iniyordu, ölmüyordu.’ diyordu. Atatürk savaşlar esnasında bir efsane olmuştu. Rütbesinin ne önemi vardı ki? Halk ona rütbesini vermişti zaten. ‘Anafartalar Kahramanı’ demişti. Gazeteler, kitaplar yazmıyordu. Ama halk onu biliyordu.”
Çanakkale’ye sık sık gezi düzenlediklerini belirten Mert, yakın tarihimize olan ilgi ve heyecanın özellikle gençlerde oldukça arttığını sözlerine ekledi.
Kaynak: İHA
Doç. Dr. Mert, ancak akademik tarihle, medyanın ürettiği tarih arasında fark olduğunu belirterek şöyle konuştu:
"Gerek roman gerek sinemada tarih hep ilgi çekmiştir. Dünya sinemasında da Truva, Gladyatör, 300 Spartalı gibi filmler hep gişe yapmıştır. Türkiye’de Orhan Pamuk, Ayşe Kulin, Elif Şafak gibi yazarlarımız eserlerinde tarihi konu eder. Ancak tırnak içinde ‘buradaki tarih asla gerçek tarih’ olamaz. Sonuçta sanat eserlerinde bir kurgu var. Tarih ancak belgeler ve analitik düşünceyle sonuca götürür. Popüler eserlerde bu kaygı güdülmez. Sanatsal eserlerdeki yansıtılanı gerçek tarihin öğrenilmesinde ilk basamak olarak görebiliriz. Bu yapımlardan, insanlarda merak uyandırmasını bekliyoruz, Daha sonra da izleyiciden akademisyenlerin yazdıklarını okumalarını bekliyoruz.”
“HALK ONA RÜTBESİNİ VERMİŞTİ”
Konferansta, Çanakkale’yi gerçek hayat hikayeleriyle aktaran Doç. Dr. Hasan Mert’e, öğrencilerin ilgisi yoğun oldu. Mert, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün göğsüne isabet eden şarapnelin göğsünde bulunan saate çarpması neticesinde ölümden dönmesi anekdotunu aktardı.
Atatürk’ün lider oluşunun yanıtının, savaş sırasında gösterdiği kahramanlıklarda gizli olduğunu kaydeden Mert, şunları söyledi: “Taarruz ederken en önde bulunmayan bir kumandanın göğsüne mermi isabet eder mi? Etmez. Savaştan sonra 250 bin asker memleketine döndü. Daha memleketi İzmir’e dönmeden asker anasına mektup yazıyor ‘Ana, bir komutanımız var bir görsen öyle kahraman, öyle askerini düşünen bir adam ki adı Mustafa Kemal.’ Adana’dan bir asker mektubunda yazıyor; ‘Komutanımız bir bağırıyordu ki, bağırışıyla düşman askeri yere seriliyordu.’ Sermedi mi? Serdi. 25 Nisan’da Mustafa Kemal, ‘Süngü tak, yere yat’ deyince düşman askere yere serilmedi mi? Tokatlı bir asker de mektubunda, ‘Bir komutanımız vardı ki mermi iniyordu, ölmüyordu.’ diyordu. Atatürk savaşlar esnasında bir efsane olmuştu. Rütbesinin ne önemi vardı ki? Halk ona rütbesini vermişti zaten. ‘Anafartalar Kahramanı’ demişti. Gazeteler, kitaplar yazmıyordu. Ama halk onu biliyordu.”
Çanakkale’ye sık sık gezi düzenlediklerini belirten Mert, yakın tarihimize olan ilgi ve heyecanın özellikle gençlerde oldukça arttığını sözlerine ekledi.