Çanakkale'de Mehmetçiğin Yaralarını Saran Alman Hemşirenin Hayatı Roman Oldu
Gazeteci-yazar İbrahim Karahan’ın kaleme aldığı Çanakkale’nin Beyaz Meleği: Erica Ana isimli roman, Çanakkale Savaşı’nda kahraman Mehmetçik’in yaralarını saran Alman hemşire Madam Erica’nın hüzünlü hikayesini anlatıyor.
Gazeteci-Yazar İbrahim Karahan Çanakkale Zaferi’nin 101’inci yıldönümü için özel bir romana imza attı. Karahan, “Erica Ana” adlı romanında Almanya’dan gelerek binlerce kilometre ötede bilmediği bir ülkede hiç tanımadığı farklı din ve farklı ırktan insanlarla birlikte cephede yer alan Alman Hemşire Erica yani Mehmetçiğin Erica Ana’sının yürek burkan hayatını yazdı.
Roman, onlarca gizemi içerisinde barındıran Çanakkale Savaşı’nın yine çok farklı bir detayına ışık tutuyor. Nadide bir eser gibi tozlu raflarda gözden uzak kalmış bir konunun derinliklerine uzanan Karahan, Almanya’dan eşi Dr. Ragıp Bey’in peşinden gelerek savaş cehenneminin ortasına atılan bir kadın kahramanın hayatını yazdı.
O kadın kahraman Alman Hemşire Madam Erica. Yani, Yalova köylülerine dikiş, nakış ve askerler için kıyafet dikmeyi öğreten Erica Hatun, Mehmetçiğin Erica Anası. Dr.Ragıp Bey’in çok sevdiği biricik eşi.
“KÖYLÜLERE KIYAFET DİKMEYİ ÖĞRETTİ, MEHMETÇİĞİN ANASI, ABLASI OLDU”
Almanya’ya görevli olarak gönderilen Doktor Ragıp Bey, bu şirin ve güzel Alman kızına aşık olmuştu. Ancak, Erica’nın babası Alman ırkçısı ve Türk düşmanıydı. Ragıp Bey de ailesi de evlatlarının bir Alman kadınla evlenmesini istememişti. Ancak tüm bunlara rağmen Dr. Ragıp Bey, Erica ile hayatını birleştirecekti. Evliliklerinden kısa süre sonra savaşın patlak vermesiyle vatan ve millet aşkıyla tutuşan Doktor Ragıp Bey kendisini Çanakkale cephesinde bulurken, eşi de onun peşine takılıp ateş çemberine dalmıştı. Dr. Ragıp Bey, Gelibolu’daki sağlık hizmeti veren hastanelerden sorumlu bir subay olarak görev yaparken, Erica da Eceabat’ın Yalova köyündeki sıhhiye çadırında hizmet vermeye başlamıştı. Her gün gözünün önünde genç dimağlar sönüyor, çocuk yaşta kınalı kuzular can veriyor, gözler kapanıyordu. “Annemi görecek miyim?” diyerek gözünden yaş döken ve elini sımsıkı tutan ağır yaralı Mehmetçiğin kulağına, “Ölmeyeceksin, iyi olacaksın. Anneni göreceksin” diyerek teselli ediyordu. Askerin yaşama tutunamayacağını biliyordu. Onlarcası gibi onu da sükunet içinde ölümsüzlüğe uğurlarken, askerin göğüs cebinden çıkan annesinin diktiği oyalı mendille kendi gözyaşını siliyor, bir eliyle de göz kapaklarını kapatıyordu. Yalova köylülerine dikiş yapmayı öğretti. Köylü kadınlarla birlikte askerlere kıyafet dikiyordu. Sempatik yüzü ve sıcak canlılığıyla askerin ve köylülerin Erica Anası olmuştu.
“GÖZYAŞI İÇİNDE EŞİNİN PARÇALARINI TOPLADI”
Madam Erica Ana, hassas, yumuşak yürekli bir insan dostuydu. Gelini olduğu Türklere hizmet etmekten şeref duyuyordu. Doktor Ragıp Bey ile her görüşmesinde hasretini dindirecek fırsatı dahi bulamayan Hemşire Erica, savaş suçu işleyerek kimyasal gaz kullanmaktan bile çekinmeyen İngiliz askerlerinin, 17 Aralık 1915’te yırtıcı kuş gibi süzülen bir tayyare ile gönderdiği bombanın patlaması sonucu paramparça olacaktı. Doktor Ragıp Bey, eşine ait et parçalarını gözyaşını silerek topladı. Erica Ana bedeniyle gözden yitip giderken gönüllerdeki eşsiz yerini çoktan almıştı. Çanakkale’de ruhunu teslim eden şehitlerimizle birlikte Çanakkale toprağı ilelebet misafir edecekti. Cephede savaşan veya gönüllü hemşire olarak yerini alan Nezahat Onbaşı, Hemşire Safiye Hüseyin, Hatice Hanım ve Zeynep Mido ve Hemşire Erica gibi daha nice eşsiz kahramanlar yüreklerdeki anıtsal yerlerini aldılar.
Kaynak: İHA
Roman, onlarca gizemi içerisinde barındıran Çanakkale Savaşı’nın yine çok farklı bir detayına ışık tutuyor. Nadide bir eser gibi tozlu raflarda gözden uzak kalmış bir konunun derinliklerine uzanan Karahan, Almanya’dan eşi Dr. Ragıp Bey’in peşinden gelerek savaş cehenneminin ortasına atılan bir kadın kahramanın hayatını yazdı.
O kadın kahraman Alman Hemşire Madam Erica. Yani, Yalova köylülerine dikiş, nakış ve askerler için kıyafet dikmeyi öğreten Erica Hatun, Mehmetçiğin Erica Anası. Dr.Ragıp Bey’in çok sevdiği biricik eşi.
“KÖYLÜLERE KIYAFET DİKMEYİ ÖĞRETTİ, MEHMETÇİĞİN ANASI, ABLASI OLDU”
Almanya’ya görevli olarak gönderilen Doktor Ragıp Bey, bu şirin ve güzel Alman kızına aşık olmuştu. Ancak, Erica’nın babası Alman ırkçısı ve Türk düşmanıydı. Ragıp Bey de ailesi de evlatlarının bir Alman kadınla evlenmesini istememişti. Ancak tüm bunlara rağmen Dr. Ragıp Bey, Erica ile hayatını birleştirecekti. Evliliklerinden kısa süre sonra savaşın patlak vermesiyle vatan ve millet aşkıyla tutuşan Doktor Ragıp Bey kendisini Çanakkale cephesinde bulurken, eşi de onun peşine takılıp ateş çemberine dalmıştı. Dr. Ragıp Bey, Gelibolu’daki sağlık hizmeti veren hastanelerden sorumlu bir subay olarak görev yaparken, Erica da Eceabat’ın Yalova köyündeki sıhhiye çadırında hizmet vermeye başlamıştı. Her gün gözünün önünde genç dimağlar sönüyor, çocuk yaşta kınalı kuzular can veriyor, gözler kapanıyordu. “Annemi görecek miyim?” diyerek gözünden yaş döken ve elini sımsıkı tutan ağır yaralı Mehmetçiğin kulağına, “Ölmeyeceksin, iyi olacaksın. Anneni göreceksin” diyerek teselli ediyordu. Askerin yaşama tutunamayacağını biliyordu. Onlarcası gibi onu da sükunet içinde ölümsüzlüğe uğurlarken, askerin göğüs cebinden çıkan annesinin diktiği oyalı mendille kendi gözyaşını siliyor, bir eliyle de göz kapaklarını kapatıyordu. Yalova köylülerine dikiş yapmayı öğretti. Köylü kadınlarla birlikte askerlere kıyafet dikiyordu. Sempatik yüzü ve sıcak canlılığıyla askerin ve köylülerin Erica Anası olmuştu.
“GÖZYAŞI İÇİNDE EŞİNİN PARÇALARINI TOPLADI”
Madam Erica Ana, hassas, yumuşak yürekli bir insan dostuydu. Gelini olduğu Türklere hizmet etmekten şeref duyuyordu. Doktor Ragıp Bey ile her görüşmesinde hasretini dindirecek fırsatı dahi bulamayan Hemşire Erica, savaş suçu işleyerek kimyasal gaz kullanmaktan bile çekinmeyen İngiliz askerlerinin, 17 Aralık 1915’te yırtıcı kuş gibi süzülen bir tayyare ile gönderdiği bombanın patlaması sonucu paramparça olacaktı. Doktor Ragıp Bey, eşine ait et parçalarını gözyaşını silerek topladı. Erica Ana bedeniyle gözden yitip giderken gönüllerdeki eşsiz yerini çoktan almıştı. Çanakkale’de ruhunu teslim eden şehitlerimizle birlikte Çanakkale toprağı ilelebet misafir edecekti. Cephede savaşan veya gönüllü hemşire olarak yerini alan Nezahat Onbaşı, Hemşire Safiye Hüseyin, Hatice Hanım ve Zeynep Mido ve Hemşire Erica gibi daha nice eşsiz kahramanlar yüreklerdeki anıtsal yerlerini aldılar.