YYÜ Nüfus Ve Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Orhan Deniz Açıklaması
VAN – Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Nüfus ve Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Orhan Deniz, Türkiye’nin Avrupa Parlamentosunun kararı karşısında aşırı tepkisel olmasına gerek olmadığını belirterek, “Türkiye’nin bu konuda aşırı tepkisel olmasına gerek yok. Bir müddet sabırla beklemek gerekiyor” dedi.
İHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Doç. Dr. Orhan Deniz, Avrupa Birliği Parlamentosunun Türkiye’ye yönelik müzakerelerin durdurulması yönünde almış olduğu tavsiye kararının aslında hiçbir yaptırımı olmayan ve fiiliyatta bir şey değiştirmeyecek bir karar olduğuna dikkat çekti. Deniz, “Zaten şu anda bu karar alınsa da alınmasa da AB ile süreçte herhangi bir ilerleme yok ve fiilen müzakereler durmuş durumda. Bu süreçte AB’ye karşı reaksiyon göstermek için Geri Kabul Anlaşması’nın iptal edilmesine yönelik söylemleri bir müddet daha bekletmenin daha yararlı olacağı kanaatindeyim. Çünkü Geri Kabul Anlaşması’nın iptali, mültecilerin Avrupa ülkelerine yönelmesiyle AB’nin daha reaksiyonel bir tavır içerisine girmesi gündeme gelebilir. Bu da bizim açımızdan önemlidir. İpleri koparmamak ve biraz daha diyalog kanallarını açık tutmamız gerekiyor. Çünkü Suriye’deki durum henüz rayına girmiş değil. Her ne kadar Suriye üzerinden mültecilerin şimdilik gelişleri azalmış olsa da Türkiye’de bulunan 3 milyona yakın Suriyeli’nin durumunun ne olacağı konusu AB ile birlikte yürütülmesi gereken bir konu olduğunu düşünüyorum” dedi.
“Suriye’de ‘güvenli bölge’ karşılığında Geri Kabul Anlaşması’nın devamlılığı sağlanmalı”
Uçuşa yasak bölge ve güvenli bölgenin oluşturulması konularının da AB ile yeniden masaya getirilmesi gerektiğini aktaran Deniz, “Geri Kabul Anlaşması’nda bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. AB ile özellikle Suriye’de güvenli bölge karşılığında Geri Kabul Anlaşması’nın devamlılığının sağlanacağı yönünde görüş birliğine varılması gerekir. Önemli olan budur. Türkiye bu anlamda bir mesafe kat edemezse, Suriyeliler meselesinin ülkemiz üzerinde oluşturacağı baskı bir noktaya kaldırılabilir. Bunun Avrupalı müttefiklere iyi anlatılması gerekir” diye konuştu.
“Şanghay çıkışı AB içerisinde bir kesimi rahatsız etti”
Türkiye’nin, Avrupa’nın olumsuz tavrı karşısında yeni bir arayışa girdiğini hatırlatan Nüfus ve Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Orhan Deniz, Avrupa Birliğine rağmen Şanghay İş Birliği Örgütünün değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, “Son günlerde Avrupa’nın Türkiye’ye karşı yaklaşımındaki olumsuz tavır nedeniyle Türkiye’nin yeni bir arayış içerisine girdiğini görüyoruz. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği Şanghay İş Birliği Örgütünün değerlendirilebileceği yönündeki çıkışı, Avrupa Birliği içerisinde bir kesimi rahatsız etmiş gözüküyor. Şanghay İş Birliği Örgütüne katılmak, Avrupa Birliğine alternatif olarak düşünmek gerekmiyor. Avrupa Birliğinden bağımsız olarak da düşünülebilecek bir konudur” ifadelerini kullandı.
Yaklaşık 50 yıldır AB’nin Türkiye’yi kapıda bekletmesinin onur kırıcı bir tavır olduğunu ve Türkiye’nin müttefiklerine bunun çok iyi anlatılması gerektiğine de değinen Deniz, “Eğer buna rağmen olmuyorsa Türkiye kendisine yeni mecralar, yollar aramak durumdadır. Şanghay İş Birliği Örgütü de bu anlamda değerlendirilmesi gereken bir konudur” dedi.
“Geri Kabul Anlaşması sadece sığınmacıları içermiyor”
Geri Kabul Anlaşması ile Türkiye’nin adeta Avrupa için bir süzgeç görevi üstlendiğini anlatan Deniz, bu anlaşmanın sadece sığınmacıları kapsamadığını, aynı zamanda göçmenleri de kapsadığını ifade ederek, “Türkiye’de sığınmacı ve mültecilerin sayısının 3 milyon civarında olduğunu biliyoruz. Bunların yaklaşık 2 milyon 100 bin civarı Suriyeli, diğer geri kalanları ise Irak, Afganistan, Somali ve İran gibi ülkelerden gelen sığınmacılardır. Geri Kabul Anlaşması sadece sığınmacıları içermiyor. Bu anlaşma göçmenleri de içeriyor. Güney Asya, Doğu Asya, Doğu Afrika ve Ortadoğu ülkelerinden hareket ederek Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışan göçmenleri de kapsıyor. Bu kitlelerin de AB’ye geçişinde iadesi bu anlaşma çerçevesinde bugün işliyor” şeklinde konuştu.
“Türkiye’nin yapmış olduğu fedakarlığın karşılığı bu değildir”
Türkiye’nin uzun vadede bu anlaşma nedeniyle göçmenlerle uğraşmak durumunda kalacağını da aktaran Deniz, “Suriye ve Irak’taki meseleler gündeme gelmeden önce bile yıllık ortalama 50 bin civarında göçmen Türkiye’den Avrupa’ya geçemeye çalışırken yakalanıyordu. Dolayısıyla bugün Geri Kabul Anlaşması ile Türkiye sadece Suriye ve Iraklıların Avrupa’ya geçişi değil, aynı zaman da tüm Ortadoğu, Kuzey Afrika, Doğu Afrika ve Doğu Asya ülkelerinden gelip Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışan göçmenleri de engelliyor. AB bunun farkına varmalıdır. Türkiye’nin yapmış olduğu fedakarlığın karşılığı, müzakerelerin durdurulması değil. Külfet paylaşımı şeklinde kazan kazan ilkesine göre hareket ederek iki tarafın da faydasına politikaları izlemesi gerekir” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA
“Suriye’de ‘güvenli bölge’ karşılığında Geri Kabul Anlaşması’nın devamlılığı sağlanmalı”
Uçuşa yasak bölge ve güvenli bölgenin oluşturulması konularının da AB ile yeniden masaya getirilmesi gerektiğini aktaran Deniz, “Geri Kabul Anlaşması’nda bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. AB ile özellikle Suriye’de güvenli bölge karşılığında Geri Kabul Anlaşması’nın devamlılığının sağlanacağı yönünde görüş birliğine varılması gerekir. Önemli olan budur. Türkiye bu anlamda bir mesafe kat edemezse, Suriyeliler meselesinin ülkemiz üzerinde oluşturacağı baskı bir noktaya kaldırılabilir. Bunun Avrupalı müttefiklere iyi anlatılması gerekir” diye konuştu.
“Şanghay çıkışı AB içerisinde bir kesimi rahatsız etti”
Türkiye’nin, Avrupa’nın olumsuz tavrı karşısında yeni bir arayışa girdiğini hatırlatan Nüfus ve Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Orhan Deniz, Avrupa Birliğine rağmen Şanghay İş Birliği Örgütünün değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, “Son günlerde Avrupa’nın Türkiye’ye karşı yaklaşımındaki olumsuz tavır nedeniyle Türkiye’nin yeni bir arayış içerisine girdiğini görüyoruz. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği Şanghay İş Birliği Örgütünün değerlendirilebileceği yönündeki çıkışı, Avrupa Birliği içerisinde bir kesimi rahatsız etmiş gözüküyor. Şanghay İş Birliği Örgütüne katılmak, Avrupa Birliğine alternatif olarak düşünmek gerekmiyor. Avrupa Birliğinden bağımsız olarak da düşünülebilecek bir konudur” ifadelerini kullandı.
Yaklaşık 50 yıldır AB’nin Türkiye’yi kapıda bekletmesinin onur kırıcı bir tavır olduğunu ve Türkiye’nin müttefiklerine bunun çok iyi anlatılması gerektiğine de değinen Deniz, “Eğer buna rağmen olmuyorsa Türkiye kendisine yeni mecralar, yollar aramak durumdadır. Şanghay İş Birliği Örgütü de bu anlamda değerlendirilmesi gereken bir konudur” dedi.
“Geri Kabul Anlaşması sadece sığınmacıları içermiyor”
Geri Kabul Anlaşması ile Türkiye’nin adeta Avrupa için bir süzgeç görevi üstlendiğini anlatan Deniz, bu anlaşmanın sadece sığınmacıları kapsamadığını, aynı zamanda göçmenleri de kapsadığını ifade ederek, “Türkiye’de sığınmacı ve mültecilerin sayısının 3 milyon civarında olduğunu biliyoruz. Bunların yaklaşık 2 milyon 100 bin civarı Suriyeli, diğer geri kalanları ise Irak, Afganistan, Somali ve İran gibi ülkelerden gelen sığınmacılardır. Geri Kabul Anlaşması sadece sığınmacıları içermiyor. Bu anlaşma göçmenleri de içeriyor. Güney Asya, Doğu Asya, Doğu Afrika ve Ortadoğu ülkelerinden hareket ederek Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışan göçmenleri de kapsıyor. Bu kitlelerin de AB’ye geçişinde iadesi bu anlaşma çerçevesinde bugün işliyor” şeklinde konuştu.
“Türkiye’nin yapmış olduğu fedakarlığın karşılığı bu değildir”
Türkiye’nin uzun vadede bu anlaşma nedeniyle göçmenlerle uğraşmak durumunda kalacağını da aktaran Deniz, “Suriye ve Irak’taki meseleler gündeme gelmeden önce bile yıllık ortalama 50 bin civarında göçmen Türkiye’den Avrupa’ya geçemeye çalışırken yakalanıyordu. Dolayısıyla bugün Geri Kabul Anlaşması ile Türkiye sadece Suriye ve Iraklıların Avrupa’ya geçişi değil, aynı zaman da tüm Ortadoğu, Kuzey Afrika, Doğu Afrika ve Doğu Asya ülkelerinden gelip Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışan göçmenleri de engelliyor. AB bunun farkına varmalıdır. Türkiye’nin yapmış olduğu fedakarlığın karşılığı, müzakerelerin durdurulması değil. Külfet paylaşımı şeklinde kazan kazan ilkesine göre hareket ederek iki tarafın da faydasına politikaları izlemesi gerekir” ifadelerini kullandı.