Erdoğan: Camimizden silah çıkıyor...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,"Müslümanları huzura, sükuna kavuşturmalıyız. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da görev yapan kardeşlerime çok büyük bir sorumluluk düşüyor" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve il müftülerini kabul etti. Türkiye'nin yeni döneminde din adamlarının sorumluluk alanının genişlediğine dikkat çeken Erdoğan, 'Batı'nın içine düştüğü toplumsal çözülmede ve İslam aleminin derin krizlerinden ülkemizi, milletimizi koruyabilmemiz için sizlerden çok daha fazla gayret bekliyoruz. Benim istirhamım sizlerden şudur; özellikle Türkiye olarak üzerimizde çok ama çok önemli bir sorumluluk var. İslam dünyasının içini düştüğü krizi hep birlikte görüyoruz. Bakınız, İslam dünyasını dışında nüfusun çoğalmasına baktığımız zaman, bakıyorsunuz ki iki katı bile zor yakalamışlar. Ama İslam dünyasında 1'e 5, 1'e 6 bir nüfus artış söz konusu. Peki, eksiğimiz ne? eksiğimiz aramızda ki birlik, beraberlik, muhabbet. Bunda ciddi sıkıntımız var. Tabi bu nereden başlıyor diye incelediğimizde bakıyorsunuz ki İslam dünyasının ilim erbabı kendi arasında ilmi meselelerimizde bir birliği yakalayamıyor. Çok ciddi kopuşlar var. İşte bu fikri kısırlıktan kurtulmamız gerekiyor. Manevi hayat damarlarımızın tıkanması veya kirletilmesi bizim için en büyük tehlike. Merhamet adeta İslam aleminden çekilmiştir. Kardeşin kardeşe kinle, nefretle, düşmanlıkla baktığı günlerden geçiyoruz. Çok rahat öldürüyor, Müslüman'ım diyen Müslüman'ı. Allahuekber diyerek, Allahuekber diyeni öldürüyor. Kelime-i Şahadet getirerek öldürüyor. O bakımdan ilim, İslam dünyasından kaçmış yerini cehalete ve şiddete bırakmış. Biz cehaleti okuma yazma bilmemek tanımlarsak en büyük cehaleti yaşamış oluruz. Cehalet bu değil ki Hakkı bulamamak. Kur'an ve sünnetin rehberliğinden uzaklaşan Müslümanlar, mezhepçiliğin, maddiyatçılığın ağına düşmüştür' diye konuştu.
'ZAMAN ZAMAN BENDE SERT OLABİLİYORUM AMA CİĞERLER PARÇALANINCA O HALE GELİYOR'
Derviş Yunus'un sözlerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan,'Taş gönüllerden zehirler saçılmaktadır. Halbuki kalbinde imanı olan, Allah ve peygamber sevgisi olan hiç kimse Müslüman kardeşine kin duymamalı, nefretle bakmamalı. Hele onun canına ve malına asla gasp etmemeli. Çünkü Müslüman elinden, dilinden emin olan kimsedir. Öyle olmak mecburiyetindedir. Müslüman'ın dili yumuşak, sözleri kadife gibi tatlı olmalıdır. Zaman zaman bende sert olabiliyorum, ama ciğerler parçalanınca o hale getiriyorlar. Allah'ın evinden gönüllerini uzaklaştıranlar kendilerine farklı kıbleler bulmuşlardır. Çeşit çeşit fitneler adeta Müslümanları kör etmiş. Bu kaos içerisinde bir güven ve huzur adası durumunda da bulunsa da Türkiye'nin de yaşanan olumsuzluklardan etkilendiğini biliyoruz, görüyoruz. Müslümanları huzura, sükuna kavuşturmalıyız. Özellikle Doğu ve Güneydoğu'da görev yapan kardeşlerime çok büyük bir sorumluluk düşüyor' ifadelerini kullandı.
'ŞİMDİ BAKIYORUZ CAMİMİZDEN SİLAHLAR ÇIKIYOR'
Diyanet İşleri Başkanı Görmez ile yaptığı görüşmeyi anlatan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ne kadar Camimiz var diye sormuştum; 85 bin, ne kadar din görevlimiz var? 125 bin. Böyle bir imkan böyle bir güç, bunun özellikle ülkemizde İslam'ın anlaşılmasına doğru çok daha hareketli bir güce geçilmesi lazım diye düşünüyorum. İslam'ın tam manasıyla anlatılması lazım. Acaba bu sadece Cuma namazlarıyla başlayıp Cuma namazlarıyla devam etmesi mi lazım. Ya da bayramdan bayrama mı gitmesi lazım. Eskiden çocukluğumuzda şunu bilirim ben, evlerin kapılarını en rahat açabileceği kişi hocalardı. Hoca dendiği zaman kapısını ona rahatça açar, bunu bizim yeniden kazanması lazım. Ama şimdi bakıyoruz camimizden silahlar çıkıyor, bu hale geldik. Camilerimiz elden gidiyor. Bu konuda bizim yapmamız gereken çalışma, bu güne kadar olan süreçten çok daha farklıdır. Ben bu Ankara'da bir araya gelişinizde ki sonra ki sürecin farklı olacağını düşünüyorum. Kadim medeniyet değerlerimiz DAİŞ zihniyetinin de mezhepçilik belasının da kavmiyetçilik tehlikesinde aziridir.'
'MÜSLÜMANLARIN UMUDU, UNUTMAYIN TÜRKİYE'DİR'
İslam alemi birliğe, beraberliğe, kardeşliğe hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyduğu bu dönemde sürekli yeni çatışmalara, kardeş kavgalarına, parçalanmalara sahne oluyor' diyen Erdoğan şöyle devam etti:
'İşte bugün 8 şehidimiz daha var. Sömürgecilerin 1,5 asırdır sürekli kaynattıkları fitne kazanı yeni canlar alarak fokurdamaya devam ediyor. Müslüman'ı Müslüman'a kırdırma projesi tüm canlılığıyla, acımasızlığıyla görülüyor. Bu ortamda bize düşen Müslümanları uyarmaya, onlara hakkı ve hakikati anlatmaya kesintisiz bir şekilde devam etmektedir. İslam alemin gözü Türkiye'nin üzerindedir. Bizlere ağlayarak yükledikleri yük çok ama çok fazla. Müslümanların umudu, unutmayın Türkiye'dir. Öncelikle bizim kendimize çeki düzen vermemiz gerekiyor. Cehalete, provokasyonlara, yanlış din anlayışlarına karşı ilmi, vicdani, irfanı devreye sokmalıyız. Her ülkede ki din adamlarının temel kaynaklarımız etrafında birleşerek, kendi toplumlarını aydınlatmaları için elimizden geleni yapmalıyız. Diyanet İşleri Başkanlığımız adeta dünya da bu işin merkezi konumuna gelmelidir. Burada atılması gereken her türlü adımı rahatlıkla atabiliriz. Bu beklenti de dünya da var. İmkanlarımız da var. Öyleyse bunu yapmalıyız. Hiç şüphesiz din Allah'ındır. İslam'ın korucusu da Rabbimizdir.'
Kaynak: İHA
'ZAMAN ZAMAN BENDE SERT OLABİLİYORUM AMA CİĞERLER PARÇALANINCA O HALE GELİYOR'
Derviş Yunus'un sözlerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan,'Taş gönüllerden zehirler saçılmaktadır. Halbuki kalbinde imanı olan, Allah ve peygamber sevgisi olan hiç kimse Müslüman kardeşine kin duymamalı, nefretle bakmamalı. Hele onun canına ve malına asla gasp etmemeli. Çünkü Müslüman elinden, dilinden emin olan kimsedir. Öyle olmak mecburiyetindedir. Müslüman'ın dili yumuşak, sözleri kadife gibi tatlı olmalıdır. Zaman zaman bende sert olabiliyorum, ama ciğerler parçalanınca o hale getiriyorlar. Allah'ın evinden gönüllerini uzaklaştıranlar kendilerine farklı kıbleler bulmuşlardır. Çeşit çeşit fitneler adeta Müslümanları kör etmiş. Bu kaos içerisinde bir güven ve huzur adası durumunda da bulunsa da Türkiye'nin de yaşanan olumsuzluklardan etkilendiğini biliyoruz, görüyoruz. Müslümanları huzura, sükuna kavuşturmalıyız. Özellikle Doğu ve Güneydoğu'da görev yapan kardeşlerime çok büyük bir sorumluluk düşüyor' ifadelerini kullandı.
'ŞİMDİ BAKIYORUZ CAMİMİZDEN SİLAHLAR ÇIKIYOR'
Diyanet İşleri Başkanı Görmez ile yaptığı görüşmeyi anlatan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ne kadar Camimiz var diye sormuştum; 85 bin, ne kadar din görevlimiz var? 125 bin. Böyle bir imkan böyle bir güç, bunun özellikle ülkemizde İslam'ın anlaşılmasına doğru çok daha hareketli bir güce geçilmesi lazım diye düşünüyorum. İslam'ın tam manasıyla anlatılması lazım. Acaba bu sadece Cuma namazlarıyla başlayıp Cuma namazlarıyla devam etmesi mi lazım. Ya da bayramdan bayrama mı gitmesi lazım. Eskiden çocukluğumuzda şunu bilirim ben, evlerin kapılarını en rahat açabileceği kişi hocalardı. Hoca dendiği zaman kapısını ona rahatça açar, bunu bizim yeniden kazanması lazım. Ama şimdi bakıyoruz camimizden silahlar çıkıyor, bu hale geldik. Camilerimiz elden gidiyor. Bu konuda bizim yapmamız gereken çalışma, bu güne kadar olan süreçten çok daha farklıdır. Ben bu Ankara'da bir araya gelişinizde ki sonra ki sürecin farklı olacağını düşünüyorum. Kadim medeniyet değerlerimiz DAİŞ zihniyetinin de mezhepçilik belasının da kavmiyetçilik tehlikesinde aziridir.'
'MÜSLÜMANLARIN UMUDU, UNUTMAYIN TÜRKİYE'DİR'
İslam alemi birliğe, beraberliğe, kardeşliğe hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyduğu bu dönemde sürekli yeni çatışmalara, kardeş kavgalarına, parçalanmalara sahne oluyor' diyen Erdoğan şöyle devam etti:
'İşte bugün 8 şehidimiz daha var. Sömürgecilerin 1,5 asırdır sürekli kaynattıkları fitne kazanı yeni canlar alarak fokurdamaya devam ediyor. Müslüman'ı Müslüman'a kırdırma projesi tüm canlılığıyla, acımasızlığıyla görülüyor. Bu ortamda bize düşen Müslümanları uyarmaya, onlara hakkı ve hakikati anlatmaya kesintisiz bir şekilde devam etmektedir. İslam alemin gözü Türkiye'nin üzerindedir. Bizlere ağlayarak yükledikleri yük çok ama çok fazla. Müslümanların umudu, unutmayın Türkiye'dir. Öncelikle bizim kendimize çeki düzen vermemiz gerekiyor. Cehalete, provokasyonlara, yanlış din anlayışlarına karşı ilmi, vicdani, irfanı devreye sokmalıyız. Her ülkede ki din adamlarının temel kaynaklarımız etrafında birleşerek, kendi toplumlarını aydınlatmaları için elimizden geleni yapmalıyız. Diyanet İşleri Başkanlığımız adeta dünya da bu işin merkezi konumuna gelmelidir. Burada atılması gereken her türlü adımı rahatlıkla atabiliriz. Bu beklenti de dünya da var. İmkanlarımız da var. Öyleyse bunu yapmalıyız. Hiç şüphesiz din Allah'ındır. İslam'ın korucusu da Rabbimizdir.'