Iuc Kurucu Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu Açıklaması
Uluslararası Üniversiteler Konseyi (IUC) Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, bu coğrafyada yaşayan Türklerin, Kürtler, Araplar, Faslılar ve diğer kavim ve kültürlerin hep birlikte yaşamaya mecbur ve mahkum olduğunu söyledi.
Türkmeneli Televizyonunda yayınlanan ‘Coğrafyamıza Akademik Bakış’ programına bu hafta Lefke Avrupa Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Ali Yükselen’i davet eden Azizoğlu, “Bizim de dahil olduğumuz coğrafyada emperyalist güçlerin kapital kazanımları için yarattığı kaos, iç savaşlar kaçınılmaz olarak bölgemizi terörizmin merkezi haline getirdi. Kurulduğundan itibaren Türkiye Cumhuriyeti devletinin millet ve devlet olarak yerel ve küresel felsefesi Yurtta Sulh Cihanda Sulh olmasına rağmen ülke ve millet olarak kendimizi bu ateş çemberinde bulduk” dedi.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin özellikle İslam coğrafyası başta olmak üzere tüm mazlum toplumların ve emperyalist ve sömürgeci güçlerin baskısı altında olan halkların da sesi olmaya devam edeceğini kaydeden Azizoğlu, şunları söyledi:
“Ülkemizin etrafında cereyan eden aynı dini, kültürü, değerleri, kavramları, tarihi ve coğrafyayı paylaştığımız bu kardeşlerimizin sorunları elbette bizim sorunumuzdur. Evrensel hukuk çerçevesinde söz söyleme ve müdahil olma hakkımız her zaman vardır ve var olacaktır. Irak’ta bulunan askerlerimiz Bağdat hükümeti ve bölgesel Kürdistan yönetimi tarafından talep edildiği için muhabir olarak değil eğitim veren unsurlar olarak gitmişlerdir. Buna rağmen Bağdat yönetimi Türkiye’nin Konjonktürel Politik konumundan yararlanarak siyasi bir karar alan ya da siyasi baskılarla askerimizin çekilmesini istemesi bu coğrafyada yaşayan her toplum için düşündürücü bir karardır. Suriye ve Irakta hiçbir coğrafi komşuluğu olmayan din, kültür, değer, kavram ve tarihsel hiçbir ortak paydaşlıkları bulunmayan Rusya, Amerika, İngiltere, Fransa benzeri ülkelerin askeri varlıklarına itiraz etmeyen komşumuz, dindaşımız ve coğrafi paydaşımız Irak’ın bu reaksiyonu ne kadar insani ve vicdanidir tarih boyunca tartışılacaktır.”
Azizoğlu, bu coğrafyada yaşayan Türkler, Kürtler, Araplar, Faslılar ve diğer kavim ve kültürlerin hep birlikte yaşamaya mecbur ve mahkum olduğunu anlatarak sözlerini şöyle sürdürdü:
"Birbirimize rağmen ya da birbirimizi yok farz ederek veya birbirimizle savaşarak hiçbir şekilde küresel güç olamayız. Toplumun refah düzeyini, hayat standardını yükseltip zenginleştiremeyiz. Ya aramızda birlik, kardeşlik, barış, huzur ve güven ortamını oluşturarak küresel güç olacak bir coğrafya oluştururuz ya da Suriye ve Irak’ta olduğu gibi sorun oluşturanlardan çözüm üretmeleri için emperyalist güçlerin himmetine muhtaç oluruz.”
Kaynak: İHA
Türkiye Cumhuriyeti devletinin özellikle İslam coğrafyası başta olmak üzere tüm mazlum toplumların ve emperyalist ve sömürgeci güçlerin baskısı altında olan halkların da sesi olmaya devam edeceğini kaydeden Azizoğlu, şunları söyledi:
“Ülkemizin etrafında cereyan eden aynı dini, kültürü, değerleri, kavramları, tarihi ve coğrafyayı paylaştığımız bu kardeşlerimizin sorunları elbette bizim sorunumuzdur. Evrensel hukuk çerçevesinde söz söyleme ve müdahil olma hakkımız her zaman vardır ve var olacaktır. Irak’ta bulunan askerlerimiz Bağdat hükümeti ve bölgesel Kürdistan yönetimi tarafından talep edildiği için muhabir olarak değil eğitim veren unsurlar olarak gitmişlerdir. Buna rağmen Bağdat yönetimi Türkiye’nin Konjonktürel Politik konumundan yararlanarak siyasi bir karar alan ya da siyasi baskılarla askerimizin çekilmesini istemesi bu coğrafyada yaşayan her toplum için düşündürücü bir karardır. Suriye ve Irakta hiçbir coğrafi komşuluğu olmayan din, kültür, değer, kavram ve tarihsel hiçbir ortak paydaşlıkları bulunmayan Rusya, Amerika, İngiltere, Fransa benzeri ülkelerin askeri varlıklarına itiraz etmeyen komşumuz, dindaşımız ve coğrafi paydaşımız Irak’ın bu reaksiyonu ne kadar insani ve vicdanidir tarih boyunca tartışılacaktır.”
Azizoğlu, bu coğrafyada yaşayan Türkler, Kürtler, Araplar, Faslılar ve diğer kavim ve kültürlerin hep birlikte yaşamaya mecbur ve mahkum olduğunu anlatarak sözlerini şöyle sürdürdü:
"Birbirimize rağmen ya da birbirimizi yok farz ederek veya birbirimizle savaşarak hiçbir şekilde küresel güç olamayız. Toplumun refah düzeyini, hayat standardını yükseltip zenginleştiremeyiz. Ya aramızda birlik, kardeşlik, barış, huzur ve güven ortamını oluşturarak küresel güç olacak bir coğrafya oluştururuz ya da Suriye ve Irak’ta olduğu gibi sorun oluşturanlardan çözüm üretmeleri için emperyalist güçlerin himmetine muhtaç oluruz.”