Türkiye'deki Mülteci Sayısı 2 Milyona Ulaştı

Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der) İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban, kitlesel akınlarda uygulanacak Geçici Koruma Yönetmeliğinin henüz çıkarılmadığını ve bu nedenle Türkiye'de bulunan Suriyeli mültecilere ilişkin işlemlerde uygulanacak esas ve usuller konusunda boşluk bulunduğunu belirterek, "Ancak Türkiye'nin mülteciler konusunda izlediği politikada yasanın yapım süreci ve Suriye krizi ile çok önemli ve olumlu gelişmeler yaşandığını da teslim etmek gerekiyor" dedi.

Erçoban, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, zulümden, savaştan, insan hakları ihlallerinden kaçan insanların ekonomik nedenlerle gelmedikleri için göçmen değil, uluslararası koruma (mülteci) kapsamında değerlendirildiğine işaret ederek, Suriye ve Irak'taki çatışmalardan kaçarak, kitlesel akın halinde Türkiye'ye sığınan insanların da bu şekilde değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye'de şu anda bireysel sığınma prosedüründe olan ve hem BMMYK hem İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne kayıtlı, Suriyeli olmayan sığınmacı ve mülteci sayısının 200 bine yaklaştığını kaydeden Erçoban, şu bilgileri verdi:
"Kitlesel akınla zulümden kaçarak gelenler var ki bunlar geçici koruma altında olan Suriyeli mülteciler. Ağustos 2014'te hükümet yetkilileri Suriyeli mültecilerin sayısının 1 milyon 400 bin civarında olduğunu söyledi, bunların Ağustos 2014 itibariyle 808 bin kadarının kayıtları yapılmıştı. Gayri resmi tahminler bu sayının 2 milyonu aştığı şeklindeydi. Son günlerde yaşanan akında 150 bine yakın kişinin Türkiye'ye sığındığı ifade edildi. Sonuç olarak şu anda Türkiye'de 2 milyon civarında mülteci/sığınmacı var. Son günlerdeki geçişlerde daha önce geçişlerde yaşanan bazı hataların tekrarlanmadığı ve Türkiye'ye sığınanların sivil karakterinin korunması yönünde gerekli işlemin yapıldığı ve hemen kayıtlarının alınarak bir yabancı tanıtım kartı verildiği anlaşılıyor."
Erçoban, BMMYK'nın Suriye krizi ile yerinden edilen kişi sayısını 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük insan hareketi olarak nitelediğini hatırlatarak, söz konusu insan hareketinin yöneldiği ülkelerin de komşu ülkeler olan Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak, bir ölçüde Mısır olduğunu söyledi.

Son günlerdeki mülteci akınında üç gün içinde Türkiye'ye 138 bin mülteci sığındığını dile getiren Erçoban, "BMMYK açıklamasına göre bu sayı, son 3 yılda tüm Avrupa'ya sığınan mültecilerin sayısına eşit. Türkiye, şu anda en fazla mülteci nüfusunun olduğu ülkelerden biri. Son dönemdeki nedenler ise bireysel zulüm tehdidinden daha çok, savaş, iç çatışmalar ve bu ortamlarda gerçekleşen insan hakları ihlalleri ve zulüm" dedi.

- "Pek çok kişi, tehlikeli yolculukları göze alarak Avrupa'ya gitmeye çalışıyor"
Pırıl Erçoban, Avrupa Konseyi dışından gelen mültecilerin, Türkiye'de kalıcı bir uluslararası koruma bulamadığını, mülteci olarak kabul edilmediğini ve BMMYK vasıtasıyla üçüncü ülkelere yerleştirilmeye çalışıldığını anlatırken, "Ancak yerleştirme kotaları bireysel sığınma prosedüründe BMMYK tarafından mülteci olarak kabul edilen kişilerin sayısının çok altında ve bu, yerleştirilemeyen 10 binlerce kişinin yıllarca, belki de bir ömür boyu pek çok haktan mahrum ve kalıcı çözüm olmadan Türkiye'de kalması anlamına geliyor. Bu yüzden de bireysel sığınma prosedüründe olan ve hatta BMMYK tarafından mülteci olarak tanınan pek çok kişi, şanslarını zorlayarak, çok tehlikeli yolculukları göze alarak düzensiz yollardan Avrupa'ya gitmeye çalışıyor" diye konuştu.

Yakın zamana kadar iltica gibi temel bir hakla ilgili alanda Türkiye'nin bir yasası olmadığına ve bu alanın ikincil mevzuatla idare edilmeye çalışıldığına değinen Erçoban, Nisan 2014'te tüm hükümleri ile yürürlüğe giren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) ile bir iltica yasası olduğunu ve alanın idaresinin sivil bir yapı olan Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne (GİGM) bırakıldığını söyledi.

Erçoban, bunun, "güvenlik" perspektifiyle bakışın yanına "insan hakları" perspektifinin geleceği anlamını taşıdığını belirterek, "Ayrıca bu, yasada, yasanın uygulama yönetmeliğinde ve diğer ilgili yönetmeliklerde artık belli bir konuda esas ve usullerin net olarak yer alması ve keyfi uygulamalara sona verilmesi de demek. Ancak, YUKK'ta belirtilen ikincil mevzuat henüz çıkarılmadı, EGM'den GİGM'e geçiş henüz tam olarak gerçekleşmedi ve şimdi bir geçiş dönemi yaşanıyor. Durum neredeyse eskisinden daha muğlak ve kaotik hale geldi bizler için" değerlendirmesinde bulundu.
Kitlesel akınlarda uygulanacak Geçici Koruma Yönetmeliğinin henüz çıkarılmadığını ve bu nedenle ülkede bulunan Suriyeli mültecilere ilişkin işlemlerde uygulanacak esas ve usuller konusunda ciddi boşluk bulunduğuna dikkati çeken Erçoban, şöyle devam etti:
"Ancak Türkiye'nin mülteciler konusunda izlediği politikada yasanın yapım süreci ve Suriye krizi ile çok önemli ve olumlu gelişmeler yaşandığını da teslim etmek gerekiyor. Eskiden örneğin sığınma başvurusu olan kişilerin sağlık hizmetlerine erişimlerinde çok büyük sıkıntılar yaşanırken, şimdi uluslararası koruma talebi olan kişiler genel sağlık sigortalı sayılıyor ve sağlık kurumlarına başvurduklarında kayıt, muayene ve hastanede tedavi parası ödemiyorlar. Yine, eskiden kitlesel mülteci akınının sınırda durdurulması mantığı hakimken, şimdi henüz ayrıntıları belli olmasa da kitlesel mülteci akınında geçici koruma uygulanabileceği yasada yer alıyor ve nereden bakarsanız bakın pek çoğu geçici koruma altında olan 2 milyon mülteci/sığınmacı bugün Türkiye'ye sığınmış durumda. Türkiye özellikle kalıcı çözüm, hukuki statü, çalışma, barınma, eğitim hakkına erişim gibi pek çok temel eksikliklere, sıkıntılara rağmen mülteciler için ilk ve elzem ihtiyaç olan güvenli bir ortamı sunmaya çalışıyor."
- "İnsan hakları ve insan onurunu temel alan politikalar belirlenmeli"
Pırıl Erçoban, savaş ve zulümden kaçarak ülkeye sığınmaya çalışan kişilere yönelik sınır politikasının, günlük kararlarla ve "çatışmanın yaklaşması" gibi muğlak gerekçelerle belirlenmesinin doğuracağı ciddi sonuçlar olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Bu şekilde günlük politikalara, gel-gitlere, muğlak durumlara göre belirlenecek politikalar yerine net, çerçevesi kişilerin inisiyatifine bırakılmayan, insan hakları ve insan onurunu temel alan politikaların belirlenmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda, dini, etnik, mezhepsel, siyasi görüş gibi farklılıklar temelinde ayrımcılık yapmadan, savaş ve zulümden kaçarak Türkiye'ye sığınmak isteyen kişilere bu imkan verilmeli, güvenlikleri sağlanmalı, kayıt mekanizması -hassas durumlar da belirlenerek- etkin işler duruma getirilmeli, statüleri ve bununla bağlı olarak hak ve yükümlülükleri belirlenmeli, Türkiye içinde sağlık, eğitim, çalışma hakkı gibi temel hak ve ihtiyaçlarını giderebilmeleri için gerekli altyapı ve yasal düzenlemeler gerçekleştirilmeli, yerel halkla uyum içinde yaşamaları için de gerekli önlemler alınmalıdır. İnsanların uzun vadede yardıma muhtaç yaşamalarının önüne geçmek ve kendi ayakları üzerinde durabilmelerini sağlamak için çalışma izni konusunda ivedilikle adım atılması lazım."
Kaynak: AA