'Türkiye'de Her 5 Kişiden Biri Cilt Kanseri Olmaya Adaydır”
İçel'in Anamur ilçesinde bulunan 2 Nolu Sağlık Ocağı Aile Hekimi Dr. Gülay Uysal, cilt kanserlerinin tüm kanserler arasında en çok görülen türler arasında olduğunu ifade ederek, "Türkiye’de tüm kanserler arasında cilt kanserleri yüzde 16.67 oranı ile 4. sırada yer almaktadır.
Buna göre her 5 kişiden biri cilt kanseri olmaya adaydır” dedi.
Cilt kanseri ile ilgili açıklamalarda bulunan Dr. Gülay Uysal, vücutta yeni oluşan 'ben'lere dikkat etmek gerektiğini ifade ederek, "Her ben kanser değildir ama yeni oluşan benlerin takip edilmesi gerekir. Çünkü cilt kanserleri tüm kanserler arasında en çok görülen türler arasındadır. ABD’ de yılda yaklaşık olarak 1.2 milyon yeni cilt kanseri olgusu görülmektedir ve bin kişi hayatını kaybetmektedir. Türkiye’de tüm kanserler arasında cilt kanserleri yüzde 16.67 oranı ile dördüncü sırada yer almaktadır. Buna göre her beş kişiden biri cilt kanseri olmaya adaydır” diye konuştu.
“ULTRAVİYOLE IŞINLARINA UZUN SÜRE MARUZ KALMAK CİLT KANSERİ OLASILIĞINI ARTIRIYOR”
Güneşin zararlı olan ultraviyole ışınlarına uzun süre maruz kalmanın cilt kanseri olma olasılığını artırdığını vurgulayan Uysal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Son 15-20 yıldır ozon tabakasının incelmesi nedeniyle ultraviyole ışınları direkt deriye ulaşmakta ve kansere neden olmaktadır. Normalde ultraviyole ışınları yeryüzüne ulaşmaz ve ozon tabakasında filtre edilmektedir. Ultraviyole ışınları tamiri mümkün olmayan DNA hasarına yol açmakta dolayısıyla güneş ışını hasarı birikici olduğundan çocukluk çağından itibaren olumsuz etkisi başlamaktadır. Cilt kanserlerinin yüzde 90’ı ultraviyole ışınlarına bağlıdır. Melanom, çok hızlı ilerleyen yaşamı en çok tehdit eden cilt kanseri tipidir."
Cilt kanserine yakalanabilecek risk gruplarını da açıklayan Uysal, “Açık renkli olmak, renkli gözlü, kızıl saçlı kişiler, çocukluğunda ağır güneş yanıkları geçirenler, ailesinde cilt kanseri öyküsü olanlar, organ nakli geçirmiş hastalar, uzun süre korunmasız güneş altında zaman geçirenler ve solaryuma girenler, tedavi amaçlı ışın tedavisi görenler risk altında bulunmaktadırlar. Vücutta yeni çıkan veya doğuştan olan bir benin renk, ebat ve şekil değiştirmesi, kanaması, büyümesi, birden çok renkli olması, kaşınması durumlarında dikkatli olunmalı, tüm bu değişikliklerin tehlikeli bir hastalığın habercisi olabileceği hatırlanmalı ve hemen bir cildiye uzmanına başvurulmalıdır” şeklinde konuştu.
“ERKEN TEDAVİ HAYAT KURTARIR”
Her kanserde olduğu gibi cilt kanserlerinde de erken tanı ve tedavinin hayat kurtaracağının altını çizen Uysal, “Daha kanserleşmenin başladığı aşamada tanı koyabilmek amacı ile dermoskop, bilgisayarlı dermoskopi gibi görüntüleme yöntemleri geliştirilmiştir. Yine bu cihazlarla kişilerin ben haritaları çıkarılmakta, kaydedilmekte ve düzenli kontroller sırasında en ufak bir değişiklik fark edilerek erken evrede müdahale edilmektedir. Güneşten korunma cilt kanserlerinin önlenmesi, erken yaşlanma belirtilerinin engellenmesi için en önemli faktördür. Korunmanın ilk basamağı mekaniktir, yani giysiler ve şapka ile güneş teması en aza indirgenmelidir. Güneşten koruyucu kremler yanında en önemlisi hiçbir koşulda saat 11.00 ile 16.00 arasında güneşte kalınmamalıdır. Yaz aylarının yoğun ultraviyole ışınlarına karşı kendimizi korumaya alalım, vücudumuzdaki benlerimizin en ufak bir renk değişikliğine karşı uyanık olalım, kendimizi sevelim uzman hekimlerimizin tanı ve tedavilerine güvenelim” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA
Cilt kanseri ile ilgili açıklamalarda bulunan Dr. Gülay Uysal, vücutta yeni oluşan 'ben'lere dikkat etmek gerektiğini ifade ederek, "Her ben kanser değildir ama yeni oluşan benlerin takip edilmesi gerekir. Çünkü cilt kanserleri tüm kanserler arasında en çok görülen türler arasındadır. ABD’ de yılda yaklaşık olarak 1.2 milyon yeni cilt kanseri olgusu görülmektedir ve bin kişi hayatını kaybetmektedir. Türkiye’de tüm kanserler arasında cilt kanserleri yüzde 16.67 oranı ile dördüncü sırada yer almaktadır. Buna göre her beş kişiden biri cilt kanseri olmaya adaydır” diye konuştu.
“ULTRAVİYOLE IŞINLARINA UZUN SÜRE MARUZ KALMAK CİLT KANSERİ OLASILIĞINI ARTIRIYOR”
Güneşin zararlı olan ultraviyole ışınlarına uzun süre maruz kalmanın cilt kanseri olma olasılığını artırdığını vurgulayan Uysal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Son 15-20 yıldır ozon tabakasının incelmesi nedeniyle ultraviyole ışınları direkt deriye ulaşmakta ve kansere neden olmaktadır. Normalde ultraviyole ışınları yeryüzüne ulaşmaz ve ozon tabakasında filtre edilmektedir. Ultraviyole ışınları tamiri mümkün olmayan DNA hasarına yol açmakta dolayısıyla güneş ışını hasarı birikici olduğundan çocukluk çağından itibaren olumsuz etkisi başlamaktadır. Cilt kanserlerinin yüzde 90’ı ultraviyole ışınlarına bağlıdır. Melanom, çok hızlı ilerleyen yaşamı en çok tehdit eden cilt kanseri tipidir."
Cilt kanserine yakalanabilecek risk gruplarını da açıklayan Uysal, “Açık renkli olmak, renkli gözlü, kızıl saçlı kişiler, çocukluğunda ağır güneş yanıkları geçirenler, ailesinde cilt kanseri öyküsü olanlar, organ nakli geçirmiş hastalar, uzun süre korunmasız güneş altında zaman geçirenler ve solaryuma girenler, tedavi amaçlı ışın tedavisi görenler risk altında bulunmaktadırlar. Vücutta yeni çıkan veya doğuştan olan bir benin renk, ebat ve şekil değiştirmesi, kanaması, büyümesi, birden çok renkli olması, kaşınması durumlarında dikkatli olunmalı, tüm bu değişikliklerin tehlikeli bir hastalığın habercisi olabileceği hatırlanmalı ve hemen bir cildiye uzmanına başvurulmalıdır” şeklinde konuştu.
“ERKEN TEDAVİ HAYAT KURTARIR”
Her kanserde olduğu gibi cilt kanserlerinde de erken tanı ve tedavinin hayat kurtaracağının altını çizen Uysal, “Daha kanserleşmenin başladığı aşamada tanı koyabilmek amacı ile dermoskop, bilgisayarlı dermoskopi gibi görüntüleme yöntemleri geliştirilmiştir. Yine bu cihazlarla kişilerin ben haritaları çıkarılmakta, kaydedilmekte ve düzenli kontroller sırasında en ufak bir değişiklik fark edilerek erken evrede müdahale edilmektedir. Güneşten korunma cilt kanserlerinin önlenmesi, erken yaşlanma belirtilerinin engellenmesi için en önemli faktördür. Korunmanın ilk basamağı mekaniktir, yani giysiler ve şapka ile güneş teması en aza indirgenmelidir. Güneşten koruyucu kremler yanında en önemlisi hiçbir koşulda saat 11.00 ile 16.00 arasında güneşte kalınmamalıdır. Yaz aylarının yoğun ultraviyole ışınlarına karşı kendimizi korumaya alalım, vücudumuzdaki benlerimizin en ufak bir renk değişikliğine karşı uyanık olalım, kendimizi sevelim uzman hekimlerimizin tanı ve tedavilerine güvenelim” ifadelerini kullandı.