Diyanet İşleri Başkanı Görmez Viyana’da Basın Toplantısı Düzenledi

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Avusturya’da İslâm dininin kabulünün 100.

Yılı kapsamındaki etkinliklere katılmak üzere Avusturya’nın başkenti Viyana’ya geldi. Türkiye Cumhuriyei Viyana Büyükelçiliğin de Akşam yapılacak program öncesi basın toplantısı düzenledi.

Başkan Basın mensuplarının sorularını cevaplayan Başkan Görmez, Avusturyanın başkenti Viyana’ya tarihi bir törene tenıklık etmek için buraya gelmiş bulunuyorum.Avrupa ülkeleri içerisinde ilk olarak 1912 de islamın hukuk çerçevesinde de resmen kabulünü gerçekleştiren bir kanunu 100. Yıl dönümünü kutlamak üzere Avusturya Cumhur Başkanının katılımı ile gerçekleşecek bir törene katılmak üzere Viyana’da bulunuyorum.

Bu töreni pek çok açıdan çok önemli bulduğumu ifade ediyorum.Herşeyden önce törenin kendisini kanunun kendisi kadar önemli buluyorum.Çünki 100 yıl sonar Avusturya Cumhurbaşlanı ve Hükümetinin katılımıyla böyle bir törene katılmak suretiyle hem kendi ülkelerinde hem de Avrupa da her türlü ayrımcılığa, her türlü ırkçılığa, her türlü yabancı düşmanlığına hayır dediklerini anlıyorum doğrusu.Bu açıdan önem arzediyor.

İkincisi Özellikle son yıllarda Avrupa da pek çok Liderin çok kültürlülük iflas etmiştir. Avrupa da çok kültürlülük artık yürümüyor diye açıklamalarda bulundukları bir zaman diliminde, bilakis bu çok dinli toplumun hukuki alt yapısını 100 yıl once ortaya koyan bir ülke bunu bir etkinlikle kutlamış olmasını aynı şekilde önemli olduğunu düşünüyorum.

Geçen sene Almanya bir önceki Cumhurbaşkanı islam ile müslümanlık Almanyanın bir gerçeğidir.Bizim toplumumuzun bir parçasıdır dediği için ne tür tartışmalar yaşandığını hepimiz şahit olduk.

İşte böyle bir ortamda Avusturya’nın 100 sene once atmış olduğu bu adımı yenilemesini çok önemli olduğunu düşünüyorum bu sebeple de, bu töreni çok önemli gördüğümüz için de bu davete icabet ederek bugün bu etkinlikte bir konuşma yaparak duygu ve düşüncelerimi ifade etmiş olacağım.

Bir hususn altını daha çizmek istiyorum.Bugün öyle bir dünya da yaşıyoruz ki her ülkede farklı dinlere, farklı kültürlere mensup insanların var olduğu bir dünya da yaşıyoruz. Onun için Dünyadaki bütün ülkelerin kendi yasalarını düzenlerken sadece yasalar yeterli değil.Aynı zamanda ortak kültürünü inşa ederken farklı dinlere, farklı kültürlere, farklı medeniyetlereden insanlara nasıl muamele edilmesi gerektiğine dair bir bilinç oluşturmak için çok yoğun bir çaba göstermesi gerekiyor.Ben bunu sadece batı için söylemiyorum.Bunu doğu ve bütün islam ülkeleri için de söylüyorum.Bizim barış içerisin de yeni bir dünya inşa edebilmek için farklı dinlere, farklı kültürlere, farklı mabetlere, kendi inancımıza, kendi kültürümüze, yapılmasını istemediğimiz şeyleri başkalarını da hem inancına hem kültürüne mabedine yapılmaması gerekiyor.

Nitekim Arab baharının yaşandığı ülkelerde gayri müslim azınlaklar var.O gayri müslim azınlıkları, hristiyan azınlıklar, yahudi azınlıklar olsun, keldani olsun, süryani olsun, ermeni olsun bütün bu dünyalarda yeni yeni ciddi sorunların ortaya çıktığını görüyoruz.Onlar sorunlarını bizimlede de paylaşıyorlar.Biz müslüman bir ülkenin Diyanete olarak, Diyanet İşleri başkanlığı olarak. Aynı zaman da islam düyasında gayri müslim azınlıklara yapılan hertürlü yanlışları önlemek için yoğun bir çaba içerisindeyiz.

Çünkü islam dini bizimle birlikte yaşamaya karar vermiş dini azınlaklara nasıl muamele edeceğimizi bize bırakmamıştır. Onu yüksek bir Adalet ve ahlak ilkeleri çerçevesinde oturtmuş ve bize sorumluluklar yüklemiştir.

Ben şahsen islam dünyasında yaşanan bazı ilkel sorunların doğrudan islamdan kaynakladığını kabul etmem mümkün değil. İslam medeniyeti bu açıdan çok zengin bir medeniyettir.Bugün biz Avusturya da İslam kanunun kabulünün 100. Yılını kutlayacağız.Biz de yüz,ikiyiz ve üç yüzüncü yıllarını kutladığımız bir etkinkik yoktur.Eğer biz kutlamaya kalkışırsak beş yüzüncü,altıyüzüncü yıllarını kutlarız.Çünkü bundan 100 sene batı dünyasının once Avrupanın içereisinde farklı din,medeniyet, kültürleri birlikte görmek,farklı camii,kilseyi ve havrayı birlikte göremek çok istisnayi bir durum olurdu.Ama dört-beş asır önce müslüman başkentlerde İstanbul, Bursa, Edirne de yahudiler, Hristiyanlar, müslümanlar birlikte barış içinde yaşayabilmiş. Mabedlrini birlikte inşa edebilmişler.Cami,kilise ,havra yanyana olabilmiş. Hatta bazılarını birlikte inşaat edebilmişlerdir.

Onun için bütün dünya yeni bir sürece girmiş bulunuyor.Bu süreçte hepimizin ençok dikkat edeceği husulardan bir tanesi birlikte yaşadığımız insanların, inancına, kültürüne kimliğine saygı göstermek ve barış içerisinde birlikte bir dünya inşa etmeyi yollarını aramaktır.

son günlerde gündemde olan Almanya Köln eyalet mahkemesinin aldığı sünnet yasağı kararı hakkında açıklamalarda bulundu. Başkan Görmez yaptığı açıklamada,"Bütün peygamberlerin atası olarak bilinen Hazreti İbrahim döneminden beri uygulanan, tüm dinler tarafından kabul gören, Müslümanların kimliğinin ve inançlarının bir parçası olarak görülen olmazsa olmaz olan bir uygulamayı herhangi bir ülkenin ya da kanun koyucunun hangisaikle olursa olsun ortadan kaldırması haddi değildir." dedi.

"Hazreti İbrahim döneminden beri tüm dinler tarafından kabul gören ve olmazsa olmaz olan bir durum için bir ülkenin 'ben b unu uygun bulmuyorum' deme hakkı olmamalıdır." diye konuşan Başkan Görmez, Yahudilikte de sünnetin varolduğunu ve dini bağlayıcılığının daha da yüksek olduğunu ifade ederek, sünnetin İslâm'da Hz. İbrahim'in sünneti olarak uygulandığını belirtti.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Almanya'nın yanı sıra Fransa'da bir havaalanında uygulanan başörtüsü yasağını da değerlendirerek, ''İnsanların inançlarını serbestçe yaşamasının önü açılmalıdır.'' ifadelerini kullandı. Görmez, barış içerisinde yeni bir dünya için farklılıklara saygı duyulması gerektiğini belirtti.

"Arap baharında yaşayan gayrimüslim azınlıklar konusunda yeni ciddi sorunların çıktığını görüyoruz.'' diyen Başkan Görmez, İslâm dünyasında gayrimüslimlere karşı yapılan haksızlıkları önlemek için yoğun bir çaba içerisinde olduklarını ve İslâm dünyasında yaşanan kimi sorunların İslâm dininden kaynaklanmadığını ifade etti.

Kaynak: İHA