İlker Başbuğ: Andıç Bana Arz Edilmedi
İnternet andıcı soruşturmasında tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un savunmasında, bir iki basın açıklaması ve bir iki internet sitesi haberi ile hükümeti yıkmakla suçlandığını söyledi.
Başbuğ, “Benim böyle kötü bir amacım olsa 700 bin kişilik gücü elinde tutan bir komutan olarak bunu yapmanın başka yolları olabilirdi.” dedi. 4 sitenin kurulmasıyla ilgili andıcın kendisine arz edilmediğini savunan Başbuğ, “Siteleri kapattıran kişiyim, aslında bana teşekkür edilmeli.” ifadelerini kullandı.
Savcılık sorgusunun ardından nöbetçi İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkan Başbuğ suçlamaları kabul etmedi. Söz konusu suçla itham edilenin Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı olduğunu ifade eden Başbuğ, “Bunu tarihe not olarak düşmekte yarar görüyorum. Ben Genelkurmay Başkanı olarak TSK’nın komutanıyım ki bu TSK dünyanın en güçlü ordularından biridir. Böyle bir orduya komutanlık eden bir kişinin silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek ile suçlanması gerçekten trajikomik diyebiliriz.” dedi.
2002 yılı 30 Ağustos ayında Genelkurmay 2. Başkanlığı’na atandığını hatırlatan Başbuğ, “Bu şu anki siyasi iktidar tarafından yapıldı. Bu görevi yaptığım 2003-2005 yılları arasında çeşitli vesilelerle Cumhurbaşkanı ve gerekse sayın Başbakan ile çalışmalarımız oldu. Yine bu siyasi iktidar tarafından 2006 yılında KKK olarak atandık. Yine şu anki hükümet tarafından 2008-2010 yılları arasında Genelkurmay Başkanı olarak atandım. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Milli Güvenlik Kurulu üyesi olarak bu hükümetin bakanları ile birlikte çalıştık. Bu dönemler içerisinde benim silahlı terör örgütü kurma ve yönetmem tespit edilememiştir ki bu üzerinde durulması gereken bir noktadır.” ifadelerini kullandı.
30 Ağustos 2010 tarihinde emekli olduktan 1,5 yıl sonra böyle bir suçlama ile karşı karşıya kaldığını söyleyen Başbuğ, “Çok üzücü, anlaşılması zor, eğer ki benim faaliyetlerimi aktif görevim esnasında yaptığım iddia ediliyor ki bu faaliyetlerim o zaman da devletin yetkili makalarınca anlaşılmamışsa bunu da anlamak mümkün değildir. Netice olarak böyle bir iddiayı duymak, işitmek, silahlı kuvvetlere, ülkeye, devlete görev vermiş, şerefiyle onuruyla görev vermiş birisi için çok ağır bir iddia. Bu iddianın bu şekilde dile getirilmesi bile benim için en ağır cezadır bundan sonra ne ceza verilirse bu beni daha gazla üzmez.” dedi.
“Görevim esnasında böyle bir şey varsa gereken yapılmalıydı” diyen Başbuğ, “Bu kanaate nasıl ulaşılmıştır, basın açıklamalarımdan, internet andıcı konusu başlığı altında internet sitelerinde çıkan yazılar bir iki haber ile Genelkurmay itham edilmektedir. Ben savcılık sorgum esnasında ciddi bir soru ile muhatap olmadım. Eğer bunlarla bu sonuca varılarak ben suçlanıyorsam bu gerçekten çok acıdır. Bir iki basın açıklaması ve bir iki internet sitesi haberi ile hükümeti yıkmakla itham ediliyorsam bu çok acıdır. Benim böyle kötü bir amacım olsa 700 bin kişilik gücü elinde tutan bir komutan olarak bunu yapmanın başka yolları olabilirdi. Ben görev hayatım boyunca her zaman kanunların ve anayasanın çizgisinde oldum. Ancak bugün iddia edilen suçlar ve bu suçlamaya giden değerlendirmeler dosyadan vakıf olduğumuz üzere benim dönemimle ilgili internet siteleriyle bir ilgim olmadığı da savunmalarımda mevcuttur.” şeklinde konuştu.
SİTELERİ KAPATTIRAN KİŞİYİM TEŞEKKÜR EDİLMELİ
30 Ağustos 2008’de Genelkurmay Başkanlığı görevine başladığını anlatan Başbuğ, 4 Şubat 2009’da bu internet siteleriyle ilgili olarak bir haber yayınlandığını kaydetti. Konunun derhal incelenmesini istediğini savunan Başbuğ, “İlk inceleme sonucunda, şekil ve teknik açıdan bu sitelerin kanuna uygun olmadığı bilgisi bana verildiğinde bu siteleri kapattırdım. Aslında bana teşekkür edilmesi gerekir ki ben bu siteleri kapattıran kişiyim. Ayrıca 30 Ağustos 2008-Şubat 2009 tarihleri arasında da bu sitelerde hiçbir işlem yoktur. Bu sitelerin son güncellenme tarihlerine bakıldığında benim görev süremden öncesidir.
Şubat 2009 tarihinden sonra kurulan 4 sitenin bu andıcın temel konusu olduğunu belirten Başbuğ, bu andıcın ise kendisine arz edilmediğini ileri sürdü. Arz edilmiş olsaydı muhakkak üzerinde imzası yada ya da parafının olması gerektiğini kaydeden Başbuğ, “Bir kişi çıkıp bu andıcın üzerinde komutanın imzası ya da parafını gördüm diyen bir kişi dahi yoktur. Hazırlık aşamasında olan bu siteler de 19 Haziran 2009 tarihinde kapatıldı. Bu siteler aktif dahi edilmemiş, bir haber dahi yapılmamıştır. Bu sitelerde ifade ettiğim gibi 19 Haziran 2009’da kapatıldı. İnternet andıcı ile ilgili bilgim 4 Kasım 2009 tarihinde oldu haberin yayınlanmasına müteakip.” dedi.
Şubat 2009’da kapatılan sitelerin içeriklerinin ne olduğunu, burada neler yapıldığını, bu konu ile ilgili bilgileri ancak internet andıcı ile ilgili iddianame çıktığı zaman kısmen öğrendiğini öne süren Başbuğ, “Bu durumda devletin aslında bana teşekkür etmesi gerekirken bugün bu konu ile suçlanmam tarihin acı bir cilvesidir. Yanı şunu demek istiyorum benim dönemimde bu internet sitelerinde suç teşkil eden bir tane olay ortaya konulmuşsa ki yoktur bunu da açıklamış olmak isterim.” diye konuştu.
Başbuğ, sorulan bir soru üzerine, “2. Başkan tarafından ‘sayın komutana arz’ diye sunulan bir belge normal şartlarda bana arz edilmesi gerekir. Ancak kesinlikle arz edilmedi. Arz edilmiş olsa bir imza, bir paraf mutlaka konulurdu. Bu andıç, 2. başkan tarafından 1 Nisan 2009 tarihinde paraflanmıştır. İddialara göre bu andıcın bana 14 Nisan 2009 tarihinde arz edildiği iddia ediliyor. Ancak bu andıcın 2 Nisan 2009 tarihinde karargah içinde işleme girdiğini de görüyoruz.” dedi.
İnternet andıcı davasının sanıkları Korgeneral Mehmet Eröz ve Yüzbaşı Murat Uslukılıç’ın ifadeleri hatırlatılan Başbuğ, “Bu bana okumuş olduğunuz İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tutanaklarındaki ‘komutanın imzasını gördüm, komutan imzaladı’ yönündeki beyanlar sadece değerlendirmedir. Hatta aynı kişilerin daha sonraki beyanlarında bu kez de ‘imzayı görmedim’ şeklinde savcıya beyanları vardır. Yüzbaşı Murat Uslukılıç ve Mehmet Eröz’ün 29 Aralık 2011 tarihli duruşmadaki beyanları komutandan veya Genelkurmay Başkanı’ndan evrakın geldiğinin söylendiği, ancak söz konusu internet andıcı üzerinde komutanın imzasını gördünüz mü sorusuna ikisinin de verdiği net cevap ‘görmedim’ şeklindedir. Hatta daha sonra Yüzbaşı Murat Uslukılıç ifadesine şöyle devam etmiştir, ‘iki evrak geldi, evraklardan birisi Ermenistan ile ilgili bir evrak ve internet andıcı evrakı, Ermenistan evrakında komutanın imzası vardı. Diğerinde yoktu.’ Bu yüzbaşı Murat Uslukılıç’ın ifadesidir. Diğerleri sadece değerlendirmedir. 2. başkan sayın komutana arz yazdığı zaman o evrakın komutana arz edilmesi gerekir. Ancak kesinlikle arz edilmemiştir.” diye konuştu.
Andıcın bir karargahtaki faaliyetleri başlatan bir eylem olduğunu kaydeden Başbuğ, bu andıç ile 4 sitenin kurulması işleminin başladığını, ancak bu sitelerin aktif hale gelmesi için andıcın yeterli olmayacağını ifade etti. Bunun olması için uygulama emri yayınlanması gerektiğini söyleyen Başbuğ, bu konuda öyle bir şeyin de söz konusu olmadığını savundu. Suçlamayı kabul etmediğini belirten Başbuğ, serbest bırakılmasını talep etti.
Avukatının savunmasından sonra ifadesine ek yapan Başbuğ, “Son olarak bir genelkurmay başkanının bir terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanması, bu bana verilecek en büyük cezadır. Bunun bu şekilde söylenmesi bile verilecek en büyük cezadır. Bundan daha büyük cezanın olabileceğini ben düşünmüyorum. Takdir mahkemenizindir, bizler gelip geçiciyiz ancak sizler tarihe not düşeceksiniz.” dedi.
Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer, Genelkurmay’dan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gelen bir belgede TSK personelini doğru bilgilendirmek ve bilinçlendirmek amacıyla bazı sitelerin oluşturulduğunun belirtildiğini söyledi. Genelkurmay Başkanı ya da 2. başkan tarafından bu sitelerin böyle bilindiğini ileri süren Sezer, “İllegal yayının bilindiğine dair komutanlık katında bir bilgi yok. Müvekkilimin oturup bu siteleri kontrol etmesi beklenemez. 700 bin kişilik ordu bundan daha ciddi bir ilgi beklerken müvekkilimin bu sitelere zaman ayırması mümkün değil.” dedi.
Müvekkilinin iddia edilen suçu basın açıklamaları ve internet siteleri ile işlemesinin mümkün olmadığını kaydeden Sezer, “Müvekkilimin elinde ordular bulunmaktadır. Elinde bu güç varken başka yollara başvurması ihtimali yoktur.” diye konuştu.
Sezer, müvekkilinin sosyal statüsü, delil durumu, örgütsel irtibatını ortaya koyacak delillerin olmaması ve delillerin toplanmış olması gerekçeleriyle tutuklama talebinin reddine karar verilmesini talep etti.
Savcılık sorgusunun ardından nöbetçi İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkan Başbuğ suçlamaları kabul etmedi. Söz konusu suçla itham edilenin Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı olduğunu ifade eden Başbuğ, “Bunu tarihe not olarak düşmekte yarar görüyorum. Ben Genelkurmay Başkanı olarak TSK’nın komutanıyım ki bu TSK dünyanın en güçlü ordularından biridir. Böyle bir orduya komutanlık eden bir kişinin silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek ile suçlanması gerçekten trajikomik diyebiliriz.” dedi.
2002 yılı 30 Ağustos ayında Genelkurmay 2. Başkanlığı’na atandığını hatırlatan Başbuğ, “Bu şu anki siyasi iktidar tarafından yapıldı. Bu görevi yaptığım 2003-2005 yılları arasında çeşitli vesilelerle Cumhurbaşkanı ve gerekse sayın Başbakan ile çalışmalarımız oldu. Yine bu siyasi iktidar tarafından 2006 yılında KKK olarak atandık. Yine şu anki hükümet tarafından 2008-2010 yılları arasında Genelkurmay Başkanı olarak atandım. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Milli Güvenlik Kurulu üyesi olarak bu hükümetin bakanları ile birlikte çalıştık. Bu dönemler içerisinde benim silahlı terör örgütü kurma ve yönetmem tespit edilememiştir ki bu üzerinde durulması gereken bir noktadır.” ifadelerini kullandı.
30 Ağustos 2010 tarihinde emekli olduktan 1,5 yıl sonra böyle bir suçlama ile karşı karşıya kaldığını söyleyen Başbuğ, “Çok üzücü, anlaşılması zor, eğer ki benim faaliyetlerimi aktif görevim esnasında yaptığım iddia ediliyor ki bu faaliyetlerim o zaman da devletin yetkili makalarınca anlaşılmamışsa bunu da anlamak mümkün değildir. Netice olarak böyle bir iddiayı duymak, işitmek, silahlı kuvvetlere, ülkeye, devlete görev vermiş, şerefiyle onuruyla görev vermiş birisi için çok ağır bir iddia. Bu iddianın bu şekilde dile getirilmesi bile benim için en ağır cezadır bundan sonra ne ceza verilirse bu beni daha gazla üzmez.” dedi.
“Görevim esnasında böyle bir şey varsa gereken yapılmalıydı” diyen Başbuğ, “Bu kanaate nasıl ulaşılmıştır, basın açıklamalarımdan, internet andıcı konusu başlığı altında internet sitelerinde çıkan yazılar bir iki haber ile Genelkurmay itham edilmektedir. Ben savcılık sorgum esnasında ciddi bir soru ile muhatap olmadım. Eğer bunlarla bu sonuca varılarak ben suçlanıyorsam bu gerçekten çok acıdır. Bir iki basın açıklaması ve bir iki internet sitesi haberi ile hükümeti yıkmakla itham ediliyorsam bu çok acıdır. Benim böyle kötü bir amacım olsa 700 bin kişilik gücü elinde tutan bir komutan olarak bunu yapmanın başka yolları olabilirdi. Ben görev hayatım boyunca her zaman kanunların ve anayasanın çizgisinde oldum. Ancak bugün iddia edilen suçlar ve bu suçlamaya giden değerlendirmeler dosyadan vakıf olduğumuz üzere benim dönemimle ilgili internet siteleriyle bir ilgim olmadığı da savunmalarımda mevcuttur.” şeklinde konuştu.
SİTELERİ KAPATTIRAN KİŞİYİM TEŞEKKÜR EDİLMELİ
30 Ağustos 2008’de Genelkurmay Başkanlığı görevine başladığını anlatan Başbuğ, 4 Şubat 2009’da bu internet siteleriyle ilgili olarak bir haber yayınlandığını kaydetti. Konunun derhal incelenmesini istediğini savunan Başbuğ, “İlk inceleme sonucunda, şekil ve teknik açıdan bu sitelerin kanuna uygun olmadığı bilgisi bana verildiğinde bu siteleri kapattırdım. Aslında bana teşekkür edilmesi gerekir ki ben bu siteleri kapattıran kişiyim. Ayrıca 30 Ağustos 2008-Şubat 2009 tarihleri arasında da bu sitelerde hiçbir işlem yoktur. Bu sitelerin son güncellenme tarihlerine bakıldığında benim görev süremden öncesidir.
Şubat 2009 tarihinden sonra kurulan 4 sitenin bu andıcın temel konusu olduğunu belirten Başbuğ, bu andıcın ise kendisine arz edilmediğini ileri sürdü. Arz edilmiş olsaydı muhakkak üzerinde imzası yada ya da parafının olması gerektiğini kaydeden Başbuğ, “Bir kişi çıkıp bu andıcın üzerinde komutanın imzası ya da parafını gördüm diyen bir kişi dahi yoktur. Hazırlık aşamasında olan bu siteler de 19 Haziran 2009 tarihinde kapatıldı. Bu siteler aktif dahi edilmemiş, bir haber dahi yapılmamıştır. Bu sitelerde ifade ettiğim gibi 19 Haziran 2009’da kapatıldı. İnternet andıcı ile ilgili bilgim 4 Kasım 2009 tarihinde oldu haberin yayınlanmasına müteakip.” dedi.
Şubat 2009’da kapatılan sitelerin içeriklerinin ne olduğunu, burada neler yapıldığını, bu konu ile ilgili bilgileri ancak internet andıcı ile ilgili iddianame çıktığı zaman kısmen öğrendiğini öne süren Başbuğ, “Bu durumda devletin aslında bana teşekkür etmesi gerekirken bugün bu konu ile suçlanmam tarihin acı bir cilvesidir. Yanı şunu demek istiyorum benim dönemimde bu internet sitelerinde suç teşkil eden bir tane olay ortaya konulmuşsa ki yoktur bunu da açıklamış olmak isterim.” diye konuştu.
Başbuğ, sorulan bir soru üzerine, “2. Başkan tarafından ‘sayın komutana arz’ diye sunulan bir belge normal şartlarda bana arz edilmesi gerekir. Ancak kesinlikle arz edilmedi. Arz edilmiş olsa bir imza, bir paraf mutlaka konulurdu. Bu andıç, 2. başkan tarafından 1 Nisan 2009 tarihinde paraflanmıştır. İddialara göre bu andıcın bana 14 Nisan 2009 tarihinde arz edildiği iddia ediliyor. Ancak bu andıcın 2 Nisan 2009 tarihinde karargah içinde işleme girdiğini de görüyoruz.” dedi.
İnternet andıcı davasının sanıkları Korgeneral Mehmet Eröz ve Yüzbaşı Murat Uslukılıç’ın ifadeleri hatırlatılan Başbuğ, “Bu bana okumuş olduğunuz İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tutanaklarındaki ‘komutanın imzasını gördüm, komutan imzaladı’ yönündeki beyanlar sadece değerlendirmedir. Hatta aynı kişilerin daha sonraki beyanlarında bu kez de ‘imzayı görmedim’ şeklinde savcıya beyanları vardır. Yüzbaşı Murat Uslukılıç ve Mehmet Eröz’ün 29 Aralık 2011 tarihli duruşmadaki beyanları komutandan veya Genelkurmay Başkanı’ndan evrakın geldiğinin söylendiği, ancak söz konusu internet andıcı üzerinde komutanın imzasını gördünüz mü sorusuna ikisinin de verdiği net cevap ‘görmedim’ şeklindedir. Hatta daha sonra Yüzbaşı Murat Uslukılıç ifadesine şöyle devam etmiştir, ‘iki evrak geldi, evraklardan birisi Ermenistan ile ilgili bir evrak ve internet andıcı evrakı, Ermenistan evrakında komutanın imzası vardı. Diğerinde yoktu.’ Bu yüzbaşı Murat Uslukılıç’ın ifadesidir. Diğerleri sadece değerlendirmedir. 2. başkan sayın komutana arz yazdığı zaman o evrakın komutana arz edilmesi gerekir. Ancak kesinlikle arz edilmemiştir.” diye konuştu.
Andıcın bir karargahtaki faaliyetleri başlatan bir eylem olduğunu kaydeden Başbuğ, bu andıç ile 4 sitenin kurulması işleminin başladığını, ancak bu sitelerin aktif hale gelmesi için andıcın yeterli olmayacağını ifade etti. Bunun olması için uygulama emri yayınlanması gerektiğini söyleyen Başbuğ, bu konuda öyle bir şeyin de söz konusu olmadığını savundu. Suçlamayı kabul etmediğini belirten Başbuğ, serbest bırakılmasını talep etti.
Avukatının savunmasından sonra ifadesine ek yapan Başbuğ, “Son olarak bir genelkurmay başkanının bir terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanması, bu bana verilecek en büyük cezadır. Bunun bu şekilde söylenmesi bile verilecek en büyük cezadır. Bundan daha büyük cezanın olabileceğini ben düşünmüyorum. Takdir mahkemenizindir, bizler gelip geçiciyiz ancak sizler tarihe not düşeceksiniz.” dedi.
Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer, Genelkurmay’dan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gelen bir belgede TSK personelini doğru bilgilendirmek ve bilinçlendirmek amacıyla bazı sitelerin oluşturulduğunun belirtildiğini söyledi. Genelkurmay Başkanı ya da 2. başkan tarafından bu sitelerin böyle bilindiğini ileri süren Sezer, “İllegal yayının bilindiğine dair komutanlık katında bir bilgi yok. Müvekkilimin oturup bu siteleri kontrol etmesi beklenemez. 700 bin kişilik ordu bundan daha ciddi bir ilgi beklerken müvekkilimin bu sitelere zaman ayırması mümkün değil.” dedi.
Müvekkilinin iddia edilen suçu basın açıklamaları ve internet siteleri ile işlemesinin mümkün olmadığını kaydeden Sezer, “Müvekkilimin elinde ordular bulunmaktadır. Elinde bu güç varken başka yollara başvurması ihtimali yoktur.” diye konuştu.
Sezer, müvekkilinin sosyal statüsü, delil durumu, örgütsel irtibatını ortaya koyacak delillerin olmaması ve delillerin toplanmış olması gerekçeleriyle tutuklama talebinin reddine karar verilmesini talep etti.