Ab Genişleme Komiseri Füle:

Avrupa Birliği (AB) Genişleme Komiseri Stefan Füle, "Türkiye‘nin yasaları, insan hakları konvansiyonu ile aynı hizada değil" dedi.

Avrupa Komisyonu tarafından düzenlenen "Batı Balkanlar ve Türkiye‘de İfade ve Basın Özgürlüğü Konferansı" gün boyu sürerken, sivil toplum temsilcisi, akademisyen ve gazeteciler de söz alarak tartışmalara katkıda bulundular. Programda Türkiye ile ilgili sert eleştirilerde bulunanların yanı sıra Türkiye‘nin kat ettiği mesafeye dikkat çekenler de vardı. Konferansın bir bölümünde ise Türkiye‘de yaşanan gelişmeler bir grup katılımcı tarafından siyah dövizlerle protesto edildi.

TRT Haber Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Böken, Türkiye‘ye yöneltilen eleştirilerin daha düzgün oluşturulması gerektiğini ifade ederek, hiçbir ülkenin geceden sabaha AB standartlarına kavuşmadığını ve Türkiye‘nin TRT Şeş gibi olumlu adımlar da attığını söyledi.

Konferansta bulunan Ahmet Şık ve Nedim Şener‘in avukatı Fikret Ilkız da, iki gazetecinin selamını getirdiğini söyleyerek şöyle konuştu:

"Bu gazetecilerin yazdıkları yazılar, kitapları, onları niçin yazdıkları, haberleri neden yazdıkları veya TV konuşmalarında niçin bu şekilde konuştukları sorgulandı. Yani halkın haber alma özgürlüğü sorgulandı. Biz avukatlar olarak bu soruşturma dosyası içerisinde herhangi bir bilgiyi ve belgeyi göremiyoruz. Bizim görmediğimiz, bilmediğimiz belgelerle ilgili suçlayıcı yazılar bazı medyalarda yer aldı ve biz bunları gazetelerden öğrendik."

Konferansta son sözü alan AB Genişleme Komiseri Stefan Füle ise, genel anlamda aday ülkelerin yasalarını değiştirme gücü olmadığını ve kendisinin de AB kurumları içerisinde kendisine verilen yetkilerle sınırlı olduğunu ifade ederek, "Açık konuşmak gerekirse eğer bana verilen yetkiler noktasında mevzuat yok veya ancak bu kadar varsa, ben aday ülkeleri yasa yapmaları konusunda ne kadar zorlayabilirim" dedi.

Füle, Türkiye ile ilgili ise, "İfade ve basın özgürlüğü konusunda ben de burada konuşan ve kaygılarını dile getiren Türk arkadaşlarım kadar endişeliyim. Şu an var olan Türk yasaları, insan hakları konvansiyonu ile aynı hizada değil ve ifade özgürlüğü yeterli derecede korunmuyor. Alıkonulan gazeteciler için de aynı derece endişeliyim. Demir parmaklıklar arkasına giren bu kişiler için kanıtların ulaşılabilir ve görülebilir kılınmaması ve şeffaflığın eksikliği zaten buradaki asıl konu. Neden biz anayasa

reform paketi için ‘çok sevdik, çok bayıldık, sonuna kadar destekliyoruz‘ demedik, çünkü içerikten ziyade bu reform paketinin geçiriliş şekliydi bizi endişelendiren. Bir ülkenin tüm vatandaşlarını teker teker ilgilendiren bu kadar önemli bir şeyi, bu şekilde toplumun tüm kesimlerini dahil etmeden bir referandumla geçirmezsiniz normalde. Şimdi tartıştığımız bu gazeteciler meselesi, aslında daha büyük olan resmin bir parçası sadece. Türkiye‘de ihtiyacımız olan seçimlerden sonra yapılmak istenen yeni anayasa

noktasında bu sefer bunun tüm tarafları kapsayan bir süreç olduğundan emin olunmasıdır. Sadece politik taraftar değil ama aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarının da sürecin arkasında olması" diye konuştu.

Kaynak: İHA