Sanayi Ve Ticaret Bakanı Ergün: "Otomotiv Sektörü İhracatçı Olma Özelliğini Kaybetme Riski

Otomotiv sektörünün ihracatçı olma özelliğini kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğunu ifade eden Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, "2008 yılında 5 milyar dolar, 2009 yılında 3,5 milyar dolar fazla veren otomotiv sektörü, 2010 yılında 373 milyon dolar fazla veren bir sektöre dönüştü. Bu bir risk değil mi? Bu bir tehdit değil mi?" dedi.

Türkiye Otomotiv Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı‘nın kamuoyuyla paylaşıldığı toplantıda konuşan Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, özel sektörün önemine işaret ederek, ancak özel sektör girişimleri için siyasetin güven ve istikrar ortamını hem sağlamak hem de korumakla yükümlü olduğunu söyledi. Türkiye‘nin istikrar ve güven ortamını koruyamadığı 90‘lı yıllar boyunca büyük kayıplar yaşadığını ifade eden Ergün, 2002 yılında göreve geldiklerinden beri ekonomi politikalarını özel sektörün

ihtiyaçları doğrultusunda kurguladıklarını çünkü Türkiye‘nin özel sektör eliyle kalkınacağını söyledi.

Artık Türkiye‘de seçimlerin bir belirsizliği, kafa karışıklığını yanına getirmediğini aksine bunları bertaraf ettiğini ifade eden Ergün, makro ekonomik dengeleri korumanın önemli olduğunu ancak artık mikro reformları da hayata geçirmenin zamanı geldiğini söyledi.

Dünyanın gelişmiş ülkelerinde girişimciler hangi şartlarda faaliyet gösteriyorsa Türk iş dünyasının da benzer şartlar altında çalışmasını istediklerini ifade eden Ergün, "Bu yılın başında 2011-2014 yıllarını kapsayan ve 72 eylemden oluşan Türkiye‘nin sanayi stratejisini açıkladık. Sanayimiz bir bütün ele alan bu belge ülkemizin tamamına ve bütün sektörlerimize hitap eder bir yapıdadır. Sanayi Strateji Belgesi‘ne paralel olarak şimdi de bazı sektörler için sektörel strateji belgelerini hazırlıyor ve

uygulamaya alıyoruz. Hazır giyim, tekstil, deri ve deri ürünleri sektörlerine yönelik strateji belgesini daha önce uygulamaya koymuştuk. Bu yıl belgeyle ilgili revizyon çalışmaları da başlamış bulunuyor. Otomotiv Strateji Belgesi‘ni bugün kamuoyuyla paylaşıyoruz. Önümüzdeki hafta Makine Strateji Belgesi‘ni de kamuoyuyla paylaşmış olacağız" dedi.

Ergün, demir-çelik, kimya, elektrik-elektronik ve kimya sektörlerine yönelik strateji belgelerini de bu yıl içinde tamamlayacaklarını açıkladı.

2001 krizinden sonra Türkiye‘de otomobil satışlarının 90 bine kadar düştüğünü, 2010 yılında ise 510 bin otomobil satışı gerçekleştiğini belirten Ergün, önümüzdeki 5 yıl içerisinde ise bu rakamın 1 milyon olacağına inandıklarını söyledi.

Türkiye‘nin bütün markaların üretiminde "sıfır hata" ile dünyada da ön plana çıktığını ifade eden Ergün şöyle konuştu:

"2002 yılında 36 milyar dolar olan Türkiye‘nin ihracatı 2008 yılında 132 milyar dolara ulaştı. Bu rekabetçiliğimizin ve dinamizmimizin bir göstergesidir. Bugün birçok küresel firmanın bölgesel operasyonları için Türkiye‘yi bir üs olarak seçmesi tesadüf değil. Türkiye bu başarıları özel sektörle birlikte yaşadı. Bu başarıları Türkiye‘ye yaşatan özel sektörümüze gerçekten teşekkür ediyorum; özellikle de otomotiv sektörümüze. Bu ihracat rakamlarına ulaşırken otomotiv sektörü bir anda başa geçti ve başta

olma özelliğini de koruyor. Riskler de var. Otomotiv sektörü ihracatçı olma özelliğini kaybetme riskiyle karşı karşıya. 2008 yılında 5 milyar dolar, 2009 yılında 3,5 milyar dolar fazla veren otomotiv sektörü, 2010 yılında 373 milyon dolar fazla veren bir sektöre dönüştü. Bu bir risk değil mi? Bu bir tehdit değil mi? Soğukkanlı olacağız ama bu tehdidi de görmezden gelemeyiz. Türk otomotiv sektörü artık ithalatçı durumuna düşen bir sektör olmamalı."

2011 yılı için sektörün 2 milyar dolarlık yatırım planlaması yaptığına dikkat çeken Ergün, sektörün üstlendiği bu kritik rolde yan sanayinin payının da büyük olduğunu söyledi.

Ergün, "Yerli otomobil üretim diye söylüyorsak burada yan sanayinin gücünün bize verdiği ilhamı da unutmayalım. Biraz da oradan ilham alıyoruz, 50 senelik birikimimizden ilham alıyoruz, iç pazarın genişliğinden ilham alıyoruz, kaliteli kusursuz üretim yapma kabiliyetimizden ilham alıyoruz, Türkiye‘deki özel sektörün, sermaye birikiminin her büyüklükteki otomobil yatırımını yapabilecek olmasından ilham alıyoruz. En nihayetinde de milletimizden, milletimizin beklentisinden ilham alıyoruz" dedi.

Türkiye‘nin 50 yıllık tecrübesiyle bugün bulunduğundan çok daha iyi bir noktada olması gerektiğini ifade eden Bakan Ergün, 2000‘li yılların katma değerli ürünler üretme konusunda bir giriş evresi olduğunu ve otomotiv üretiminin batıdan doğuya doğru kayma eğiliminde olduğunu belirterek, "Otomotiv denilince akla gelen ilk şehirlerden bir tanesi Detroit, artık bu özeliğini büyük oranda kaybediyor. Diyorz ki; neden Bursa, Yalova, Kocaeli, Sakarya havzası neden yeni bir Detroit olmasın. Çünkü otomotiv

sektörümüzün kümelenmesi bu havzadır" dedi.

Sektörün kendi içinde de bazı önemli kırılmalar yaşadığını, içten yanmalı motor teknolojisinde sona yaklaşıldığını kaydeden Ergün, "Bugünlerde yeni nesil hibrit ve elektrikli araçlar da bir başka gündem maddemizi oluşturuyor. Yeni ürünlerle karşı karşıyayız. Türkiye bu sektörde eski teknolojiye geç başlamış ve mevcut teknolojiyi takip eden bir ülke olmak durumunda kalmıştır. Ancak şimdi yeni bir yarış başlıyor. Bu yarışa bütün ülkeler hemen hemen aynı noktadan başlıyor. Güçlü ekonomik yapımızı ve genç

nüfusumuzu düşündüğümüz zaman yeni yarışa ön sıralarda başlayan ülkelerden birisi olduğumuzu söyleyebiliriz" diye konuştu.

Dünyada markalaşma ve tasarım alanında söz sahibi olan ülkeleri Almanya, Amerika, İtalya, Japonya ve Güney Kore olarak sıralayan Nihat Ergün, Güney Kore‘ye dikkat çekerek, Güney Koreli Hyundai‘nin Türk Tümosan ile aynı dönemde ve benzer şartlarda kurulduğunu ancak şu an çok farklı yerlerde olduklarını söyledi.

Türk Temsan ile güney Koreli Samsung‘un da aynı dönemlerde kurulduğuna işaret ederek, "Temsan nerde Samsung nerde? Biz neyi yanlış yaptık. Bunun muhasebesini iyi yapmamız lazım. Bundan sonra bu süreçleri götürürken aynı yanlışları, benzer yanlışları yapmadan devam etmemiz lazım. Biz Diyarbakır‘da Temsan‘ı kurarken hala küçücük bir işletme olarak kalmak yerine Samsung gibi bir marka haline gelseydi, Diyarbakır‘dan bir marka çıksaydı elektromekanik sektöründe bugün Diyarbakır ile ilgili kafamızdaki imaj

nasıl olurdu? Diyarbakır nasıl bir Diyarbakır olurdu? Güneydoğu Anadolu bölgesi nasıl bir bölge olurdu?" dedi.

Türkiye‘nin kendi otomobil markasını oluşturarak dünyada hala söz sahibi olabileceğini kaydeden Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, amaçlarının Avrasya‘nın Ar-Ge üssü ve üretim merkezi haline gelmek istediklerini söyledi.

Kaynak: İHA