‘din Eğitimi İçin Çocukların Yurt Dışına Gönderilmesi Kabul Edilemez’

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, farklı din ve mezhepten vatandaşların din eğitimi alması için çocuklarını başka ülkelere göndermelerinin kabul edilemez olduğunu söyledi.

Görmez, "Sadece Caferiler değil, Ermeni vatandaşımızın din adamı yetiştirmek için çocuklarını Ermenistan’a göndermeye muhtaç olmalarını bu ülkeye yakıştırmıyorum. Ortodoks vatandaşlarımızın kendi çocuklarını din eğitimi almaları için Yunanistan’a göndermek mecburiyetinde kalmalarının izahını yapamam.” dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Kanal 24’te katıldığı programda mele tartışması ile ilgili soruları cevapladı. Bu konudaki kaygıların hatırlatılması ve somut ne tür adımlar atılacağının sorulması üzerine Görmez, herhangi bir alımda unvanlara bakılmadığını, liyakat ve ehliyete bakıldığını söyledi. Görmez, “Bu alımları sadece imam kadrosu olarak düşünmedik. Eğitim merkezlerimize diyelim ki, çok iyi Arapçası olan, Arapça gramerini oturup yeniden yazabilecek seviyede insanlar var. Eğitim merkezlerimizde biz bunlardan neden yararlanmayalım?” dedi. Tevhid-i Tedrisat ile birlikte medreselerin kapandığını hatırlatan Görmez, “Bu birinci realitemiz. İkinci realitemiz, din eğitimi noktasında da biz, bir tek ilahiyat fakültemiz vardı, onu da kapattık. İlk 25 yılda bu noktada ülkemizin eksikleri ortaya çıktı. 47’de, 48’de, 49’da ülkeyi yönetenler bir araya geldiler ve bu konuda hata yaptıklarını gördüler. Raporlar yazdılar, kitaplar yazdılar. İmam hatip liseleri açıldı. Sonra Ankara İlahiyat açıldı, sonra yüksek İslam enstitüleri açıldı.” diye konuştu.
Bu süreç içerisinde ders halkaları şeklinde özel inisiyatiflerin devam ettiğini söyleyen Görmez, “Yani Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde, Karadeniz bölgesinde, İç Anadolu’nun belirli yerlerinde, Akdeniz’in bazı kıyılarında, İstanbul’da özel ders halkaları marifeti ile bu din eğitimi veriliyor. Bunlara medrese demek yanlış olur, çünkü öyle nizami bir şey yok. Kurumsal bir şey kalmadı. Yüz yüze, diz dize, göz göze hoca-talebe ilişkisi kurulmak marifeti ile bir takım insanlar yetişti. Bunların içinden bazıları hem bilgi bakımından, hem ilmi irfanı bakımından, hem ahlaki kişiliği bakımından, toplumun çok değer verdiği bir takım kişilikler haline geldiler.” dedi. Görmez, bu noktada 60’lı yıllardan itibaren Diyanet’in, bu insanlardan nasıl yararlanacağı üzerinde düşündüğünü ve muhtelif yerlerde de yararlandığını aktardı.


“BİN KADRO ALDIK AMA BUNU DOLDURABİLECEĞİMİZİ ZANNETMİYORUM”
‘Üfürükçü, cahil, din eğitimi almamış kişilerin kadrolara alınacağı’ gibi eleştirilerde bulunulduğunu hatırlatan Görmez, “Bu yazılabilecek, tahayyül edilebilecek bir şey midir? Ciddi bir sınavdan geçecek. Birinci şartımız o. Biz orada unvan aramayacağız, liyakat ve ehliyet arayacağız. Ciddi bir sınavdan geçecek.” şeklinde konuştu. Pedagojik formasyon için de en az 6 ay yüksek ihtisas merkezlerinde bir eğitim verileceğini söyleyen Görmez, şöyle devam etti: “Bu eğitim sırasında hangi alanlarda hizmetinden yararlanacağımızı tespit edeceğiz. Bu bir istisna olacak. Bin kadro aldık ama ben bu bin kadroyu doldurabileceğimizi zannetmiyorum. Çünkü maalesef terör belası bu sivil inisiyatifleri de yok etti, özel ders halkalarını da bitirdi, ortadan kaldırdı.” şeklinde konuştu.

“GÖNÜL RAHATLIĞI İLE CAFERİ VATANDAŞIMIZIN ARKASINDA NAMAZIMI KILARIM”
Bunun istisnai ve sözleşmeli bir kadro olduğunu belirten Görmez, “Bunların içerisinden Caferi vatandaşlarımız… Yapılan açıklamalar, `asimilasyona uğramayacağımız garantisini verirseniz, biz kabul ederiz` şeklinde. Şu anda 28 Caferi mezhebine mensup imamımız var bizim. Aldık zaten. Ancak bu endişeyi anlamakta zorluk çekiyorum. Çünkü bir Müslüman ülkede camilerin mezhep esasına göre ayrılması kabul edilemez. Aynı secdeyi, rükuyu yapıyoruz. Ben büyük bir iftihar ve gönül rahatlığı ile Caferi vatandaşımızın arkasında namazımı kılarım. Bir Caferi vatandaşımız da gönül rahatlığı ile Hanefi, Şafii, Hanbeli, Maliki, hangi mezhebe mensup olursa olsun onun arkasında namaz kılabilir.” dedi.

“ÇOCUKLARIN DİN EĞİTİMİ İÇİN BAŞKA ÜLKELERE GÖNDERİLMESİ KABUL EDİLEMEZ”
Caferi vatandaşların kendi çocuklarını din adamı olması için Kum şehrine göndermek zorunda kalmalarını doğru bulmadığını belirten Başkan Görmez, “Kendi ülkesi içinde bu din eğitimi imkanı, İmam Hatip lisesi müfredatı dikkate alınarak, gözden geçirilerek… Sadece Caferiler değil, ben Ermeni vatandaşımızın din adamı yetiştirmek için çocuklarını Ermenistan’a göndermeye muhtaç olmalarını da bu ülkeye yakıştırmıyorum. Ben, Ortodoks vatandaşlarımızın kendi çocuklarını din eğitimi almaları için Yunanistan’a göndermek mecburiyetinde kalmalarının da izahını yapamam.” şeklinde konuştu. Bu topraklarda tarih boyunca bu özgürlüklerin yaşandığını vurgulayan Mehmet Görmez, “Özgürlüklerin en çok yaşanacağı zamanda kendi vatandaşlarımızın, farklı dinlerden, mezheplerden de olsa kendi çocuklarını din eğitimi almak için başka ülkelere muhtaç olmaları doğru değildir. Mutlaka yolu, yöntemi bulunmalıdır.” dedi. Görmez, Caferilere yönelik herhangi bir asimilasyon düşüncesinin olmadığının altını çizdi.

“DİYANET 6 YILDIR AVRUPA’DAKİ ALEVİ VATANDAŞLARIN TALEBİNE KARŞILIK VERİYOR”
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, başka bir soru üzerine, Aleviliği İslam’ın dışında gösteren hiçbir düşünceyi ciddiye almadıklarını vurguladı. Görmez, “Başkan yardımcısı olarak Avrupa’da gittiğimde, Alevi vatandaşlarımız önüme çıktı. Bana, ‘Ramazan’da buraya imam gönderiyorsunuz. Muharrem’de bize Müslümanlığımızı hatırlatacak, hem Kur’an-ı Kerim’i bilen, hem İslam’ı bilen, hem Ehlibeyt yolunu bilen, Aleviliği bilen dedeleri neden göndermiyorsunuz?’ dedi. Altı yıldır Diyanet İşleri Başkanlığı Muharrem ayında Avrupa’daki Alevi vatandaşlarımızın bu talebine karşılık veriyor. Çünkü ortak bir zemin buluyoruz orada. Yeter ki orada görebilelim. Bazı cemevlerinde Kur’an öğretiliyor. Bizden Kur’an öğretmek için hoca istiyorlar. Ya da orada Kur’an öğretecek birini görevlendirmemizi istiyorlar. Memnuniyet ile bunu kabul ederiz.” diye konuştu.
“Dedeler de, mele için tarif edilen sınıfa giriyor büyük oranda.” şeklindeki değerlendirme üzerine Görmez, “İki sorun var orada. Bir, soy esasına dayanıyor. İkincisi maalesef bir eğitim yok. Bu da bir eksiklik tabi. Bu eksiklikten dolayı ikinci bir eksiklik izafe etmek doğru değil. Ama işte o teolojik boyutu sağlayabilmek için belki ehlibeyt yolunun, Aleviliğin kendi öğretilerinin, sahih öğretilerinin doğru öğretilmesini sağlayacak bir takım eğitim müesseseleri oluşturulmalı. O eğitim müesseselerinden geçtikten sonra, yine bunu da bizzat kendileri belirlemeli, ben belirlememeliyim, özel inisiyatifle bile olsa, sadece bir soydan gelmiş olmak, yeterli olmuyor. Gerekleri var. Bunu geleneksel şifai kültürle öğrenenleri var. Bu işi çok iyi yapanları var. Hem Kur’an-ı Kerim’e vakıf, hem bunun uygulamalarını çok iyi yapanları var ama bu konuda ciddi eksikler var. Onların telefi edilmesi lazım.” cevabını verdi.
‘AB emretti, Diyanet hutbelerden bir ayet çıkardı’ iddialarının 2006 yılında da gündeme geldiğini hatırlatan Görmez, o dönemde de konuya açıklık getirildiğini kaydetti.