Türkiye Doğru Yolda Ama Rehavete Yer Yok...

BETAM Direktörü Prof.

Dr. Seyfettin Gürsel: -``Türkiye`nin borç sorununun olmaması ve krizin yarattığı olumsuz psikolojiden çok çabuk sıyrılması büyük bir farklılık`` -Maltepe Üniversitesi`nden Prof. Dr. Dilek Yılmazcan: -``Olumlu unsurlar Türkiye`yi rahatlattı. Ama ne kadar rahatlattı, bunu önümüzdeki dönemde göreceğiz`` -İstanbul Üniversitesi`nden Prof. Dr. Merih Paya: -``Türkiye`nin birtakım konjonktürden sağladığı faydalar var

Bu faydalar, Türkiye`ye daha iyi bir görünüm verdi`` İSTANBUL - 11.11.2011 - Medine Taşdelen Yıldırım - Yunanistan, ardından İtalya derken, tedirgin günler yaşayan Avrupa ülkelerinden düşük kamu borcuyla olumlu yönde ayrışan Türkiye`nin, Batıdan esen soğuk rüzgardan etkilenmemesi için aldığı tedbirleri sürdürmesi ve özellikle ithalata dayalı tüketimini azaltması gerektiğine dikkat çekiliyor

Akademisyenler, özellikle kriz sonrasında gelişmiş birçok ülkeye göre olumlu tablo sergileyen Türkiye için 2012`nin büyük önem taşıdığını, büyümenin ciddi anlamda yavaşlamasının beklendiği önümüzdeki yıl dünyada ve Avrupa`da olup bitenlerin sonrasında ortaya çıkacak tabloda Türkiye`nin durumunun da çok daha net olarak ortaya çıkacağını belirtiyor

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, yaptığı değerlendirmede, Türkiye`nin borç sorununun bulunmadığını, bunun Türkiye`yi diğer ülkelerden ayıran büyük bir farklılık olduğunu vurgulayarak, borçların, krizde bir miktar artsa da bunun geçici olduğunu, sonrasında mali disiplin ve büyüme ile bunun tekrar düştüğünü hatırlattı

Prof. Dr. Gürsel, Türkiye`nin borç yükünün düşük olmasının iyimser bir hava yarattığını ve faizleri düşük tuttuğunu söyledi

Diğer bir farklılığın da Türkiye`de gerek firmaların gerekse hane halkının krizin yarattığı olumsuz psikolojiden çok hızlı sıyrılması olduğuna işaret eden Gürsel, ``Dolayısıyla 2010 ve 2011 yıllarında büyük bir yatırım patlaması yaşandı. İç talebe çok bağlı bir büyüme görüldü. Ama bu tarz bir büyümenin de şu anda sonuna geliniyor. Mutlaka ihracatın artması lazım. Avrupa`daki gelişmeler olumsuz etki yapacak. İhracatın ithalattan daha hızlı artması gerekiyor`` yorumunu yaptı

İç talebe dayalı yüksek cari açık yaratan büyümenin ciddi bir düzeltme gerektirdiğini, bu düzeltmenin de kur aracılığıyla iki ayda gerçekleştiğini ve TL`nin önemli oranda değer kaybettiğini belirten Gürsel, ``Bunun iki yönü var. Olumlu yönü, ekonomi tekrar rekabet gücü kazandı. Bu düzeltmenin meyvelerinin önümüzdeki aylarda toplaması gerekiyor. Bir de enflasyonu artırıcı etki yapması nedeniyle olumsuz yönü var. Onun için Merkez Bankası krediyi kısıcı bir politika izliyor. Bu da iç talebi daha soğutmaya yönelik... Dolayısıyla eğer önümüzdeki dönemde azalan iç talebin yerini ihracat almazsa Türkiye`de büyüme ciddi ölçüde düşecek`` şeklinde konuştu

-``Bize Maastrich kriterlerini dayatırken kendileri hiçbir önlem almamış``- Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Dilek Yılmazcan da 1999 yılında profesörlük çalışmasının Avrupa Topluluğu bütçe politikasıyla ilgili olduğunu, o yıllarda kamu borcu/GSMH`ya bakıldığında Türkiye`nin durumunun bazı Avrupa ülkelerinden daha iyi olduğunu gördüğünü anlattı

Yılmazcan, ``Türkiye`nin kamu borcu gerçekten düşük. Milli hasılaya oranı da çok düşük. Son yıllarda bir olumsuz gelişme; bu ilerde nasıl etkiler bilemiyorum, özel sektör borçları yükseldi. Rakam oldukça yüksek. Bu bir olumsuzluk. Ama kamu borcunun düşüklüğü durumu tolore ediyor`` dedi

Türkiye`nin AB`ye üyelik sürecinde hep Maastrich kriterlerini yerine getirmelerinin istendiğine değinen Yılmazcan, ``Bize bu kriterleri dayatırken kendileri bu konuda hiçbir önlem almamışlar. Özellikle Yunanistan bu tür öneriye hiç aldırmamış. İtalya hep yüksek... Şimdi artık bu borçları ödeyemeyecek duruma geldiler. Almanya ve Fransa, AB bütçesini finanse eden ülkeler, artık finanse etmek istemiyorlar. Bu, Türkiye`nin olumlu görüntüsü... İkincisi de 2001 yılında çıkarılan yasalarla bankaların daha sağlam bir statüye kavuşturulması, yapılarının güçlendirilmesi de Türkiye`yi diğer ülkelere göre daha dayanıklı hale getirdi. Bir tek olumsuz unsur cari açık...`` şeklinde konuştu

-``Türkiye IMF`nin baskısı olmadan daha rahat hareket etti``- Son yıllarda Türkiye`nin IMF`den de hiç borçlanmadığına dikkati çeken Yılmazcan, ``Bu da Türkiye için olumlu gelişme oldu. IMF borçları kısa dönemli ve yüksek faizli olduğu için, Türkiye IMF`nin baskısı olmadan daha rahat hareket etti. Merkez Bankası`nın da para politikasında olumlu rolü oldu. Ayrıca yurt dışından, özellikle Arap ülkelerinden ciddi ölçüde para girişi olduğu söyleniyor. Bu, dış borç ihtiyacını azaltıyor`` ifadesini kullandı

İhracattaki artışı da vurgulayan Yılmazcan, değerlendirmesinde şunları kaydetti: ``Bu olumlu unsurlar Türkiye`yi rahatlattı. Ama ne kadar rahatlattı, bunu önümüzdeki dönemde göreceğiz. Sıcak para girişi eğer azalırsa ben bu kadar rahat edeceğimizi düşünmüyorum. Bir de AB`ye ihracatımız dikkate alındığında onların krize girmesi Türkiye`yi de olumsuz etkileyecektir. Uluslararası piyasaları dikkatle izleyeceğiz. Birtakım önlemlerin krize girmeden önce alınması gerekiyor. Burada Merkez Bankası`na çok iş düşüyor. Döviz kuruyla ilgili olaylarda özellikle tedbir almak zorunda. İthalatı azaltacak önlemler almak gerekiyor

Uluslararası piyasaları bundan sonra daha fazla dikkatle izlememiz gerekiyor. Türkiye`nin birtakım önlemleri krize girmeden önce alması gerekiyor. Burada özellikle döviz kuruyla ilgili konularda Merkez Bankası`na çok iş düşüyor. İthalatı azaltacak birtakım önlemler almak gerekiyor. Belki bütçeyle ilgili bazı kısıtlamalar getirilebilir. Herkesin krize girdiği dönemde dikkatli olmak gerekiyor. Bu kapsamda halkın da yaklaşımıyla ithalata dayalı tüketimi azaltmak gerekiyor. Vatandaş olarak da dikkatli olmalıyız. Hükümetin alacağı kararlar kadar bizim davranışlarımız da son derece önemli.`` -``2012`de pek çok şey daha da netleşecek``- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Teorisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Merih Paya da Türkiye`nin önümüzdeki yıl yüzde 2 civarında büyüyeceğinin tahmin edildiğini anımsatarak, 2012 yılının pek çok şeyin daha da netleşeceği bir ortamı gözler önüne koyacağını, böyle bir ortamda Türkiye`nin durumunun da daha net ortaya çıkacağını ifade etti

Paya, ``Türkiye`nin birtakım konjonktürden sağladığı faydalar var. Bu faydalar, Türkiye`ye daha iyi bir görünüm verdi. Mesela ne oldu? Türkiye`de kısa vadeli yatırım imkanları daha cazip gözüktü. Yunanistan`da özellikle borç ödeyememek gibi bir sorun ortaya çıktı. Bu durumla ilişkili Türkiye ayrışmış gibi bir izlenim veriyor. Ancak şu unutulmamalı; Türkiye bu çarkın bir parçası ve gelişmelerden çok etkilenecek ülkelerden biri`` diye konuştu

Bu dönemde Türkiye`nin ``beklenmedik düzeyde olağanüstü finansman imkanları`` bulmasının önemine dikkati çeken Paya, ``Bu olduğu için mali finansman görece düzelmiş izlenimi veriyor. Türkiye`nin mali yapısında konjonktürel olarak düzelme olmuştur. Bu krizin bir özelliği var. Çok büyük sürpriz oluşturabiliyor. `Başımız çok büyük dertte` dediğiniz noktada birdenbire çok güçlü fon akışı olabiliyor. Ama bunlar kalıcı değildir`` yorumunu yaptı

Dış dengenin öneminin altını çizen Prof. Dr. Paya, ``2012, iç dengenin de olumsuz yönde gelişmesine yol açabilir. Şu anda bence dış denge çok ciddi sorun... İç dengede sanki sorun yokmuş gibi gözüküyor, ancak 2012`de iç dengede yükselen faizler, düşen gelir vergileri, yabancı sermaye girişlerinin azalmasıyla birlikte iç dengede de sorunlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle tedbirli davranmak gerekir`` dedi

Çalkantılı döneme girerken Türkiye`nin iktisat politikalarının çok da net olmadığını savunan Paya, ``Başka alanlarda maliye politikasında vesaire yeni tedbirlere yönelme eğilimi çok kısmi... Zamlarla gidebileceğiniz yol çok sınırlı. Çünkü bu, bir noktada durgunluğa neden oluyor. Durgunluk olunca mali bütçe bundan olumsuz etkilenecek`` değerlendirmesinde bulundu

(MED-ALİ)
Kaynak: AA