İsrail raporu çıktı, ABD görüşmek istedi

Mavi Marmara raporunda İsrail, Ankara'nın beklediğinden çok eleştirildi. İran'da da gelişme sağlanırsa, İsrail sarsılır


NEW YORK- Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Rapor beklentilerimizi karşılıyor” diyordu ama baştan beri görüşmelerin içinde yer alan bir Türk diplomat kulağımıza, “Bu kadarını doğrusu beklemiyorduk. Komisyon hukuksuzluğu saptamada objektif davrandı” diye fısıldadı.
Waldorf Astoria Oteli’nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ev sahipliğinde yapılan Balkan Liderleri yemekli toplantısının çıkışında gazetecilere konuşan Davutoğlu, şimdiye dek Mavi Marmara olayı hakkında kullanılmamış olan ‘işkence, kötü muamele’ tanımlarını da kullandı.
Bunun sebebi 56 sayfalık raporun ayrıntılarıyla birlikte ortaya çıktı.
İsrail’in uluslararası sularda yardım götüren gemiyi basarak 9 kişiyi öldürmesinin hukukun açık ihlali olarak nitelendiği raporda Davutoğlu’nun sözlerine temel oluşturan şu ifadeler dikkat çekiyordu:
“İsrail’in askeri ve diğer görevlilerinin yardım filosu yolcularına uyguladığı muamele yalnızca olayla orantısız olmakla kalmayıp, tamamen gereksiz ve inanılmaz derecelerde şiddet sergilemiştir. Bu kabul edilemez düzeyde bir kaba kuvvet ihlalidir.”
İsrail’in hemen bir açıklama yaparak raporu art niyetli ve tek taraflı olarak kınamasına Davutoğlu “Komisyon hukukçulardan oluşuyor. İçlerinde bir tek Türk, Müslüman ya da geçmişte İsrail ile sorun yaşamış kişi yok” cevabını verdi. (Davutoğlu da son üç günde dört kez Clinton’la  görüştü.)
Tam Birleşmiş Milletler Genel Kurul çalışmalarının resmen açılacağı 23 Eylül’ün bir gün öncesinde akşama doğru yayımlanan rapor, açılışta Başkan Barack Obama tarafından temsil edilecek ABD’yi de İsrail’in güçlü hamisi olarak zorda bıraktı.
Raporun içeriğinin belli olmaya başladığı saatlerde, ABD Dışişleri’nin üst düzey bir yetkilisi, Türk Dışişleri’ndeki muhatabını arayarak görüşme talep etti. ,
Amerikalı yetkili, raporun beklediklerinden sert çıktığını söylüyor. Türkiye’den hiç değilse İsrail’in üzerine fazla gitmemesini, adeta raporla yetinmesini istiyordu.
Oysa Ankara, haftalardır İsrail’in medya üzerinden yürüttüğü psikolojik savaş altında kaldığına inanıyordu.
İran’ın nükleer programı ve Türkiye’nin BM yaptırımlarına kullandığı ‘hayır’ oyu ve Gazze’deki Filistinlilere yardım taşıyan Mavi Marmara’ya saldırı olayıyla birlikte ‘Eksen kayması’ suçlamaları Batı basınını sarmıştı. Ankara bunda İsrail lobisi parmağı arıyordu.
Son olarak AK Parti’nin referandum kampanyası için İran’dan para aldığı iddiası ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez’in BM günleri sırasında Türkiye ile görüşmelerinin şart ileri sürülmesiyle reddedildiği sözleri, şimdiye dek Başbakan Tayyip Erdoğan’a göre mutedil duran Cumhurbaşkanı Gül’ün dahi sert tepkisine yol açmıştı.
Türk diplomat, Amerikalı muhatabına, az sonra Davutoğlu tarafından tekrarlanacak sözlerle karşılık verdi: “Haklı olduğumuz görüldü. Özür ve tazminat talebimiz devam ediyor.”
İşin doğrusu, ABD’nin İsrail’i savunmakta giderek zorlandığı. Yalnızca İsrail’in üst üste yaptığı hatalardan dolayı değil; aynı zamanda (‘One minute’ ve Mavi Marmara olaylarının da bir ölçüde katkısıyla) 12 Eylül referandumundan güçlenerek çıkan Başbakan Tayyip Erdoğan ile bir seçim dönemi daha muhatap olma ihtimaliyle de Ankara’nın üzerine gitmesinin bir sınırı var.

İran uzlaşırsa İsrail kaybeder
Unutmamalı ki, raporun yayımlanmasından bir gün önce, 21 Eylül’de, ABD dahil BM Ortadoğu grubu üyeleri, İsrail’i işgal altındaki Filistin topraklarındaki yerleşim inşaatları nedeniyle kınayan bir açıklama yaptı.
BM’nin İsrail raporu çıktığı saatlerde Davutoğlu NATO-Rusya dışişleri bakanları toplantısındaydı. Sonra sırada İran vardı.
Türk tarafının talebiyle görüşmede diplomatlar bulunmadı. Türk tarafında Gül ve Davutoğlu, İran tarafındaysa Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad ile Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki yer aldı. Türk diplomatik kaynakları, İran heyetinde parlamenterlerin bulunması ve bunun da İran hükümeti üzerinde iç politika baskısına yol açmamasını düşünerek bu öneriyi yaptıkları izahını getirdi.
Zaten görüşme öncesinde BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin) ve Almanya, İran’ı uzlaşmaya teşvik eder nitelikte bir açıklama yaparak havayı yumuşatmıştı.
AB Dış Politika Sorumlusu Catherine Ashton’un da devreye girmesiyle görüşmelere dün de devam edilmesi, İran’ın nükleer programı konusunda Türkiye’nin de katkısıyla uzlaşma yoluna girdiği izlenimi doğurdu.
Mavi Marmara üzerine bir de İran uzlaşma rayına girerse, bu durum İsrail’in dış olduğu kadar iç siyasetini de sarsabilir. Bölgedeki dengeler yeniden kurulmanın doğum sancılarını çekiyor.

Gül’e tebrik sırası
Cumhurbaskanı Abdullah Gül dün BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, İnsan Hakları Komisyonu’nun raporuna değindi ve Türkiye’nin İsrail’den resmi özür ve tazminat talebinin devam ettiğini vurguladı.
Gül, İran’ın nükleer programına da atıfta bulundu ve Türkiye’nin bölgede nükleer silah istemediğini ve bunu önlemeye çalıştığını söyledi. Bu açık ifade, Türkiye’nin Iran ile ABD ve AB arasında dün de devam eden mekik diplomasisinin bir parçası olarak görülüyör. Gül konuşmasında ülkelerin silahlanmaya ayırdıkları bütçeyle insani yardım çalışmalarına ayırdıkları bütce arasındaki dengesizliği de eleştirdi.
Öte yandan İsrail BM Genel Kurulu’nun dünkü açılış oturumuna katılmadı. Diplomatik kaynaklar bu durumu BM raporunu protestoya değil, İsrail’in dini bayramına bağladılar.
Gül’ün konuşması ardından otuz-kırk kadar ülkenin devlet başkanı, dışişleri bakanı ve BM temsilcisi tebrik etmek için kuliste sıraya girdi. Ülkeler arasinda Arap, Afrika ve Latin Amerika ülkeleri çoğunluktaydı.