Doğum günün kutlu olsun Hrant!

Bugün Hrant Dink'in doğum günü.


Bugün Hrant Dink’in doğum günü.
Sevgili arkadaşımız, Ergenekoncu çetenin sırtından sıktığı kurşunlarla o meş’um 19 Ocak 2007 günü âşığı olduğu Türkiye toprağına zamansız düşmeseydi, Allah’ın aldığı canı, hain çeteler almasaydı bugün 57 yaşına ayak basacaktı.
Hrant, bugün, doğum gününü görebilmiş olsaydı, ömrünü adadığı Türkiye’nin demokrasi mücadelesinin üç gün önce Türkiye halkının muhteşem iradesiyle büyük bir eşiği döndüğünü mutluluk içinde görecekti. 12 Eylül 2010 referandumunun, Türkiye’yi ‘hukuk devleti’ olmak yönünde ulaştırdığı aşamayı birlikte kutlayacaktık.
12 Eylül referandumunun ‘kuvvetli EVET’i ona bugün verilmiş en büyük doğum günü hediyesi olacaktı.
Hrant’a o ‘doğum günü hediyesi’, dün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kendisine ilişkin kararıyla süslenerek, güzel bir hediye paketi olacaktı.
Hrant, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne alçakça katledilmesinden iki gün önce, 17 Ocak 2007’de başvurmuştu. İfade özgürlüğünün TCK’nın 301. Maddesi’ne dayanılarak alınan mahkûmiyet kararının Yargıtay’ca onaylanmasıyla ihlal edildiğini öne sürerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuştu.
Hrant Dink’in mahkûmiyeti ve Yargıtay tarafından onaylanması, Türk yargı tarihinin silinmeyecek bir kara lekesidir.
12 Eylül referandumunda kimi ‘hayır’cıların sözde bağımsızlığını korumak istedikleri o yargının kapkara lekesi.
Türkiye halkının ‘kuvvetli EVET’i’ ile adaletsizliğine isyan ettiği o yargının, artık kolay kolay eski halini alamayacak biçimde yapısı değiştirilmekte olan ‘yüksek’ yargının kapkara lekesi.
AİHM, Hrant Dink’in başvurusuna ilişkin kararını oybirliğiyle, evet, AİHM’deki Türk yargıcın da katılımıyla, oybirliğiyle aldı ve 12 Eylül referandum sonucunun hedef aldığı yargının adaletsizliğini tescil etti, teşhir etti.
***
“Şimdi artık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruyorum.
Bu dava kaç yıl sürer bilemem. Bildiğim ve beni rahatlatan gerçek şu ki, hiç olmazsa dava bitene kadar Türkiye’de yaşamaya devam edeceğim.
Mahkemeden lehime bir karar çıkarsa kuşkusuz çok daha sevineceğim ve bu da demektir ki artık ülkemi hiç terk etmek zorunda kalmayacağım...”
Bu satırlar Hrant tarafından kaleme alınmıştı ve bu doğum günü yayımlanan, Tuba Çandar’ın ‘Hrant’ adlı yaklaşık 700 sayfalık yaşam öyküsünde yer alıyor.
Hrant’ın kaç yıl süreceğini AİHM’e başvurduğu gün bilemediği dava üç buçuk yıl sürdü ve ‘sevindiren’ biçimde sonuçlandı.
Ama Hrant, bu satırlarının birkaç gün ardından Türkiye’de yaşamaya devam edemeyeceğini bilemedi. İstanbul’un ortasında, güpegündüz, arkasından kahpece vurdular onu.
Ailesi, AİHM’de dört dava daha açtı. AİHM’in önüne Hrant’ın başvurusuna ailenin de başvurularıyla beş dava geldi. Hrant Dink’in sadece ifade özgürlüğü değil, yaşam hakkı da ihlal edilmişti. Devlet, adım adım cinayete kurban gideceği bilgisini edindiği vatandaşının yaşam hakkını korumak için bir şey yapmamıştı.
AİHM, açılmış beş davayı birleştirerek Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşama hakkıyla ilgili 2. maddesinin, ifade özgürlüğüyle ilgili olan 10. maddesinin ve daha bir dizi maddesinin ihlal edildiği hükmüne vardı ve ayrıca Hrant Dink’in ailesine manevi tazminat ödenmesine karar verdi.
Dışişleri, AİHM karasına itiraz edilmeyeceğini yani ‘temyiz’ yoluna gitmeyeceğini açıklayarak AİHM kararının ‘adalet’e uygun olduğunu zımnen kabul etmiş oldu.
Dışişleri’nin bu tavrı -ki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Türkiye adına AİHM’e verilmiş skandal savunma öğrenildikten sonra Hrant’ın kardeşi Hosrof Dink’i davet etmesi ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun beyanlarıyla sinyali verilmişti- bundan böyle, Türkiye’nin ifade özgürlüğü ve yaşam hakkının ihlali gibi nedenlerle, TC vatandaşlarının AİHM’e başvurmasını meydana getiren şartların ortadan kaldırılacağına ilişkin bir irade beyanı olarak da görülebilir.
Hrant, 57 yaşına cansız olarak gireceği bugün dahi Türkiye’nin demokratik ufuklarına, canı pahasına destek vermiş durumdadır.
***
Türkiye halkı, 58-42’lik sonuç ile Türkiye’nin yüzünü özgürlük ve demokrasiye döndürmeseydi, HSYK bundan önceki haliyle bırakılsaydı, Hrant’ın gerçek katilleri kısa süre sonra elini kolunu sallaya sallaya yeni avlarının peşinde koşmaya başlayacaklardı.
‘Hayır’cıların ‘bağımsız yargı’sı, adaletsizlik fabrikası olarak üretimine devam edecekti.
Türkiye halkı, bugünkü doğum gününde, has evladına, bu ülkenin görebileceği en yurtsever evlatlarından birine, ülkemizin demokratikleşmesi ve halkımızın özgürlüğü için birlikte yola düştüğümüz sevgili yoldaşımıza mükemmel bir doğum günü hediyesi verdi.
AİHM’de bu hediyeyi çok güzel süsledi.
Bugün bir doğum günü hediyesi daha; Hrant Dink’in başdöndürücü yaşam öyküsü ‘Hrant’ adıyla Tuba Çandar’ın kaleminden kitaplaştı.
Doğum günün kutlu olsun Hrant!