Ufukta kara bulutlar toplanıyorsa?

Gelecek yıllarda AB'de karabulutlar olacaksa bizi etkileyecek olan bu olası gelişmeye bugünden bir politika...


Gelecek yıllarda AB’de karabulutlar olacaksa bizi etkileyecek olan bu olası gelişmeye bugünden bir politika geliştiriyor muyuz?
G20 toplantısından sonra ilk tahmin IMF’den geldi. Bir iyi, bir de kötü haber var. Bugün güneşli, ama gelecek yıllar karabulutların toplandığı tahmini var. 
IMF’den gelen haberin iyi olanı, bu yılki büyüme tahmininin nisan ayındaki tahminlere göre yukarı çekilmesi idi. IMF, küresel ekonomideki büyümeyi yüzde 4.2’den yüzde 4.6’ya çekti. Gelişmiş ülkelerdeki büyüme tahmini yüzde 2.3’den yüzde 2.6’ya çekilirken, gelişmekte olan ülkelere ilişkin büyüme tahmini de yüzde 6.3’den, yüzde 6.8’e çekti.
IMF’nin tahminlerinden yer alan olumsuz haber, ABD dışında hemen hemen tüm ülke gruplarında 2011 yılına ilişkin büyüme tahminlerinin aşağı çekilmiş olmasıdır. Malum, küresel ekonomi politikalarının G20 çerçevesinde yönetilmesi bakımından şimdiye dek IMF tahminleri bir çeşit pusula niteliği taşıyordu. Bu tahminlerin ‘iletişim manivelası’ önemseniyordu. Şimdi IMF de, özellikle AB’deki finansal krizin ekonomiyi yavaşlatacağını, toparlanmayı süründüreceğine işaret ediyor.
Avro Bölgesi için bundan birkaç ay önce 2011’de yüzde 1.5’luk bir büyüme öngörülürken, Temmuz tahminlerinde yüzde 1.3’e düşürülmüş. Olumlu ya da olumsuz, tahmin ufku yakına geldikçe daha isabetli olması sürpriz değil. Bu yüzden, IMF Baş Ekonomisti Olivier J. Blanchard’ın, tahminlerin güncellenmesinin ardından, “Ufukta güçlü bulutlar belirdi. Bunlar öncekine göre daha az iyimser dayanak ve gerçek tehlike arz ediyor.” demesi boşuna değil.
Blanchard, ABD, Avrupa, Japonya, Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerde beklenenden güçlü bir büyüme ortaya çıktığını; bunun birçoğunda, güçlü özel talebin yansıması olduğunu, ancak son verilerin talepte yavaşlama gösterdiğini söylüyor.
Aslında bu olumsuz haberin, ülkemiz için de olumsuz bir niteliği var. 2011 Yılındaki büyüme tahminin aşağı çekilmesinde temel belirleyici unsurun, Avro Bölgesi’ndeki büyüme tahminin aşağı çekilmesidir. Bu, ülkemiz için de dış talep açısından zayıflama demek.
OECD’nin dün açıkladığı, birinci çeyrek büyüme analizine göre, ilk çeyrekte önceki çeyreğe göre OECD Bölgesi’ndeki yüzde 0.6’lık büyümenin kaynakları şöyle; yüzde 0.45 stok artışından, yüzde 0.30’u özel kesim tüketiminden geliyor. Brüt sabit sermaye yatırımı ve net ihracatın ise yüzde 0.1’lik bir azaltıcı katkısı olmuş.
2010’un ilk çeyreğinde, 31 ülkeli OECD’de büyüme eğilimi stok artışı üzerinde gelişmiş. Eğer izleyen çeyreklerde stoklara dönük üretim yavaşlarsa talep zayıflarsa ekonomilerdeki büyüme eğiliminin de tahminlerin altında kalması kaçınılmaz.
Dün açıklanan mayıs ayı sanayi üretiminde Fortis ekonomistlerinin benzer bir gözlemi var. Fortis, Mayıs ayına ait yüzde 1.9’luk sanayi büyüme artışının, “Yılın ikinci yarısında, talep koşulları kötüleştikçe ve stoklar artmaya başladıkça üretimin düşeceğini tahmin ediyoruz” saptamasında bulunuyor.
Blanchard’ın 2011’e doğru temel öngörüleri arasında gelişen ülkelere ilişkin olanı en ilginci tabii ki. Blanchard, özetle; gelişmiş ülkelerdeki ama özel olarak AB’deki kemer sıkma politikasının, gelişmekte olan ülkelere olan sermaye akımını güçlü biçimde devam ettireceğini tahmin ediyor. Ancak gelişmekte olan ülkelerin de önemli bir karar vermeleri gerektiğini vurguluyor; gelişmiş ülkelerdeki yavaşlama ile bu ülkelere olan ihracatları düşeceğinden, iç talep kaynağına güç verme seçeneğine döneceklerini, ama bu durumda da yapısal reformları hayata geçirmeleri ve kendi ulusal paralarının değerlenmesine izin vermeleri gerektiğini söylüyor.
AB’nin önemli bir ticaret ortağı olan Türkiye de bu tercihle karşı karşıya kalabilir. İşte bunun için, akışa bırakılmış ekonomi politikasında orta vadeli bir ‘rota düzeltmesine’ ihtiyacın geldiği andır.
Çoğu ülkede deflasyon sınırında fiyat hareketi olurken, hâlâ yüzde 8.5’luk enflasyonu olan bir ülkede; kur rejiminin esnekliği üzerine, ‘Liranın değerlenmesi’ üzerine tartışmalara bakınca, kafası karışıkların ülkesinde ‘rota düzeltmesinin’ nasıl yapılacağını da merak ediyoruz doğrusu. 

Radikal