Kılavuzu şaşmış 'rekor'

Başbakan Erdoğan, Çarşamba günü büyüme sayıları açıklanmadan önce 'rekor kırılacağı' öngörüsünde bulunmuştu. Son dönemde danışmanları ya da bakanlar fena halde yanıltıyorlar Başbakanı.

 
Başbakan Erdoğan , Çarşamba günü büyüme sayıları açıklanmadan önce ‘rekor kırılacağı’ öngörüsünde bulunmuştu . Son dönemde danışmanları ya da bakanlar fena halde yanıltıyorlar Başbakanı . Önce işsizlikte oldu . Şimdi büyüme sayılarında . İlk çeyrekte , geçen yılın aynı çeyreğine göre yüksek oranda büyüme beklentisine dayanan bu ‘rekor arayışı’ ; hem biçim olarak , hem de öz olarak anlamsız bir ölçeklendirme idi . Rekoru ölçecek kılavuz en baştan şaştı . Bakın nasıl?
Geçen yılın oldukça ‘irtifa kaybetmiş’ ulusal gelir sayıları , bu yıl toparlandı . Geçen yıl ilk çeyrekte , bir önceki yıla göre yüzde 14 . 5 düşen ulusal gelir ; bu yıl yüzde 11 . 7 arttı . Artık basit matematik ve orantı hesabı yapabilen herkesin akıl yürütme ile dahi bulabileceği bir sonuç var ki , o da ; 2009’daki sert düşüşten sonra , 2008’deki ilk çeyrek ulusal gelir seviyesine erişebilmemiz için , hâlâ kabaca yüzde 4 . 5 artış daha sağlayarak gelebileceğimiz bir uzaklıkta olduğumuzdur!
Bu yüzden , sadece ilk çeyrek büyümesine ‘at gözlüğü’ takarak bakıp , uluslararası ‘skor’ arayışlarının hiçbir anlamı yok .
Öyle olsa dahi , ülkeler arası karşılaştırmalarda da büyüme sayılarına mevsimsel etkilerden arındırılmış biçimde bakılıyor . Böyle bakınca , 2010 yılının ilk çeyreğindeki ekonomik büyüme , mevsimsellikten arındırıldığında yüzde 0 . 1 olarak hesaplanıyor TÜİK tarafından . Yani binde birlik bir büyüme olmuş . Bu büyüme oranı da , OECD istatistik veri tabanında anlamlı bir rekor sıralamasına girecek gibi durmuyor . Tersine , OECD’nin mevsimsellikten arındırılmış büyüme sayılarına bakılırsa Türkiye’nin sondan sekizinci olduğu görülüyor . Basit bir karşılaştırma : Krizin en derin anı olan 2009’un ilk çeyreğinde Kore ekonomisi yüzde 4 . 3 küçülmüş . Türkiye ise yüzde 14 . 5 küçülmüştü . Rekor arayışında olduğumuz 2010’un ilk çeyreğinde ise Kore ekonomisi yüzde 7 . 8 büyümüş , Türkiye ekonomisi ise yüzde 11 . 7 büyüdü . ‘Düz hesap’ bakışı bile , Kore’nin kaybettiğinin üzerine bir şeyler koyduğunu söylüyor . Mevsimsellikten arındırılmış OECD büyüme verilerine göre , Kore 2010’un ilk çeyreğinde yüzde 2 . 1 ile OECD birinciliğini kazanırken , Türkiye yüzde 0 . 1 büyüme ile ( 31 ülke içinde ) sondan sekizinci olduğu görülüyor . İşte bu yüzden , rekor ve skor peşinde koşarken mahcup olacağımıza , ‘Nerede kalmıştık?’ sorusu ile meşgul olmak en doğrusu şu anda . 1998 sabit fiyatlarıyla Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ( GSYH ) sayılarına mutlak olarak bile bakıldığında , 2008 yılının ilk üç aylık dönemindeki üretim sayılarının ; imalat sanayi üretiminde yüzde 6 . 4 , ticarette yüzde 9 . 7 , inşaatta yüzde 12 . 1 gerisindeyiz . Tek ileride olan sektör , mali hizmetler yani bankacılık ve finansal aracılık hizmetleri ; yüzde 16’lık bir artışla , ‘krizi fırsata çeviren’ sektör olduğunu tescil etmiş durumda .
Türkiye’nin ilk çeyrekte büyüme rekoru kırması peşinde koşulurken , asıl odak noktası gözden kaçırılıyor . O da , ülke yurttaşlarının refah seviyesinin nerede ‘takılı kaldığıdır’ .
Takvim etkisi ve mevsimsellikten arındırılmış sayılar , Türkiye’nin bir önceki çeyreğe göre yüzde 0 . 1 yani binde birlik bir büyüme ivmesine sahip olduğunu söylerken , ilgili bakanlar ‘Türkiye’nin krizden en hızlı çıkan ülke olduğunu’ anlatıyorlar açıklamalarında . Oysa doğrusu şudur : Türkiye indiği hızla çıkmaktadır yokuşu! İkincisi de , inmeden önceki yükseklikte de değildir , çıktığı noktada .

Radikal