BDP “anahtar parti” oluyor
Vatan gazetesi yazarlarından Ruşen Çekır BDP'nin AK Parti'nin Anayasa paketine desteğini köşesinde yazdı.
İşte Ruşen Çakır'ın yazısı;
BDP “anahtar parti” oluyor
AKP’nin Anayasa paketi taslağının geleceğinde kilit rolü BDP oynayacağa benziyor. Zira CHP içerik, MHP ise usul konusundaki itirazları nedeniyle taslağın tasarıya dönüşmesi sürecinde aktif rol almayacaklarını alenen belirttiler. Hatta özellikle CHP’nin bu süreci engellemek için elinden geleni yapacağını da tahmin edebiliriz. Geriye bir tek BDP kalıyor.
Normal şartlarda iktidar partisinin BDP’ye pek ihtiyacı olmaması gerekirdi. Çünkü sadece BDP’nin katkısıyla bu paketin TBMM’den geçmesi mümkün değil. Ne var ki, AKP yönetimi, partili milletvekilleri içinden şu ya da bu nedenle fire çıkmasından ciddi bir şekilde endişeleniyor. Bu yüzden Anayasa değişikliğini referanduma götürmeyi garantileyebilmek için AKP başkalarının desteğine muhtaç.
Tabii ki akla ilk ve belki de tek gelen parti BDP. Ve BDP’nin pakete desteği konusunda en ciddi engel yüzde 10 seçim barajının pakette yer almaması. Barajın BDP’nin “kırmızı çizgisi” olduğunu biliyoruz fakat dün Genel Başkan Selahattin Demirtaş’ın konuşmasını dinlediğimizde bu çizginin bir şekilde aşılabileceği sonucuna varabiliriz.
Demirtaş açık bir şekilde, diğer partilerin aksine pakete katkı sunmak istediklerini ifade etti. Onun “Paket katkıya açıksa değişme ihtimali var demektir. Taleplerimiz olacak, bunlar karşılanmazsa şu andaki olumlu, pozitif tavrımızı gözden geçireceğiz” demiş olması BDP’nin AKP ile pazarlık için kolları sıvamış olduklarını gösteriyor.
Seçim barajı sorunu
Peki bu pazarlık nasıl gelişebilir? Öncelikle, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un Anayasa değişikliğinin ardından Meclis’e dönebilecekleri yolundaki söylentilerin BDP’lileri hiç heyecanlandırmadığını, hatta “ağza bir parmak bal çalma” olarak görülüp ters tepki yarattığını hatırlatalım. Muhtemel bir pazarlıkta BDP’nin Anayasa’da Kürt kimliğinin alenen tanınmasını talep etmesi beklenmiyor. Öte yandan masaya ilk olarak seçim barajını sürecekleri de muhakkak. Ancak bu paketin en büyük eksiği olan barajın düşürülmesine AKP’nin yanaşacağını beklemek de gerçekçi olmaz. İktidar partisinin bunun yerine “Türkiye milletvekilliği” ni sürmesi de hiçbir işe yaramayacaktır. Çünkü BDP’liler bunun kendi yaralarına asla merhem olmadığını biliyorlar. Geçen seçimde olduğu gibi, seçimlere bağımsız adaylarla girmeleri halinde kolaylıkla grup kurmaya yeter sandalyeye ulaşmak varken, 6-7, en fazla 8 Türkiye milletvekilliğine razı olmaları asla söz konusu olamaz.
Kimileri, yüzde 10 konusunun çözümsüz görünmesinden hareketle BDP’nin bu süreçte AKP’ye hiçbir şekilde destek olmayacağını ileri sürüyor. Katılmıyorum. BDP’liler eğer, diğer partiler tarafından yalnızlaştırılmışken AKP ile pazarlık etme imkanını ciddi bir fırsat olarak görürlerse -ki Demirtaş’ın dünkü sözleri bu konuda hayli ipucu veriyor- bu iki parti ülkeyi anayasa referandumuna götürmede ortak hareket edebilirler. Tabii böylesi bir gelişmenin, AKP yönetimini hayli ürküten fire riskini daha da artırmasının ihtimal dahilinde olduğunu da akılda tutmak lazım. BDP’nin muhtemel bir desteğinin CHP ve MHP tarafından AKP’ye karşı alabildiğine kullanılacağı da kesindir.
Bütün bu risklere rağmen AKP’nin BDP’ye sırt çevirmesi beklenemez çünkü “demokratik açılım” sürecinde epey tökezlemiş olan iktidar partisi Anayasa sürecini kazasız belasız tamamlamak istiyor. Yani BDP’yi dışlama lüksü yok.
BDP “anahtar parti” oluyor
AKP’nin Anayasa paketi taslağının geleceğinde kilit rolü BDP oynayacağa benziyor. Zira CHP içerik, MHP ise usul konusundaki itirazları nedeniyle taslağın tasarıya dönüşmesi sürecinde aktif rol almayacaklarını alenen belirttiler. Hatta özellikle CHP’nin bu süreci engellemek için elinden geleni yapacağını da tahmin edebiliriz. Geriye bir tek BDP kalıyor.
Normal şartlarda iktidar partisinin BDP’ye pek ihtiyacı olmaması gerekirdi. Çünkü sadece BDP’nin katkısıyla bu paketin TBMM’den geçmesi mümkün değil. Ne var ki, AKP yönetimi, partili milletvekilleri içinden şu ya da bu nedenle fire çıkmasından ciddi bir şekilde endişeleniyor. Bu yüzden Anayasa değişikliğini referanduma götürmeyi garantileyebilmek için AKP başkalarının desteğine muhtaç.
Tabii ki akla ilk ve belki de tek gelen parti BDP. Ve BDP’nin pakete desteği konusunda en ciddi engel yüzde 10 seçim barajının pakette yer almaması. Barajın BDP’nin “kırmızı çizgisi” olduğunu biliyoruz fakat dün Genel Başkan Selahattin Demirtaş’ın konuşmasını dinlediğimizde bu çizginin bir şekilde aşılabileceği sonucuna varabiliriz.
Demirtaş açık bir şekilde, diğer partilerin aksine pakete katkı sunmak istediklerini ifade etti. Onun “Paket katkıya açıksa değişme ihtimali var demektir. Taleplerimiz olacak, bunlar karşılanmazsa şu andaki olumlu, pozitif tavrımızı gözden geçireceğiz” demiş olması BDP’nin AKP ile pazarlık için kolları sıvamış olduklarını gösteriyor.
Seçim barajı sorunu
Peki bu pazarlık nasıl gelişebilir? Öncelikle, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un Anayasa değişikliğinin ardından Meclis’e dönebilecekleri yolundaki söylentilerin BDP’lileri hiç heyecanlandırmadığını, hatta “ağza bir parmak bal çalma” olarak görülüp ters tepki yarattığını hatırlatalım. Muhtemel bir pazarlıkta BDP’nin Anayasa’da Kürt kimliğinin alenen tanınmasını talep etmesi beklenmiyor. Öte yandan masaya ilk olarak seçim barajını sürecekleri de muhakkak. Ancak bu paketin en büyük eksiği olan barajın düşürülmesine AKP’nin yanaşacağını beklemek de gerçekçi olmaz. İktidar partisinin bunun yerine “Türkiye milletvekilliği” ni sürmesi de hiçbir işe yaramayacaktır. Çünkü BDP’liler bunun kendi yaralarına asla merhem olmadığını biliyorlar. Geçen seçimde olduğu gibi, seçimlere bağımsız adaylarla girmeleri halinde kolaylıkla grup kurmaya yeter sandalyeye ulaşmak varken, 6-7, en fazla 8 Türkiye milletvekilliğine razı olmaları asla söz konusu olamaz.
Kimileri, yüzde 10 konusunun çözümsüz görünmesinden hareketle BDP’nin bu süreçte AKP’ye hiçbir şekilde destek olmayacağını ileri sürüyor. Katılmıyorum. BDP’liler eğer, diğer partiler tarafından yalnızlaştırılmışken AKP ile pazarlık etme imkanını ciddi bir fırsat olarak görürlerse -ki Demirtaş’ın dünkü sözleri bu konuda hayli ipucu veriyor- bu iki parti ülkeyi anayasa referandumuna götürmede ortak hareket edebilirler. Tabii böylesi bir gelişmenin, AKP yönetimini hayli ürküten fire riskini daha da artırmasının ihtimal dahilinde olduğunu da akılda tutmak lazım. BDP’nin muhtemel bir desteğinin CHP ve MHP tarafından AKP’ye karşı alabildiğine kullanılacağı da kesindir.
Bütün bu risklere rağmen AKP’nin BDP’ye sırt çevirmesi beklenemez çünkü “demokratik açılım” sürecinde epey tökezlemiş olan iktidar partisi Anayasa sürecini kazasız belasız tamamlamak istiyor. Yani BDP’yi dışlama lüksü yok.