Prof. Dr. Doğu Ergil: Evetçiler bilinçli, hayırcılar önyargılı
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Şanlıurfa Şubesi'nin toplantısına katılan Siyaset Bilimci Sosyolog Prof. Dr. Doğu Ergil, evetçilerin bilinçli, hayırcıl
TYB Şanlıurfa Şubesi'nin düzenlediği toplantıya TYB Başkanı Cuma Ağaç, Gazeteciler Birliği Başkanı Veysel Polat, 2. Başkan Müslüm Abacı ile çok sayıda TYB ve Gazeteciler Birliği üyeleri ve bazı konuklar katıldı.
Prof. Dr. Doğu Ergil, referandum sonuçlarını değerlendirdi. Ergil, "Referandumda niçin 'hayır' verildiğini sorduğumuzda, insanlarımız AK Parti'yi sevmediği için, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Yüce Divan'dan kurtulmaması için ve yargının bağımsızlığını yitirmemesi için 'hayır' oyu verdiklerini söylüyorlar. Aslında referandum parti seçimi değil ki. Anayasa değişikliği için yapıldı. Evet' diyenlerin ise bilinçli hareket ettiği, hayır' diyenlerin de önyargılı ve korktukları için hayır dediklerini düşünüyorum. AK Parti'nin bu durumu çok iyi görmesi lazım." diye konuştu.
Referandumdan Kürt sorununa kadar birçok güncel konulara değinen Ergil, devlet merkezli yönetimden toplum merkezli yönetime geçiş döneminde olduğumuzu ve toplumda eriyen birey olmamak gerektiğini kaydetti.
Ergil, "Şu an devlet merkezli yönetimden toplum merkezli yönetime geçiş dönemindeyiz. Bu da yetmeyecek. Birey olma vasfını yitirmemeliyiz. Daha oraya yeni geliyoruz. Sosyalleşme evresine yeni geçiyoruz. Bireyselleşme evresine daha çok var." ifadelerini kullandı.
Dünya üzerindeki yönetimlerle ilgili kısa bilgiler de veren Prof. Ergil, şöyle konuştu: "Türk siyasal kültüründe devlet babadır. Vatan ise anadır. Bu figüre bakıldığında baba anaya istediğini yapabilir. Amerika'da Sam amca figürü vardır. Sam amca emretmez, hükmetmez, ama biz o Sam amcanın her dediğini yapan çocuğuz. Halen çocuk kalacaksan öyleyse ne zaman büyüyeceğiz."
Kürt sorunu ile ilgili de açıklamalar yapan Ergil, hukukun egemenliğin türlerinden biri olduğunu belirterek, "Egemen olan hukuku yapar. Çoğunluğun tercihi ile yapılmış olan hukuk herkesi bağlar. 1920'lerde Kürt vardı. Meclis'te mebusları da vardı. 1930'larda kaybettik. 1940'larda hiç görmedik. 50'lerde bir ses duyduk. 1960'lardan sonra Kürtleri bulduk, ama dilleri yoktu. Dilleri olduğuna inanmadık. Güneyde baktık okulları var ve 'a bunların dili de varmış' dedik. Şimdi var olan bu dili ne yapacağımızı bilemiyoruz. Sonuçta bu dili mutlaka kullanacaklar. Bırakalım onlar ne yapıyorsa yapsın." şeklinde konuştu.