Yenilmedik Yerini Bırakmayalım

Ersoy BABA

Ersoy BABA

Yaşlı bir adam emekliye ayrılır ve kendine bir okulun yakınında küçük bir ev alır. Emekliliğinin ilk bir kaç haftasını huzur içinde geçirir ama sonra ders yılı başlar.

Okulların açıldığı ilk gün, dersten çıkan bir grup öğrenci yollarının üzerindeki her çöp bidonunu tekmeleyerek bağırıp, çağırırlar. Bu çekilmez gürültü günler sürer ve yaşlı adam bir önlem almaya karar verir.

Ertesi gün çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken, kapısının önüne çıkar, onları durdurur ve:


-'Çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz . Bu neşenizi sürdürmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yaşındayken aynı şekilde gürültüler çıkarmaktan hoşlanırdım , bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve gürültü yaparsanız size her gün 1 lira vereceğim' der.

Bu teklif çocukların çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler.

Birkaç gün sonra yaşlı adam yine çocukların önüne çıkar ve onlara şöyle der:

-'Çocuklar enflasyon beni de etkilemeye başladı, bundan böyle size sadece 50 kuruş verebilirim.'
Çocuklar pek hoşlanmazlar ama yine devam ederler gürültüye. Aradan birkaç gün daha geçer ve yaşlı adam yine karşılar onları.
-'Bakın' der, 'Henüz maaşımı alamadım bu yüzden size günde ancak 25 kuruş verebilirim, tamam mı?'
-'Olanaksız bayım' der içlerinden biri, 'Günde 25 kuruş için bu işi yapacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz işi bırakıyoruz...'

***
Merhaba gazetemizin okurlarının makaleme tıklayıp okuyan “çok sevgili ve çok değerli” kısmı.

Bu hafta uzun zamandır yüz yüze görüşemediğimiz Kıbrıslı arkadaşım Atay ve değerli ailesiyle Türkiye'de görüşme fırsatımız oldu. Kıbrıs'ın benim hayatımda önemli yeri var. Kıbrıs gazisi olm… Yok, yok. Sallamaya gerek yok. Kıbrıs'ta arkadaşlarım, dostlarım var. Ve bir dönem hem ticari hem sosyal ziyaretler yaptım. Unutamadığım durumlara şahit oldum.
Mesela mesainin çok erken bitmesi, iş ortasında uyku araları verilmesi, aşırı sıcaklardan dolayı gün içinde dışarda gezenlerin olmaması ama, akşama yakın başlayıp sabaha doğru biten sahil gezmeleri unutulacak gibi değil.

Hepsi bir yana yemekleri bir yana. Atay'ların evinde misafir olduğum bir akşam ana yemeğin “şeftali” olması beni çok şaşırtmıştı. Meğer bir çeşit köfteymiş. Masaya geldiğinde tanıştık Şeftali ile. Fatma hanım köfteyi incecik zar halindeki göbek yağı ile sarmalayıp pişirmiş. Çok müthiş bir lezzet. Denemenizi tavsiye ederim.

Bu kebap mangalda ağır ağır yakmadan pişirince güzel oluyor. Ama fırında da yapılabiliyor ve çok da güzel oluyor.

Kuzu gömlek yağı olursa daha iyi oluyor ama, dana gömlek yağı ile de lezzetli oluyor. Buraya kadar anlatmışken tarifini de vereyim.



İlk iş soğanımızı rendeleyip galeta unuyla yumuşatarak ovuyoruz. Sonra kıymamızı, biberimizi, baharatlar ve tuzu da ekleyip iyice yoğuruyoruz. Rendelenmiş kaşarımızı da ekliyoruz. Bu işlerler bittiğinde de bir saat dinlendiriyoruz. Yıkanıp süzülen gömlek yağımızı köfteye göre kesip sarıyoruz. Köftenin ceviz büyüklüğünde yapılması isabetli olur. Sarılan köfteler fırın tepsisine dizilip ortalama 200 derecede 25 dakika pişirildiğinde ortaya şeftali köftesi çıkıyor. Bu köfte “Şef Ali Kebabı” diye anılırken, günümüze kadar ses değişimine uğrayıp, “Şeftali Kebabı” adını almış. Hani Nasrettin Hocamız dermiş ya:

-'Çocuklarınıza Eyüp ismini koymayın' diye.
-'Neden?' diye sorduklarında:
-'Söylene söylene ip olur da ondan' cevabını verirmiş. 'Şef Ali' köftesi 'Şeftali' köftesine dönüşebiliyor. Yani Hoca haklı.

Kıbrıslılar hayvanların yenilmedik yerini bırakmayalım 'duyarlılığı'na sahipler. Sadece hayvanın mı?

Aynı sofrada karpuz kabuğu reçeli ile de tanışmıştık. Biraz ağız büktüysem de ilerleyen dakikalarda bu tanışma kalıcı bir sevgiye dönüşmüştü. Tarifini de vereyim:



Karpuzu kestiğinizde kırmızı kısımlarını ayırın. Onların konumuzla ilgisi yok. Siz kabuklara odaklanın. Karpuz kabuğunun dışındaki yeşil ve desenli kısmını çok ince bir şekilde soyun. Bunu evinizdeki salatalık soyacağı ile yaparsanız kolay olur. Yeşil kısmını ayırdıktan sonra kalan beyaz kısımları zevkinize göre doğrayın. Kare kare olabilir mesela. Karpuz kabuklarını düdüklü tencereye koyun. Seviyesini geçecek kadar su ilave edip 15 dakika pişirin. Yumuşayan kabukları sudan çıkararak ayrı bir tencereye alın şekeri, suyu, karanfili ilave edip 30-35 dakika civarında kabuklar şeffaflaşana kadar kaynatın. İndirmeye yakın limon tozunu da ekleyin ve kavanozlara koyun. Kavanozu kırılmaktan koruyan köpük kutular var. Köpük kutunun içine yerleştirin. Ben size adresi göndereceğim. Kargoyla ulaştırabilirsiniz. Kargo bedelini ben öderim. Ama “illa ben” derseniz de ısrar etmem. Biliyorsunuz kolay ikna olurum.

Kıbrıs küçük yer. Hele ki o uzun burun gibi olan yer. Orada futbol maçı yapsanız top ya sağda denize düşer. Ya da solda. Bunun için futbol orada çok tercih edilen bir spor değil. Genellikle satranç ve dama tercih ediliyor. Taşların denize kaçma ihtimali daha az diye.

Şeftali'den bahsettik. Karpuz kabuğu reçeli de tamam. Bitti mi? Bitmedi. Bunlar o kadar her şeyi değerlendirme hırsındalar ki Cevizin olgunlaşmasını bile bekleyemiyor, daha hamken toparlayıp işleme sokuyorlar. “Millet aç! Aç!”



Kıbrıs'ın en meşhur tatlılarından Ceviz macunu tatlısı çok özeldir. Olgunlaşmamış yeşil cevizden yapılır. Bu tatlının yapılışı oldukça meşakkatlidir. Ama yemesi de bir o kadar güzeldir. Bunun yapılışında sönmemiş kireç kullanılır. İnşaatçıysanız malzemede zorlanmazsınız. Diğer türlü malzeme tedarikinde zorlanabilirsiniz. Onun için ben tarifi ile kafanızı doldurmayacağım. En pratik yolu Kıbrıs'a gidip orada yemenizdir. Pasaport da gerekmeyeceği için fazla maliyet binmez.

Atay kardeşimle Girne'de bir sahil lokantasında kebap yemiştik. Sipariş ettiğimiz kebap masamıza geldiğinde tabakta çok küçük bir parça et görünce kısa bir şaşkınlık geçirmiştim. Eee karpuz kabuğunu, olmamış cevizi, ineğin göbek yağını değerlendiren, mangalda zeytin kızartan bir toplumun, kebabı tabağa doldurup getirmesi doğru olmazdı. Güççücük porsiyonla idare edecek, onlara uyacaktım. Ama o öyle değilmiş. Tabağımdakini iktisatlı bir şekilde yemeğe çalışırken bir parça daha et geldi. Onu bitirirken bir parça daha. Böylece kebap son lokmasına kadar sıcak yenebiliyor. Harika bir servis. Türkiye'de olsa ilk dilimden sonra servis gecikir. Ya da bazı masalara 4-5 servis yapılırken sizi unuturlar. Hatta servisi yapmışlar gibi parasını da tam alırlar. Bu sebeple her sistem her yerde uygulanamıyor.

Sözün kısası Atay ve ailesi ile eski günleri yad ettik.

Kısmet. Belki bir gün Kıbrıs'ta da o eski günleri tekrar yad eder o harika lezzetleri tekrar hatırlama imkânı buluruz.

Kalın sağlıcakla.