Eşeklerle Tartışılmaz!

Ersoy BABA

Ersoy BABA

Artık eşeğe ters oturmamız lazım. Hoca Nasrettin'i eşekte ters otururken görmüşler.

-“Hocam, neden eşeğe ters oturdunuz?” Diye sormuşlar.

-“Arkadan gelen riskleri görebileyim diye” demiş.

-“Eee! Önden gelen riskler ne olacak?” demişler. Hoca:

-“Onu eşek de görür!” demiş.

İyi demiş, güzel demiş de; önden gelen riskleri de göremeyen eşekler var ülkemizde.

“Libya'da ne işimiz var? Bu kadar sondaj gemisi israf! Savunmaya bu kadar yatırım yapılacağına parayı emekliye verin yesinler! Afrika'da paramızı çar-çur ediyorlar” vesaire, vesaire…

Şimdi de Mısır ile Suriye yönetimi ile düzeltilen ilişkileri şiddetle kınıyor ve dalga geçiyorlar.

Aslında bunlar riskleri görmeyen eşeklerden değil. Risk düşmanımız için risk ise onu sulandırıp dalge geçmeyi tercih ediyorlar. Onlar hiç bizden ve ülkemizden olmadılar. Düşmanın hep içimizdeki dostları oldular.

Mum kibritten korkarmış. Bu korkusunu da dile getirmiş.

-“Beni yakıp tüketiyor, yok ediyorsun” Kibrit:

-“Benden korkmana gerek yok. Benim ateşim camı, seramiği, demiri betonu yakamaz. Sen kendi içindeki fitilden kork. Seni yok eden benim yaktığım o fitil”

Sosyal medyada dolaşırken enteresan tiplerle karşılaşabiliyor insan. İBB'nin bir günde 3 metrobüsünün yandığı haberinin altındaki yorumlardan birinde:

-“CHP'li belediyeler efsane işler yapıyor. CHP iktidara geliyor! Siz bir daha iktidar yüzü göremeyeceksiniz!”

Bu yorumu yazdığı yer ise yanan metrobüslerin haberinin altı.

İzmir'de denizdeki b.k kokusunun haberinin altına yazdıkları:

-“Biz burada tekrar denize döktük işte!” yorumu gibi. Koku ondanmış. Kokuy-u Milliye!

İşin üzücü yanı da Müslüman ve Milliyetçi bildiğimiz bazı eski dostlarımızın da aynı saflarda yer alıp abuk subuk, gerçekle alakası olmayan haberleri olduğu gibi alıp paylaşmaları. Bu arkadaşların paylaşımlarını görünce en kolayından google'a girip kısacık, dakika bile sürmeyen bir süre içinde haberin yalan olduğu, gerçeğin çok farklı, zıt olduğunu öğreniyorum ve onlara da bu araştırmayı copy-past ile paylaşıyorum. Görüyorlar. Ama yalan paylaşımlarını silmiyorlar. Yalan ama hoşlarına gidiyor. Devlete, millete karşı olan hırslarını tatmin ediyorlar.



Bundan çok uzun zaman önce bir mobilya firması kampanya yapmıştı.

“Peşin fiyatına 12 ay taksit!” Bu hemen diğer firmalar tarafından da uygulanmaya başladı. O sıralarda baba mesleği mobilyacı idim. Abim, kardeşlerim beraberdik. Bu yalan kampanyası bizim satış prensiplerimizi bozamamıştı. Peşin, nakit fiyatlarımız vardı. Bir de taksitli fiyatlar. Taksit süresine göre artan fiyatlarla. Müşterimiz geliyor ve:
-“Peşin, nakit fiyata kaç taksit yapıyorsunuz?”

-“Taksitli, vadeli fiyatlarımız farklı. Peşin fiyatı peşin, nakit fiyatıdır”

-“Ama şu, şu firmalar peşin fiyatına 12 ay vade yapıyorlar. Siz niye peşin fiyatına 12 ay vade yapmıyorsunuz?”

-“Siz o firmalara gittiğinizde 12 ay vade yaptıkları peşin fiyatı öğrendikten sonra ‘Ben taksit istemiyorum, nakit, peşin ödeyeceğim. Nakit kaç lira olur' diye sorun. O fiyattan indirim yapıp size daha ucuz bir fiyat verecekler. İşte o verdikleri fiyat gerçek peşin fiyatıdır. O fiyata da vade yapamazlar. Sizi kandırıyor, aldatıyorlar”
Müşteri biraz duraklayıp:

-“Dediğiniz doğru. Kandırıyorlar. Ama o şekil söylenince hoşumuza gidiyor. Siz de öyle yapın”

İnsanımızın yapısını taa o zamanlar çözmüşler bence. Aldatıldığını bile bile yalandan yana durmak, yalancıyı desteklemek, onu seçip şehrin başına getirip oturtmak toplumsal bir alışkanlık olmuş.

-“Her emekliye 10.000,-TL Pazar parası, bedava süt, her köylüye traktör”….

Bu yalanlarla seçimde oylarını yükselttiler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Boğazdaki kaçak villa para babalarına peşkeş çekildi' sözlerine yanıt veren İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu:

-'Sokağa çıkın, 'Sayın Cumhurbaşkanı böyle dedi' deyin, sokaktaki insanların yüzde 90'ı buna inanmaz. Ben tam tersini söyleyeyim herkes bana inanır' dedi.
Son zamanlarda bu damardan giriyorlar. Yalan haber, alakasız resimler, paylaşımlar, yorumlar. Bazen adam yerine koyup o yorumlara cevap yazayım diyorum. Yazıyorum. Gönder tuşuna basacağımda aklıma geliyor:

Eşekle kurt tartışıyorlar. Eşek “çimenler yeşil değildir” diyor. Kurt ise çimenlerin yeşil olduğunda ısrarcı. Eşeği ikna edemiyor. Bir başkasına sorma ihtiyacı oluşuyor. Gidiyorlar kral aslanın yanına. Anlatıyorlar:

-“Böyleyken böyle. Bu eşek çimenlerin yeşil olduğunu kabul etmiyor. Siz ne dersiniz kralım?”

Aslan kurda iyi bir dayak attırıyor. Eşeği de evine gönderiyor.

Eşek böbürlene böbürlene giderken:

-“Aslan bile bana hak verdi. Çimenler yeşil değil. Ben kazandım”

Dayaktan her yeri ağrıyan kurt:

-“Bu nasıl bir adalet kralım. Sen de görüyorsun ki çimenler yeşil.”

Aslan:

-“Evet. Çimenler yeşil. Bunu biliyorum. Ama ben sana cezayı o yüzden vermedim. Eşekle tartışmaya girdiğin için verdim!”

Bazen kendimi kaptırıp Milliyetçi, muhafazakâr diye bildiğimiz arkadaşların sosyal medyada yaptıkları paylaşımlara yorumlar yapıyor ve tartışmalara giriyorum. Eşekle kurt hikayesini ben yeni duydum. Muhtemelen benden önce duymuş olan abim kolumu tutup kenara çekiyor ve yorumlarımı sildiriyor. Yalan ve iftira yüklü paylaşımların sahibi olan malum eski dostlar da tartışmayı kazandıklarını düşünerek başlarını bir yana, gıçlarını diğer yana sallaya sallaya yürüyüp gidiyorlar.
***
Geldik yine yazımızın sonuna. Bir Karadeniz fıkrası ile daha bağlayalım bu haftayı.

Rusya ile savaş yaptığımız yıllarda Of'ta eli silah tutan birkaçı bir araya gelmiş. Karınca kararınca bu savaşta Rusya'ya karşı bir şeyler yapmak lazım. Ellerine aldıkları mavzerlerle sahile inip Rusya'ya doğru ateş etmeye başlamışlar. Ancak mavzerin mermileri tabiatıyla Karadeniz'e düşüyormuş. Karşı kıyıya nasıl ulaşsın? Yaşlı Dursun amca olaya müdahale ediyor.
-”Ula pu şekilde bişey yapamayruz. aklima bir fikir geldi.” Deyip büyük bir gürgen ağacını kestiriyor. Büyük gövdenin içini oyduruyor. O iş de tamamlanınca Fatih'in topu gibi dev bir boru şekline gelen ağacın oyuğuna çuvallarla barut doldurtuyor. Sonra büyük kaya taşlarını kalan boşluğa yerleştirtiyor.
Bütün Of merakla olayı görmeye gelmiş. Muhteşem bir kalabalık. Ve dursun amca topu ateşletiyor. Dehşet bir patlama oluyor. Her yer kan gölü. Sayıyorlar 126 ölü. Dursun amca gururla gerinerek:

-“Ula purada 126 ölü var ise Rusya ne durumdadır Allah pilur.”

Kalın Sağlıcakla.