Türkiye'nin Yüzde 22,5'I Yüksek Çöllesme Riski Altinda
Su uzmani Prof. Dr. Yusuf Demir, “Çöllesme ve Kuraklikla Mücadele Günü” dolayisiyla yaptigi açiklamada, “Ülkemizin yaklasik dörtte biri (yüzde 22,5’i) yüksek çöllesme riski altindadir. Akdeniz havzasi, iklim degisikliginden en çok etkilenecek bölgeler arasindadir. Çöllesmeyle mücadelede topyekûn bir is birligi gerekmektedir” dedi.

“Türkiye’deki arazilerin yüzde 47’si çöllesme riski altinda”
Türkiye’deki arazilerin yüzde 47’sinin çöllesme riski altinda oldugunu kaydeden Prof. Dr. Demir, söyle devam etti:
“Toprak kaynaklari üzerinde sessiz bir felaket olan çöllesme, arazi tahribati ve kuraklikla etkin mücadele etmek tüm dünyanin en önemli görevlerinden biri olmustur. Bu nedenle ülkemizin ulusal kalkinmasina ve gelismesine negatif etkisinden dolayi çöllesme ile mücadele temel stratejilerden biri haline gelmistir. Türkiye’deki arazilerin yüzde 47’si çöllesme riski altinda, bunun ana nedeni erozyondur. Türkiye’de yapilan tahminlere göre yillik 640 milyon ton civarinda toprak kaybolmaktadir. Topragin üst kismini kaybettiginizde toprak giderek verimsizlesmekte, üretimi artirmak içinde sürekli kimyasal gübre kullanmak zorunda kalinmaktadir. Bunun sonucunda dogal olarak topraga ciddi zarar görmekte, çevre kirlenmektedir.”
“Suyu çok tasarruflu kullanmaliyiz”
Dünyada ve Türkiye’de yagis miktarinin 2050 yilina kadar yüzde 25 azalacaginin öngörüldügüne dikkat çeken Demir,
“Biz su fakirligi sinirinda olan ve su stresi yasayan ülkelerdeniz. Nüfus artisi ve yagisin azalmasiyla su fakirligi çeken ülkelerden olacagiz. O yüzden suyu çok tasarruflu kullanmamiz gerekmektedir. Çöllesmeyle mücadelenin temelinde dogru ve uzun vadeli bir arazi planlamasi, su kaynaklarinin ve tarim alanlarinin korunmasi gelmektedir. Erozyona uygun arazilerde de teraslama, agaçlandirma, rüzgar kiranlar kurmak gibi islah çalismalarini yapilmasi zorunludur. Küresel iklim degisikligiyle beraber Türkiye’de tarim desenlerinde ve tarim yapilan yerlerde degisiklik beklenmektedir. Bu degisikliklerin ve bölgesel dagilimlarinin belirlenip simdiden planlama yapmak önemlidir. Çöllesmeyle mücadelede yerelden ulusala, topyekûn bir is birligi gerekmektedir. Yasamin kaynagi olan toprak ve su, tüm canlilari yasam kaynagidir. Bu kaynaklarin ne yazik ki hizla yaslanan ve kirlenen dünyamizda sinirsiz ve tükenmez degildir. Gelecek nesillere yasanabilir ve sürdürülebilir bir dünya birakmak hepimizin sorumluluk ve görevidir” seklinde konustu.
