Üsküdar'da Bir Aktar Açiklamasi Mustafa Düzgünman
Ebru sanatinda klasik anlayisa bagli kalan sanatçi ayrica 'Tarzi Kadim' cildin örneklerini verdi, tesbihçilige, fotografçiliga merak sardi ve dini musiki mesk etti.
SALIH SEREF- Ebru ve cilt sanatçisi Mustafa Düzgünman'in vefatinin üzerinden 31 yil geçti.
Abdülbaki Efendi ve Aziz Mahmud Hüdayi camilerinin imamligini yapan Saim Efendi ile Sükriye Hanim'in ikinci çocugu olan Düzgünman, Üsküdar Sultantepe Mahallesi'nde 9 Subat 1920'de dünyaya geldi.
Usta sanatçi, ilkokulu Ayazma Mektebinde okuduktan sonra babasinin yaninda aktarlik yapmaya basladi. Aktar dükkaninda, dönemin meshur sanatkarlari, arif ve sufileriyle tanisma imkani bulan sanatçi ayrica Prof. Dr. Ali Alpaslan, Ugur Derman, Nezih Uzel, Ahmed Yüksel Özemre ile babasi Hafiz Nurullah Bey ile de Üsküdar'daki aktar dükkanindaki sohbetlerde bir araya geldi.
Bir taraftan ciltçilikle de ilgilenen Düzgünman, hocasi ayni zamanda annesinin dayisi olan Necmeddin Okyay'in himayesiyle 1938'de Güzel Sanatlar Akademisi'nin Türk Tezyini Sanatlari Bölümü'ne kaydoldu ve Okyay'dan eski tarz cilt ve ebru ögrendi.
Mustafa Düzgünman, kisa sürede yetenegiyle dikkati çekti ancak savas döneminin agir sartlari nedeniyle okuldan ayrilarak yeniden baba meslegi aktarliga döndü.
- "Tarz-i Kadim" cildin örneklerini verdi
Sanatçi Düzgünman, TRT'ye verdigi bir röportajda çocuklugunu su sözlerle anlatmisti:
"Babam Üsküdar'da Aziz Mahmud Efendi Cami imami ve hatibiydi. Tabii biz de o muhitte yetistigimiz için, camide musiki muhakkak lazimdir. Oradan bir merak olustu. Ezan okumak, müezzinlik etmek filan derken, dini musikiyi çok merak ettim. O zaman Mizikali Hafiz Muhiddin Efendi vardi Üsküdar'da. Ondan ve Çarsamba Tekkesi Seyhi Hayrullah Efendi'den dini eserler geçtim. Mevlid tevsihleri, ramazan ve devran ilahileri... Bu sekilde epey yol almis olduk."
Ebruya çesitli çiçek desenleri kazandiran Necmeddin Okyay, Medresetü'l Hattatin ve Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki hocaligi döneminde, bu sanati ogullari Sami ve Sacid Okyay ile Ali Alpaslan, Ugur Derman ve Düzgünman'a ögretti.
Mustafa Düzgünman, Alparslan Babaoglu, Fuat Basar, Aydin Gülan ve Sabri Mandiraci'nin da aralarinda bulundugu pek çok isme, ebru dersleri verdi.
Ebru sanatinda klasik anlayisa bagli kalan sanatçi ayrica "Tarz-i Kadim" cildin örneklerini verdi, tesbihçilige, fotografçiliga merak sardi ve dini musiki mesk etti.
- Ordu matbaasinda mücellitlik yapti
Düzgünman, 1953'te askere gitti, Selimiye ve Harbiye'deki vazifesinin ardindan Harbiye 1. Ordu karargah matbaasinda mücellitlik yapti.
Ayni yil, sanatçinin oglu Ali Haydar, 1962'de ise kizi Yasemin dünyaya geldi.
Sanatçi, Aziz Mahmud Hüdayi Dergahi'nda 1979'a kadar 20 yili askin süre türbedar olarak hizmet verdi. Bu dönemde tasavvufla ilgilenen sanatçi, çok sayida siir kaleme aldi.
Bir kisminin güftesi kendisine ait olmak üzere farkli makamlarda yirmi kadar ilahi besteleyen Düzgünman, Aziz Mahmud Hüdayi Camii'nde uzun yillar cuma günleri iç ezan ve teravih namazi aralarindaki ilahi okuyusuyla iyi bir icraci olarak da taninmisti.
Mustafa Düzgünman, 1979 yilina kadar sürdürdügü türbedarlikla ilgili hatiralarini söyle anlatmisti:
“12 Subat 1954’te Aziz Mahmûd Hüdayi’ye türbedar oldum. Kirk bes lira ayligim vardi. Türbe harapti, aldigim ayliklarla türbeyi onarmaya muvaffak oldum. Fakat bu süre içinde hadiseler de eksik olmadi. Türbenin kursunlari çalinir, karakollara giderdim. Vakiflar masraf etmez, ben adam bulur çatiyi yaptirirdim. Çogu kere masraflari dükkanimizdan karsilardim. Dergâhin asagi sokagindaki Cennet Efendi türbesine de ben bakardim. Ahsap ve harapti. Orayi da yaptirdim ama yandaki evde çikan yanginla 17 Subat 1961 Ramazaninda orasi da yandi. Buna çok üzülmüstüm. Türbe yeniden yapilmayinca orayi da açik hazire olarak tanzim ettim ve agaçlandirdim. Beni türbeler müdürlügüne ‘O ticaretle ugrasiyor, ne isi var türbede’ diye sikayet etmisler. O da yetmiyormus gibi bu insanlar beni huzursuz ediyorlardi. Yine müdürlüge ‘Orasi ham sofular karargahi oldu’ diyorlarmis. Baskilara dayanamadim, istifa ettim. Içim kan aglamisti.“
Türbeyi 1986'nin Ramazan Bayrami'nda ziyaret eden sanatçi, sahit olduklarini su sözlerle ifade etmisti:
"Türbeyi mahvetmisler. Hz. Hüdayi'nin sandukasi etrafinda çevrili altin varakli özel parmakligina vurmuslar kursuni soba yaldizini. Sandukalar üzerindeki kiymetli sallar, Kabe örtüleri, el islemeli yazili kiymetli peskirler, örtüler yok olmus. Yerine Kapaliçarsi usulü nefti çuha çekmisler. Perdeler sökülmüs ve yerlere makine halisi dösemisler. 135 senelik Abdülmecid yapisi asar yok olmustu. Mihrabinin iki yanindaki kiymetli mumlar yok olmustu. Caminin çok kiymetli levhalari vardi. Temizlik dolayisiyla yerinden toplanmis ve çogu, yerlerine takilmamis, yerleri bostu. Ugur Derman kardesime meseleyi haber verdim. O da vakiflara iki defa haber verdi. Ilgilenen bile olmadi. Dergahin emniyet kasasi gibi kullanilan I. Ahmed devri yapisi bir oda vardi, onu da yiktilar. Vakiflar yine ses çikarmadi. Bunlar benim aci hatiralarim."
Klasik ebruyu "Ebruname" adli 20 kitalik bir siirle nazma aktaran Düzgünman, yazdigi bir mihrabiyede Aziz Mahmud Hüdayi'ye olan sevgisini su dizelerle dile getirdi:
"Kible-i mihrabimizdir, Hazret-i Pir Hüdai;
Sinede mehtabimizdir, Hazret-i Pir Hüdai;
Canda cananimizdir, hem dilde de imanimiz,
Gönlümüzde sultanimiz, Hazret-i Pir Hüdai"
- Ebru çesitlerinin tamaminda eserler verdi
Basarili sanatçi, Türkiye'de ebru sanatinin yeniden sevilmesinin önünü açan isimlerden biri oldu.
Hocasi, Necmeddin Okyay'dan ögrendigi ebru çesitlerinin tamaminda eserler veren Düzgünman, hocasinin adiyla anilan çiçekli ebru sanati "Necmeddin Ebrusu"nu gelistirerek papatya motifini kazandirdi.
Mustafa Düzgünman, bir açiklamasinda, ebruda modernizasyonla ilgili düsüncelerini su sözlerle aktarmisti:
"Ebru, tükenmeyen bir hazinedir. Bu kendi içinde, kendi kendini karakterini hiç bozmadan zaten tekamül ediyor. Bunun haricinde, modernizasyon gibi bir sey olamaz. Çünkü bu ecdat yadigarini, bunun tarihini yasatmak mecburiyetindeyiz. Niye modernizasyon olsun? Bu nihayeti olmayan bir renk cümbüsü. Güzelligi tükenmiyor ki yeniden bir seyler icad edilsin.
Simdi, zamanimizda resme kayan bir ebru tavri görüyoruz. Onlara bakildigi zaman bir yagliboya manzarasi, tablosu gibi bir sey oluyor, yani ebrunun disina çikiliyor. Aslinda onlar da ebrudan yapiyorlar ama bakildigi zaman yagliboya manzarasi izlenimini veriyor. Biz buna pek Türk Ebrusu filan diyemeyiz. 'Çagdas Ebru' diyebilirler. Bizim ebrumuz karakterini bozmamalidir hiç."
Sanatçinin, tesbih, yazi levhasi, ebru, kitap kaplari, kutu ve çerçevelerden olusan koleksiyonu ailesi tarafindan muhafaza ediliyor.
Usta sanatçi, körüklü fotograf makinasiyla bine yakin hat örnegini emüsyonlu cama tesbit etti. Bazilarina "Kalem Güzeli" ve "Islam Mirasinda Hat Sanati" adli eserlerde yer verilen bu fotograf camlarinin asillari, daha sonra kendisi tarafindan Türkpetrol Vakfi'na hediye edildi.
Düzgünman'in eserlerinin bir bölümü ise müzelerde ve kisisel koleksiyonlarda muhafaza ediliyor.
Vefatina kadar titizlikle sürdürdügü aktarlik mesleginde isinin ehli güvenilir bir esnaf olarak taninan Düzgünman, 12 Eylül 1990'da vefat ederek, Karacaahmet Mezarligina defnedildi.
Ahmed Yüksel Özemre 1996 yilinda, 53 yillik dostu Düzgünman ile hatiralarini "Üsküdar'da Bir Attar Dükkani" adli kitapta topladi.
Istanbul Büyüksehir Belediyesi Kültür A.S. "Geleneksel Sanatlar Serisi" kapsaminda "Mustafa Esat Düzgünman ve Ebru" adli prestij kitabi 2007'de okurlarin begenisine sundu.
Mustafa Düzgünman'in dogumunun 100. yili vesilesiyle Kubbealti Nesriyat, onun hayatini anlatan Ahmed Yüksel Özemre'nin "Üsküdar'da Bir Attar Dükkani" adli eserini, özel bir baski ile yeniden okuyucularla bulusturdu.
Kaynak: AA
Abdülbaki Efendi ve Aziz Mahmud Hüdayi camilerinin imamligini yapan Saim Efendi ile Sükriye Hanim'in ikinci çocugu olan Düzgünman, Üsküdar Sultantepe Mahallesi'nde 9 Subat 1920'de dünyaya geldi.
Usta sanatçi, ilkokulu Ayazma Mektebinde okuduktan sonra babasinin yaninda aktarlik yapmaya basladi. Aktar dükkaninda, dönemin meshur sanatkarlari, arif ve sufileriyle tanisma imkani bulan sanatçi ayrica Prof. Dr. Ali Alpaslan, Ugur Derman, Nezih Uzel, Ahmed Yüksel Özemre ile babasi Hafiz Nurullah Bey ile de Üsküdar'daki aktar dükkanindaki sohbetlerde bir araya geldi.
Bir taraftan ciltçilikle de ilgilenen Düzgünman, hocasi ayni zamanda annesinin dayisi olan Necmeddin Okyay'in himayesiyle 1938'de Güzel Sanatlar Akademisi'nin Türk Tezyini Sanatlari Bölümü'ne kaydoldu ve Okyay'dan eski tarz cilt ve ebru ögrendi.
Mustafa Düzgünman, kisa sürede yetenegiyle dikkati çekti ancak savas döneminin agir sartlari nedeniyle okuldan ayrilarak yeniden baba meslegi aktarliga döndü.
- "Tarz-i Kadim" cildin örneklerini verdi
Sanatçi Düzgünman, TRT'ye verdigi bir röportajda çocuklugunu su sözlerle anlatmisti:
"Babam Üsküdar'da Aziz Mahmud Efendi Cami imami ve hatibiydi. Tabii biz de o muhitte yetistigimiz için, camide musiki muhakkak lazimdir. Oradan bir merak olustu. Ezan okumak, müezzinlik etmek filan derken, dini musikiyi çok merak ettim. O zaman Mizikali Hafiz Muhiddin Efendi vardi Üsküdar'da. Ondan ve Çarsamba Tekkesi Seyhi Hayrullah Efendi'den dini eserler geçtim. Mevlid tevsihleri, ramazan ve devran ilahileri... Bu sekilde epey yol almis olduk."
Ebruya çesitli çiçek desenleri kazandiran Necmeddin Okyay, Medresetü'l Hattatin ve Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki hocaligi döneminde, bu sanati ogullari Sami ve Sacid Okyay ile Ali Alpaslan, Ugur Derman ve Düzgünman'a ögretti.
Mustafa Düzgünman, Alparslan Babaoglu, Fuat Basar, Aydin Gülan ve Sabri Mandiraci'nin da aralarinda bulundugu pek çok isme, ebru dersleri verdi.
Ebru sanatinda klasik anlayisa bagli kalan sanatçi ayrica "Tarz-i Kadim" cildin örneklerini verdi, tesbihçilige, fotografçiliga merak sardi ve dini musiki mesk etti.
- Ordu matbaasinda mücellitlik yapti
Düzgünman, 1953'te askere gitti, Selimiye ve Harbiye'deki vazifesinin ardindan Harbiye 1. Ordu karargah matbaasinda mücellitlik yapti.
Ayni yil, sanatçinin oglu Ali Haydar, 1962'de ise kizi Yasemin dünyaya geldi.
Sanatçi, Aziz Mahmud Hüdayi Dergahi'nda 1979'a kadar 20 yili askin süre türbedar olarak hizmet verdi. Bu dönemde tasavvufla ilgilenen sanatçi, çok sayida siir kaleme aldi.
Bir kisminin güftesi kendisine ait olmak üzere farkli makamlarda yirmi kadar ilahi besteleyen Düzgünman, Aziz Mahmud Hüdayi Camii'nde uzun yillar cuma günleri iç ezan ve teravih namazi aralarindaki ilahi okuyusuyla iyi bir icraci olarak da taninmisti.
Mustafa Düzgünman, 1979 yilina kadar sürdürdügü türbedarlikla ilgili hatiralarini söyle anlatmisti:
“12 Subat 1954’te Aziz Mahmûd Hüdayi’ye türbedar oldum. Kirk bes lira ayligim vardi. Türbe harapti, aldigim ayliklarla türbeyi onarmaya muvaffak oldum. Fakat bu süre içinde hadiseler de eksik olmadi. Türbenin kursunlari çalinir, karakollara giderdim. Vakiflar masraf etmez, ben adam bulur çatiyi yaptirirdim. Çogu kere masraflari dükkanimizdan karsilardim. Dergâhin asagi sokagindaki Cennet Efendi türbesine de ben bakardim. Ahsap ve harapti. Orayi da yaptirdim ama yandaki evde çikan yanginla 17 Subat 1961 Ramazaninda orasi da yandi. Buna çok üzülmüstüm. Türbe yeniden yapilmayinca orayi da açik hazire olarak tanzim ettim ve agaçlandirdim. Beni türbeler müdürlügüne ‘O ticaretle ugrasiyor, ne isi var türbede’ diye sikayet etmisler. O da yetmiyormus gibi bu insanlar beni huzursuz ediyorlardi. Yine müdürlüge ‘Orasi ham sofular karargahi oldu’ diyorlarmis. Baskilara dayanamadim, istifa ettim. Içim kan aglamisti.“
Türbeyi 1986'nin Ramazan Bayrami'nda ziyaret eden sanatçi, sahit olduklarini su sözlerle ifade etmisti:
"Türbeyi mahvetmisler. Hz. Hüdayi'nin sandukasi etrafinda çevrili altin varakli özel parmakligina vurmuslar kursuni soba yaldizini. Sandukalar üzerindeki kiymetli sallar, Kabe örtüleri, el islemeli yazili kiymetli peskirler, örtüler yok olmus. Yerine Kapaliçarsi usulü nefti çuha çekmisler. Perdeler sökülmüs ve yerlere makine halisi dösemisler. 135 senelik Abdülmecid yapisi asar yok olmustu. Mihrabinin iki yanindaki kiymetli mumlar yok olmustu. Caminin çok kiymetli levhalari vardi. Temizlik dolayisiyla yerinden toplanmis ve çogu, yerlerine takilmamis, yerleri bostu. Ugur Derman kardesime meseleyi haber verdim. O da vakiflara iki defa haber verdi. Ilgilenen bile olmadi. Dergahin emniyet kasasi gibi kullanilan I. Ahmed devri yapisi bir oda vardi, onu da yiktilar. Vakiflar yine ses çikarmadi. Bunlar benim aci hatiralarim."
Klasik ebruyu "Ebruname" adli 20 kitalik bir siirle nazma aktaran Düzgünman, yazdigi bir mihrabiyede Aziz Mahmud Hüdayi'ye olan sevgisini su dizelerle dile getirdi:
"Kible-i mihrabimizdir, Hazret-i Pir Hüdai;
Sinede mehtabimizdir, Hazret-i Pir Hüdai;
Canda cananimizdir, hem dilde de imanimiz,
Gönlümüzde sultanimiz, Hazret-i Pir Hüdai"
- Ebru çesitlerinin tamaminda eserler verdi
Basarili sanatçi, Türkiye'de ebru sanatinin yeniden sevilmesinin önünü açan isimlerden biri oldu.
Hocasi, Necmeddin Okyay'dan ögrendigi ebru çesitlerinin tamaminda eserler veren Düzgünman, hocasinin adiyla anilan çiçekli ebru sanati "Necmeddin Ebrusu"nu gelistirerek papatya motifini kazandirdi.
Mustafa Düzgünman, bir açiklamasinda, ebruda modernizasyonla ilgili düsüncelerini su sözlerle aktarmisti:
"Ebru, tükenmeyen bir hazinedir. Bu kendi içinde, kendi kendini karakterini hiç bozmadan zaten tekamül ediyor. Bunun haricinde, modernizasyon gibi bir sey olamaz. Çünkü bu ecdat yadigarini, bunun tarihini yasatmak mecburiyetindeyiz. Niye modernizasyon olsun? Bu nihayeti olmayan bir renk cümbüsü. Güzelligi tükenmiyor ki yeniden bir seyler icad edilsin.
Simdi, zamanimizda resme kayan bir ebru tavri görüyoruz. Onlara bakildigi zaman bir yagliboya manzarasi, tablosu gibi bir sey oluyor, yani ebrunun disina çikiliyor. Aslinda onlar da ebrudan yapiyorlar ama bakildigi zaman yagliboya manzarasi izlenimini veriyor. Biz buna pek Türk Ebrusu filan diyemeyiz. 'Çagdas Ebru' diyebilirler. Bizim ebrumuz karakterini bozmamalidir hiç."
Sanatçinin, tesbih, yazi levhasi, ebru, kitap kaplari, kutu ve çerçevelerden olusan koleksiyonu ailesi tarafindan muhafaza ediliyor.
Usta sanatçi, körüklü fotograf makinasiyla bine yakin hat örnegini emüsyonlu cama tesbit etti. Bazilarina "Kalem Güzeli" ve "Islam Mirasinda Hat Sanati" adli eserlerde yer verilen bu fotograf camlarinin asillari, daha sonra kendisi tarafindan Türkpetrol Vakfi'na hediye edildi.
Düzgünman'in eserlerinin bir bölümü ise müzelerde ve kisisel koleksiyonlarda muhafaza ediliyor.
Vefatina kadar titizlikle sürdürdügü aktarlik mesleginde isinin ehli güvenilir bir esnaf olarak taninan Düzgünman, 12 Eylül 1990'da vefat ederek, Karacaahmet Mezarligina defnedildi.
Ahmed Yüksel Özemre 1996 yilinda, 53 yillik dostu Düzgünman ile hatiralarini "Üsküdar'da Bir Attar Dükkani" adli kitapta topladi.
Istanbul Büyüksehir Belediyesi Kültür A.S. "Geleneksel Sanatlar Serisi" kapsaminda "Mustafa Esat Düzgünman ve Ebru" adli prestij kitabi 2007'de okurlarin begenisine sundu.
Mustafa Düzgünman'in dogumunun 100. yili vesilesiyle Kubbealti Nesriyat, onun hayatini anlatan Ahmed Yüksel Özemre'nin "Üsküdar'da Bir Attar Dükkani" adli eserini, özel bir baski ile yeniden okuyucularla bulusturdu.
