ANALIZ - Susa Beyannamesi Bölgesel Baris Ve Is Birliginin Teminati

Isgal altindaki Azerbaycan topraklarinin kurtarilmasiyla sonuçlanan 44 günlük savas, eski Sovyet cografyasindaki bir çatismada ilk kez Rusya disinda bir gücün sonuçlari belirleme kapasitesine ve becerisine sahip oldugunu ortaya koydu Susa Beyannamesi sadece TürkiyeAzerbaycan iliskileri açisindan degil, genel olarak bölgenin gelecegi açisindan da çok önemli. Türkiye ve Azerbaycan ilk kez kendi aralarinda imzaladiklari bir belgede ikili iliskilerin disindaki konulara iliskin bu kadar vurgulu ifadeler kullandi Susa Beyannamesinin ismi, içerigi ve imzalandigi yer onun niteligini ve doguracagi sonuçlari çok net olarak ortaya koymakta. Türkiye ve Azerbaycan ilk defa isminde “müttefiklik” geçen bir belge imzalamis oldu Susa Beyannamesi ikili iliskileri yeni bir asamaya tasimakla beraber, Karabag sorunu açisindan 44 günlük savas öncesine geri dönme çabalarina ve genel olarak bölgede yeni bir saldirganliga izin verilmeyeceginin, ayrica bölgesel is birliginin ve Türk dünyasinda entegrasyonun derinlestirileceginin garantisi

ISTANBUL -ARAZ ASLANLI- Türkiye Cumhurbaskani Recep Tayyip Erdogan’in 15-16 Haziran 2021 tarihli Azerbaycan ziyareti ve ziyaret çerçevesinde Azerbaycan Devlet Baskani Ilham Aliyev ile birlikte Susa’ya giderek burada tarihi bir belgeyi -tam adiyla, “Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasinda Müttefiklik Iliskileri Hakkinda Susa Beyannamesi”ni- imzalamalari öncelikle sembolik bir anlam tasiyor. Azerbaycan-Türkiye kardesliginin ve stratejik ortakliginin, Azerbaycan’in topraklarini Ermenistan isgalinden kurtarirken verilen manevi, siyasi, teknik ve daha birçok destegin artarak devam edeceginin, sürecin geri döndürülmesine müsaade edilmeyeceginin sembolü olarak bu beyanname önem arz ediyor.

Hatirlanacagi üzere 44 günlük savasin ardindan 10 Aralik’ta düzenlenen askeri zafer törenini de iki lider birlikte izlemis ve bölgenin gelecegine iliskin yapici önerilerde bulunmuslardi. Susa’yi da kapsayan son ziyarette imzalanan belge ve yapilan açiklamalarla iki lider sadece Azerbaycan-Türkiye kardesligi adina degil, genis anlamda bölgenin gelecegi için ortaya koyduklari projelerde de israrci olduklarinin altini çizdiler.

- Kardeslikten stratejik ortakliga

Aslinda Azerbaycan-Türkiye iliskileri her zaman çok-boyutlulugu, derinligi ve potansiyeli itibariyla hem Türkiye’nin hem de Azerbaycan’in diger ülkelerle olan iliskileriyle kiyaslanamayacak kadar özel bir nitelige sahip olmustur. Azerbaycan-Türkiye iliskilerinde genellikle tarihsel, kültürel, toplumsal ve diger faktörler ön planda olsa da Türkiye’nin özellikle son 15 yilda gerçeklestirdigi; askeri açidan disa bagimliligin azaltilmasi, savunma sanayisindeki ciddi atilim, bölgesel ve küresel açidan daha aktif dis politikanin tercih edilmesi gibi atilimlar ve Azerbaycan’in denge politikasi çerçevesinde benzer bir stratejiyi uygulamaya çalismasi ikili askeri iliskilerin niteligini daha da derinlestirdi.

Daha önce 24 Ocak 1992 tarihli Dostluk ve Isbirligi Anlasmasi, 2 Kasim 1992 tarihli Isbirligi ve Dayanisma Anlasmasi, 9 Subat 1994 tarihli Dostlugun ve Çok Yönlü Isbirliginin Gelistirilmesine Iliskin Anlasma, 5 Mayis 1997 tarihli Stratejik Ortakligin Derinlestirilmesine Iliskin Deklarasyon ve diger önemli belgelerin imzalanmasiyla önemli bir altyapiya sahip olan iliskiler 16 Agustos 2010’da Stratejik Ortaklik ve Karsilikli Yardim Anlasmasi imzalanmasi ve 15 Eylül 2010’da iki ülke arasinda Yüksek Düzeyli Stratejik Isbirligi Konseyi’nin kurulmasiyla farkli bir boyuta tasindi. Stratejik Ortaklik ve Karsilikli Yardim Anlasmasi’nin Askeri-Siyasi ve Güvenlik Konulari basligi altindaki ilk alti maddesi ile Askeri ve Askeri Teknik Isbirligi Konulari basligi altinda yer alan 7, 8 ve 9. maddeleri iki ülke açisindan zorunlu olarak degerlendirilen askeri ittifak anlasmasinin imzalanmamis olmasindan kaynaklanan eksikligi önemli ölçüde giderici nitelige sahip.

Bu hukuki altyapi çerçevesinde gelistirilen stratejik ortaklik, ayrica her iki ülkenin aktif bir dis politika izlemesi, özellikle Azerbaycan’in topraklarini Ermenistan isgalinden kurtarma konusundaki kararliligi, Türkiye’nin giderek etkisini daha çok hissettiren bir güç haline gelmesi, ciddi maliyetine ragmen hem bir zorunluluktan hem de bir hedeften kaynaklanan birden çok noktadaki (bilhassa Suriye, Libya ve Ukrayna) aktif tavirlari 44 günlük savasta zaferi getirdi.

- Stratejik ortakliktan müttefiklige

44 günlük savas eski Sovyet cografyasindaki bir çatismada ilk kez Rusya disinda bir gücün sonuçlari belirleme kapasitesine ve becerisine sahip oldugunu ortaya koydu. Türkiye ile Azerbaycan’in gelistirdigi ortaklik, uyguladiklari dis politika ve güvenlik politikasi bu anlamda ciddi bir basari dogurdu.

Kazanilan zaferin ardindan da her iki ülke yapici tutumlarini sürdürmeyi tercih etti. Hatirlanacagi üzere Cumhurbaskani Erdogan 10 Aralik 2020’de düzenlenen askeri törene katilmak üzere gerçeklestirdigi Bakü ziyareti sirasinda hem Azerbaycan Devlet Baskani Ilham Aliyev ile birlikte düzenledigi basin toplantisinda hem de askeri törendeki konusmasinda Ermenistan ile iliskiler konusunda önemli açiklamalar yapmisti. Cumhurbaskani Erdogan bölgede olusmasi arzu edilen altili platformun herkesin kazanacagi bir girisim oldugunu, Ermenistan’in da bu sürece katilarak olumlu adimlar atmasinin Türkiye-Ermenistan iliskilerinde yeni bir sayfa açabilecegini ifade etmisti. Türkiye’nin asla kapilarini Ermenistan’a kapatma derdinin olmadigini, Ermenistan halkina kini bulunmadigini, barisin ve is birliginin mümkün olabilecegini, bunun için Ermenistan’in saldirgan söylem ve politikalarindan vazgeçmesi gerektigini vurgulamisti.

Azerbaycan Devlet Baskani Aliyev de ortak basin toplantisinda bölgedeki üçlü is birligi formatlarini (Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan, Azerbaycan-Rusya-Iran ve Türkiye-Rusya-Iran) örnek göstererek bu is birligi formatlarini genel bir formata dönüstürmenin mümkün oldugundan bahsetmisti. Ayrica Ermenistan’in son savastan ders çikarmasi ve gelecege daha olumlu bakmasi halinde onun da bu formatta yer alabilecegini özel olarak vurgulamisti.

Iki ülke yetkililerinin zafere ragmen olumlu mesajlar vermekteki israri da aslinda bu bölgede çok alisilmis bir durum degildi. Nitekim daha önce üstün güçler askeri kazanimlarinin ardindan bu tarz yapici yaklasimlar sergilememis, tam aksine saldirgan söylem ve politikalarla karsi tarafi daha da baski altinda tutmaya çalismislardi.

Fakat bölgede emeli olan diger güçlerin, özellikle de yikici ve olumsuz politikalar uygulamaya çalisan ülkelerin karsisinda Azerbaycan ve Türkiye’nin daha saglam bir durus sergilemesi ihtiyaci hâsil oldu. Hem iki ülke kamuoylarinin beklentisi hem de 44 günlük savas sonrasinda olusan kosullar dogal müttefikligi ve stratejik ortakligi hukuki bir belgeye dayali müttefiklik düzeyine yükseltme geregini dogurdu. Bu dogrultuda iki lider son savasta Ermenistan isgalinden kurtarilmis -bir nevi Azerbaycan topraklarinin Ermenistan isgalinden kurtarilmasinin sembolü olan- Susa’da Müttefiklik Iliskileri Hakkinda Beyannameyi imzaladi.

Susa Beyannamesi Azerbaycan ile Türkiye arasinda imzalanmis olan ve içerisinde “müttefiklik” kelimesi geçen ilk belge olmasi itibariyla çok önemli. Beyannamenin hemen giris kisminda 13 Ekim 1921 tarihli Kars Antlasmasi’na bagliligin, ortak çikarlara dayali bölgesel ve uluslararasi stratejik konulardaki faaliyetlerin karsilikli koordinasyonunun gerekliliginin vurgulanmasi ayrica mühim. Beyannamede Karabag sorununun artik bittigine iliskin Azerbaycan’in tutumuna tam destek verilirken, bu konuda 44 günlük savas öncesine dönme çabalarina karsi kararli bir tutum da ortaya konulmus oldu.

Taraflarin tüm önemli konularda ve uluslararasi, bölgesel kuruluslar çerçevesinde tüm platformlarda birbirlerini tam destekleyeceklerine iliskin niyet beyani ile tek millet-iki devlet ruhu belgeye yansitildi.

Taraflardan herhangi birinin bagimsizligina, egemenligine, toprak bütünlügüne, uluslararasi düzeyde taninmis sinirlarinin dokunulmazligina veya güvenligine yönelik tehdit ya da saldiri durumunda ortak danismalar yapilmasi ve ortak hareket edilmesi konusu 16 Agustos 2010’da Stratejik Ortaklik ve Karsilikli Yardim Anlasmasinin birinci ve ikinci maddelerinde yer alan hususlar olsa da bu kez daha vurgulu bir biçimde ifade edildi. Buna ek olarak taraflarin Güvenlik Konseylerinin milli güvenlik konularinda düzenli olarak ortak toplantilar düzenlenmesi de müttefiklik iliskilerini derinlestirecektir.

- Genis anlamda bölgeyi kapsayan isbirligi

Susa Beyannamesi ve ziyaret sirasinda yapilan açiklamalar sadece Türkiye-Azerbaycan iliskileri açisindan degil, genel olarak bölgenin gelecegi açisindan da oldukça mühim. Türkiye ve Azerbaycan ilk kez kendi aralarinda imzaladiklari bir belgede ikili iliskilerin disindaki konulara iliskin bu kadar vurgulu ifadeler kullandilar. Bildiride taraflarin, Kafkasya bölgesinde istikrar ve güvenligin pekistirilmesi, ekonomi ve ulastirma alanindaki tüm baglarin yeniden saglanmasi, ayrica bölge devletleri arasindaki iliskilerin normale dönüstürülmesi ve uzun vadeli barisin saglanmasi yönündeki çabalarini sürdürecekleri ifade edilmek suretiyle aslinda iki liderin 44 günlük savasin sona ermesinden itibaren sürekli vurguladiklari hususlar resmi bir belgeye yansitilmis oldu. Bu da ayni zamanda Azerbaycan ve Türkiye’nin bazi devletlerin 44 günlük savas öncesine dönme çabalarina karsi ortak durusun ve bölgenin baris, refah ve isbirligi bölgesi olmasi yönündeki kararliligin göstergesi.

Susa Beyannamesinde Kafkasya çerçevesinde bölgeye yönelik degerlendirmelerin yani sira Türk dünyasi ifadesi alti yerde vurgulandi. Susa Türk dünyasinin tarihi-kültür besigi olarak tanimlandi. Türk dünyasinin gelisimine yönelik karsilikli faaliyetlerin bölgesel ve uluslararasi düzeyde ileriye götürülmesi için çabalarin birlestirilmesi, Türk kültür mirasinin uluslararasi düzeyde tanitimi ve tesviki alaninda çabalarin artirilmasi, Türk dayanismasinin daha da pekistirilmesi amaciyla Türk Dili Konusan Ülkeler Isbirligi Konseyi (Türk Konseyi), Uluslararasi Türk Akademisi, Türk Kültür ve Mirasi Vakfi, Uluslararasi Türk Kültürü Teskilati (TÜRKSOY) ve Türk Dili Konusan Ülkeler Parlamenter Asamblesi çerçevesinde gerçeklestirilen faaliyetlere ivme kazandirilmasi öncelikli hedefler arasinda siralandi.

Belgede Zengezur koridoruna ayrica deginilerek -Susa Beyannamesi bu açidan da bir ilk oluyor-, koridorun açilmasi hem Türkiye ile Azerbaycan arasinda hem de genel olarak bölgesel is birligi açidan stratejik önemde degerlendirildi.

- Beyannamenin baris vizyonu

Susa Beyannamesinin ismi, içerigi ve imzalandigi yer onun niteligini ve doguracagi sonuçlari çok net ortaya koyuyor. Türkiye ve Azerbaycan ilk defa isminde “müttefiklik” geçen bir belge imzalamis oldu. 2010 yilinda imzalanan anlasma ve konseyin kurulmasi ile atilan adimlarla stratejik ortaklik düzeyine yükseltilen iliskiler bu kez müttefiklik düzeyine tasinmis oldu. Bu, her iki ülke kamuoylarinin uzun zamandir arzusuydu ancak dis etkenler nedeniyle gerçeklestirilmesinin kolay olmadigi kabul edilmekteydi.

Belgenin konu bazinda (ikili iliskilere dair her alani, özellikle de askeri iliskileri çok net bir biçimde düzenlemis olmasi) ve cografi (Karabag sorunundan baslayarak Kafkasya’yi ve Türk dünyasini kapsamasi, genis anlamda bölgesel ve küresel vurgular içermesi) açidan genis olmasi da çok önemli. Müttefikligin sadece dar çerçevede tanimlanmayarak genis anlamda bölgeyi kapsamasi, özellikle Türk dünyasi vurgusu beyannamenin gelecege de isik tutan bir veçhesi.

Taraflarin, Türkiye ile Azerbaycan arasindaki siyasi ve askeri isbirliginin üçüncü devletlere karsi olmadigini ifade etmeleri diger bazi ülkeler arasinda imzalanmis belgelerdeki siradan ifadeler gibi görünse de sürekli bölgesel is birligini derinlestirmeye yönelik söylem, proje ve planlar ortaya konulmasi Türkiye ile Azerbaycan’in bu konulardaki samimiyetini gösteriyor.

Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasinda Müttefiklik Iliskileri Hakkinda Susa Beyannamesi, ikili iliskileri yeni bir asamaya tasimakla beraber, öncelikle Karabag sorunu açisindan 44 günlük savas öncesine geri dönme çabalarina ve genel olarak bölgede yeni bir saldirganliga izin verilmeyeceginin, ayrica bölgesel is birliginin ve Türk dünyasinda entegrasyonun derinlestirileceginin garantisidir.

[Azerbaycan Devlet Gümrük Akademisi Daire Baskani olan Araz Aslanli ayni zamanda Kafkasya Uluslararasi Iliskiler ve Stratejik Arastirmalar Merkezi (QAFSAM) Baskanidir]
Kaynak: AA