Üzerinden 24 yıl geçti ama… CHP yandaşı BirGün’den 28 Şubatçılara 'gül' Müslümana 'hançer'
CHP’nın yayın organlarından BirGün paçavrası, Refah Partisi’ni iktidara taşıyan merhum Necmettin Erbakan’a, Müslümanların iktidarda kalmasını hazmedemeyen tasmalı vesayetçilerin yaptığı zulmü meşrulaştırarak, AK Parti iktidarına da akılalmaz ithamlarda bulundu.
BirGün gazetesinde Oğuz Oyan imzalı haberde, 28 Şubat sürecinde Milli Güvenlik Kurulu'nun Refahyol hükümetine yapılan zulüm meşrulaştırıldı. AK Parti'nin 12 Eylül rejimi ürünü olduğunun savunulduğu yalanlarla dolu yazıda, 28 Şubat'ta siyasetin askeri vesayet altına girmediği safsatası da dikkat çekti. 28 Şubat'ın, siyasal İslamcı hareket açısından çok verimli bir istismar ögesi olduğunun savunulduğu yazıda. “AKP 2012 yılına gelindiğinde 28 Şubat hakkında Meclis Araştırması ve davalar açmaktan ve bunlar üzerinden TSK'ye yeni kumpaslar kurmaktan da geri durmayacaklardır.” gibi söylemlerle darbeciler savunuldu.
Skandal yazıda şu ifadelere yer verildi:
“28 Şubat'ı en fazla bir 'dolaylı müdahale' olarak sınıflandırmak mümkün olabilir. Zira Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tavsiye kararlarından ancak 4 ay sonra 'Refahyol' Hükümeti düşecek ve parlamento içinden bir sivil çözüm çıkacaktır. Siyasal İslamcı hareketin 12 Eylül 1980 darbesi ile hiçbir zaman hiçbir sorunu olmamıştır.
Hatta 12 Mart 1971 darbesindeki gibi askerlerin hükümeti düşürüp bir teknokratlar hükümeti dayatmalarında olduğu gibi siyasetin doğrudan askeri vesayet altına sokulmasından dahi bahsedilemez.
İkinci sorunun yanıtına gelince, siyasal İslamcı hareketin 12 Eylül 1980 darbesi ile hiçbir zaman hiçbir sorunu olmamıştır. Göstermelik 12 Eylül karşıtlığı hep bir siyasi tiyatrodan ibaret kalmış, kendi 'demokratlığını' göstermenin sahte referans noktası olmuştur. Bu darbenin solu ezmesinin yarattığı boşluk ve 1982 Anayasası ile laikliğe vurulan darbe (zorunlu din eğitimi, vs.), gerçekte siyasal İslamcı hareketin yolunu açmıştır. AKP, gerçek anlamda bir 12 Eylül rejimi ürünüdür.
28 Şubat, siyasal İslamcı hareket açısından çok verimli bir istismar ögesidir. Üstelik bu istismar, dinci hareketin siyaset alanını ilk ele geçirdiği momentumla sınırlı kalmamıştır.
Daha sonra da AKP-FETO örtük koalisyonunu kuranlar, 2012 yılına gelindiğinde 28 Şubat hakkında Meclis Araştırması ve davalar açmaktan ve bunlar üzerinden TSK'ye yeni kumpaslar kurmaktan da geri durmayacaklardır.
Kısacası, 28 Şubat'ın rantını yiyen gene siyasal İslamcı hareket olmuştur. 28 Şubat üzerinden yaratılan 'mağduriyet' söylemi, sadece Milli Görüşçü Fazilet ve Saadet partileri üzerinden sürdürülmemiştir. 28 Şubat sayesinde en büyük siyasi fırsatı yakalayan AKP kadroları, hem 'Milli Görüşçülüğü' reddederek iç ve dış odakların favorisine dönüşmüş hem de 28 Şubat'ı sömürmekte ifrata gitmiştir.
Milli Görüşçülüğü çökerten 28 Şubat'taki MGK tavsiye kararları değildir; RP'nin Türkiye kapitalizminin olgunlaşma düzeyine denk gelmeyen kendi uçuk programıdır.”
Skandal yazıda şu ifadelere yer verildi:
“28 Şubat'ı en fazla bir 'dolaylı müdahale' olarak sınıflandırmak mümkün olabilir. Zira Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tavsiye kararlarından ancak 4 ay sonra 'Refahyol' Hükümeti düşecek ve parlamento içinden bir sivil çözüm çıkacaktır. Siyasal İslamcı hareketin 12 Eylül 1980 darbesi ile hiçbir zaman hiçbir sorunu olmamıştır.
Hatta 12 Mart 1971 darbesindeki gibi askerlerin hükümeti düşürüp bir teknokratlar hükümeti dayatmalarında olduğu gibi siyasetin doğrudan askeri vesayet altına sokulmasından dahi bahsedilemez.
İkinci sorunun yanıtına gelince, siyasal İslamcı hareketin 12 Eylül 1980 darbesi ile hiçbir zaman hiçbir sorunu olmamıştır. Göstermelik 12 Eylül karşıtlığı hep bir siyasi tiyatrodan ibaret kalmış, kendi 'demokratlığını' göstermenin sahte referans noktası olmuştur. Bu darbenin solu ezmesinin yarattığı boşluk ve 1982 Anayasası ile laikliğe vurulan darbe (zorunlu din eğitimi, vs.), gerçekte siyasal İslamcı hareketin yolunu açmıştır. AKP, gerçek anlamda bir 12 Eylül rejimi ürünüdür.
28 Şubat, siyasal İslamcı hareket açısından çok verimli bir istismar ögesidir. Üstelik bu istismar, dinci hareketin siyaset alanını ilk ele geçirdiği momentumla sınırlı kalmamıştır.
Daha sonra da AKP-FETO örtük koalisyonunu kuranlar, 2012 yılına gelindiğinde 28 Şubat hakkında Meclis Araştırması ve davalar açmaktan ve bunlar üzerinden TSK'ye yeni kumpaslar kurmaktan da geri durmayacaklardır.
Kısacası, 28 Şubat'ın rantını yiyen gene siyasal İslamcı hareket olmuştur. 28 Şubat üzerinden yaratılan 'mağduriyet' söylemi, sadece Milli Görüşçü Fazilet ve Saadet partileri üzerinden sürdürülmemiştir. 28 Şubat sayesinde en büyük siyasi fırsatı yakalayan AKP kadroları, hem 'Milli Görüşçülüğü' reddederek iç ve dış odakların favorisine dönüşmüş hem de 28 Şubat'ı sömürmekte ifrata gitmiştir.
Milli Görüşçülüğü çökerten 28 Şubat'taki MGK tavsiye kararları değildir; RP'nin Türkiye kapitalizminin olgunlaşma düzeyine denk gelmeyen kendi uçuk programıdır.”