28 Şubat Mağduru Mimar Okudan Açıklaması 'Onurumuzla Mücadele Verdik, Mağduriyeti, Galibiyetle Sonuçlandırdık'
28 Şubat sürecinde başörtüsünü açmadığı için eğitimine yurt dışında devam etmek zorunda kalan mimar Hacer Tütüncü Okudan, o dönemler aklına geldiğinde gözyaşlarına hakim olamadığını dile getirdi. İnandığı değer ve eğitimine devam etme uğruna güvenliklere yakalanmama adına pencereden atlayan Okudan, "Bazıları için başörtüsü bir metre bezken, bizim için bu ifadenin çok ötesinde bir anlam taşıyor. Bizim için bir kimlik, inanç mücadelesi. O dönem çok onurlu bir mücadele verdik. Bu mücadeleyi sürdürürken kimseye zarar vermeden, hakaret etmeden onurumuzla, gururumuzla anlatmaya çalıştık" dedi.
Türk siyasi tarihine ’postmodern darbe’ olarak geçen 28 Şubat sürecinde tüm baskılara rağmen yaşamından ve inancından taviz vermediği için eğitimine yurt dışında devam etmek zorunda kalan, 1 çocuk annesi mimar Hacer Tütüncü Okudan, bugün Antalya’da başarılarıyla adından söz ettiriyor. Yaşadığı baskı ve zorluklar karşısında yılmayan 1 çocuk annesi Hacer Tütüncü Okudan, mağduriyetlerinin galibiyetle sonuçlanmasının mutluluk verici olduğunu dile getirdi.
"Bütün notlarım 5’ti ama takdir alamadım"
1999 yılında Antalya İmam Hatip Lisesi Mezunu olduğunu ifade eden Okudan, o dönemlerde Türkiye’de başörtü yasağı nedeniyle yurt dışında okumak zorunda kaldığını söyledi.
Lise dönemlerine değinen Okudan, sözlerine şöyle devam etti:
“Dersin başında öğretmenlerimiz, ‘Başını açmak istemeyip de, ceza almak isteyen var mı?’ diye soruyorlardı. Ben de parmak kaldırıyordum. ‘Ceza verebilirsiniz’ diyen grubun içerisindeydim. 1999 yılında başörtü problemi Antalya’da yeni başlıyordu. Başörtülü şekilde okulu bitirmek nasip oldu ama bitirmeden 2 gün önce milli güvenlik toplantısı yapıldı. Onun neticesinde, ‘disiplin kurulu alan öğrencilerin başarılı belgeleri verilmeyecek’ kararı çıkmıştı. O dönemde çok başarılı bir öğrenciydik ama disiplin suçlarımız vardı. Başörtüyle okula girdiğimiz için disiplin suçlarım çoğalmıştı. Bütün notlarım 5 üzerinden 5’ken, takdir belgesi almaya hak kazanırken, benim takdir belgemi müdür yardımcımız ağlayarak mezuniyetimden 2 gün önce yırttı. ‘Buna mecburum. Bunu yapmazsam görevimden atılacağım’ demişti. Biz hocamıza teselli verdik. Bütün notlarımız 5 ama takdir belgemiz yok.”
"KKTC’de de baskıya uğradık"
Okudan, puanının Türkiye’de İstanbul Teknik Üniversitesi’ni tutmasına rağmen dönemin şartları nedeniyle yurt dışına çıkmak zorunda kaldığını hatırlattı.KKTC’ye mimarlık bölümüne gittiğini söyleyen Okudan, “Orada da başörtülü şekilde sadece 2 yıl okuyabildim. 2000 yılında başörtü vuku buldu ve devam edemedim. Türkiye’de başörtü sıkıntısı yaşarken, KKTC’de özgür bir şekilde yaşıyorduk. Çok güzel gidiyordu her şey. Bir anda Türkiye’deki siyasi gelişmeler neticesinde, orada da başörtü sıkıntısı başladı.
Başlayınca zaten inanamadım. Çünkü yasak sadece Türkiye ve KKTC vatandaşına olmuştu. Iraklılar, Makedonyalılar, Macaristanlılar bir sürü arkadaşımız başörtülü girebilirken, biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğumuz için okula giremedik. Girdiğimiz anda bir sürü cezalar aldık, okuldan atılmaya kadar ilerlediler. Bu kötü bir şey çünkü sizin vatandaşlığınızı sorgulamaya kadar giden bir süreç. Siz Türk vatandaşı olduğunuz için okula başörtülü giremiyorsunuz ama Arabistanlı bir arkadaşınız başörtüyle çok rahat girebiliyor” dedi.
"Pencereden atladım"
Okudan, belirlenen yasaklar nedeniyle, başörtü taktıkları için ötekileştirildiklerine de değindi.Hayatında önemli bir yer tutan başörtüsünü açmama uğruna sınıfın penceresinden atladığı olayı ise şu sözlerle anlattı:
“O gün güvenlik görevlileri beni okulda yakalayıp, cezamın bir aşama üstüne geçirme planı içerisindelerdi. Güvenlik görevlileri sınıfa geldiğimi görünce ben boş bir sınıfa saklandım. Yakın arkadaşlarım güvenliklere okulda olmadığımı söylediler. Ama görevliler o gün sadece işlerinin beni başörtülü şekilde yakalamak olduğunu ifade ettiler. Akşama kadar beni bekleyeceklerini söylediler. Okulun bütün girişlerine sandalye atarak beni bekledikleri için çarem yoktu. Yakalanınca okuldan atılma sürecine geçecektim. O süreci yaşamamak için de pencereden atlamak durumundaydım. Yaklaşık 4 metre yüksekliğinde bir yer. Çimlerin üstünde yuvarlandığımı hatırlıyorum. Atlamasaydım okuldan atılacaktım, benim için hayat bitecekti. Atladığım anda ayağımda dizime ağrılar hissettim. O bile gözüme gözükmedi.”
"Mağduriyeti, galibiyetle sonuçlandırdık"
KKTC’de yaşadığı sorunlar nedeniyle, Avusturya Viyana’da okumaya karar veren Hacer Okudan, “KKTC’de okuyabilmek için İngilizce öğrenmiştim. Ama Avusturya çok milliyetçi bir yer olduğu için İngilizceyi kabul etmiyorlardı. ‘Burada okumak istiyorsanız mutlaka Almanca öğreneceksiniz’ diye bir şart koştular. Orada okumak için Almanca öğrendim. Bu süreç benim için avantajlar doğurdu. Bizim için, ’28 Şubat mağdurları’ diyorlar. Çok şükür o dönem mağdurluktan ziyade, galibiyetle neticelendi. Belki de o grup içerisinde şanslı insanlardandım.” diye konuştu.
"Rüyalarımda görüyorum"
Okulunu bitirdikten sonra Türkiye’ye geldiğini söyleyen Okudan, başörtü problemleri devam ettiği için kamu dairelerinde çalışamadığını belirtti.
Her yıl 28 Şubat’ta gençlere, Türkiye’nin eski hallerini anlattığını dile getiren Hacer Tütüncü Okudan,“ O dönemin sıkıntılarını anlatıyorum. Çoğu arkadaşımız inanamıyor. Üniversitede konuşuyoruz. ‘Biz burada otururken polisler gelip bizi yaka paça dışarı atıyordu’ dediğimizde inanamıyorlar. O dönemlerin hepsi gerçekti. Geriye dönüp baktığımızda bizim için kötü bir kabus. Maalesef bilinçaltımıza o denli işlemiş ki, bazı dönemler rüyalarımda görüyorum.” diye konuştu.
"Onurlu mücadele verdik"
28 Şubat’ı konu alan belgeseller izlediğinde ve bu dönemde sorun yaşayan başörtülü kadınların hikayelerini dinlediğinde gözyaşlarına hakim olamadığının altını çizen mimar Okudan, “Hani, ‘damdan düşenin halini ancak damdan düşen anlar’ derler ya, bu da böyle bir şey. Bazıları için başörtüsü bir metre bezken, bizim için bu ifadenin çok ötesinde bir anlam taşıyor. Bizim için bir kimlik, inanç mücadelesi. O dönem çok onurlu bir mücadele verdik. Bu mücadeleyi sürdürürken kimseye zarar vermeden, hakaret etmeden onurumuzla, gururumuzla anlatmaya çalıştık” ifadelerine yer verdi.
"Gönül borcumu ödemeye çalışıyorum"
Mesleğinde başarılı olduğunu dile getiren Okudan, çok değerli projelere imza attığına dikkat çekti.
Yardım projelerinde bulunduğunu da söyleyen Okudan, “O dönem zor şeyler yaşadım, zor şartlar altında okudum. Bunun bir karşılığı olarak, gönül borcumu ödemeye çalışıyorum. Yaptığımız projelerde sadece bina değil, insanlarla yaşam tarzı planlıyoruz” dedi.
"Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sonsuz teşekkür"
Okudan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gönül borçlarının sonsuz olduğunu ifade ederek, “Ülkemizde başörtüsü kanayan bir yaraydı. Başörtüsü kızı olan babalar, kızlarını ülkelerinde okutamıyorlardı. Bugün Recep Tayyip Erdoğan mitinglerinde, ‘Ben bir baba başörtülü kızını, kendi ülkesinde okutamamamın ne demek olduğunu bilirim’ dediği an, babam ağlıyor. Benimle beraber ailemde sıkıntı yaşadı. Ona sonsuz teşekkür ediyoruz, böyle gereksiz bir sorunu ülkemizden kaldırdığı için” ifadelerini kullandı.
"Projelerimi o ruhla çiziyorum"
Okudan, “Mahmut Celalettin Ökten İmam Hatip Lisesi Antalya’da bulunuyor. Bu projeyi Başbakanken Recep Tayyip Erdoğan takip ediyordu. Antalya’ya geldiğinde projeyi çizen mimarın ben olduğumu öğrendi. Tayyip Erdoğan 2 gün Antalya’da kalacaktı. Projeyi görmek istedi. 1 gün sonra kendisine projeyi anlatma imkanımız oldu. Proje üzerinde birkaç yorumunu aldık ve uyguladık. Bu projeyi de, imam hatip lisesi mezunu olup, başörtülü sıkıntısı yaşayan bir ruhla çizdim” sözlerine ekledi.
Kaynak: İHA
"Bütün notlarım 5’ti ama takdir alamadım"
1999 yılında Antalya İmam Hatip Lisesi Mezunu olduğunu ifade eden Okudan, o dönemlerde Türkiye’de başörtü yasağı nedeniyle yurt dışında okumak zorunda kaldığını söyledi.
Lise dönemlerine değinen Okudan, sözlerine şöyle devam etti:
“Dersin başında öğretmenlerimiz, ‘Başını açmak istemeyip de, ceza almak isteyen var mı?’ diye soruyorlardı. Ben de parmak kaldırıyordum. ‘Ceza verebilirsiniz’ diyen grubun içerisindeydim. 1999 yılında başörtü problemi Antalya’da yeni başlıyordu. Başörtülü şekilde okulu bitirmek nasip oldu ama bitirmeden 2 gün önce milli güvenlik toplantısı yapıldı. Onun neticesinde, ‘disiplin kurulu alan öğrencilerin başarılı belgeleri verilmeyecek’ kararı çıkmıştı. O dönemde çok başarılı bir öğrenciydik ama disiplin suçlarımız vardı. Başörtüyle okula girdiğimiz için disiplin suçlarım çoğalmıştı. Bütün notlarım 5 üzerinden 5’ken, takdir belgesi almaya hak kazanırken, benim takdir belgemi müdür yardımcımız ağlayarak mezuniyetimden 2 gün önce yırttı. ‘Buna mecburum. Bunu yapmazsam görevimden atılacağım’ demişti. Biz hocamıza teselli verdik. Bütün notlarımız 5 ama takdir belgemiz yok.”
"KKTC’de de baskıya uğradık"
Okudan, puanının Türkiye’de İstanbul Teknik Üniversitesi’ni tutmasına rağmen dönemin şartları nedeniyle yurt dışına çıkmak zorunda kaldığını hatırlattı.KKTC’ye mimarlık bölümüne gittiğini söyleyen Okudan, “Orada da başörtülü şekilde sadece 2 yıl okuyabildim. 2000 yılında başörtü vuku buldu ve devam edemedim. Türkiye’de başörtü sıkıntısı yaşarken, KKTC’de özgür bir şekilde yaşıyorduk. Çok güzel gidiyordu her şey. Bir anda Türkiye’deki siyasi gelişmeler neticesinde, orada da başörtü sıkıntısı başladı.
Başlayınca zaten inanamadım. Çünkü yasak sadece Türkiye ve KKTC vatandaşına olmuştu. Iraklılar, Makedonyalılar, Macaristanlılar bir sürü arkadaşımız başörtülü girebilirken, biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğumuz için okula giremedik. Girdiğimiz anda bir sürü cezalar aldık, okuldan atılmaya kadar ilerlediler. Bu kötü bir şey çünkü sizin vatandaşlığınızı sorgulamaya kadar giden bir süreç. Siz Türk vatandaşı olduğunuz için okula başörtülü giremiyorsunuz ama Arabistanlı bir arkadaşınız başörtüyle çok rahat girebiliyor” dedi.
"Pencereden atladım"
Okudan, belirlenen yasaklar nedeniyle, başörtü taktıkları için ötekileştirildiklerine de değindi.Hayatında önemli bir yer tutan başörtüsünü açmama uğruna sınıfın penceresinden atladığı olayı ise şu sözlerle anlattı:
“O gün güvenlik görevlileri beni okulda yakalayıp, cezamın bir aşama üstüne geçirme planı içerisindelerdi. Güvenlik görevlileri sınıfa geldiğimi görünce ben boş bir sınıfa saklandım. Yakın arkadaşlarım güvenliklere okulda olmadığımı söylediler. Ama görevliler o gün sadece işlerinin beni başörtülü şekilde yakalamak olduğunu ifade ettiler. Akşama kadar beni bekleyeceklerini söylediler. Okulun bütün girişlerine sandalye atarak beni bekledikleri için çarem yoktu. Yakalanınca okuldan atılma sürecine geçecektim. O süreci yaşamamak için de pencereden atlamak durumundaydım. Yaklaşık 4 metre yüksekliğinde bir yer. Çimlerin üstünde yuvarlandığımı hatırlıyorum. Atlamasaydım okuldan atılacaktım, benim için hayat bitecekti. Atladığım anda ayağımda dizime ağrılar hissettim. O bile gözüme gözükmedi.”
"Mağduriyeti, galibiyetle sonuçlandırdık"
KKTC’de yaşadığı sorunlar nedeniyle, Avusturya Viyana’da okumaya karar veren Hacer Okudan, “KKTC’de okuyabilmek için İngilizce öğrenmiştim. Ama Avusturya çok milliyetçi bir yer olduğu için İngilizceyi kabul etmiyorlardı. ‘Burada okumak istiyorsanız mutlaka Almanca öğreneceksiniz’ diye bir şart koştular. Orada okumak için Almanca öğrendim. Bu süreç benim için avantajlar doğurdu. Bizim için, ’28 Şubat mağdurları’ diyorlar. Çok şükür o dönem mağdurluktan ziyade, galibiyetle neticelendi. Belki de o grup içerisinde şanslı insanlardandım.” diye konuştu.
"Rüyalarımda görüyorum"
Okulunu bitirdikten sonra Türkiye’ye geldiğini söyleyen Okudan, başörtü problemleri devam ettiği için kamu dairelerinde çalışamadığını belirtti.
Her yıl 28 Şubat’ta gençlere, Türkiye’nin eski hallerini anlattığını dile getiren Hacer Tütüncü Okudan,“ O dönemin sıkıntılarını anlatıyorum. Çoğu arkadaşımız inanamıyor. Üniversitede konuşuyoruz. ‘Biz burada otururken polisler gelip bizi yaka paça dışarı atıyordu’ dediğimizde inanamıyorlar. O dönemlerin hepsi gerçekti. Geriye dönüp baktığımızda bizim için kötü bir kabus. Maalesef bilinçaltımıza o denli işlemiş ki, bazı dönemler rüyalarımda görüyorum.” diye konuştu.
"Onurlu mücadele verdik"
28 Şubat’ı konu alan belgeseller izlediğinde ve bu dönemde sorun yaşayan başörtülü kadınların hikayelerini dinlediğinde gözyaşlarına hakim olamadığının altını çizen mimar Okudan, “Hani, ‘damdan düşenin halini ancak damdan düşen anlar’ derler ya, bu da böyle bir şey. Bazıları için başörtüsü bir metre bezken, bizim için bu ifadenin çok ötesinde bir anlam taşıyor. Bizim için bir kimlik, inanç mücadelesi. O dönem çok onurlu bir mücadele verdik. Bu mücadeleyi sürdürürken kimseye zarar vermeden, hakaret etmeden onurumuzla, gururumuzla anlatmaya çalıştık” ifadelerine yer verdi.
"Gönül borcumu ödemeye çalışıyorum"
Mesleğinde başarılı olduğunu dile getiren Okudan, çok değerli projelere imza attığına dikkat çekti.
Yardım projelerinde bulunduğunu da söyleyen Okudan, “O dönem zor şeyler yaşadım, zor şartlar altında okudum. Bunun bir karşılığı olarak, gönül borcumu ödemeye çalışıyorum. Yaptığımız projelerde sadece bina değil, insanlarla yaşam tarzı planlıyoruz” dedi.
"Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sonsuz teşekkür"
Okudan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gönül borçlarının sonsuz olduğunu ifade ederek, “Ülkemizde başörtüsü kanayan bir yaraydı. Başörtüsü kızı olan babalar, kızlarını ülkelerinde okutamıyorlardı. Bugün Recep Tayyip Erdoğan mitinglerinde, ‘Ben bir baba başörtülü kızını, kendi ülkesinde okutamamamın ne demek olduğunu bilirim’ dediği an, babam ağlıyor. Benimle beraber ailemde sıkıntı yaşadı. Ona sonsuz teşekkür ediyoruz, böyle gereksiz bir sorunu ülkemizden kaldırdığı için” ifadelerini kullandı.
"Projelerimi o ruhla çiziyorum"
Okudan, “Mahmut Celalettin Ökten İmam Hatip Lisesi Antalya’da bulunuyor. Bu projeyi Başbakanken Recep Tayyip Erdoğan takip ediyordu. Antalya’ya geldiğinde projeyi çizen mimarın ben olduğumu öğrendi. Tayyip Erdoğan 2 gün Antalya’da kalacaktı. Projeyi görmek istedi. 1 gün sonra kendisine projeyi anlatma imkanımız oldu. Proje üzerinde birkaç yorumunu aldık ve uyguladık. Bu projeyi de, imam hatip lisesi mezunu olup, başörtülü sıkıntısı yaşayan bir ruhla çizdim” sözlerine ekledi.