Avukat Aydan Özdemir Açıklaması Kadına Yönelik Şiddette Uzlaşma Ve Arabuluculuk Düşünülemez
Bolu Barosu Kadın Hakları Komisyon üyesi avukat Aydan Özdemir, İstanbul sözleşmesinde yasaklanmasına rağmen, uzlaşma ve arabuluculuk uygulamasına gidilmesinin mücadeleye engel olacağını söyledi.
Bolu Barosu Kadın Hakları Komisyon üyeleri tarafından, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle Bolu Adliyesi önünde basın açıklaması gerçekleştirildi.
Grup adına basın açıklamasını okuyan komisyon üyesi Avukat Aydan Özdemir, kadına şiddet olaylarının her geçen gün arttığına dikkat çekerek, “İstanbul sözleşmesine ilk imza atan ülke olmamıza ve sözleşmede açıkça yasaklanmasına rağmen aile hukuku ve kadına yönelik şiddet alanında uzlaşma ve arabulucuk uygulamasına gidilmesinin düşünülmesi bile hukuki dayanaktan yoksundur. Böyle bir kabul, sözleşmenin ihlaline yol açacağı gibi, kadına yönelik şiddetin önlenmesi mücadelesine engel olacaktır” dedi.
Şiddete, kimden ve nereden gelirse gelsin karşı duruş sergilenmesi gerektiğini ifade eden Özdemir, “Kadına yönelik şiddetle mücadele için ulusal eylem planları yapılmasına rağmen ülkemizde kadına yönelik şiddet olaylarının arttığı görülmektedir. Kadınlarımız, kız çocuklarımız eğitim, yaş, sosyo ekonomik durum ayırt etmeksizin şiddete, tacize maruz kalmakta ve öldürülmektedir. Yasalarımızda yapılan değişikliklerin kadınlarımıza yapılan şiddeti önlemeye yetmediği hatta en önemli insan hakkı olan yaşama hakkını ihlal eden öldürme fiilinin çok arttığı bir gerçektir. Bu artışın önemli bir nedeninin de ülkemizde mevzuatla uygulama arasındaki yetersizliktir. Mücadelede sonuca varılmak isteniyorsa devletin bu soruna odaklanması gerekmektedir” şeklinde konuştu.
Karar alma mekanizmasında insan hakları ön plana alınması ve kadına yönelik şiddetin bireysel kadın hakları ihlali olarak kabul edilmesi gerektiğini kaydeden Avukat Aydan Özdemir şunları kaydetti:
“Öncelikle kadına yönelik şiddetin, kadının sosyal hayata katılımını engelleyen, sosyal bir olgu olduğunun kabulüyle mücadelenin şiddet uygulandıktan sonra mücadele yerine, şiddetin uygulanmasının önüne geçilmesi yönündeki mücadele yöntemlerine ağırlık vermemiz gerekmektedir. Bu nedenle kadına yönelik şiddetin önlenmesi için devletin çok yönlü bütüncül politikalar üretmesi, bu mücadelenin toplumsal düzeyde ortak ve kararlı bir şekilde yürütülmesi, herşeyden önce kadının birey olduğunun kabulünü sağlayacak toplumsal zihniyet dönüşümünün sağlanması zorunludur. Kadınlara yönelik şiddeti doğuran ve sürekli hale getiren olumsuz tutum ve davranışları ortadan kaldırmak için cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddetle ilgili sosyal farkındalık yaratmak, zihniyet değişikliği oluşturarak bireylerin ve toplumun kadına bakış açısını dönüştürmek zorunludur.”
Kaynak: İHA
Grup adına basın açıklamasını okuyan komisyon üyesi Avukat Aydan Özdemir, kadına şiddet olaylarının her geçen gün arttığına dikkat çekerek, “İstanbul sözleşmesine ilk imza atan ülke olmamıza ve sözleşmede açıkça yasaklanmasına rağmen aile hukuku ve kadına yönelik şiddet alanında uzlaşma ve arabulucuk uygulamasına gidilmesinin düşünülmesi bile hukuki dayanaktan yoksundur. Böyle bir kabul, sözleşmenin ihlaline yol açacağı gibi, kadına yönelik şiddetin önlenmesi mücadelesine engel olacaktır” dedi.
Şiddete, kimden ve nereden gelirse gelsin karşı duruş sergilenmesi gerektiğini ifade eden Özdemir, “Kadına yönelik şiddetle mücadele için ulusal eylem planları yapılmasına rağmen ülkemizde kadına yönelik şiddet olaylarının arttığı görülmektedir. Kadınlarımız, kız çocuklarımız eğitim, yaş, sosyo ekonomik durum ayırt etmeksizin şiddete, tacize maruz kalmakta ve öldürülmektedir. Yasalarımızda yapılan değişikliklerin kadınlarımıza yapılan şiddeti önlemeye yetmediği hatta en önemli insan hakkı olan yaşama hakkını ihlal eden öldürme fiilinin çok arttığı bir gerçektir. Bu artışın önemli bir nedeninin de ülkemizde mevzuatla uygulama arasındaki yetersizliktir. Mücadelede sonuca varılmak isteniyorsa devletin bu soruna odaklanması gerekmektedir” şeklinde konuştu.
Karar alma mekanizmasında insan hakları ön plana alınması ve kadına yönelik şiddetin bireysel kadın hakları ihlali olarak kabul edilmesi gerektiğini kaydeden Avukat Aydan Özdemir şunları kaydetti:
“Öncelikle kadına yönelik şiddetin, kadının sosyal hayata katılımını engelleyen, sosyal bir olgu olduğunun kabulüyle mücadelenin şiddet uygulandıktan sonra mücadele yerine, şiddetin uygulanmasının önüne geçilmesi yönündeki mücadele yöntemlerine ağırlık vermemiz gerekmektedir. Bu nedenle kadına yönelik şiddetin önlenmesi için devletin çok yönlü bütüncül politikalar üretmesi, bu mücadelenin toplumsal düzeyde ortak ve kararlı bir şekilde yürütülmesi, herşeyden önce kadının birey olduğunun kabulünü sağlayacak toplumsal zihniyet dönüşümünün sağlanması zorunludur. Kadınlara yönelik şiddeti doğuran ve sürekli hale getiren olumsuz tutum ve davranışları ortadan kaldırmak için cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddetle ilgili sosyal farkındalık yaratmak, zihniyet değişikliği oluşturarak bireylerin ve toplumun kadına bakış açısını dönüştürmek zorunludur.”